Avrupa’nın güvenlik arayışı ve yaşadığı zorluklar

MDN Editör
  • |

Jeopolitik gelişmeler Avrupa’yı yeni bir güvenlik arayışına zorluyor. Uzun zamandır güvenliğini ABD’nin hamisi olduğu uluslararası düzene devretmiş olan Avrupa ülkeleri artık kaderlerini ele almak zorunda hissediyor 

Avrupa Birliği özellikle 2016’dan bu yana, güvenliği, enerjisi ve ihracatı için ABD’ye daha fazla bağımlı hâle geldi. Donald Trump’ın 2024 seçimlerini kazanmasının ardından, kıta ülkelerinin uğradığı şok hâlâ atlatılabilmiş görünmüyor. 

2025’e yaklaşırken kıtanın güvenliği konusunda durum pek parlak görünmüyor. Ukrayna’ya dayatılmak üzere olan barış önerileri ve Avrupa ülkelerine gitmek zorunda bırakılan yaklaşık on milyon mülteciyi kalıcı hâle getirebilir. Ukrayna’nın Rusya işgali altındaki kısımları, kamuoyuna sızan bilgileri incelediğimizde Rus toprağına dönüşebilir. Bu da milyonlarca mültecinin Avrupa ülkelerinde kalıcı oturum sahibi olmaları anlamına gelebilir. Olası Ukrayna barışının ardından, kıtayı daha güvensiz ve istikrarsız bırakan bir hâle gelmesi de ihtimaller arasında. Rusya’nın Moldova ve hatta Baltık ülkelerine göz dikmesi ve Avrupa’da sabotaj eylemlerini yoğunlaştırması ardından daha da cesaretlendirilmiş hissedecektir.

Diğer yandan Avrupa’nın sanayisizleşmesini hızlandıran kapsamlı gümrük tarifeleri ve Amerika öncelikli enerji politikaları Avrupa Birliği’nin resesyondaki ekonomilerini daha da zorlaması bekleniyor. Kıta ülkelerinin birbiri ardına yaşadıkları hükûmet krizleri, ani birer ekonomik buhrana dönüşebilir. Tüm bunlar göz önüne alındığında Avrupa’nın bulmaya çalıştığı güvenlik politikalarının içi, daha başlamadan boşalabilir. Başkan Joe Biden, görev süresinin büyük bir bölümünde bu dönemi siyasi sistemler, demokrasiler ve otokrasiler arasındaki bir mücadele olarak çerçevelemeye çalıştı. Ancak Trump’ın ikinci başkanlığı tüm bunları tarihte bırakacak gibi duruyor. 

Donald Trump’ın başkanlığı Avrupa Birliği için fırsata dönüşebilir mi?

Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesi sadece ABD müesses nizamının değil, uluslararası düzenin kendisi için de bir tehdide dönüşecektir. Öyle ki, Trump’ın uygulamayı düşündüğü politikaların Avrupa’da nasıl yankılanacağı hâlâ merak edilen konular arasında gündemini koruyor. Avrupa içerisinde Trump yönetimiyle arasının iyi olacağı tahmin edilen Macaristan ve İtalya gibi ülkelerle, liberal demokrasinin koruyuculuğunu üstlenmesi beklenen Fransa ve Almanya gibi ülkeler arasındaki görüş ayrılıklarının daha da derinleşmesi bekleniyor.

Trump’ın başkanlığının Balkanlar’da Sırp yayılmacılığını cesaretlendirerek Bosna ve kuzey Kosova’daki kırılgan barış düzenini tehlikeye atması da muhtemel görünüyor. Putin yönetiminin Ukrayna’daki savaş sonlanır sonlanmaz gözünü Balkanlar’a dikmesi ve Avrupa için yeni bir istikrarsızlık sürecini tetikleyici adımlar atması sürpriz olmayacaktır.

Putin ve Trump’ın agresifleşmesinin Avrupa Birliği içerisinde ters etki yapma ihtimâli de bulunuyor. Ursula von der Leyen’in güvenlik ve refah temalı açıklamaları AB için bir milat olabilir. Fransa, Almanya ve Polonya’nın başlatmış olduğu Weimar Üçgeni adlı girişim AB’nin güvenliği konusunda ateşleyici bir etki yapabilir. Ancak jeopolitik zorlukların büyüklüğü ve günümüz Avrupa’sının çok kutupluluğu hâlâ geniş bir alanı etkilemeyi gerektiriyor.

Avrupa Komisyonu Başkanı von der Leyen ayrıca Avrupa Birliği’nin ABD ve Çin gibi rakipleriyle rekabet yeteneğini artırma sözü de verdi. Ekonomisi uzun süredir ABD’nin gerisinde kalan AB’nin bu sözü nasıl yerine getireceği ise muamma olmayı, şimdilik sürdürüyor. Zira, ABD ekonomisi pandemiden bu yana yılda yaklaşık yüzde 2 büyüdü. AB bunun yaklaşık yarısı kadar büyüyebildi. Uluslararası Para Fonu IMF, yakın tarihli Dünya Ekonomik Görünümü raporunda ABD ekonomisinin bu yıl yüzde 2,8 büyüyeceğini, Euro Bölgesi’nin ise yüzde 0,8 büyüyeceğini öngörüyor. Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında ise sanayideki elektrik fiyatları ABD’deki fiyatların neredeyse iki katına çıktı. Ayrıca kıtadaki çelik üretiminin şimdiye kadar kaydedilen en düşük seviyede olduğu söyleniyor. Avrupa’nın imalat devi Almanya’da ise ekonomi, artan enerji maliyetleri ve özellikle elektrikli otomobil alanında Çin’le rekabetiyle uzun süreli bir durgunluğa girmiş durumda. Alman endüstrisiyle özdeşleşmiş bir otomobil üreticisi olan Volkswagen, yakın zamanda kendi iç pazarındaki üç fabrikasının planlı olarak kapatılacağını duyurdu. Bir başka Alman devi Bosch ve otomobil parçaları üreticisi Schaeffler da binlerce işten çıkarma açıkladı. Avrupa’da mikroçip üretimini teşvik etmek için hazırlanan yakın tarihli bir yasa, 2030 yılına kadar yarı iletken üretimini dünya toplamının yüzde 20’sine çıkarma gibi iddialı bir hedef koysa da bunun nasıl yapılacağına dair somut bir plan henüz ortaya konmadı. 

Şubat ayı sonunda yapılacak seçimlerin ardından Almanya’nın izleyeceği politikaların Avrupa için ne anlama geleceği kuşkusuz belirleyici olacaktır. Yine de başkanlığı sırasında Avrupa Birliği’ne yüzde 20’ye kadar gümrük vergisi koyacağını açıklayan Trump’ın, Beyaz Saray’a taşınması Avrupa açısından Almanya’daki seçimlerden daha fazla etki yapacaktır. 

Kaja Kallas ve Avrupa güvenlik mimarisinin yeniden şekillenmesi

Kuzey Avrupa ülkeleri askerîleşme konusunda eskisinden daha net bir tablo çiziyor. İsveç’in yakın zamanda 2024 ile 2035 yılları arasında yaklaşık 36 milyar dolarlık bir yatırım planı duyurması bunlardan biri olarak göze çarpıyor. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri ve Rusya’nın sebep olduğu artan güvenlik zorlukları bağlamında değişen savunma öncelikleri, Avrupa’nın içinde bulunduğu durumun aksine kıtada bir “plan” dâhilinde yapılan elle tutulur tek politika olabilir. Kuzey ülkeler askerî varlıklarını modernize etmek, hazırlıklarını güçlendirmek ve teknolojik üstünlüklerini artırmak olarak tanımlanabilecek savunma politikaları izliyor.

Günümüzün Avrupa askerî-endüstriyel kompleksi ve savunma harcama öncelikleri, Avrupa’da büyük ölçekli bir çatışma ihtimâlinin uzak göründüğü savaş sonrası dönem tarafından şekillendirilmeye devam ediyor. Avrupa Birliği’nin Ukrayna ile savaş sona erdiğinde ekonomik olarak yeniden canlanacak olan Rusya’ya karşı koyabilmek için askerî yeteneklerini hızla güçlendirmesi gerekecektir. Rus tehdidi, Trump’ın görev süresi boyunca tam olarak başaramadığını başardı. 2024 itibarıyla otuz iki NATO ülkesinden yirmi üçünün GSYİH’lerinin en az yüzde 2’si olan savunma harcaması hedefini geçti. Sadece Trump yönetimindeki Amerika Birleşik Devletleri değil, daha geniş anlamda jeopolitik durum, AB ülkelerine savunma harcamalarını artırmaları için baskı yapmaya devam edecektir. Jeopolitik istikrarsızlığın arttığı bir dönemde, AB’nin artan askerî taleplerin gerçeklerine uyum sağlamak veya yeniden canlanan Rusya ve değişen ABD öncelikleri karşısında daha fazla savunmasızlık riski almaya devam etmesi zor görünüyor. Savaş sonrası Avrupa’nın NATO’nun güvenilirliğini test etmeyi amaçlayan küçük ölçekli Rus provokasyonlarına nasıl karşılık verileceği de bir başka merak konusu olacaktır. Rusya’nın Baltık Denizi’nin sınırlı bir alanını ele geçirmek için provokasyonlardan fazlasını yapabileceği düşük bir ihtimâl de olsa, tamamen dışlanmaması gerekiyor. Ukrayna’daki savaşın anlaşma sonucu bir ateşkesle mi yoksa sahada yaşanacak fiili bir ateşkesle mi olacağı; Rusya’nın AB’ye yönelik hibrit savaşının boyutunu da belirleyebilir.

2024 NATO Zirvesi, siber saldırıların modern çatışmanın bir özelliği hâline geldiği ölçüyü vurgulamış ve “müttefik ağlarını güçlendirmek ve güvenliğini sağlamak, durumsal farkındalığı geliştirmek, işbirliğini ve birlikte çalışabilirliği artırmak” ve siber alanı operasyonel bir alan olarak uygulamak niyetini dile getirmişti. Ortaya çıkan tartışmadaki temel soru ise bir NATO ülkesine yönelik bir siber saldırının 5’inci Madde’nin karşılıklı savunma garantisini tetikleyip tetiklemeyeceği oldu. Bu da Avrupa Birliği’nin de üye ülkeler arasında siber alanda yeteneklerin sıkı bir entegrasyonunu oluşturması kararlılığına itiyor.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, yeni döneminde dış politikadaki ipleri Kaja Kallas’a verdi. Von der Leyen’in Kallas’a yeni jeostratejik rekabet dönemini ele almanın başlıca önceliklerini ana hatlarıyla açıklayan bir görev mektubu verdi. Kallas’ın görev süresi boyunca karşılaşacağı başlıca ve en zorlu görevlerden biri Savunma ve Uzay Komiseri’nin yeni kurulan rolüyle birlikte bir Avrupa Savunma Birliği kurmak olacak. Kallas’ın karşılaşacağı bir diğer zorluk da Washington’daki yeni başkanlık yönetimiyle transatlantik ilişkileri yürütme ve AB-NATO ortaklığını güçlendirme zorluğu olacak.

Kallas’ın, Ukrayna’ya desteğin sürdürülmesi ve AB adına Rusya ile olası müzakerelere liderlik etme gibi görevleri de üstlenmesi bekleniyor. Ukrayna Savaşı konusunda, AB içindeki savaş yorgunluğu ve farklı görüşler arasında koordinasyon, en azından Rusya ile yapılabilecek olası müzakereler kadar zorlu geçebilir. Çin ve ABD gibi küresel güçlere karşı Avrupa Birliği’nin çıkarlarını korumak bir başka zorlu başlık olarak öne çıkıyor.

Avrupa Birliği içerisindeki bölünmelerin tek sebebi Ukrayna Savaşı değil. İsrail-Filistin arasında 1 yılı aşkın süredir yaşanan çatışmalar konusunda da Birlik içinde derin çatlaklar var. Almanya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti gibi İsrail yanlısı ülkeler; İspanya ve İrlanda gibi Filistin yanlısı ülkeler iki ayrı blok oluşturuyor. Kallas, İsrail’in kendini savunma hakkını vurgularken insani hukuka uyulmasını ve iki devletli çözümü savunuyor.

Orta Doğu başlığında tek sorun İsrail-Filistin arasında yaşananlar değil elbette. Göç ve sığınma meseleleri de siyasi gündemin en üstünde yer almaya devam ediyor, Avrupa Birliği bu konuda da benzer şekilde fikir birliğinden yoksun. İtalya, sınır dışı etme işlemlerini kolaylaştırmak için Suriye ile normalleşmenin bir an önce sağlanmasını savunuyor. İtalya’ya Macaristan ve Hollanda’nın da yakın zamanda katılması bekleniyor.

Bir diğer göç merkezi Afrika konusunda ise Kallas, göçün temel nedenlerinin kalkınma ve insan ticaretiyle mücadele yoluyla ele alınmasını öne sürüyor. Afrika’da, özellikle Çin’in bölgedeki etkisini giderek artırdığı için, büyük güç rekabetinin olduğu bir yer olarak görülüyor. Avrupa Birliği’nin Akdeniz politikalarında çoklu değişkenler en az Ukrayna ve İsrail-Filistin konuları kadar etkili olabilir.

Avrupa Birliği’nin yürütmekte olduğu yeni genişleme dalgası istenildiği gibi yürümüyor. Haziran 2022’de Moldova ve Ukrayna’ya AB tarafından resmen aday statüsü verildi. Aralık 2023’te AB, Moldova ve Ukrayna ile katılım müzakerelerini başlatmaya karar verdi ve Gürcistan’a aday statüsü verdi. Üç ay sonra Bosna-Hersek katılım görüşmelerine başlamaya davet edildi. Ancak Eylül 2024’te AB, Kuzey Makedonya’nın Bulgaristan ile devam eden ikili anlaşmazlığı nedeniyle Arnavutluk’un katılım yolunu Kuzey Makedonya’nınkinden ayırmaya karar verdi. Ayrıca Kosova, devam eden Kosova-Sırbistan anlaşmazlığı nedeniyle AB üyeliğine başvuran ancak AB tarafından aday ülke olarak tanınmayan tek ülke olmaya devam ediyor. Kosova ile Sırbistan arasında artan gerginlik, Bosna-Hersek’te yaşanan yürütme krizleri Rusya’nın dış müdahaleleri ve son olarak Gürcistan hükûmetinin AB üyelik görüşmelerini durdurma kararı AB’yi zorlayan konulardan bazıları.

Gürcistan’daki siyasi kriz, yabancı ajan yasasının ilk defa tartışılmaya açıldığı 2023’ün başlarında filizlenmeye başladı. Büyük protestolar Tiflis sokaklarını doldurdu ve hükûmeti geri çekilmeye zorladı. Bir yıl sonra, 2024 baharında ise yasa parlamentoya yeniden sunuldu ve başka bir protesto dalgasını tetikledi. Ancak bu defa hükûmet mitinglere sert bir şekilde müdahale etti. Gürcistan’la AB arasındaki müzakereler rayından çıkmış olsa da yeniden rota belirlemek AB’nin şu ânda yaşadığı en büyük krizlerden biri olmayacaktır.

Avrupa Birliği, kendi içinde ve dışında hem ciddi sorunları yönetmek hem de Birlik içinde reform çabaları gibi zorluklarla karşı karşıya. Bu sorunlar Avrupa Birliği’ni varoluşsal bir krize sürükleyebilir ve Avrupa kıtasında doldurulması mümkün olmayan jeopolitik bir boşluğa sebep olabilir. Avrupa’nın savaş sonrası güvenlik mimarisinin nasıl şekilleneceği ve Amerikan angajmanının biçimi ve ölçeği birbiriyle çelişen değil, iç içe giren konulardır. Avrupa kıtasındaki jeopolitik boşluğun büyüklüğü, oluşacak güvenlik mimarisinin ne kadar güçlü olacağıyla ilgilidir.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

ETİKETLER: , , ,
Bunu Paylaşın