Azerbaycan-Ermenistan arasında gerilim: Neden şimdi?

MDN İstanbul

Azerbaycan-Ermenistan arasında gerilim: Neden şimdi?

Sıcak geçen temmuz ayı bölgesel jeopolitiğe etki eden dinamik gelişmelerle daha da ısındı. Her ne kadar koronavirüs pandemisi gündemi meşgul etmeye devam etse de küresel ve bölgesel aktörlerin çıkarları bağlamında attıkları adımlar, sürdürdükleri vekâlet savaşları ve izledikleri hibrit yöntemler takibi güç bir sürece neden oluyor. Yapılan çok boyutlu, kimi zaman açık, kimi zaman örtülü hamleler stratejik seviyede adeta bir domino etkisini tetikliyor. Ve günümüzde salgının etkileri sürerken dış politikada tansiyon düşmüyor.

Ermenistan’ın jeopolitik akıl tutulması
Temmuz ayının ortasında Azerbaycan ile Ermenistan arasında başlayan sıcak çatışmalar, bir anda dikkatleri Kafkasya’ya odakladı. İki ülke arasında öteden beri var olan gerilim daha da tırmandı. Azerbaycan’ın Tovuz şehri civarında hiç ummadık bir anda tehlikeli bir kışkırtmaya imza atan Ermenistan, bölgede tansiyonu artırdı. İki ülke arasında yaşanan çatışma geçmişteki benzerlerinden farklı olarak kısa sürede sönümlenmedi. Dahası sıcak çatışma Dağlık Karabağ Bölgesi’nde değil, sınır hattında meydana geldi.

Güney Kafkasya’nın enerji ve ulaşım koridorunun odağında yer alan stratejik önemdeki Tovuz’un, Gürcistan sınırı yakınında bulunduğunu hatırlatalım. Bölge, Türkiye’nin Hazar’la bağlantısını sağlayan kesişim noktası (hub) konumunda. Tovuz’dan Türkiye ve Azerbaycan’ın ortaklaşa gerçekleştirdiği Bakü-Tiflis-Kars demir yolu, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru ve TANAP’ın başlangıcı olan Güney Kafkasya doğal gaz boru hatları geçiyor. Azerbaycan’ı Gürcistan üzerinden Türkiye’ye ulaştıran tek kara yolu da bu rotada yer alıyor.

Diplomasinin tükendiği yerde toprakları savaşla geri almak
Ermenistan’ın Tovuz’u hedef seçmesinin arka planı; Azerbaycan’ı Türkiye ile birleştiren tek kara yolunu, iki ülkenin ortak enerji ve ulaştırma hatlarını tehdit edebilmek, dahası kesmek. Meseleye rasyonel açıdan bakıldığında, yapılan hamle Ermenistan’ın boyunu aşıyor, dahası devlet aklının ve kapasitesinin çok ötesinde. Esasen bir üst akıl(lar) tarafından titizlikle dizayn edildiği anlaşılıyor. Belirlenen strateji ile salt Azerbaycan’a değil, aynı zamanda Türkiye’ye de manipulatif bir mesaj verilmek isteniyor.
Son olayın Dağlık Karabağ sorunu nedeniyle 28 yıldır gerilim halinde olan iki ülkeyi savaşın eşiğine getirdiğini, Azerbaycan’ın sıklıkla vurguladığı, “Diplomasinin tükendiği yerde, toprakları savaşla geri almak” mottosunun da bu ihtimâlin hayâl olmadığını gösterdiğini not edelim.

Rusya: Gerilimi çözüme kavuşturmak için her şeyi yapacağız
İki ülke arasında yaşanan gerilime ilişkin, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev sınırdaki provokasyondan Ermenistan yönetimini sorumlu tutarken, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ise gerilimin sonuçlarından Azerbaycan yönetiminin mesul olacağını savundu.
Kafkasya’da istikrarı sarsan olay Rusya ve Türkiye tarafından da yakından takip edildi. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin gerilmesinden derin endişe duyduklarını açıklayan Kremlin Sözcüsü Peskov, “İki tarafı da itidale ve ateşkes rejimi kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmeye davet ediyoruz. Farklı düzeylerde dile getirdiğimiz gibi Rusya, Minsk Grubu Eş Başkanı sıfatıyla çözüm için arabuluculuk yapmaya hazır” ifadelerini kullandı. Dışişleri Bakanı Lavrov’un Bakü ve Erivan’daki mevkîdaşlarıyla yoğun telefon diplomasisi yaptığını anımsatan Peskov, her iki tarafı sağduyu ve itidale çağırdıklarını vurguladı.
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Andrey Rudenko ise çok net konuştu. İki ülke arasındaki gerilimi çözüme kavuşturmak için her şeyi yapacaklarını belirten Rudenko, “Sadece sınırdaki mevcut sorunu değil, genel olarak bizim için kardeş ve yakın iki ülke olan Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki ilişkilerin iyileşmesi için mümkün olan her şeyi yapacağımızı ve Rus diplomasisinin, halk diplomasisinin en iyi özelliklerini sergileyeceğimizi temin ederim,” ifadelerini kullandı.

“Ermenistan aklını başına toplasın, Azerbaycan’ın yanındayız”
Yaşanan hadise Türkiye bakımından da hayati önemde. Zira Azerbaycan herhangi bir ülke değil, “gardaşımız”… Dolayısıyla Milli Savunma Bakanı Akar’ın, “Ermenistan’ın, gerçekleştirdiği saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Yukarı Karabağ’ı hukuksuzca işgal eden ve yıllardır saldırgan bir tutum sergileyen Ermenistan’a karşı Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin yanında durmaya, ‘tek millet, iki devlet’ diye kabul ettiğimiz Azerbaycanlı kardeşlerimize var gücümüzle destek olmaya devam edeceğiz,” açıklaması oldukça keskin.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, “Ermenistan aklını başına toplasın, tüm imkânlarımızla Azerbaycan’ın yanındayız.” çıkışı ise Rusya dâhil bölge ve bölge dışı aktörlere verilen önemli bir mesaj… Son kertede, TBMM’de dört partinin (AK Parti, CHP, MHP ve İYİ Parti) ortak bildiri yayımlayarak, Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik saldırısını kınaması, ülke tutumumuzu açıkça ortaya koyuyor.

Ermenistan: Doğudaki Batılı, batıdaki Doğulu
Rusya’nın kilit ortağı olarak Ermenistan’ın önemi, Kafkasya’daki stratejik konumuna dayanıyor. Rusya, Ermenistan’ı askeri, siyasi ve ekonomik bakımlardan koşulsuz destekliyor, bu ülkeyi kendisine bağlı ve bağımlı bir uydu devlet olarak görüyor ve görmek istiyor. Rusya, 2008 Gürcistan tecrübesinden sonra yakın coğrafyasında başka bir sürpriz yaşamak istemiyor.
Paşinyan sonrası dönemde bölgesel ve küresel gelişmelere kayıtsız kalmama görüşünü benimseyen Ermenistan ise, Rusya’ya olan bağımlılığını gevşetmek istiyor. Bu noktada Paşinyan’ın gündeme getirdiği “Ermenistan olarak biz doğudaki Batılı, batıdaki Doğuluyuz” argümanı, üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir çıkış. Bu noktada bir parantez açalım ve Rusya’nın da Paşinyan’dan memnun olmadığını hatırlatalım.

Türkiye ile Fransa arasında jeopolitik türbülans
Dünya genelinde oldukça etkin ve güçlü olan Ermeni diasporasının pozisyonu da dikkate alınmalı. Genel olarak ABD ve Fransa tarafından desteklenen ve yönlendirilen küresel Ermeni lobisi Ermenistan’ı her daim destekliyor. Nitekim, iki ülke arasında yaşanan çatışmadan sonra Fransa Parlamentosu tarafından ortak bir açıklama yapılarak, Ermenistan’ın desteklendiğinin ve Türkiye’nin Azerbaycan’a desteğinin kınandığının ifade edilmesi şaşırtıcı olmadı.
Son dönemde Türkiye ile Fransa arasındaki gerginlik ve Fransa’nın hasmane tutumu göz önüne alındığında, Türkiye aleyhine vuku bulan hemen her olayın arkasında Fransa’nın gölgesi ya da izi beliriyor ve Türkiye ile Fransa arasında jeopolitik bir türbülansa neden oluyor.

Kontrollü kaos
Kafkasya Bölgesi’ni Karadeniz ile birlikte “yakın kuşak” olarak gören ve “hayati yaşam sahası” olarak nitelendiren Rusya; Azerbaycan ve Ermenistan arasında sıklıkla yaşanan gerilimlerde arabulucu ve devamında oyun kurucu rolünü sürdürmek istiyor. Böylelikle iki ülke üzerinde gücünü, nüfuzunu ve hegemonyasını test ediyor.
Bölgede kontrolü dışında gelişmeleri hazmetme ve kabullenme lüksü olmayan Rusya, iki ülkenin maruz kaldıkları iç politik baskılara karşın bölgede kırmızı çizgilerinin aşılmasına izin vermeyecektir. İki ülke arasında kontrollü kaosu bir noktaya dek kendi inisiyatifi ve çıkarları minvalinde tercih edebilecek Rusya bakımından, Kafkaslar’da istikrarın devamı yaşamsal önemde.
Bu nedenle Azerbaycan ve Ermenistan arasında kontrolün ve inisiyatifin kaybedilmesine neden olabilecek, sonu belirsiz ve ucu açık bir kaosun yaşanması olası görülmüyor. Şüphesiz meselenin ekonomik ve enerji jeopolitiği boyutları da dikkate alınmalı.

Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü
Bu noktada Ermenistan’ın Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ)’ne üye olduğunun altını çizelim. Siyasi bakımdan Ermenistan’ın elini güçlendiren bu üyelik, Ermenistan’a hamle üstünlüğü sağlayabilir. Her ne kadar örgüte üye ülkelerin (Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Beyaz Rusya ve Ermenistan) iki ülke arasındaki bir çatışmaya doğrudan müdahil olmaları olası görülmese de, Erivan’a verilebilecek siyasi destek dahi bölgedeki dengeye etki edecektir.
Şunu aklımızda tutalım, Ermenistan’ın saldırgan, uzlaşmaz ve kibirli tutumu, Ermenistan lobisinin güçlü olduğu ABD ve Fransa ile hamisi Rusya’dan aldığı destekten kaynaklanıyor. Bu nedenle Dağlık Karabağ sorununun çözümsüzlüğü, Azerbaycan hariç tüm aktörlerin işine geliyor. Ancak her geçen gün Azerbaycan’ın sabrı tükeniyor ve Azeri Türkleri Dağlık Karabağ sorununda somut çözüm istiyor.

Olası senaryo: Madrid ilkelerine dönüş
Muhtemeldir ki, iki ülke arasındaki tansiyonun düşmesi durumunda 2007 yılında Erivan ile Bakü’ye önerilen Madrid ilkelerine dayalı çözüm yeniden masaya getirilecektir. Rusya ve diğer Minsk Grubu müdavimleri bu karta oynamaktadır.
Madrid İlkeleri, Dağlık Karabağ çevresindeki bölgelerin kademeli olarak Azerbaycan’a devredilmesi, Karabağ’a Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ilkesini ihlâl etmeyen geçici statü verilmesi, Ermenistan ile Dağlık Karabağ arasında koridor oluşturulması ve Karabağ’ı terk etmek zorunda kalan insanların topraklarına geri dönmelerini öngörmektedir.

Stratejik sonuç: Kim kazanır kim kaybeder
Ermenistan ile Azerbaycan arasında yaşanan gerilime stratejik sığlıktan kurtularak bütüncül bakalım. Burada dikkat çeken nokta Ermenistan’ın yaptığı provokasyonun zamanlaması. Olguları sıralayalım. Türkiye; Irak, Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’de milli çıkarları bağlamında kararlı adımlar atıyor, askeri (sert) gücünü fiilen sahada kullanıyor. Bölgesel güç gibi hareket ediyor, taviz vermiyor.
Son dönemde Rusya ile Türkiye’nin Suriye’de olduğu gibi Libya’da da çıkarları çelişiyor. Bu nedenle her iki ülke diğerinin sinir uçlarını test eden hamleleri yapmaktan imtina etmiyor. Bu zaviyeden bakıldığında Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik saldırısının arka planında Rusya’nın olduğu sonucuna varılabiliyor. Yani olağan şüpheli Rusya. Bu tezi savunanlara göre Rusya, Ermenistan hamlesiyle Libya’da durum üstünlüğünü ele alan Türkiye’nin elini zayıflatmayı ve masadaki pazarlık gücünü artırmayı hedefliyor.
Ancak, Libya, Irak ve Suriye’de vekâlet savaşları sürdürülürken ve Türkiye fiilen ve simetrik olarak sahadayken doğru soruyu bir daha soralım. Türkiye’nin, Azerbaycan’a saldıran Ermenistan’a karşı yeni bir cephe açması kime/kimlere yarar?

Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin jeopolitik hasımları
Bakınız, Doğu Akdeniz’de milli çıkarlarını kararlılıkla savunan Türkiye çeşitli yaptırım ve tehditlerle sıkıştırılmaya çalışılıyor. Yunanistan-GKRY ikilisi üzerinden sürdürülen ve İsrail tarafından desteklenen bu kurgunun arka planında ABD ve Fransa başta olmak üzere AB var. Türkiye karşıtı cephede koşulsuz yer alan Mısır, Suudi Arabistan ve BAE’nin pozisyonları ise çok net. Son dönemde Mısır’dan Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı jeopolitik bir hasım icat edilmeye çalışılıyor. İki ülke donanmalarının karşı karşıya gelmesi isteniyor. Yunanistan bu opsiyonun hayata geçirilmesi için oldukça iştahlı ve istekli bir görüntü sergiliyor.
ABD, Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı hamlelerine bir yenisini ekliyor. Temmuz ayında GKRY’ye yönelik uluslararası askeri eğitim ve işbirliği programının bütçesini Kongrede onaylatan ABD, her ne kadar Türkiye’nin adını telaffuz etmese de, bu programın Doğu Akdeniz’e yönelik stratejisiyle uyumlu olduğunu, GKRY ile işbirliğini güçlendireceğini ve Rusya ile Çin’in GKRY üzerindeki etkisini kıracağını açıklıyor.
Türkiye’nin Libya ile akdettiği deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşmasının onaylanmasını engellemek isteyen GKRY, Yunanistan, Mısır, Suudi Arabistan ve Bahreyn sözde BM’ye nota veriyor. Bu beş ülke arasında Bahreyn’i gören gözler, Doğu Akdeniz’in yerini haritada gösteremeyecek olan Bahreyn’e şaşırıyor.

Türkiye çok boyutlu sıkıştırılmaya çalışılıyor
Sonuç olarak Türkiye’nin doğuda Ermenistan’a da cephe açmasının dolaylı/dolaysız hangi aktörlere yarar sağlayacağı kendiliğinden ortaya çıkıyor. Türkiye’nin Rusya ile ABD arasında izlediği denge politikasına koşut olarak Rusya, Türkiye’yi Batı bloğundan koparmak ve NATO’da bir gedik açmak, ABD ise tıpkı Soğuk Savaş Dönemi’nde olduğu gibi Türkiye’yi Atlantik yörüngesinde tutmak ve Rusya’ya karşı konumlandırmak istiyor. Bu nedenle Türkiye çok boyutlu olarak sıkıştırılmaya çalışılıyor ve geri adım atmaya, taviz vermeye zorlanıyor.
Geçen ay Çin ile Hindistan arasındaki çatışmaya temas etmiştik. Dikkat ediniz, Ermenistan ile Azerbaycan arasında ansızın köpürtülen hadise de benzer senaryoyu andırıyor. Türkiye’nin gözlerini güneyine diktiği, sıklet merkezini Doğu Akdeniz’de tesis ettiği, Suriye, Irak ve Libya’ya önem ve öncelik verdiği mevcut konjonktürde, Ermenistan’ın sürpriz biçimde ortaya çıkarılışının kazananı belli ki çok olacaktır. Kaybedeni mi? Bu kadar çok cephede mücadele etmek zorunda kalacak ülkemizin olmamasını diliyoruz. Temennimiz bu çoklu cepheye bir de Karadeniz’de olası bir suni gerilimin eklenmemesi. Nedense ayak seslerini duyar gibiyiz….
Son kertede hatırlatalım, stratejide kuraldır. Maharet tek hamle ile bir kazanım değil, birden çok kazanım elde etmektir. Ez cümle, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki olaylara bu perspektiften bakalım ve sadece olağan şüpheliye odaklanmayalım.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın