Ayrılmaz ikili mi?

Aysın Önen

Azerbaycan’la Türkiye zaman zaman ülke politikacılarının “tek millet, iki devlet” olarak tanımladığı, hatta geçmişte birleşmeleri hayalini dile getirdikleri iki ülke. Bugün sıkı ekonomik bağlarla birbirlerine kenetlenmiş durumdalar. Ama arada bir gölge var: Ermenistan değil, Rusya

1828’de Rusya İmparatorluğu’ nun egemenliği altına giren, 1918’de demokratik bir cumhuriyet kuran Azerbaycan, 1920’de katıldığı Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılması üzerine yeniden bağımsızlığını ilan etmişti. 1991’de kurulan Azerbaycan Republikası’nı tanıyan ilk ülke Türkiye oldu. Türkiye, ortak komşu Ermenistan’la 1993’te Yukarı Karabağ çatışması patlak verdiğinden beri Azerbaycan’a destek amacıyla Ermenistan sınırını da kapalı tutuyor.
Türkiye’yle Azerbaycan ilişkileri, zaman zaman Rusya’nın Hazar Denizi üzerindeki çıkarları doğrultusunda oluşturduğu baskı nedeniyle sekteye uğramakla birlikte, Azerbaycan’ın bağımsızlığından itibaren çok yönlü olarak gelişiyor. Potansiyel göze alındığında henüz yeterli seviyeye ulaşmış olmasa da, iki ülke dış ticaret hacmi 1992’den bu yana yılda ortalama yüzde 36 oranında artıyor. Azerbaycan Türkiye’ye en çok dizel, ham petrol, benzin, polietilen, pamuk, pamuk ipliği, deri, meyan kökü, alkollü içkiler, çay, elektronik cihazlar, plastik ürünler ihraç ederken, Türkiye karşılığında gıda, tekstil ürünleri, elektronik aletler, otobüs, otomobil, traktör, jeneratör, sentetik iplik, plastik ve ham madde satıyor.
Azerbaycan’ın bağımsızlığının birinci yılının sonunda Türk şirketlerinin ülkedeki sermaye ve yatırımları toplamının 500 milyon dolara ulaştığı düşünülüyor. Türk iş adamlarının rağbet ettiği başlıca ülkelerden biri; petrol sanayii, inşaat, iletişim, bankacılık, taşımacılık, imalat gibi sektörlerde faaliyet gösteren 100’ün üzerinde Türk şirketi var. Ayrıca hizmet sektörü ve ticarette aktif bir o kadar daha firma mevcut.

Azerbaycan’dan denizcilik devi
Yatırım ve faaliyet alanı olarak kalp kalbe karşı; Türkiye’deki Azeri sermayesi de her geçen gün artıyor. Ülkemize gelen en büyük yatırımcı, deniz taşımacılığında bir dünya devi olan Palmali.
39 yaşındaki Azeri işadamı Mubariz Mansimov’un sahibi olduğu Palmali Şirketler Grubu’nun uluslararası taşımacılık yapan denizcilik kanadı dünyanın en büyük beş deniz filosundan birine sahip. Azerbaycan’ın sadece hiçbir açık denize kavuşmayan Hazar Denizi’ne kıyısı olduğunu düşününce, tam bir Azeri masalı bu. Dokuz ülkede on dokuz temsilciliği ve 45 bin çalışanı bulunan Palmali’nin hemen her tip geminin yer aldığı filosu Hazar Denizi’nde, Karadeniz’de, Akdeniz’de ve Kuzey Avrupa’da nehir ve deniz taşımacılığında faaliyet halinde. “Esas işimiz taşımacılık ve lojistiktir, ama başka alanlarda da iş yapıyoruz” diyen Mubariz Bey, 2007 yılında Türk vatandaşlığına geçerek soyadını Gurbanoğlu olarak değiştirdi. Gurbanoğlu, deniz taşımacılığının yanı sıra inşaat şirketi kanalıyla Levent’te bombalanan HSBC binasını 7 yıldızlı otele dönüştürüyor, İstanbul’a dev bir hastane yapmayı tasarlıyor; Tekfen’den VIP havayolu Tekfenavia’yı (Palavia) satın aldı ve geliştirmeyi planlıyor; Falcon uçaklarının tamirini yapıyor; Türkçe pop müzik radyosu Pal FM’in, haber portalı www.palhaber.com’un sahibi; süt ürünleri üreticisi…
Gurbanoğlu’nun Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’dan tersane, Fiba Holding patronu Hüsnü Özyeğin’den gemi aldığı haberleri yayınlandı gazetelerde.

Rusya faktörü
Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin zaman zaman uğradığı kesintinin başkahramanı Rusya.
Azerbaycan petrol ve gaz rezervi zengini bir ülke. Üstelik yabana atılır cinsten değil. Eski çağlarda gaz rezervleri nedeniyle ateşe tapan Zerdüştler onlarca tapınak inşa etmişler ülke topraklarında. Azerbaycan 1800’lü yıllarda uluslararası yatırımcıların dikkatini çekmiş, 20. yüzyılın başında dünya petrol ihtiyacının hemen hemen yarısını karşılar olmuş, bu arada da bölgesel kuvvet Rusya ile diğer ülkeler arasında sahnelenen nüfuz oyunlarında kendine dengeli bir yol bulmayı denemiştir. Rusya Azerbaycan’ı bağımsızlık ilanından sonra da sömürgesi gibi kullanmaya, çeşitli baskı yöntemleriyle istediklerini yaptırmaya çalışmıştır. Hatta bu niyet doğrultusunda, Azerbaycan’ın Ermenistan’la Yukarı Karabağ sorununu uzun süre halledemeyeceği tahmin ediliyor. Zira Rusya’nın, büyük bir güç olarak var olduğu komşu Ermenistan’daki konumunu kullanarak Azerbaycan’ı daha kolay yönlendirdiği, bu mesele dolayısıyla uluslararası ilişkilerde yaşadığı sıkıntıları da ülkeyi sıkıştırdığı köşede tutmak için kullandığı analizi yapılıyor.
Azerbaycan devlet başkanlarının bazıları üzerlerindeki baskıyı hafifletmek için bu istekleri mümkün olduğunca karşılamaya gayret ederek Rusya’ya yakın olmuş, bazıları tavır koyarak başını diğer yönlere çevirmişlerdir. Azerbaycan’ın 1991’den bu yana Türkiye ve diğer uluslarla ilişkileri işte bu temel, yani gaz ve petrol rezervi ekseni çerçevesinde şekilleniyor.

Bağlar
AB ve ABD’nin sıkıştırmalarıyla Ermenistan’la ilişkilerini normalleştirmeye çalışan Türkiye’nin Azerbaycan’la ilişkisinde bu yılın ilk aylarında gerginlik yaşandığında, ekonominin politika üzerindeki etkisini gördük. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Erivan ziyareti ve bazı hamleler Ermenistan sınır kapısının açılacağı endişesini doğurunca, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Rusya’yla ilişkileri yoğunlaştırdı. Azeri televizyonlarında Türkiye Türkçesi’nden imtina edilir oldu. Son iki yılda Türkiye’ye gelen Azeri yatırımının 10 milyar doları aştığını belirten Mubariz Gurbanoğlu, “Ermenistan’la sınırı olan bir ülkede kalmam, şirketlerimi kapatırım” dedi. Şu an için Palmali’nin ülkemize ekonomik katkısı, Ermenistan sınırının açılmasından daha büyük muhtemelen. Kriz ancak Başbakan Erdoğan’ın Bakü’ye giderek “Yukarı Karabağ sorunu çözülmedikçe sınır açılmaz” açılımı yapmasıyla sona erdi. Eurovision Şarkı Yarışması’nda Azerbaycan 12 puan verdiği Türkiye’ye bir de kalp gösterince derin bir nefes aldık!
Azerbaycan’la, Hazar Denizi petrolünü Akdeniz’e ileten Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı’nın iki ucu olarak birbirimize bağlanmış durumdayız. Halihazırdaysa BTC Boru Hattı’nın Kazakistan’a, doğalgaz hattının Türkmenistan’a uzatılması, tarihî İpek Yolu’nun bir demiryolu hattıyla canlandırılarak Türkiye’yi Azerbaycan üzerinden Orta Asya’ya, Orta Asya cumhuriyetlerini de Avrupa’ya bağlama projeleri üzerinde çalışılıyor.
Azerbaycan’la ilişkilerimiz iki ülke halkının da “Türk” olması gibi rasyonel siyaset ve ekonomide geçerliliği olmayan bir sebepten çok daha bağlayıcı, gün geçtikçe de kuvvetlenecek gibi görünüyor. Böylesi, jeopolitik sancı yaşayan iki ülkenin de yararına olur.

Bunu Paylaşın