Başlığa aldanmayın, elbette dağ fare doğurmadı. Küresel iki gücün liderinin buluşması dahi önemli bir adım iletişim kanallarının işletilmesi ve istikrarın tesis edilmesi bakımlarından… Küresel gündemi Gazze’de süren savaşın belirlediği günlerden geçiyoruz. Maalesef İsrail’in uzlaşmaz tutumu ve sürdürdüğü mezalim gündemi belirliyor.
Gazze’nin gölgesinde, kasım ayının ortasında gerçekleşen Biden-Şi zirvesi ve sonuçları merakla bekleniyordu. Zira küresel düzlemin en büyük iki ekonomik, siyasi, teknolojik ve askerî gücünün buluşması uluslararası sistemin geleceğini de yakından ilgilendiriyordu. Zirveyi optiğimize alalım.
Yapıcı ve verimli görüşme vs. dünya yeterince büyük
Biden-Şi görüşmesi, Asyalı liderleri bir araya getiren yıllık APEC toplantısı öncesinde San Fransisco’da gerçekleşti. Görüşmeyi “yapıcı ve verimli” olarak tanımlayan Biden’ın aksine Şi, iki ülke arasında yıllardır süren söylem ve kışkırtmaların aksine dünyanın iki ülke için yeterince büyük olduğunu vurguladı.
Hatırlatalım, iki buçuk saat süren buluşmada Şi ve Biden devlet liderleri sıfatı ile ikinci kez bir araya geldi. İki Lider ilk olarak 2022 yılında Endonezya’nın Bali Adası’nda bir araya gelmiş (1), bu görüşmede Soğuk Savaş benzeri yaklaşımlardan kaçınma başlığı belleklerde kalmıştı. Bali görüşmesinde her iki ülke birbirini kuşatmama ve ittifaklar tesis etmeme konularında mutabık kalmış, taraflar birbirinin egemenlik haklarına ve toprak bütünlüğüne saygı göstereceklerini beyan etmişti.
ABD: Tek Çin ilkesi politikamız değişmedi
Bali sonrası akan süreçte bu argümanların tümü maalesef lafta kaldı. Taraflar provokatif hamlelerini karşılıklı ve peşi sıra sürdürdü. İlişkiler öyle bir noktaya geldi ki Biden, eski ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi’nin Taiwan ziyaretinden sonra oluşan gerilimli atmosferi yumuşatmak bağlamında “Tek Çin ilkesi politikamız değişmedi” açıklamasında bulunmak durumunda kaldı.
Buna karşın ikircikli dış politikasını sürdüren ABD, Çin’i sistematik rakip olarak görmeye devam ederek verdiği güvencelerin hilafına hareket etmeyi sürdürdü. Bu dönemde Taiwan’a yığınaklanmaya devam eden ABD, Asya-Pasifik’te Çin karşıtı ittifak oluşturma çabalarını da ivmelendirdi. (2)
Dinamik ve gergin seyreden Çin ve ABD ilişki sistematiği geçtiğimiz yaz aylarında ansızın ılımlı bir havaya evrildi. Haziran ayında Blinken’ın Çin ziyaretini temmuz ayında Hazine Bakanı Yellen ve İklim Özel Temsilcisi Kerry’nin ziyaretleri izledi. Ağustos ayında ise Ticaret Bakanı Raimondo Pekin’de temaslarda bulundu. Verilen görüntü ABD’nin Çin ile iletişim kanallarını açık tutma gayretleri olarak okundu. Nitekim “Çin ile yapıcı ve adil ilişkilere ihtiyacımız var” açıklamasında bulunan Yellen, devamla “Çin ile olan rekabetimize bu kadar kendimizi kaptırıp bu rekabet üzerinden tanımlanma hatasına düşmemeliyiz” uyarısında bulundu.
Sorunların kesişim kümesi: Askerî iletişim ABD’nin normalleşme ve iletişim kanallarını açma hamlelerinin arka planını hiç kuşku yok ki ticari kaygılar oluşturuyordu. Nitekim Raimondo’nun temasları sonrasında iki ülke arasında ortak çalışma grupları kurma konusunda uzlaşıldı. İki ülke arasında yapay zekânın kullanımı, iklim ve uyuşturucu ile mücadele gibi konularda işbirliği yapılması görüşülmüş, günün sonunda yegane sorun sahası olarak askerî alanda iletişimin sağlanması öne çıkmıştı. Oldukça anlaşılabilir bu sorunun arka planını Pelosi’nin Taiwan ziyaretinin ardından ABD’nin 2023 Mayıs ayında Çin Savunma Bakanı’nı yaptırım listesine dâhil etmesi teşkil etmişti. Bu durum sonrası Çin, ABD’den gelen savunma bakanlarının buluşma davetini reddetmişti.
Buna karşın Çin, geçtiğimiz yazdan bu yana girilen her angajmanda normalleşme çabalarını masada tutmaya çalıştı. Bu dönemde Şi’nin ABD Dışişleri Bakanı Blinken, eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Kissinger ve ABD Kaliforniya Valisi Gavin Newson ile görüştüğünü hatırlatalım.
Kissinger Çin’e, Wang Yi ABD’ye
Kissinger’a “Çin ve ABD ilişkilerin yol ayrımında olduğu” uyarısında bulunan Şi, Blinken ile görüşmesinde ise iki ülkenin dünya halklarına karşı sorumlu olduğu uyarısında bulunuyordu. Yumuşama eğilimine giren ABD-Çin ilişkileri kasım ayında Çin’in iade-i ziyaretleriyle sürdü. Çin tarafının ABD’ye ilk üst düzeyli ziyareti Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi tarafından kotarıldı.
Bu temas uluslararası kamuoyuna Şi-Biden zirvesinin hazırlıkları ve koordinesi olarak yansıdı. Wang, Blinken ile görüşmesinde askerî iletişim kanallarının tesisi, denizlerde serbest dolaşım gibi başlıkları gündeme getirdi. Wang’ın ziyaretinin hemen ardından Çin ile ABD’nin nükleer silahların kontrolü üzerine bir toplantı yapması dikkat çekti. Zira bu toplantı 2009’dan bu yana yaşanan bir ilk olarak kayıtlara geçti.
Wang’ın ardından Çin İklim Özel Temsilcisi Zhenhua da ABD’de mevkidaşı John Kerry ile buluştu. Çin’den ABD’ye üçüncü üst düzey ziyareti ise Çin Başbakan Yardımcısı He Lifeng yaptı. He Lifeng’in ziyareti esnasında taraflar Şi-Biden buluşmasının kısa süre içinde yapılacağını duyururken, Çin ile ABD’nin ekonomik ayrışma aramadığının altı çiziliyordu. Son kertede, haziran ayından bu yana yaşanan mekik diplomasisi sonrası iki lider San Fransisko’da bir araya geldi. Görüşmede öne çıkan hususlara odaklanalım.
Çin, ABD’ye yeni pandalar gönderecek
İki halk arasındaki bağları derinleştirmek istediğini vurgulayan Şi, Çin’in ABD’ye yeni pandalar göndereceğinin sinyalini verdi. Amerikalıların bu nadir hayvanlara veda etmek konusunda isteksiz olduklarını belirten Şi, Washington’daki Smithsonian Ulusal Hayvanat Bahçesi’nde bulunan üç pandanın Çin’e iade edilmesine anlam veremediğini kaydetti.
Fentanil, askerî iletişim, yapay zekâ…
Şi, görüşmede ABD’de satılan uyuşturucuların etken maddesi olan yasadışı fentanil üretiminin azaltılmasına yardımcı olmayı da kabul etti. Buna ek olarak Biden ve Şi, askerler arasında iletişimi yeniden başlatma konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu. Biden, ABD ve Çin’in yapay zekâ konusunu daha fazla ele alacaklarını kaydederek “uzmanlarımızı bir araya getirip risk ve güvenlik konularını tartışacağız” açıklamasında bulundu. Uluslararası basın Biden ve Şi arasındaki görüşmeyi olumlu bir adım olarak yaftaladı.
Küresel gerilimin azaltılması
İkilinin özel görüşmesinde Biden’ın Şi’den küresel gerilimleri yatıştırmaya yardımcı olmasını, özellikle İsrail ile Hamas arasındaki çatışmayı genişletmemesi için İran’a baskı yapmasını talep ettiği bildirildi. Biden ayrıca Şi’den Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline askerî destek vermemesini talep etti.
Tayvan
Biden ve Şi, ilişkilerdeki en hassas ve bölgeye yayılabilecek bir çatışmaya dönüşme potansiyeli en yüksek olan Tayvan konusunda ise verimli bir görüşme gerçekleştirdi. Biden, ABD’nin “Tek Çin” politikasını ve herhangi bir çözümün barışçıl olması gerektiğine olan inancını teyit ettiğini, ancak ABD’nin caydırıcı bir unsur olarak Tayvan’ı silahlandırmaya devam edeceğini vurguladı. Biden ayrıca gelecek yıl Tayvan’da yapılacak seçimlerin manipüle edilmemesi konusunu da gündeme getirdi. Buna karşın Şi, Biden’a Adayı işgal etme gibi bir planlarının olmadığını ifade etti.
Ekonomik sorunlar
Görüşme sonrası Pekin’de yapılan açıklamada, Şi’nin Biden’a yaptırımların kaldırılması ve hassas ekipmanlara yönelik ihracat kısıtlarına ilişkin politikaların değiştirilmesi için baskı yaptığı vurgulanırken, söz konusu politikalar için “Çin’in teknolojik ilerlemesini engellemek, Çin’in yüksek kaliteli kalkınmasını kontrol altına almak ve Çin halkını kalkınma hakkından mahrum etmekten başka bir şey değildir” tespitinde bulunuldu.
Zirveden ne sonuç çıktı?
Yazının başında da belirttiğimiz gibi zirveden çıkan en önemli sonuç zirvenin yapılabilmesiydi. Nitekim her iki lider birbirlerini nasıl gördüklerini ve dünyayı nasıl algılandıklarını ifade etmiş oldu. Şi, Biden’a Çin ve ABD arasındaki ilişkinin dünyanın en önemli iki ilişkisi olduğunu, yüzyılda bir görülecek değişim çağında önlerinde iki seçecek olduğunu söyledi. Şi’ye göre taraflar ya iş birliği ile küresel güvenlik ve refahı teşvik edecek ya da ihtilafları derinleştirip dünyayı kaosa ve bölünmeye sürekleyecekti. Şi yapılacak tercihin insanlığın ve gezegenin kaderini belirleyeceğini özellikle vurguladı.
Şi, iki ülkenin birbirine sırtını dönme seçeneği yok argümanını kullanırken, “Önümüzdeki soru şudur: Düşman mı yoksa partner mi olacağız?” diye sordu. Çin lideri yanıtı kendisi vererek, diğer tarafı başlıca rakip, en önemlisi jeopolitik meydan okuma ve tehdit olarak görmek yanıltıcı politikalara, yanlış eylemlere ve sonuçlara yol açacaktır tespitinde bulundu.
Biden’ın ajandası
Biden’ın ajandası Şi’nin ki kadar berrak değildi. Nitekim Beyaz Saray’ın, “Biden, Çin ve ABD’nin yarış içinde olduğunu vurguladı” açıklaması esasen Washington’ın Pekin’i düşman değilse bile rakip olarak gördüğünü teyit etti. Biden perspektifini, “rekabetin çatışmaya dönüşmesini engellemek” olarak tanımlarken, Çin’i bazı pasajlarda partner olarak görebileceğini kaydetti.
Her ne kadar Şi ABD ziyaretinde “Bizi sistematik rakip olarak görmeniz yıkıcı olur” veya “Biz sizi tahtınızdan indirmek istemiyoruz. Lâkin siz de bizi kuşatmayı ve baskılamayı düşünmeyin” mesajını açıkça verse de bu hamlenin etkisinin iyimser olacağını düşünmek elbette saflık olur. ABD Ulusal Güvenlik Belgesi’nde Çin’in “sistematik rakip” olarak tanımlandığı mevcut konjonktürde ABD’nin bu yaklaşımdan geri adım atmasını beklemek rasyonel bir yaklaşım olmayacaktır.
San Francisco Vizyonu
Görüşmede Şi’nin, beş taşıyıcı kolon üzerinde bir vizyon oluşturma önerisi akıllarda kaldı. Çin basınında “San Francisco Vizyonu” olarak lanse edilen vizyonun taşıyıcı kolonları; taraflar arasında doğru bir algının yerleştirilmesi, anlaşmazlıkların yönetimi, işbirliğinin ilerletilmesi, küresel güç olma sorumluluğu ile küresel meydan okumalara ılımlı yaklaşma ve halklar arasındaki iletişimin kuvvetlendirilmesi şeklinde sıralandı.
Şi ayrıca yeni dönemde Bali’de varılan uzlaşının idamesini de ABD’den talep etti. Hatırlatalım Bali’de varılan beş uzlaşı; Soğuk Savaş olmayacak, Çin’in sistemini değiştirme çabaları amaçlanmayacak, Çin karşıtı ittifaklar canlandırılmayacak, Tayvan’ın bağımsızlığı desteklenmeyecek ve sıcak çatışmanın yolu açılmayacak başlıklarını kapsıyordu.
Ve sonuç
Her ne kadar Biden yeni bir Soğuk Savaş istemediklerini belirtse de ABD, Çin karşıtı ittifaklar kurmaktan ve dengesiz dış politikasını idame etmekten imtina etmeyecektir. Çin ile iletişim kanallarını açık tutmak isteyen ABD’nin önceliği kuşkusuz ticari çıkarları olacak, ikircikli ve muğlak stratejilerle kendisine hareket alanı sağlamaya, Çin’i baskılamaya devam edecektir. Biden ile Şi’nin San Fransisko görüşmesi bazı önemli sonuçlar doğursa da ikili ilişkilerin seviyesini yaşanan çok boyutlu rekabet belirleyecektir. Nitekim San Fransisko görüşmesinin ardından yaşanan yumuşamanın kalıcılığına ilişkin gerçek turnusol testi, Tayvanlı seçmenlerin bir sonraki başkanlarını seçeceği Ocak 2024’te tecrübe edilebilir.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.
(1) Bakınız MarineDeal News, Aralık 2022, Sayı 180 “Jeopolitikte yeni milat: Çatışmasız rekabet”.
(2) Bakınız MarineDeal News, Mart 2023, Sayı 183 “Çin’e yönelik stratejik yaklaşımlar: Filipinler ve NATO”