‘Barış istiyorsanız savaşa hazırlıklı olmalısınız’1

MDN İstanbul

Umarız Suriye, Irak, Libya, Doğu Akdeniz, Ege ve Kıbrıs paket olarak önümüze konup taviz vermemiz istenmez. Açıkça görülüyor ki sendelediğimiz anda bu başlıklara yönelik elde ettiğimiz kazanımlardan tavizler vermemiz istenecek.

Niyetimiz Türkiye’nin son dönemde odaklandığı deniz boyutuna yönelik bir yazı yazmak değildi. Zira gazetenin bu sayısında o meseleye temas edildi, okuyacaksınız. Arap-İsrail meselesini irdelemeyi hedeflemiştik. Temas edeceğiz ilerleyen paragraflarda… Lakin bu satırları kaleme aldığımızda yaşanan kimi gelişmeler bizi tedirgin etti. Bazı uyarılarda bulunmak istedik, tarihe not düşmek adına…

Türkiye ve Yunanistan istikşafi görüşmelere başlıyor
22 Eylül itibarı ile Doğu Akdeniz özelinde bölgesel jeopolitik özetle şu şekildeydi. Türkiye ile Yunanistan arasında tansiyon tedricen düşmüş, her iki ülke donanmasını geri çekmiş, araştırma gemisi çalışmaları askıya alınmış, NATO ve Almanya’nın arabuluculuğu ile Türkiye ve Yunanistan müzakerelere başlama kararı almıştı.

Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya Başbakanı Merkel ve AB Konseyi Başkanı Charles Michel’in gerçekleştirdiği üçlü video konferans sonrasında, Türkiye-AB ilişkilerinin kapsamlı bir şekilde ele alındığı duyurulmuş, Türkiye ve Yunanistan’ın istikşafi görüşmelere başlamaya hazır olduğu ifade edilmişti.

Dahası bu satırlar kaleme alınırken Reuters, Türkiye ve Yunanistan’ın İstanbul’da görüşme konusunda uzlaşı sağladığını duyurmuş, bunu Yunanistan Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı “Yunanistan ile Türkiye, istikşafi görüşmelerin 61’inci turunun yakında İstanbul’da yapılması yönünde anlaşmaya vardı” açıklaması takip etmişti.

İstikşafi görüşmelere dikkat!
Hatırlatalım, Türkiye ile Yunanistan arasında kapalı kapılar ardında yapılan ve içeriği bilinmeyen istikşafi görüşmeler 2016 yılında askıya alınmıştı. Burada bir parantez açalım, istikşafi görüşmelerden bir sonuç beklemek hayâlcilik olur. Nitekim iki ülke arasındaki sorun sarmalı çok boyutlu. Diplomasiye şans verme adına yapılan bu gösteri esasen bölgenin gazını almaktan ve gerilimi düşürmekten ibaret.

Ancak süreç esnasında büyük güçlerin baskı yapması sonucu ilginç ve aleyhimize gelişmeler yaşanabilir. Bu nedenle bu görüşmeler mutlak suretle kamuoyuna açık yapılmalı ve süreç yakından takip edilmelidir. Biz uyaralım, zira 15 Temmuz öncesi, FETÖ döneminde yapılan istikşafi görüşmelerde iki ülkenin uzlaştığı, Türkiye’nin Ege’de kıta sahanlığı, karasuları ve gayri askeri statüdeki adalar başlıklarında taviz vermeyi kabûl ettiğini dönemin Yunan medyası yazmıştı. Biz de gelişmeleri bu vesileyle öğrenebilmiştik. İstikşafi görüşmelerin kesilmesiyle olası kayıpların önüne geçilmişti.

Yunanistan Cumhurbaşkanı müzakere sürecine tüy dikti
Yazının başlığına konu olan ve Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropoulou tarafından 21 Eylül 2020 tarihinde GKRY ziyaretinde yapılan açıklama, iki ülke arasında başlatılan sürece tüy dikti, geleneksel ikircikli ve güvenilmez Yunan dış politikasını açık etti. Yunanistan’ın izlediği stratejinin arka planını çözmek için anlaşılan bu dönemde Yunan Cumhurbaşkanını yakından takip etmek durumunda kalacağız, zira bayan Sakellaropoulou sık aralıklarla gerçek niyetlerini ifşa ediyor.

Son dönemde yaptığı provokatif açıklamaları ile tanınan ve eylül ayı başında Meis Adası’nı ziyaret ederek adeta ülkemize meydan okuyan Cumhurbaşkanı Sakellaropoulou, Doğu Akdeniz’de yükselen tansiyonun düşürülmesinin öncelikli hedefinin “Türkiye’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne ait egemenlik haklarını yeniden ihlâl etmesinin önüne geçmek ve Kıbrıs sorununu çözmek” olduğunu açıkladı.

“Çağ dışı garantörlük sisteminin kaldırılması ön koşulumuzdur”
Sakellaropoulou, tüm çabaların Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde görüşüldüğü şekliyle “çift taraflı ve ortak federe devlet” şeklinde olacağını da sözlerine ekledi. Kıbrıs Adası hakkında “Çağ dışı bir garantörlük, işgale ilişkin haklar ve işgalci bir ordunun kaldırılmasının çözümün ön koşulları arasında olduğu” değerlendirmesinde bulunan Yunanistan Cumhurbaşkanı, Türk siyasi ve askeri liderlerinin daha önceki kışkırtıcı söylemleri dahi geride bıraktığını belirterek, “Türkiye’nin yasadışı eylemleri Ege ve Doğu Akdeniz’de benzeri görülmemiş gerilimlere neden oldu. Bu gerilim sadece Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ı değil, aynı zamanda Avrupa Birliği’ni de hedef alıyor. Türkiye bölgedeki barış ve istikrarı da baltalıyor” şeklinde konuştu.

Ne Yunanistan’ın ne de Güney Kıbrıs’ın Türkiye’nin bölgedeki kazanımlarını ve Kıbrıs’ı sözde işgalini yasallaştırma girişimlerini kabûl etmeyeceğini ifade eden Sakellaropoulou, “Sarsılmaz ortak hedefimiz, işgali sonlandırmak ve Kıbrıs’a, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bağlayıcı kararları doğrultusunda çözüm bulmaktır” şeklinde konuştu.

Avrupalı müttefiklerinin konu hakkında kendilerine destek verdiğini belirten Sakellaropoulou, Ankara Hükümeti’nin tutumunun kendilerini uluslararası arenada yalnızlaştırdığını da sözlerine ekledi.

GKRY’ye yaptığı ziyaretten kısa süre önce de Fransa’dan alınacak savaş uçakları hakkında “Bunu sadece bir mesaj göndermek için yapmıyoruz. Ama eski bir Yunan atasözü barış istiyorsanız savaşa her zaman daha fazla hazırlıklı olmalısınız der. Biz her şeye karşı hazırlıklı olmalıyız” ifadelerini kullanan Yunanistan Cumhurbaşkanı, esasen Yunan perspektifini gayet güzel özetlemiş oldu.

Türkiye ile Doğu Akdeniz özelinde müzakerelere başlayacak Yunanistan’ın masaya Kıbrıs kartını da süreceği şimdiden belli oldu. Anlaşılan Yunanistan, Türkiye ile olan sorunlara toptan temas etmek ve dış destekle mümkünse birçok kazanım elde etmek isteyecek. Bunun mümkün olmaması durumunda yıllardır yaptığı gibi süreci kilitleyip çözümsüz bırakmak isteyecek. Bu nedenle endişemizi dile getirelim ve karar vericileri uyaralım. Doğu Akdeniz’de gerilime neden olan deniz yetki alanlarının adil paylaşımı meselesi evet müzakere edilebilir, lakin Kıbrıs’ın bu sepete konması izahtan varestedir.

İsrail-BAE-Bahreyn anlaşması
Sonbaharı seçim süreciyle geçiren ABD’de işini şansa bırakmak istemeyen Trump vites yükseltti. Evanjelik kesimden aldığı destekle gücünü konsolide eden Trump, Yahudi lobisini hoşnut edecek hamlelerini ivmelendirdi. Son olarak İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn arasında imzalanan ilişkilerin normalleşmesi anlaşması dikkat çekti.

Siyaseten şaşırtıcı hamleler yapan İsrail’in Mısır ve Ürdün’ün ardından Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn ile de ilişkilerin normalleşmesine yönelik anlaşma imzalaması birçok soruyu da beraberinde getirdi. Beyaz Saray’da yapılan töreni adeta bir şova dönüştüren Trump’ın “başka ülkeler de İsrail ile barış anlaşmaları imzalayacak” sözleri Orta Doğu’da bazı şeylerin eskisi gibi olmayacağını gösterdi. Tuhaf olan ise anlaşmaya Filistin, İran ve Türkiye’den başka açıktan tepki gösteren başka bir Müslüman ülke olmaması…

İsrail ve Arap ülkeleri arasında barışın sağlanması
İsrail ile Suudi Arabistan’ın yaklaşık iki yıl süren müzakere süreci sonrası 2015 yılında akdedilen ve yedi maddeden oluşan gizli anlaşma kamuoyuna sızınca kızılca kıyamet kopmuştu. İçerik olarak kabûl edilmesi mümkün olmayan maddeleri barındıran anlaşma, ülkemizi yakından ilgilendirdiği gibi, adeta bölgede olacakların habercisiydi.

Türkiye sınırında bağımsız bir Kürt devletinin kurulması, ortak bir Arap ordusunun oluşturulması, İran’da rejimin değiştirilmesi, İsrail ve Arap ülkeleri arasında barışın sağlanması, Yemen’de barış sağlanması ve Arap dünyasındaki demokratik hareketlerin desteklenmesi gibi maddeleri kapsayan anlaşma metninin işletildiği görülüyor.

Bu noktada Trump’ın “başka ülkeler de İsrail ile barış anlaşmaları imzalayacak” sözüne odaklanmakta yarar var. Potansiyel adaylar belli. Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar ve Umman. Zira bu ülkelerin tümünde ABD’nin ciddi bir hegemonyası var. Zikredilen ülkeler arasında bizi yakından ilgilendireni ise doğal olarak Katar. Bu ülkenin tutum değişikliği şüphesiz Türkiye’yi doğrudan etkileyecektir.

Bağımsız bir Kürt devletinin kurulması
Ancak meseleye farklı bir optikten yaklaşmak daha uygun olacaktır. Strateji tesadüflerle açıklanacak bir olgu değildir. Belirlediğiniz strateji çok iyi çalışılmış, her türlü olasılığı hesaba katmış olmalıdır. Neden böyle bir girizgâh yaptık?

2015 yılından bugüne yaşanan gelişmelere ve ülkemizin yüzleştiği sorunlara baktığımızda tedirgin oluyoruz. Zira, İsrail ile Suudi Arabistan arasında akdedilen anlaşma ile belirlenen başlıkların aşama aşama hayata geçirildiğini görüyoruz. Anlaşmanın bize göre en önemli ve tehlikeli maddesi “Türkiye sınırında bağımsız bir Kürt devletinin kurulması” meselesidir.

Doğu Akdeniz’e odaklandığımız mevcut konjonktürde ABD’nin Suriye ve Irak’taki reaktif politikası dikkat çekiyor. Nitekim eylül ayında ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey önce Suriye’de PKK/PYD ile ardından da Irak’ta Erbil yönetimiyle temaslarda bulundu. Görüşmelerin ardından ABD gözetiminde PKK/PYD ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin kontrolündeki ENKS arasındaki sorunların giderildiği ve altı madde üzerinde sağlanan anlaşma ile Kürt Yüksek Konseyi kurulduğu açıklandı. Konseyin hedefleri arasında “Kürtlerin uluslararası arenada temsil edilmesi ve kazanımlarının nasıl korunacağı” da yer alıyor.

Sonuç olarak Suriye’de PKK’nın kontrolünde bir Kürt bölgesi ile Irak’ın kuzeyindeki Barzani bölgesinin birleştirilmesi hedefleniyor. Hâl böyle olunca büyük fedakârlıklarla yapılan Fırat Kalkanı, Barış Pınarı ve Afrin Harekâtları anlamını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Doğu Akdeniz’e odaklandığımız ve İdlip ile meşgul edildiğimiz bugünlerde, Türkiye’ye denize çıkışı olan sözde Kürdistan’ın yakın gelecekte iyice dayatılacağı anlaşılıyor.

Umarız Suriye, Irak, Libya, Doğu Akdeniz, Ege ve Kıbrıs paket olarak önümüze konup taviz vermemiz istenmez. Açıkça görülüyor ki sendelediğimiz anda bu başlıklara yönelik elde ettiğimiz kazanımlardan tavizler vermemiz istenecek, dahası elimizden topluca alınması gündeme gelecek. Bu nedenle her bir başlığa ayrı ayrı konsantre olmalı, stratejik ve ideolojik körlüğü bir kenara koyarak milli çıkarlarımızın gerektirdiği adımları peşi sıra atmalıyız.

1Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropoulou tarafından 21 Eylül 2020 tarihinde yapılan GKRY ziyaretinde ifade edilmiştir.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın