AKP öncesine kadar kimsenin ağzına alamayacağı şeyler AKP ile rahatça telâffuz edilir oldu. Mesela, teröristbaşının serbest kalması konusu bırakın ulu orta konuşulmayı, düşünülebilir miydi?
Hayır tabii ki. Ama sağ olsunlar! Çok rahat konuşulur oldu.
Üzücü olan ise bunların bir kısmının ülkenin birliğine, Cumhuriyetin kuruluş felsefesine ve bekasına uygun olmayan hatta onurunu zedeleyen şeyler olması. Kimi zaman gereksiz tepki ve icraatlarıyla yaptılar bunları, kimi zamansa tepkisizlikleriyle…
Askerlerimizin başına çuval geçirildi, bu itibarsızlaştırma ve hakarete ses çıkarılmadı, nota dahi verilmedi. Hatta bu olay tarihe geçen “Müzik notası mı bu?” sözüyle küçümsendi ve tepkisiz kalınarak karşı tarafın kısmen haklı olabileceği havası yaratıldı. Ardından da Kıbrıs meselesi gündeme geldi.
Şu ünlü Annan Planı. Orada gündeme gelen “Toprak verecek misiniz?” sorusuna Erdoğan, “Belli oranda toprak verebiliriz,” şeklinde cevap vermişti. Kanla alınan Kıbrıs’ta masa başında toprak verme aşamasına gelmişti AKP. TSK’nın gözbebeği personelleri zindanlara atılırken 2007-2015 arasında önce birinci süreç denendi. Akla hayale gelmeyecek tavizler verildi süreç adına. Bir ara PKK tarafından şehirler içinde sözde “öz yönetim” birimleri oluşturuldu, sözüm ona belediye başkanları ve kaymakamlar atandı. Bu sürecin nihayete erdirilmesi 793 şehidimizin kanıyla mümkün oldu.
AKP iktidarı döneminde olmaz diye bir şey yok tabii ki. Bir darbe teşebbüsü eksikti o da oldu. Hem de bir tarikatın alnı secde gören elemanları darbe teşebbüsünde bulundu.
İktidarın son darbesi ise siyasî ve fizikî olarak zor durumda olan ve artık iyice yaşlanan Bahçeli’nin açıklamalarıyla geldi ve ikinci süreç başlatılmış oldu. Hem de en ağırından; Binlerce askerimizin ve vatandaşımızın katili teröristbaşına mecliste konuşma yapma çağrısıyla…
2005 yılı Irak Anayasası’na göre Irak federe bir devlettir ve hâlihazırda Kürdistan Özerk Bölgesi bulunmaktadır. Mesud Barzani tarafından yapılan 2017 referandumu ile bölge halkı bağımsızlığı onaylamış olup şartlar uygun olduğunda gündeme geleceği açıktır.
Terörist Mazlum Abdi, ABD helikopteri ile Şam’a gitmiş ve Ahmet Şara ile Suriye’deki Kürt gruplar adına 10 Mart’ta bir anlaşma imzalamış, silâhlı teröristlerini Yeni Suriye Ordusu’na entegre edeceklerini açıklamışlardı. Yaptıkları kongre ile yeni bir yola girdikleri kesin. Gelinen noktada 26 Nisan’da Kamışlı’da Kürt Ulusal Konferansı topladılar. Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ve Demokratik Birlik Partisi (PYD) ’nin öncülük ettiği konferansa Mesud Barzani’nin temsilcisinin yanı sıra KYB heyeti ve Türkiye’den DEM Parti’den bir heyet katıldı. Beklendiği gibi “demokratik, halkların kardeşliği, katılımcı, barışçı” gibi güzel sözler içeren bir konuyu federasyona bağlayan bir sonuç raporu açıkladılar.
Daha sonra 5-7 Mayıs kongresini topladığını ilan eden PKK, 12 Mayıs günü Cumhuriyeti ve kuruluş felsefesini hiçe sayan, zafer kazanmış bir ordu ve o ordunun koşullarını belirten bir edayla onur kırıcı bir manifesto yayınlayarak “PKK’yı feshettiğini” belirten bir açıklama yaptı. Bununla beraber bazı DEM milletvekillerinin Suriye’yi örnek gösterip “orada da kazanımlar elde ettik aynılarını Türkiye’de de elde edeceğiz,” diyen pervasız açıklamaları basına yansıda.
AKP, emperyalistlerin kontrolünde giden bu sürece müdahil olmak için pek çok yol denedi ve bunu da iç politikaya (Suriye’de olduğu gibi) zafer olarak yansıttı. Şara’nın yanına ABD komutanı ve helikopteri ile giden Abdi teröristinin görüntülerinde olduğu gibi.
Türkiye’de ulus devletin bir parçası olan ve her türlü hakka bütün vatandaşlar kadar sahip olan Kürt kökenli vatandaşlarımız diğer ülkelerdeki etnik oluşumlar ile asla mukayese edilemez şartlara sahipler. Türk Milletinin parçasıdırlar. DEM gibi feodal düzenin günümüzdeki temsilcilerinin beyanları ise emperyalistlerin ağzının yansımasıdır.
AKP’nin MHP ve DEM ile başlattığı girişimi acaba bir şeylere gönüllü rehberlik mi? Anayasa değişikliği ortak paydasında buluşan bu grup teröristbaşının serbest bırakılması dahil her konuyu gündemlerine taşıyorlar.
Acaba amaçları Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) kapsamında, biri Irak Anayasası’nda tanınan diğeri Suriye’de “de facto” biçimde kurulan iki Kürt özerk devletine üçüncü bir parçayı mı monte etmek? Bu konuda bir hamilik görevleri mi var?
AKP’nin vatan toprağını geleneksel Türk Milleti bakış açısıyla görmediğini çok öncelerden Kıbrıs’taki Annan Planı’ndaki tavrından biliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’nın BOP’la ilgili düşünceleri ve kendi bakış açısı ile ilgili ifadeleri de internet ortamında bulunabiliyor. “Ülke küçük olsun bizim olsun, diğer tarafa da öncülük ve hamilik edeyim hem proje gerçekleşsin hem de elimiz değdiği için istediğimiz gibi olsun” düşüncesi çok tehlikeli bir bakış açısıdır.
Vatanımız, her bir yerinde şehitlerimizin yattığı ve onlara minnettar olduğumuz topraklardır. Onların kanlarını döktükleri, o kutsal canlarını feda ettikleri ve üzerinde varlık bulduğumuz yerdir vatan. Ümmet anlayışı için çok şey ifade etmeyen vatan toprağı Türk Milleti için kutsaldır. Atatürk ve silâh arkadaşlarının bizlere armağan ettiği, korumak için binlerce canımızı verdiğimiz vatan toprağı pazarlık konusu yapılamaz, devredilemez. Milletin istiklâli, vatanın bütünlüğü milletin azim ve kararlılığının ölçüsünde muhafaza edilir.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.