Balık gelirinin yüzde 80’i mazota gidiyor

MDN İstanbul

Balık sezonunun açılmasıyla birlikte tezgâhlarda çeşit çeşit balıklar görünmeye başladı. Küresel ısınmayla birlikte deniz sularındaki değişim ülkemiz denizlerindeki balıkların durumunu geçtiğimiz yıllarda oldukça etkilemiş; Gürcistan ve Rusya kıyılarına kaçan balıklar, sezonun ilk aylarında balıkçıların kasalarının boş kalmasına sebep olmuştu. Balıkçılık sektörünün temsilcileri; Covid-19 sürecini nasıl geçirdiklerini, küresel ısınma nedeniyle artan su sıcaklıkların balıkların göç yollarını yeni sezonda nasıl etkilediğini, balık çiftliklerinin sayılarının artmasının deniz balıkçılığına yansımalarını ve kaçak avcılığın balıkçılığımıza ve çevremize verdiği zararları MarineDeal News’e özel değerlendirdiler.

Sezonun başlangıcında şaşaalı bir giriş yaşandığını ancak şu an avcılığın yüzde 40’larda bile olmadığını belirten Doğu Karadeniz Su Ürünleri Kooperatifleri Bölge Birliği Başkanı Ahmet Mutlu, palamut için bütün Karadeniz’i gezerken yakaladıkları balığın yüzde 80’inin mazota gittiğini dile getirdi.

Normalde sezon başlangıcında daima istavrit olduğunu ancak bu sene yakalayamadıklarını söyleyen Mutlu, ‘‘Özellikle Trabzon tarafında 50 ton ila 100 ton arası hamsi tuttuğumuz oldu. Bunların içerisinde 8 numara ve 10 numara ağlara takılanlar var. Genellemeye baktığınız zaman yüzde 15’lik opsiyonu sağlıyor. Havalar soğursa bölgede toplu avcılık yapılabilir,’’ dedi.

Korona sürecinden Karadeniz balıkçısı olarak çok az etkilendiklerini çünkü sezona çok iyi hazırlandıkların aktaran Mutlu, ‘‘Sezona başlamadan bütün tekneleri dezenfekte ettik, gerekli malzemeleri aldık, çalışanlarımızın sağlık kontrollerini yaptırdık ve limanlardan dışarıya çıkarmadık. Ayrıca kıyılarda paketleme yapan işçileri de yedek tekneler ile denizde tuttuk ve tüm paketleme işlemini de denizde gerçekleştirdik. Bu sayede yüzde 90 oranında başarı sağladık,’’ ifadelerini kullandı.

‘‘Sigara 15 liraysa palamut neden olmasın’’
Balık fiyatlarının tutulan balık sayısına oranla azalıp arttığını belirten Mutlu, ‘‘Bir sigaranın fiyatı 15 liraysa bir palamutun fiyatı neden 15 lira olmasın. Milyonlarca dolarlık yatırım yapılan işler bunlar. Ancak burada problem satış anına kadar eklenen komisyonlar. Balığı 20 liraya alan bir komisyoncu üstüne de 20 lira koyuyorsa balık alıcıya pahalı olarak yansıyor,’’ açıklamasında bulundu.

‘‘Yüzde 40 kaybımız var’’
Akdeniz bölgesindeki balık teknelerinin büyük çoğunluğunun ufak teknelerden oluştuğunu ve sezonun bu nedenle yoğun geçmediğini belirten Antalya Su Ürünleri Kooperatifleri Bölge Birliği Başkanı Cengiz Balta, bölgede barbun, lagos ve mercan avcılığının yaygın olduğunu söylerken, Covid-19 sürecinin Akdeniz balıkçıları için çok kötü geçtiğini ifade etti. Turizm sektörünün durgun olması sebebiyle restoran ve otellerin balık almadığını dile getiren Balta, ‘‘Geçen seneye oranla yüzde 40 kaybımız var,’’ dedi.

‘‘Ak ile karayı ayırmak gerekiyor’’
Marmara’da sezonun hamsiyle başladığını ve sonarla avlanmanın sürecin uzun olmasını sağladığını belirten İMEAK DTO Balıkçılık Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı Murat Kul, ‘‘Işık avcılığı yasaklandığı için bu sene sonarlarla avcılık yapıldı. Sonar vasıtasıyla tutulabilen balık tutuldu. Lamba yasak olduğu için biraz daha uzun vadeli sürdü. Şu anda hâlâ devam ediyor. Karadeniz’de de palamut iyi çıktı bu sene, bu durum yüzleri biraz güldürdü denebilir. Ama palamut bitince hamsiye geçildi ve Karadeniz’deki hamsi süreci biraz yavaş gidiyor. Daha önceki yıllardaki bolluklar ne yazık ki yok. Marmara’da torik çıktı. Onlardan istifade edildi. Lakerda yapıldı. Hamsi geçen seneye nazaran biraz düşük çünkü havalar biraz sıcak gidiyor. Sıcak hava balıkların göç yollarını etkiliyor tabi. Her geçen gün havaların değişmesi denizleri de etkiliyor. Palamut ve torik geçen seneye göre daha iyi. İstavrit ve çinekop ise hava şartları nedeniyle gözükmüyor şu anda. Deniz suyu çok sıcak, hala soğumadı. Bu çok önemli çünkü Bulgaristan tarafındaki balıklar bu tarafa göç etmediler. Balıkların göçleri bu sene de geç kaldı,’’ dedi.

Balıkçıların genel olarak Covid-19 sürecinden çok fazla etkilenmediklerini aktaran Kul, ‘‘Kıyıdan uzak duruyoruz. Temas etmemeye çalışıyoruz. Biz özellikle pandemi döneminde Omega 3 değerinden dolayı balık tüketiminin önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu süreçte bol bol balık tüketilmesini öneriyoruz,’’ şeklinde konuştu.

Balık çiftlikleri hakkında görüşlerini de paylaşan Kul, çiftliklerin olmasını ancak bir kapasitede durdurulması gerektirdiğini söyledi. Kul, ‘‘Çiftliklerdeki ürünleri beslerken denizdeki balıklar yem olarak kullanılıyor. Çiftlik balıklarını denizdeki canlılara zarar vermeden yetiştirmeliyiz. Çiftliklerin denizleri kirlettiği algısı da kısmen yanlış. Denizleri çiftlikler değil orada çalışanlar kirletiyorlar. Bölgede çalışan ve yaşayan insanları düşünerek her yere çiftlik kurulmasına izin verilmemeli,’’ dedi.

Son dönemde hiçbir belgesi olmamasına rağmen avcılık yapan gemilerin de çoğaldığına dikkat çeken Kul, ‘‘Türkiye’de birçok tekne var. Ülkedeki trafiği denetlemede nasıl zorluk yaşanıyorsa deniz trafiğini denetlemede de zorluklar yaşanıyor. Kaçak avcılıklar illaki oluyor. Burada Sahil Güvenlik Komutanlığına ve Tarım ve Orman Bakanlığı’na çok iş düşüyor. Ak ile karayı ayırmak gerekiyor. Bizim balıkçı gemilerimiz 12 metreden büyük oldukları için Otomatik Tanımlama Sistemi (AIS), Balıkçı Gemilerini İzleme Sistemi (BAGİS) ve Gemi İzleme Sistemi (VMS) cihazlarımız bulunuyor. Ancak, 12 metre altındaki gemilerde bu sistemler bulunmuyor bu gemilerin tanımlanması ve denetlenmesi gerekiyor,’’ açıklamasını yaptı.

‘‘İtalya gibi bulanık sulara mahkûm olacağız’’
Ege’de bu sezon balığın az olduğuna ve bu durumun önüne geçemediklerine dikkat çeken Güzelbahçe Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Ünal Görgün, bölgedeki en büyük problemlerinin izinsiz deniz patlıcanı avcılığı olduğunu belirtti. Görgün, ‘‘Çinliler gelip burada izinsiz fabrika kuruyor. Ülkemizdeki suların filtresi bu canlılar. Bir deniz patlıcanı senede denizdeki 150 ton kumu eliyor. Bu canlıların avlanması devam ederse aynı İtalya gibi bulanık sulara mahkûm oluruz. Bu avcılığın ne yazık ki önü açılmış, algarna çekerek avlanıyorlar. İzmir Körfezi’nde başımız dertte. Adamlar bizi dinlemiyorlar ve ‘dolar konuşur’ diyorlar. Benim ülkemde dolar nasıl konuşur? Dozerlerin gücüne denk 500 beygir gücünde motorlarla tarla sürer gibi denizleri sürüyorlar. Kanunda bunları muhtar bile engelleyebilir ama karışan yok. Bizde kanun var ama uygulayan yok. Deniz köşeyi dönme yeri değil, gitsin karada tesisini kursun orada köşeyi dönsün. Maalesef gençler de buna özeniyor. Şikâyet ediyoruz ‘valiye git’ diyor. Vali mi uygulayacak yasayı? Sahil güvenlik bu konuda yetersiz kalıyor. Algarna ne bilmiyor, balıkçılık ne bilmiyor. Bu konularda bilgi sahibi kişiler yetkili olmalı. Bilenlerin yetkisi yok, yetkisi olanların da bilgisi yok. Su ürünlerinde okuyanlar gazinolarda garsonluk yapıyor. Son bir aydır sahil güvenlik daha etkili çalışıyor, bu da kaçak avcılığı baya azalttı. İnşallah böyle devam eder,’’ dedi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan yeni düzenleme sonrası Ege’de balık çiftliklerinin açığa alınmasının oldukça olumlu bir gelişme olduğunu söyleyen Görgün, balık çiftliklerinin Çeşme sularını oldukça kirletildiğini de belirtti.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın