Basit sorular zor cevaplar… Jeopolitik kavganın kazananı olur mu?

MDN İstanbul

Latin Amerika ve Karayip (LAK) Bölgesi’ne dikkatinizi Ekim ayında çekmiş, bölgede devam eden küresel bilek güreşine temas etmiştik. Devamla, Venezuela üzerinden sürdürülen hibrit mücadelenin kıtanın diğer kısımlarına kaçınılmaz olarak sirayet edeceği tespitinde bulunmuştuk. Ne yazık ki yanılmadık, kıtanın Venezuela ile birlikte ayakta kalan diğer anti emperyal aktörü Bolivya da istikrarsızlık trenine binmişe benziyor…
Bolivya’da neler oldu?
Latin Amerika’daki Bolivarcı akımın son aktörü ve Chavez’in en yakın dostlarından olan Kızılderili Evo Morales’in savunduğu ideolojisi ile bağlantılı stratejisi, ülkesi Bolivya’yı Venezuela gibi batı yörüngesinden çıkarmaktı. And Dağları’nın Oruro Bölgesi’nde Aymara yerlisi bir ailenin çocuğu olarak 1959’da doğan Morales, lama çobanlığı ve çiftçilik yaptı. Yerli halk ile birlikte çiftçilerin haklarını savunması nedeniyle birçok kez hapse girdi. Hapis günleri bilinirliğini, görünürlüğünü ve popülaritesini artırdı.
2005’te oyların yüzde 53’ünü alarak Devlet Başkanlığı macerasına başlayan Morales, Amerikan karşıtı politikaları derhal uygulamaya başladı. Chavez’in yolundan giden Morales, ülkede yabancı şirketlerin kontrolündeki doğalgaz ve petrol alanlarını kamulaştırarak enerji sektörünü devlet kontrolü altına aldı. İktidarı döneminde gayri safi milli hasılayı 9 milyar dolardan 40 milyar dolara yükseltti. Ülkedeki yoksulluk oranı yüzde 38’den 15’lere geriledi. Bu arada geçen sene Nisan ayında ülkemizi ziyaret eden Bolivya ile ticaret hacmimiz son 2 yılda yüzde 250 oranında artarak 113 milyon dolara ulaştı. LAK Bölgesi’nde Venezuela ile birlikte ilişkilerimizi her geçen gün geliştirdiğimiz ülke olarak öne çıkan Bolivya’ya karşı halkımızın sempatisi oluştu.
Fakat 20 Ekim’de Bolivya’daki jeopolitik fay hatları kırılmaya başladı. Yapılan seçim sonrası “seçimlere hile karıştığı” iddiasıyla muhalefet ansızın protestolara başladı. Protestoların 20’nci gününde gösterilere kimi polislerin de katılmasıyla Morales, yaşananları “darbe girişimi” olarak niteledi ve halkı darbeye karşı sokağa çağırdı. Morales’in her türlü diyalog çağrısını reddeden muhalefet ise yeniden seçim olana dek sokaklardan çekilmeyeceğini ilan etti.Sabah erken uyananın
darbe yaptığı talihsiz Latin
Amerika

Bolivya’da yaşananlar, akıllara Latin Amerika’da 1970’lerde sabah erken uyananın darbe yaptığı günleri getirdi. Gözlerin çevrildiği Bolivya Genelkurmay Başkanı Kaliman, Morales’in istifasını talep etti. Tipik ve bilindik bir LAK senaryosu oynanmaya başladı… Üstelik Morales’in Amerikan Devletleri Örgütü’nün “tekrar seçim yapılması” önerisini kabul etmesine karşın.
Gelişmeler üzerine protestoların sürdüğü Bolivya’da 4’üncü kez Devlet Başkanı seçilen Morales istifa ettiğini açıkladı. Halka daha fazla zarar vermemek adına istifa ettiğini duyuran Morales’in ardından hükümet yetkilileri de görevlerini bıraktı. Senato İkinci Başkan Yardımcısı Jeanine Anez, geçiş dönemi devlet başkanı oldu. Gelinen noktada Meksika’nın iltica teklifini kabul eden Morales Bolivya’dan ayrıldı.
Bolivya’da meydana gelen gelişmeler yazılı ve görsel medyada birçok habere ve incelemeye konu oldu. Ancak hadisenin zamanlaması nedense gündeme gelmedi ve tartışılmadı. Bölgeyi bilen ve takip edenler Bolivya’da olanları Venezuela ile ilişkilendirdi. Oysa konunun arka planı Şili ile ilgili.

Şili’ye özgürlük
Şili’de gösteriler, başkent Santiago’da günde 3 milyondan fazla kişinin kullandığı metro ücretlerine 6 Ekim’de yapılan zamla başladı ve 18 Ekim’de de şiddetlenerek birçok kentte yağma olaylarına da yol açan hükümet karşıtı gösteri ve şiddet olaylarına dönüştü. Gösteriler nedeniyle ülkede 23 kişi hayatını kaybederken, binlerce kişi yaralandı ve 9 bin 203 kişi gözaltına alındı.
Devlet Başkanı Sebastian Pinera, halkın ekonomik sorunlarını anlayamadığı için özür dileyerek, ekonomik yardım paketini hayata geçirmesine, kabinesinden 8 bakanı değiştirmesine karşın gösteriler kesintisiz devam etti. Hükümetin geri adımlarına karşın durmayan gösteriler nedeniyle Pinochet’in 1990’da devrilmesinden sonra Şili’de ilk kez, doğal afet söz konusu olmamasına rağmen “acil durum” ilan edildi ve güvenliği sağlama görevi orduya verildi.
Şili’de gösteriler sürerken, hükümetle muhalefet uzun süren görüşmelerin ardından Pinochet döneminden kalma anayasa değişikliği için referandum düzenlenmesi konusunda anlaştı. Aslında muhalefet, mevcut anayasayı eşitsizliğin temeli ve emperyal karakterli olarak görüyor.
Nisan 2020’de yapılacak ve iki sorunun sorulacağı referandumda, Şili halkı anayasanın değişip değişmemesi ve değişmesi durumunda yeni anayasayı yazacak heyeti seçmek için oy kullanacak. Şili halkı referandumda, anayasayı yazacak heyetin tamamının halk tarafından seçilmesine veya yarısının Kongre üyelerinden yarısının da halkın seçtiği kişilerce oluşturulacak heyetin kurulmasına karar verecek. Ekim 2020’de düzenlenecek yerel seçimlerde de yeni anayasayı yazacak heyet üyelerinin seçilmesi için oy kullanılacak. Kurulacak heyetin, yeni anayasayı yazmak için bir yıl süresi olacak ve yeni anayasanın yazılım aşaması bittikten sonra yürürlüğe girmesini onaylamak için katılım zorunluluğu olan referandum düzenlenecek. Kısaca 2020 Şili için kırılma yılı olacak.

LAK Bölgesi’nde olanların
arka planı

Şili’de olanların özeti bu… Peki ya arka planında ne var? LAK Bölgesi’nde ABD ile Çin arasındaki mücadele tüm şiddetiyle sürüyor. Rusya şimdilik Çin’in yanında. Venezuela’ya yüklenen ABD, Çin ve Rusya’nın Maduro’ya güçlü desteği ile an itibarıyla başarılı olamadı. ABD, Çin’in LAK Bölgesi’ndeki etkinliğini örselemek için Venezuela’ya, Tek Kuşak Tek Yol projesini akamete uğratmak içinse İran’a yüklendi. Çin ise ABD’nin hamlesine Şili’de muhalefeti örtülü destekleyerek ve sokağa dökerek karşılık verdi. Tam bu noktada Bolivya’nın karışması ve eş güdümlü olarak Hong Kong’da başlayan gösteriler, ABD’nin de boş durmadığını gösteriyor. Çok değerli dostumuz bu kelimeyi pek sevmiyor ama tam bir satranç oynanıyor…
LAK Bölgesi’nde suların kolay kolay durulmayacağı çok açık. Kıta’nın istikrarı aslında gezegenin diğer bölgelerinde meydana gelen ve gelecek hadiselerle ilintili. Genel olarak özetledik, yine de doğru ama basit soru şu: Bolivya neden karıştı? Zor cevap şu: Morales, ülke kaynaklarının işletilmesinde Batı’yı değil, Çin’in Bir Kuşak Bir Yol vizyonunu tercih etti. Nitekim, Şubat 2019’da Morales, Çin ile çok önemli anlaşmalara imza attı. Bunlar elbette doğal kaynaklarla ve işletilmesiyle ilgiliydi. Bolivya Çin’i tercih ederek ABD’yi çıldırttı.

Küresel ufuk turu
Küçük bir küresel ufuk turuna çıkalım. Geçtiğimiz ay dünyanın farklı bölgelerinde peşi sıra krizler patlak verdi. Hangisini takip edeceğimizi şaşırdık. İran beklenmedik bir şekilde karıştı ve halk an itibarıyla sokaklarda. Keza Irak ve Lübnan’da da sokak gösterileri ve protestolar devam ediyor. Ülkemizin şimdilik benzer sorunlardan uzak durması sevindirici. Sanki sırasını savmış bir görüntü veren ülkemizde geçen ay da belirttiğimiz gibi iç cephenin konsolide edilmesi önemli. Öte yandan reel gerçek, askeri kapasitemizin tereddütsüz Suriye’de ve Doğu Akdeniz’de kullanılmasının gerekli caydırıcılığı sağladığı. Hep vurguluyoruz, güç oyunu bozar. Elbette şimdilik… Ne yazık ki güneyimizdeki tüm komşularımızda istikrarsızlık hüküm sürüyor, İran, Irak, Lübnan ve Suriye…
Elbette bu sıralama ve oluşturduğu eksen şaşırtıcı değil. Neticede İran, Irak ve Suriye rotası Asya’dan Akdeniz’e açılacak yeni İpekyolu’nun önemli bir güzergâhı. Ve İran, Çin’in desteği ile bu parkuru emniyete almak ve söz sahibi olmak için uğraşıyor. İran, Irak ve Lübnan’da son dönemde baş gösteren istikrarsızlığı ve halk olaylarını İsrail’e bağlayan analistler var. Bu görüşe göre Ortadoğu’da tüm kötülüklerin anası İsrail. Katılmamak elde değil lakin uzun bir süredir hükümet kurulamayan İsrail’de de işler yolunda gitmiyor. Yeniden seçim sürecine giren ülkede Netenyahu’ya yargı yolunun açılması İsrail’de denklemi alt üst edecek gibi… İran, Irak ve Lübnan’da baş gösteren istikrarsızlığa bizim yorumumuz: ABD ile Çin arasındaki hegemonya mücadelesi. ABD’nin, Çin’in Bir Kuşak Bir Yol projesi ile ilintili tüm kritik bölgelerde kombine hamleler yaptığı görülüyor. Hong Kong bunun son örneği. Şunu not edelim Hong Kong, Çin’in deniz İpekyolu projesinde en önemli çıkış noktası. İran ise Çin’in en büyük petrol tedarikçisi, Hong Kong ve İran’ın istikrarsızlaşması durumunda Çin’in büyük bir darbe alacağı aşikâr.

İdeolojik boyuta evrilen
hegemonya savaşı

Genel olarak olan bitene bakınca, ABD ile Çin arasında devam eden mücadelenin ticaret savaşlarından sonra boyut değiştirdiği, hibrit karakterli hegemonya savaşının ideolojik boyuta evrildiği görülüyor. İki ülke vekâlet savaşları ile de örtülü olarak karşı karşıya… Yemen bu perspektiften bakınca jeopolitik anlamda çok değerli. Küresel enerji nakil yollarının en önemli geçiş güzergâhlarından biri olan ülke, Asya’dan Avrupa ve Afrika’ya geçişi sağlayan Bab el Mendep Boğazı’nı tutuyor. Bu nedenle Yemen’de nihayete erecek küresel bilek güreşi aslında dünyanın ağırlık merkezinin nereye kayacağının habercisi olacak. Bir nevi erken uyarı görevi görecek Yemen bu nedenle yakından izlenmeli.
Görünen ABD, Çin’i baskılamak için cüretkâr hamle ve stratejilerini sürdürecek. LAK Bölgesi’nde Bolivya ve Venezuela takip edilmeli. Çin’in Şili ile karşı hamlesi önemli. Devamı gelebilir. Bölgenin diğer ülkelerinde eksen kaymaları olası görülüyor. Bu nedenle şimdilik sakin görünen Brezilya ve Arjantin’e dikkat edilmeli. LAK Bölgesi’nde en kötü senaryo sıcak bir çatışmanın teşvik edilmesi. Burada kilit ülke ABD’nin sadık partneri olan Kolombiya. Daha önce de belirttiğimiz gibi Venezuela ile Kolombiya arasında olası bir çatışma küresel düzlemde domino etkisi yaratabilir.
Bu esnada Çin’in en zayıf karnı olan Tayvan da radarımızda ve takibimizde. Bu ülke Çin’in en hassas tarafını teşkil ediyor tıpkı Sincan Bölgesi gibi… Bakın biz Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerinin durumunu, seyrini ve akıbetini ulusal basınımızda yer alan Sincan ve Uygur Türkleri ile ilgili haberlerin artmasından ve azalmasından takip ediyoruz! Bu bölge Türkiye ile ABD ilişkileri bağlamında turnusol kağıdı görevi görüyor. Bizden söylemesi. Son kertede, Batının bir kenar kuşak ülkesi olarak nitelediği Türkiye de dünya genelinde hissedilen fırtınalardan ve jeopolitik kavgadan etkileniyor. Basit soru şu: Türkiye ne yapmalı? Zor cevap ise; jeopolitik kavganın kazananının kim olacağını doğru tahmin etmekte… Her ne kadar görünen köy kılavuz istemese de…

Bunu Paylaşın