Amiraller Davası’nda ifade özgürlüğü kararı

MDN MEDIA

Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmaması gerektiğini ve cübbeli amiral hakkındaki eleştirilerini belirttikleri kamuoyu duyurusu nedeniyle haklarında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca ‘anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşmak’ suçlamasıyla 3’er yıldan 12’şer yıla kadar hapis istemiyle dava açılan emekli amirallerin beraatine karar verilmişti.

Karar istinafa taşınırken mahkeme beraat kararına ilişkin gerekçeli kararını açıkladı.

Cumhuriyet’ten Sefa Uyar’ın özel haberine göre, suç için anlaşma suçuna yönelik mevzuatın aktarıldığı kararda, Yargıtay’ın kararına atıf yapılarak, “Anlaşmaya katılan kişiler arasında fikir uygunluğunun belirli, programlı bir şekle girmiş olması, vasıtaların tespit edilmesi ve gayeye yakın ciddi ve tehlikeli olma şart bulunmaktadır. Suçun maddi unsurunun gerçekleşmesi için failler arasında belirlenen suçun ‘elverişli vasıtalarla’ işlenmesi konusunda anlaşma olmalıdır. Anlaşmaya konu edilen suçun işlenebilmesi için elverişli vasıta bulunmuyorsa suçun maddi unsurunun gerçekleştiği söylenemez,” denildi.

İfade özgürlüğüne vurgu

“Gerek Montrö Boğazlar Sözleşmesi gerekse de kamusal tartışmaya açılan muvazzaf bir amiralin sarık ve cübbe ile görüntülenmesi konusunda sanıkların yapmış olduğu açıklama bir düşünce veya fikir açıklaması olarak nitelendirilebilir,” denilen kararda, “ifade özgürlüğünün çağdaş demokrasilerin en temel yapı taşlarından birisi olduğu” vurgulanarak, “İfade özgürlüğü genel olarak anayasaların, kanunların, uluslararası sözleşmelerin, özellikle de bağımsız ve tarafsız mahkemelerin koruması altındadır,” denildi.

Kararda, “Vatandaşların haklarını kullanarak açıkladıkları görüş ve düşüncelerinden dolayı kamusal otorite veya toplumun diğer kişi, kısım veya grupları tarafından baskılanmamaları hakkın kullanımı açısından oldukça önemli,” ifadeleri kullanıldı. 

Kararda, imzacıların muvazzaf askerlerle bağlantıda olmadığı, isnat edilen suçun gizlilik gerektirmesine karşın açıklamanın 141 kişilik WhatsApp grubunda hazırlandığı, metnin kaleme alınış tarzının, açıklanma saatinin, şeklinin, “Yüce Türk Milleti” ifadesiyle başlatılmasının, açıklamaya karşı suç duyurularının ve açıklamanın “muhtıra” olarak nitelendirilmesinin maddi delil niteliğinde olmadığı ve maddi delil olarak kabul edilmesinin ceza hukuku bağlamında doğru olmadığı vurgulandı ve şunlar kaydedildi:

“Sanıkların üzerine atılı suç için anlaşma suçuna ilişkin maddi unsurların hiçbirinin somut olayda oluşmadığı, maddi unsurları itbarıyla oluşmamış suç açısından sanıkların kastından söz edilmesinin mümkün olmadığı, bu hâliyle atılı suçun yasal unsurlarının oluşmaması nedeniyle sanıkların tamamının ayrı ayrı beraatlerine karar vermek gerekmiştir.”

Dava süreci

Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ilgili açıklamaları ülke genelinde tartışmalara yol açarken geçtiğimiz 2021 yılının Nisan ayında emekli 103 amiral ve 1 emekli general tarafından yayımlanan kamuoyu duyurusuna ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açılmıştı. 2 seneye yakın süren mahkeme süreci sonunda sanıkların tümüne beraat kararı verildi.

Amiraller kamuoyu duyurusunda; son yıllarda FETÖ tarafından çok sayıda bilinçli saldırıya maruz kalan ve oldukça değerli kadrolarını hain kumpaslara kurban veren TSK ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın Anayasa’nın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez değerlerine bağlılığını titizlikle sürdürmesi gerektiğini belirtmişlerdi.

Amirallere yönelik hazırlanan iddianamede, “anayasal düzene karşı suç için anlaşmak” suçlamasıyla TCK 316’ncı Madde’den ceza istenmişti.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu tarafından yürütülen soruşturma hakkında iddianame hazırlanarak, Ankara 20’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. “103 emekli amiralin ve 1 emekli generalin “Devletin Güvenliğine veya Anayasal Düzene Karşı Suç İşlemek için Anlaşma” suçundan 3 ila 12 yıl arasında cezalandırılmaları talep edilmişti.

103 emekli amiral ve 1 emekli general, Montrö tartışmaları, İstanbul Kanalı ve resmî üniformasıyla ve resmî aracıyla bir tarikat merkezinde görüntülenen Tuğamiral Mehmet Sarı ile ilgili kamuoyu duyurusu yayımlamıştı. Duyuruda, “Montrö Sözleşmesi’nin tartışma konusu yapılmasına/masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz” denilmişti. Ayrıca Dumlupınar Şehitleri de anılmıştı.

Soruşturma kapsamında amirallerin gözaltına alınması sebebiyle hem sosyal medyada tepkiler gündeme gelmiş hem de sivil toplum kuruluşları tarafından açıklamalar yapılmıştı.

4 Nisan TCG Dumlupınar denizaltısının kahraman şehitlerini anma gününde Deniz Kuvvetleri’nden emekli 104 Amiralin ortak imzasıyla yayımlanan açıklama şöyleydi:

“Yüce Türk Milletine,

Son zamanlarda gerek Kanal İstanbul, gerekse Uluslararası Antlaşmaların iptali yetkisi kapsamında Montrö Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması endişe ile karşılanmaktadır.

Türk Boğazları, dünyanın en önemli suyollarından biri olup, tarih boyunca çok uluslu antlaşmalara göre yönetilmiştir. Bu antlaşmaların sonuncusu ve Türkiye’nin haklarını en iyi şekilde koruyan Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir. Montrö, Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğinin temel belgesi olup Karadeniz’i barış denizi yapan sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir. Montrö, Türkiye’nin II. Dünya Savaşında tarafsızlığını korumasına imkân yaratmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle, Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesinin tartışma konusu yapılmasına/masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz.

Diğer taraftan; son günlerde basında ve sosyal medyada yer alan kabul edilemez nitelikteki bazı görüntüler, haber ve tartışmalar ömrünü bu mesleğe adamış bizler için çok derin bir üzüntü kaynağı olmuştur. TSK ve özellikle Deniz Kuvvetlerimiz son yıllarda; çok bilinçli bir FETÖ saldırısı yaşamış ve çok değerli kadrolarını bu hain kumpaslara kurban vermiştir. Bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; TSK’nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir.

Bu gerekçelerle, TSK ve Deniz Kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, Atatürk’ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. Aksi halde, Türkiye Cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir.

Türk Milletinin bağrından çıkan şanlı bir geçmişe sahip, Ana ve Mavi Vatan’ın koruyucusu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personelinin Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda yetiştirilmesi elzemdir.

Ülkemizin her köşesinde denizde, karada, havada, iç güvenlik bölgesinde ve sınır ötesinde fedakârca görev yapan, Mavi Vatandaki hak ve menfaatlerimizin korunması için Atatürk’ün gösterdiği yolda canla başla çalışan cefakâr Türk Denizcilerimizin yanındayız.

04 Nisan 2021

Deniz Şehitlerimizi anarak saygıyla duyururuz.”

TCK 316’ncı maddesi ne diyor? 

Suç için anlaşma suçu, 5237 sayılı TCK’nın 316. maddesinde “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” bölümünde şu şekilde düzenlenmiştir:

Suç İçin Anlaşma

Madde 316 – (1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçlardan herhangi birini elverişli vasıtalarla işlemek üzere iki veya daha fazla kişi, maddi olgularla belirlenen bir biçimde anlaşırlarsa, suçların ağırlık derecesine göre üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Amaçlanan suç işlenmeden veya anlaşma dolayısıyla soruşturmaya başlanmadan önce bu ittifaktan çekilenlere ceza verilmez.

Suç için anlaşma suçunun unsurları:

TCK’nın 316’ncı maddesinde düzenlenen “suç için anlaşma suçu” nda, suç işlemek için örgüt kurma ve diğer örgüt suçlarından farklı olarak devletin güvenliği ve anayasal düzeni, anayasal düzenin işleyişine karşı suçlardan herhangi birini işlemek üzere anlaşma yeterlidir. Suç işlemek üzere örgüt kurma suçu için en az 3 kişinin organize yapı oluşturması zorunlu bulunduğu halde, TCK’nın 316’ncı maddesinde yazılı suç iki veya daha fazla kişinin amaç ve araç açısından, maddi olgularla belirlenen bir biçimde fikren anlaşması suçun oluşumu için yeterlidir. Bir örgütlenme ve hiyerarşik yapının bulunması gerekmez. TCK’nın 302 ilâ 315 maddelerinde tanımlanan suçların icrasına başlanılmayan hallerde, suçların işlenmesi için anlaşmaya varan kişiler yönünden TCK`nın 316’ncı maddesinde yazılı suç oluşacaktır (Y16CD-K.2017/4786).

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın