BERLİN

MDN İstanbul

Berlin’i ikiye ayıran, Soğuk Savaş’ın sonunda yıkılarak kimileri tarafından hatıra eşyası olarak satılan, bazı bölümleri sergilenmek üzere dünyanın farklı müzelerine götürülen ve büyük bir bölümü yol yapımında kullanılan “Utanç Duvarı”ndan geriye kalanlar bugün Berlin’in tarihine ve turizmine damgasını vuruyor. Doğu ile batının birleşmesinden sonra Berlin, büyük bir değişim ve gelişim süreci içine girdi. Gerek sosyal hayatta gerekse mimaride, yaşamın her alanında kendini yeniledi, küllerinden yeniden doğdu. Berlin, güçlü kimliğe sahip bir kent. Dinamizmi, enerjisi yüksek. Tarih ve miras bilinci gelişmiş bir toplum. Demokratik Alman Cumhuriyeti dönemine ait görkemli mimari bir miras gibi korunuyor.

Yaklaşık 3,4 milyon nüfusuyla, Berlin, Almanya’nın en büyük kenti. Nüfusunun yarısından fazlası 35 yaşın altında. Kentin enerjisinin de yansıttığı gibi, çoğunluk işte iş, sokakta bambaşka bir hayat zihniyeti taşıyor. Gece hayatını sınırlayan saatler, hayatı erteleyen sınırlar yok. Eğitimli, kültürlü ve bilinçli bir nüfus. Berlin, aynı zamanda Almanya’nın en fazla farklı kültür barındıran kenti. Tam 185 milletten insan bu kentte yaşıyor. Yaratıcı sanatçılar, politik aktivistler, haklarını korumak için barışçıl bir şekilde seslerini yükseltmeyi bilen öğrenciler, bohemler, punklar Berlin’in dinamik yapısını güçlendiren topluluklar. Bu yapı içinde eşcinsellerin de önemli bir rolü var. Almanların ve Berlinlilerin çok kültürlü bir nüfusa olan tolerans geliştirme gayretlerinde, çoktan hallettikleri bir konu da eşcinsellik.
Berlin bir turist için geçmişi ve bugünüyle baş döndürücü bir kent. Mimarisi, meydanları, ilginç semtleri, müzeleri, sanat galerileri, parkları, gece hayatı, gastro turları ve yürüyüş rotalarıyla gerek eski rejimin gerekse XXI. yüzyılın şaşırtıcı bir sentezini sunuyor. Dünyanın en iyi ulaşım sistemlerinden birine sahip kentte, hiç vakit kaybetmeden dolaşabilir, yaşamın her alanından insanlarla birlikte görmüş geçirmiş metrosunda, sokakta, sanat galerilerinde kaynaşabilir, sadece kitap ve CD satılan dev alışveriş merkezlerinde hiçbir yerde bulamadığınız müziklere rastlayabilir, sosisin bin bir çeşidini tadabilirsiniz.
Duvar artık kenti ikiye ayırmıyor belki, ama gerek Berlinliler gerekse turistler hâlâ semtleri, Doğu ve Batı Berlin olarak tanımlıyorlar. Berlin’e gelen ziyaretçiler zamanlarının çoğunu Mitte’de geçiriyor. Turizm denince tarihi yerleri, müzeleri, otelleri ve gece hayatıyla ilk bu semt akla geliyor. Kentin sembolü Brandenburger Tor yani Brandenburg Kapısı, Berlin’in 18 kent kapısından en etkileyici olanı. Kapının üstünde, at arabasını süren kanatlı Zafer Tanrıçası, 1806’da Napolyon Berlin’i işgal ettiğinde, buradan kaçırılarak yıllarca Paris’te tutulmuş, 1814’te ise ait olduğu yere geri konmuştu. 1987’de ABD Başkanı Ronald Reagan, bu görkemli kapının önünden Gorbaçov’a duvarın yıkılması için seslenmiş, başkanın bugün artık tarihteki yerini alan bu ünlü sözlerinin üzerinden iki yıl geçtikten sonra da duvar yıkılmıştı.



BERLİN’DE YAPMANIZ GEREKEN 10 ŞEY

  • Postdamer Platz’da akıllar durdurucu mimariye teslim olun: Birleşmenin ardından, Berlin’de başlayan ve tüm hızıyla devam eden yapılaşmanın en somut göstergesi Postdamer Platz. Kentin yeni yüzünün en belirgin sembolleri burada. İkinci Dünya Savaşı’nın ve duvarın semti ikiye bölmesinin ardından, birleşmeye dek, bu semt kendine gelemedi. Oysa şimdi XXI. yüzyıl mimarisinin en çarpıcı örnekleriyle dolu.
  • Bergama Müzesi’nde Zeus Sunağı’nı görün: Kentin içinden geçen Spree Nehri üzerinde, küçük bir ada olan ve Paris’in Louvre’uyla rekabet edebilecek nitelikteki Museuminsel (Müzeler Adası), büyük bir tarihi zenginliğin sergilendiği beş eski müzeden oluşuyor. XVIII. yüzyılın sonlarında, Avrupa’daki soyluların koleksiyonlarını halka açmak istemeleri sonucu bu müzeler topluluğu ortaya çıkıyor. Paris’te Louvre, Londra’da British Museum ve Madrid’de Prado gibi müzelerle aynı dönemde bu gelenek Berlin’de de başlıyor. Zamanınız kısıtlıysa ve tek bir müze görebilecekseniz Bergama Müzesi’ni (Pergamon Museum) kaçırmamalısınız. 1930’da tamamlanan binada sergilenen farklı dönemlere ait hazine niteliğindeki arkeolojik eserlerin arasında bir parça var ki sadece Türkleri değil bütün dünyayı yakından ilgilendiriyor; Bergama (Zeus) Sunağı (M.Ö. 165).
  • Güzel bir havada, Berlinlilerle birlikte Tiergarten Park’ta piknik yapın: Berlin oldukça yeşil bir kent. Yayıldığı 167 hektarlık alanla, dünyanın en büyük kent parklarından biri olan Tiergarten, XVII. yüzyılda bir avlanma arazisiymiş. 1946- 1947 yıllarında yaşanan çetin kış sırasında Berlin halkı ısınmak için buradaki bütün ağaçları kesmiş. Güneşli hafta sonlarında Berlinliler burada mangal yakıp piknik yaparlar. Adını bu parktan alan semt, uzun yıllar Batı Berlin’in kıyısındayken şimdi iki tarafı buluşturuyor.
  • Reichstag’ın tepesine çıkmaya cesaret edin: Regie-rungsviertel’de Alman Parle-montosu’nu yani Reichstag’ı ve özellikle muhteşem cam kubbesini görmelisiniz. 1894 tarihli binanın dışı hâlâ sütunlarla bir tapınak görünümündeyken, içi oldukça modern tasarlanmış. Asansörle kubbenin tepesine çıkın ve kenti buradan seyredin.
  • 3,5 km’lik Kurfürstendamm’ da yürüyün: Kısaca Ku’damm olarak bilinen Kurfürstendamm Caddesi’nde alışveriş yapmak için buraya uğranabilir. Modern dükkânların sıralandığı caddede savaşın hatırlatıcısı olan Kaiser Wilhelm Gedachtniskirche anıtsal kilisesi duruyor. 1943’teki bombalamanın ardından, 1895 tarihli kilise büyük hasar görmüştü. Bugün yarı yıkık batı kulesi, Berlin’e dair akıllara kazınan görüntülerden biri. Kilisenin savaş öncesi görkemine dair ipuçlarını içeride bulacaksınız.
  • Demokratik Alman Cum-huriyeti döneminin mimarisi ve estetik anlayışıyla tanışın: Alexanderplatz Meydanı’nda durup etrafa baktığınızda, eski rejimin mimari tarzıyla halkı üzerinde kurduğu baskıyı, paranoyayı ve ezici gücü fazlasıyla hissedebiliyorsunuz. Alexanderplatz, Doğu Berlin’in ticaret merkeziyken, İkinci Dünya Savaşı’nda bombalanmış ve bugünkü görüntüsüne ancak 1960’taki yeni yapılaşmayla kavuşmuştu. Bugün meydanda, Demokratik Alman Cumhuriyeti döneminin kent planlamacılarının eserleri bulunuyor; Televizyon Kulesi, 123 metre yüksekliğindeki Interhotel (bugün Park Inn) ve doğunun en büyük alışveriş merkezi Warenhaus (bugün Kaufhof)… Doğu rejiminin gücünün en belirgin olduğu bu meydan aynı zamanda bu otoritenin yıkımında da rol oynadı. 1989’un kasımında, 700 bin kişi burada toplanarak yürüyüş yaptı, beş gün sonra da duvar yıkıldı.
  • Kentin nehir, kanal ve göllerinde tekne turu yapın
  • Gemaldegalerie’de Rönesans dönemi resimlerini görün
  • Konnopke Imbiss’te Berlin’in en lezzetli Kurryweurst’ünü (köri soslu sosis) deneyin
  • Soğuk Savaş’ın sembolleri Checkpoint Charlie’yi ve East Side Gallery’i (Doğu Galerisi) görün: Soğuk Savaş dönemine kayda değer bir bakış için, artık iyice turistikleşmiş olmasına rağmen, Friedrichstrasse ile Zimmerstrasse’nin kesiştiği yerdeki Checkpoint Charlie’ye uğramalısınız. 1961’den 1990’a, müttefiklerin, yabancıların ve diplomatların, Batı ile Doğu Berlin arasında geçiş yapabilmelerini sağlayan bu yegâne Amerikan kontrol noktası, bugün artık etrafında Rus askerlerinin şapka ve üniformalarının, Rus bebeklerinin ve çeşitli hediyelik eşyaların satıldığı tezgâhlarla çevrili. Nöbetçi kulübesinin her iki tarafına yerleştirilmiş iki dev fotoğrafta, doğuya bakan bir Amerikan askeri ile batıya bakan bir Rus askeri görülüyor. Berlin Duvarı’nın en uzun ve en iyi korunmuş kalıntısı East Side Gallery’de. Tamamıyla duvardan oluşan ve yaklaşık 1,2 km boyunca uzanan bu açık hava müzesinin en ilginç yanı, farklı ülkelerden farklı sanatçıların duvarla ve o dönemle ilgili duygularını yansıttıkları grafitiler.
  • Panorama Observation Deck’ ten yeni Berlin’i seyredin: Dün-yanın en hızlısı olduğu bilinen asansörüyle Panorama Observation Deck’e çıkıp bu “Yeni Berlin’’i seyretmeyi ihmal etmeyin.
  • Bir gününüzü İkinci Dünya Savaşı turuna ayırın
  • Holokost Anıtı’nı ve Yahudi Müzesi’ni gezin: Kreuzberg’de kaçırılmaması gerekenlerden biri, Avrupa’nın en büyüklerinden olan Yahudi Müzesi. Müze sadece sıradışı mimarisiyle değil aynı zamanda Almanya’da yaşayan Yahudilerin 2 bin yıllık tarihini, yaşamlarını ve kültürden bilime farklı alanlardaki katkılarını ele alması açısından da görmeye değer. Brandenburg Kapısı’nın güneyinde, savaşta katledilen Avrupalı Yahudiler anısına yapılmış Holokost Anıtı, labirentler meydana getiren yüksek ve alçak beton bloklardan oluşuyor. 8 Mayıs 2005’te, İkinci Dünya Savaşı’nın 60. yıldönümünde tamamlanan ve açılışı yapılan anıtın altındaki küçük müzede derlenmiş olan özel hayat hikâyeleri, bu soyut anıta gerçeklik kazandırıyor.
  • Kentin bohem yüzü Fried-ricshain ile tanışın: Daha çok orta sınıfın, öğrencilerin ve sanatçıların tercih ettiği bir semt. Henüz tam bir restorasyon görmediğinden mimari açıdan iddialı değil.Prenzlauer Berg, bugün Berlin’in en “trendy” semtlerinden biri. Gençlerin yoğunlaştığı, kafe ve pubların her geçen gün arttığı, gece hayatıyla dikkat çeken bir bölge. Eski, ucuz, perişan apartmanlara sanatçılar, yazarlar, eşcinseller ve politik aktivistler yerleşti. Kafeler ve özel tasarımcıların butikleri için Kastanienallee’ye uğrayın.
  • “Duvar”ı ziyaret edin: Ber-lin’e gelip de duvarla ilgilenmeyen turist yok gibi. Orijinal duvar parçası, “Terörün Topografyası” adlı bir sergiyle birlikte geziliyor. Duvarın hemen yakınında, Niederkirchner Strasse üzerinde, Nazi Almanyası’nın en dehşet veren kurumlarından olan, Holokost planlarının yapıldığı Gestapo’nun merkezi bulunuyor. Bir tarafta artık sadece turistik bir değer olarak görülen duvarla, diğer tarafta Gestapo hapishanesinde işkence görenlerin ve öldürülenlerin fotoğrafları, bu açık hava müzesinin insanda dehşet ve korku duyguları uyandırmasına yetiyor.

NEREDE YENİR?
Şık sevenlere/ Lux 11 (Rosa-Luxemburg Strasse 9-13; Tel: 9362 800), dekorasyonu, yemekleri ve tatlılarıyla klas bir mekân.
Imbiss’lerde hızlı ve ucuz/ 1920’lerden beri tadı değişmeyen köri soslu sosis (Kurryweurst) için, Konnopke Imbiss (Eberswalder Strasse, Tel: 442 7765). Der Imbiss W’da (Kastanienallee 49, Tel: 4849 2697), avokadolu nan ve içecek olarak tannenzapfle enfes.
Kahvaltı/ Özellikle pazar brunch’ları için Tomasa’da (Motzstrasse 60, Tel: 213 2345) rezervasyon şart.
Tipik Alman pub’ı/ Musiker-klause’de (Torstrasse 99, Tel: 449 5972), bira ve sohbet…
Alman mutfağı/ Alte Meierei (alt Moabit 99, Tel: 399 200) ve Altes Zollhaus (Carl-Herz-Ufer 30, Tel:692 3300), modern Alman mutfağıyla tanışabileceğiniz iki seçenek.
Popüler/ İtalyan yemeklerini bulabileceğiniz Bonfini (Münzstrasse 20, Tel: 2472 6670), özellikle hafta sonları kalabalık ve hoş bir atmosfere sahip.

EĞLENCE
Berlin’de gece hayatı, dipsiz bir kuyu adeta. Barlar, publar, kulüpler, kabareler, müzikaller, yıl boyunca canlılığını koruyor. En iyi barlar arasında; Galerie Bremer (Wilmersdorf), Kurvenstar (Mitte), Prater (Prenzlauer Berg) sayılabilir. Eğer doğu rejiminin mekânlarından birinden dönüştürülmüş bir bara gitmek isterseniz, eski yüzlü olmasına rağmen dekorasyonuyla ilginizi çekecek bir yer Klub Der Republik (Prenzlauer Berg). Gece kulüpleri içinde de şunlar kentin en iyileri: Kaffee Burger (Mitte), Maria am Ufer (Friedrichshain), Sage Club (Mitte), Watergate (Kreuzberg).

Reyhan TUVi / Berlin

Berlin hakkında bilgi;

www.berlin-tourist-information.de

Bunu Paylaşın