‘Avrupa Rusya’dan enerji alımlarını bitiremez’

MDN İstanbul

Oğuzhan Akyener

Ukrayna-Rusya savaşının etkisiyle küresel piyasalarda enerji krizi yaşanırken, uzmanlar ateşkes olsa bile soğuk savaşın devam edeceğine ve Rusya’ya yaptırımların bitmeyeceğine dikkat çekiyor. Hâl böyle olunca yılın kalanında hem Türkiye’yi hem de dünyayı nelerin beklediği merak konusu. Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi Başkanı Oğuzhan Akyener enerji krizini, MarineDeal News okurları için değerlendirdi

Ukrayna-Rusya savaşı küresel enerji geleceği için ne anlama geliyor?

Aslında enerji krizi, pandemi döneminde oluşan talep düşüşü ve durağanlığın bir sonucu olarak, hidrokarbon sektörlerine yönelik yatırımların mecburen azalması ile birlikte zaten beklenen bir durumdu. Hâliyle pandeminin etkisinin azalması, talebin toparlanması ve yatırım azlığı sebebiyle arzda da problemler yaşanması ile birlikte fiyatlar arttı. İşte bu gibi temel dinamiklere bağlı olarak, öncelikle kömür, akabinde de doğalgaz fiyatlarında büyük artışlar gerçekleşti. 2021 yılının Eylül ayında dünya büyük bir talep rehavetinin ardından zaten tsunami gibi gelen zorlu bir enerji krizi ile karşı karşıya kaldı. Yaşanan enerji krizi çoğu ithalatçı ülkenin büyüme hedeflerinden ekonomilerine, enflasyon oranlarından yatırım ve iklim politikalarına kadar geniş ölçekli revizyonlar yapmalarına sebep oldu. İklim çığırtkanlığı hususundaki söylemlerin bir kısmı fabrika ayarlarına dönmek zorunda kaldı ve küresel ölçekte enerjiye bakış açısı kriz yönetimi merkezli bir düzenlemeye doğru kaydı. İşte böyle bir ortamda artan ve sıcak savaşa doğru evirilen Rusya-Ukrayna gerilimi de mevcut kırılgan zeminin daha da etkili bir şekilde çatlamasına ve yeni arz riskleriyle birlikte risk yönetim kabiliyetlerinin daha da verimsizleşmesine sebep oldu.

Petrol ve doğalgaz sektöründe pandemi döneminde yaşanan yıkımın etkileri normal gidişatla ancak 2024 sonlarına doğru bertaraf edilebilecekken, Rusya-Ukrayna gerilimi ile oluşan belirsizlik ve Rusya’nın bu alanda ABD ve İngiltere dışında reel bir yaptırım açıklaması olmasa da arzda zafiyete düşmesi ile problemler daha da kırılganlaştı.  Dolayısıyla kriz nisan ayı ile birlikte yönetilebilir bir düzleme girecekken siyasi gerilimlerle birlikte daha da güçlendi.  2022 yılına dair beklentilere bakacak olursak Rusya’ya yönelik ileri sürülen yalnızlaştırma politikasının ve enerji alanı dışındaki ambargoların süreceği aşikâr. Enerji alanında derken ABD’nin açıkladığı ambargo söylemlerine bakmayın, çünkü o genel denklemde kolaylıkla ikâme edilebilir ve yönetilebilir bir düzlemde kalıyor. Dünya genelinde de ABD’ye enerji ambargoları konusunda reel anlamda destek gelmedi, gelmesi de mümkün değil. Sadece bazı Avrupalı rafinerilerin Rus petrol ve petrol ürünlerini, ortada hukuki bir engel yokken almaktan imtina etmeleri sebebiyle sorunlar baş gösterdi. İşte bu tabloda anlık gerilimler fiyatları yukarı yönlü taşıyabilse de çok yüksek düzeylerde tutunabilmek de mümkün görülmüyor. Fakat yine de 2022 yılı için beklenilen 85 dolarlık Brent öngörüleri tamamen rafa kalkmış durumda.

İşte gerilimin ekonomik etkileri, rafineri sektöründeki sıkıntılar, Rusya arzının düşmesi, İran arzının artması, OPEC ve OPEC dışı ülkelerdeki üretimler, ABD’de güçlenen petrol/doğalgaz sektörü ve algısal etmenleri birlikte değerlendirdiğimizde yıl sonunda 93 dolar seviyelerine gerileyen ve yıl ortalamasında 100 dolar düzeylerinde gerçekleşen bir Brent fiyat tablosunu bekleyebiliriz. Doğalgazda ise mayıs ayı ile birlikte talebin azalmasına bağlı olarak rahatlama söz konusu olsa da 2022 Eylül ayı ile birlikte yeniden fiyat krizleri muhtemeldir. Tabii bu rahatlama düzeyi de geçen yıllardaki gibi olmayacaktır. Bu yılın bahar-yaz rahatlığı, pandemi öncesi kışlarının zorluğu mertebesinde hissedilecektir. Kömür piyasaları ise Çin’in kabiliyetlerine bağlı olarak kısmi olarak yaz aylarında dizginlenebilecektir. Dolayısıyla hayatı altüst edecek seviyede olmasa da gerilim süreci ile de ilintili olacak bir kriz kapımızdan kolay kolay gidemeyecektir. Tabii ki yüksek fiyat düzeyleri ve kriz ile açılan arka kapıların kurumsallaşması neticesinde 2023’te rahatlama beklenebilecektir.

Avrupa, Rusya’ya karşı aldığı tavra rağmen silahlı mücadeleye katılmak ve Rusya’dan enerji alımlarını sonlandırmak konusunda çekimser kaldı. Rusya’dan enerji alımlarına ara vermek veya bitirmek Avrupa için ne ifade ediyor?

Avrupa Rusya’dan enerji alımlarını kesinlikle bitiremez. Kısa vadede imkânsız! Orta vadede kısmi azalım söz konusu. Uzun vadede ise yüksek maliyetli ikâme kaynaklara yönelim ile minimize etme ihtimalinden bahsedilebilir. Fakat petrol ve petrol ürünlerinde yüzde 60’a varan, doğalgazda ise yüzde 50’leri geçen bir bağımlılıktan öyle bedel ödemeden, kolayca kurtulabileceğini ifade etmek hiç de mantıklı değil. Dolayısıyla söylemler tutarsız!

Avrupa Birliği, 2022 sonuna dek kaynak ülkelerini çeşitlendirerek, hidrojen ve biyometan yatırımlarını hızlandırarak ve doğalgaz depolarını doldurarak Rusya’dan hidrokarbon alımlarını üçte iki oranında azaltma; 2030’a kadar da Rusya’ya enerji bağımlılığını sonlandırma planının başlıklarını yayımladı. Sizce AB, bu planı şartlar gereği uygulayabilir mi? Bu adım, Avrupa’nın başlattığı yeşil dönüşüm için ne anlama geliyor?

Ortaya çözüm diye ilkokul düzeyinde komik ifadeler atan koca koca kurumlara bakmayın. Tamamen algısal yönetim gayeli ifadeler! 2022 sonuna kadar Avrupa’nın; küresel arz potansiyeli ve AB merkezli boru hattı-LNG tedarik kapasiteleri belli iken; kaynak çeşitliliğini artırması öyle kolay ve mümkün değildir. Kaynağa sahip olan ve dillendirilen ülkelerin öncelikle sorunlarını çözüp, yatırım çekip, nakil tesislerini kurup, ondan sonra arz sağlaması gereklidir. Bunlar bırakın 2022’yi 2030’a dahi kolay kolay gerçekleştirilemeyecek süreçler içeriyor. Diğer taraftan mevcut teknik-ekonomik-finansal-teknolojik altyapı incelendiğinde de henüz istenilen seviyeye ulaşmamış olan hidrojen veya kapasitesi çok sınırlı olan biyometan gibi fanteziler ile AB gibi büyük bir devi tatmin etmek hiç de tutarlı gözükmüyor. AB ne 2022 sonuna bağımlılığını 2/3 oranında azaltabilir, ne de 2030’da sıfırlayabilir. Bu söylemler tutarlı değil. Gerçekleşebilecek oranlar enerji türlerine bağlı olarak değişiklik göstermekle birlikte petrol bağımlılığının yılsonuna kadar yüzde 5, doğalgaz bağımlılığının ise yüzde 10 civarında olması yönündedir. 2030’larda dahi AB, Rus enerjisine yüzde 35 civarında bağımlı kalmaya devam edecektir.

ABD, 8 Mart itibarıyla Rusya’dan kömür, petrol ve doğalgaz (LNG) alımlarını durdurdu ve alternatif kaynak arayışına girdi. ABD’nin bu tavrının kendi enerji piyasaları için anlamı nedir?

ABD, Rusya’dan zaten kömür ve doğalgaz almıyor. Petrol ve petrol ürünleri anlamında da Rus ithalatı genel tüketim denkleminde yüzde 3,5 civarında. Yarı mamûl rafineri ürünü ithalatı dışındaki kalemlerin hepsi ABD için kolay yönetilebilecek düzeyde. Yarı mamûller için de arka kapılar bulunabilir. Dolayısıyla ilgili ambargo sürecinde ABD’nin tuzu kuru. Tek problem algısal anlamda yükselen petrol fiyatlarının genel negatif etkileri. Bu da diğer kazanımlara bakıldığında yönetilebilecek bir düzeyde.

Türkiye için doğalgaz hassas bir durum. Türkiye, Rusya’dan kömür ve petrol alıyor; ortak nükleer projesi geliştiriyor; dış politikada olumlu karşılanan Rusya-Ukrayna görüşmelerinin arabuluculuğunu da üstlenmiş durumda. Türkiye’nin sergilediği duruş enerji anlamında ne ifade ediyor?

Türkiye belki de dünya üzerinde, dünya için en yapıcı ve en mantıklı diplomatik duruş sergileyen ülke olarak dikkat çekiyor. Tabii ki bu duruş enerji bahanesiyle şekillenmiyor. Türk devlet geleneği ve dış politikası bu duruşa yön veriyor.  Öte yandan Rusya’dan enerji ithalatında daha önce yaşanan krizlerde de olduğu gibi bundan sonra da bir problem yaşanmayacağı kolaylıkla tahmin edilebiliyor.

İran, en büyük petrol rezervlerine sahip ülkelerinden biri. Ülkenin Batı’yla siyasi uzlaşmazlıkları ve yaptırımlar yüzünden, bu rezervler dünya piyasalarına istenildiği kadar sunulamıyor. Ukrayna-Rusya savaşı İran’ı enerji piyasasında nasıl etkiler?

Aslında İran zaten enerji piyasalarında pasif değil. Trump dönemindeki yaptırımlar dahi tamamen dışlama konusunda etkili olamamıştı. Biden hükûmeti ile de İran zaten yavaş yavaş petrol üretimini ve arzını artırmaktaydı. Henüz müzakere sağlanabilmiş değil fakat bu kriz, müzakere süreci için büyük bir kaldıraç olarak görev yapıyor. İran’ın güçlenerek piyasalardaki etkinliğini artırması muhtemel.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın