ALEA IACTA EST (Karadeniz’de zarlar atılıyor)

MDN İstanbul

Küresel aktörler arasında yaşanan dinamik gelişmeler ve rekabet sonsuz döngüye giren bir sarkacı andırıyor. Sarkacın bir o tarafa bir bu tarafa gidip gelmesi misali yerkürenin kadim coğrafyaları, kriz bölgeleri şeklinde dönemsel olarak öne çıkarılıyor. Daha yalın bir ifadeyle ABD, Çin ve Rusya arasındaki karmaşık diplomasi sistematiği, aktörlerin birbirlerinin hassas bölgelerine hamle ve karşı hamle yapmasına neden oluyor

Mâlum, küresel güç olmanın gerek şartı öngörülü hareket edebilmek. Ez cümle oyunu kurabilmek (proaktif yaklaşım). Buna karşın inisiyatif elde tutulamıyorsa, kurulan oyunu bozmaya yönelik (reaktif yaklaşım) adımların atılması da büyük devlet olma refleksinin gereği… Oyunu kurmak ya da bozmak üzere atılan adımlar, stratejinin gereği olan etki-tepki prensibinin harekete geçmesine neden oluyor. Açalım.

ABD ile Çin arasındaki sarmala geçen ay1 temas etmiştik. Bu yazımızda üç bilinmeyenli denklemin ABD ile Rusya kısmına odaklanacağız. Kuşkusuz bu ilginin ülkemizi yakından ilgilendiren bir arka planı var, Karadeniz. ABD ile Rusya arasındaki hegemonya mücadelesinin ivmelenmesine koşut olarak Karadeniz dönemsel olarak ısıtılır. Son dönemde Karadeniz’in gündemi meşgul ettiğini görüyoruz. Kasım ayında yaşanan hadiseler Karadeniz özelinde adeta “zarların atıldığı” izlenimini uyandırıyor. Başlayalım.

Rusya’nın zayıf karnı: Karadeniz
ABD dış politikasının önemli bir sac ayağını “çevreleme (containment) prensibi” oluşturur. Kontrol edemediği ya da hegemonya tesis edemediği aktörleri çevrelemeyi öngören ABD, böylelikle kendi çıkarlarına aykırı gördüğü tehdidi uzaktan baskılamak ister.2 Örneğin ABD, Rusya’yı Arktik bölgeden başlayan; Norveç, İsveç, Baltık Denizi, Baltık Üçüzleri, Polonya, Romanya üzerinden Karadeniz’e uzanan, devamında Ukrayna ile Gürcistan’a erişen bir hat ile Karadeniz ve Kafkasya üzerinden çevrelemeyi hedeflemektedir.

Burada kilit coğrafyayı Karadeniz oluşturmaktadır. Zira ABD bakımından Karadeniz, Rusya’nın zayıf karnıdır. ABD ile Rusya arasındaki rekabet ne zaman ivmelense Karadeniz kartı masaya sürülür. Rusya’ya karşı agresif hamleler Karadeniz üzerinden yapılır. Rusya’nın artan etkinliğini örselemek ve Avrupa’da Rusya fobisini körüklemek üzere Karadeniz’in gündeme getirilmesi alışılagelmiş bir durumdur.

Esasen yeni bir strateji de değildir. Soğuk Savaş döneminden beri süregelmektedir. Tek farkla, Soğuk Savaş döneminde bölgedeki yegâne NATO müttefiki Türkiye idi. Karşı blokta ise SSCB, Romanya, Bulgaristan, Ukrayna ve Gürcistan konumlanmıştı. SSCB’nin yıkılmasının ardından bölgede paradigma tamamen değişti. Rusya, Karadeniz’de tek başına kaldı. Eski ortakları ya NATO üyesi (Romanya ve Bulgaristan) oldu ya da NATO ortaklığına (Ukrayna ve Gürcistan) evrildi.

Ukrayna Romanya’dan rol mü çalıyor?
NATO üyeliği sonrası radikal bir strateji değişikliğine giden Romanya, 2000’li yılların sonlarına doğru ABD’nin Karadeniz’deki “Truva Atı” hâline geldi. Romanya bu rolü uzun yıllardır büyük bir iştah ve gönüllülükle yerine getirerek dönemsel olarak Karadeniz’in gerilmesine çanak tuttu. ABD ile AB arasında ikili kombinasyonlara da giren Romanya, Rus tehdidine karşı bekasını tamamen bu güçlere yaslarken verilen her ödevi yapan çalışkan öğrenci tutumu takındı.

Buna karşın son dönemde Karadeniz’de Romanya’nın aksine Ukrayna’nın öne çıktığını/çıkarıldığını görüyoruz. Karadeniz jeopolitiğinde önemli bir aktör konumuna gelen Ukrayna, istekli ve müzahir görüntüsü ile dikkat çekiyor. Eylem ve söylemleri ile seri hamleler yapan Ukrayna, adeta Karadeniz’in jeopolitik karmaşa ve kriz alanlarından birisi olmasına çanak tutuyor. ABD’nin güdümünde hareket eden Ukrayna, esasen Romanya’dan rol çalıyor. Bulgaristan’ın dahi dengeleri gözetmeye çalıştığı Karadeniz jeopolitiğinde Ukrayna merkezli gelişmeler ülkemizi de yakından ilgilendiriyor.

ABD: Karadeniz ulusal çıkarımızdır
Ekim ayında düzenlenen NATO Savunma Bakanları toplantısı öncesi ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin; Gürcistan, Ukrayna ve Romanya turuna çıktı. Rusya’nın tepkisine neden olan ziyaret silsilesi esnasında Austin beklenmedik bir çıkış yaparak Karadeniz’i “ABD’nin ulusal çıkarı” olarak ilan etti. Kullanılan bu argüman elbette tesadüf değil, sistematik bir stratejinin parçasıydı. Nitekim ABD’nin bastırmasıyla Savunma Bakanları toplantısında Rusya’ya karşı bir çerçeve plan kabul eden NATO, Karadeniz’e odaklandı.

Bilindiği üzere Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya üyeliğini destekleyen ABD, geçiş döneminde İttifak üyelerinin her iki ülke ile askeri ilişkileri geliştirmesini ve askeri bakımdan desteklenmesini talep ediyor. Bu yaklaşım geçtiğimiz yaz Brüksel’de düzenlenen NATO Zirvesi’nde kodifiye edilmiş ve Zirve sonuç bildirgesinde yer bulmuştu. Ülkemizin de bu plana destek olduğunu hatırlatalım.

Rus saldırganlığına karşı üç katmanlı çevreleme planı
Karadeniz jeopolitiği bağlamında Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba’nın Atlantic Council’de yayımlanan “Güçlü Ukrayna-Türkiye ortaklığı Karadeniz güvenliğinin yoludur” başlıklı makalesi ilgi çekti. Ekim ayının sonunda yayımlanan makalesinde iki ülke ilişkilerine yönelik değerlendirmelerde bulunan Kuleba, NATO’nun Karadeniz stratejisi üzerinde çalışırken, Ukrayna ve Türkiye’nin siyasi, askeri ve teknik işbirliğinin örnek alınabilecek bir model oluşturduğunu, iki ülke arasındaki stratejik ortaklığının karşılıklı fayda temelinde iyi bir örnek olduğunu vurguladı.

Hızını alamayan ve dönem içinde yaptığı bir başka açıklamada Batı ile ortaklaşa “Rus saldırganlığına” karşı üç katmanlı çevreleme planı üzerinde çalıştıklarını belirten Kuleba, ilk katmanın diplomasi, ikinci katmanın ekonomi, üçüncü katmanın askeri savunma olduğunu belirtti. Konuyla bağlantılı olarak Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy kasım ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, ikili ilişkilerin iki ülkenin ordularını daha güçlü hâlegetirdiğini kaydetti. Resme bütüncül bakıldığında Ukrayna’nın Rusya karşısında Türkiye’yi yanında tutmak için vites yükselttiği anlaşılıyor.

ABD Ukrayna ile omuz omuza duracak
Dinamik gelişmelerin yaşandığı Karadeniz’de önemli bir görüşme ABD’de gerçekleşti. ABD Savunma Bakanı Austin ile Pentagon’da bir araya gelen Ukrayna Savunma Bakanı Reznikov yaptığı açıklamada, Ukrayna’nın hava sahası ve kıyılarının korunması için ABD’den ek yardım talebinde bulunduklarını açıkladı.

Bakan Austin’in Rusya sınırındaki gerginliğin artması durumunda ABD’nin Ukrayna ile “omuz omuza” duracağı sözünü vermesinden memnuniyet duyduğunu belirten Reznikov, “Hava ve deniz sahamızı korumaya ihtiyacımız var” ifadesini kullandı. Pentagon’dan yapılan yazılı açıklamada ise ABD’nin dış tehditler karşısında Ukrayna’nın savunmasını güçlendirme taahhüdünü teyit ettiği belirtildi.

Ukrayna SİHA’ları Rus unsurları vuruyor
Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin Donbas’ta Rus güçlerinin kullandığı bir obüs bataryasını Bayraktar TB2 SİHA ile vurduklarını duyurması ve görüntülerini paylaşması dikkatleri Türkiye-Rusya ilişkilerine çevirdi. Ukrayna’nın Bayraktar TB2’leri Donbass’ta kullanmasına tepki gösteren Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “Bayraktar insansız hava aracının Ukrayna Silahlı Kuvvetleri tarafından Donbass’taki mevzilerde kullanıldığına dair bilgileri teyit etmeye çalışıyoruz. Kiev yetkililerinin son açıklamalarından gerçeğin nerede olduğunu ve kurgunun nerede olduğunu anlamak çok zor” ifadelerini kullanması Türkiye’ye örtülü bir mesaj olarak yorumlandı.

Putin: Rahatlamadığımızı bilsinler
Rusya Devlet Başkanı Putin ise konuya doğrudan mülaki oldu. Ukrayna’nın Türk Bayraktar TB2 SİHA’larını kullanmasının Donbass bölgesindeki savaşı durdurmak için imzalanan Minsk Anlaşması’na aykırı olduğunu savunan Putin, “fiili duruma destek vermekle” suçladığı ABD yönetimine tepki gösterdi. Putin, Ukrayna’nın söz konusu hamlesine Batı’dan tepki gelmediğini söylerken, Karadeniz’deki NATO tatbikatlarına yönelik “Pekâlâ, rahatlamadığımızı bilsinler” açıklamasında bulundu.

Avrupa’nın Bayraktar saldırılarına göz yumduğunu, ABD’nin ise desteklediğini savunan Putin, “Ukrayna Cumhurbaşkanı Bayraktar İHA’ları kullandıklarını keyifle duyuruyor. İnsansız da olsa bu araçlar, çatışma bölgesinde kullanılıyor, bu durum Minsk Anlaşması ve müteakip anlaşmalara aykırıdır” dedi.

Karadeniz’e giren harp gemileri turistik gezi yapmıyor
Karadeniz’e yönelik bir uyarı da Rusya Savunma Bakanı Şoygu’dan geldi. Karadeniz’e giren ABD, NATO ve diğer bölge dışı ülkelere ait suüstü unsurlarının Rusya’nın Karadeniz ve güney kıyılarının savunma düzenini tespit etmeye çalıştığını belirten Şoygu, “Karadeniz’e bölge dışı bir ülkenin gemisinin girdiğini, güvertesinde uzun menzilli, yüksek hassasiyetli silah bulundurduğunu gördüğümüzde, onun turistik bir gezi yapmak için gelmediğini anlıyoruz. Doğal olarak, onu takibe alıyor ve ona eşlik ediyoruz. Kısa süre önce İngiliz harp gemisinin yaptığı gibi, her an provokasyonlar olabileceğini biliyor, tetikte bekliyoruz” açıklamasında bulundu.

Batılı ülke harp gemilerinin Karadeniz’deki faaliyetlerini Rusya’nın harbe hazırlık seviyesini ölçmeye yönelik “sürekli bir girişim” olarak yorumlayan Şoygu, bu gemilerin aynı zamanda Rusya’nın Karadeniz’deki komşularıyla seri tatbikatlar yaptığını, Rusya’nın da bu gelişmelere kayıtsız kalmaya-cağını ve karşı tatbikatlar yapacağını vurguladı. Rusya’nın kararlılığını göstermesi bakımından bu açıklamanın altını çizmekte yarar var.

Rusya’yı Karadeniz’den çıkarmanın yöntemi
Rusya’nın Karadeniz’de bölge dışı aktörlerin askeri faaliyetlerine tepki gösterdiği konjonktürde ABD menşeli The Hill gazetesinde yayımlanan bir makale dikkat çekti. Montrö Sözleşmesi’ne göz yumularak düzenli askeri tatbikatlar icra etmenin Rusya’yı Karadeniz’deki hâkimiyetten mahrum etmeye yardımcı olacağını iddia eden makalede, modernize edilmiş uzun menzilli Bastion ve Kalibr füzelerinin Rusya’ya Karadeniz’de güç ve avantaj sağladığı vurgulandı.

Montrö Sözleşmesi’ne göre Karadeniz dışındaki ülkelerin barış zamanında Boğazlar’dan geçerken savaş gemilerinin tonajına ilişkin kısıtlamalara uymaları gerektiği, ilgili devletleri bu kuralı aşmak amacıyla güçlerini birleştirmeye çağıran makale, “Naval Strike Missile” füzesini tedarik etme kararı alan Romanya’yı överken, Bulgaristan ve Türkiye’nin de Rusya’ya karşı mücadelede daha etkin yer alması gerektiğini belirtti.

Karadeniz’de Rusya kaynaklı bir tehdit yok
Son dönemde Batı basınında ve özellikle Ukrayna çıkışlı haberlerde Rusya’nın askeri bir saldırı hazırlığında olduğu iddiaları gündeme getiriliyor. Dahası Rusya’nın Şubat 2022’de büyük bir güç projeksiyonu ile Ukrayna’yı işgal edeceğine ilişkin haberlerin ardı arkası kesilmiyor. Haberlere cevaben Kremlin Sözcüsü Peskov, “Daha önce de defalarca söylediğimiz gibi kendi topraklarımız içerisinde silahlı kuvvetlerimizin hakaretleri kimseyi kaygılandırmamalı” ifadelerini kullandı.

Medyada yer alan haberlerin Rusya ve Batılı ülkeler arasında tansiyonu yükselttiğine dikkat çeken Peskov, gerilimi artıracak davranışları Rus-ya’nın değil Batılı ülkelerin yaptığını iddia ederek, özellikle Karadeniz üzerindeki NATO askeri uçuşlarını örnek gösterdi. Bir diğer açıklamasında ise Peskov, Ukrayna’nın Karadeniz’deki NATO tatbikatları kisvesi altında kendi sorunlarına askeri çözüm aradığını, ancak bu durumun tüm Avrupa için bir felakete neden olabileceğini belirtti.

İngiltere: Rusya’yla savaşa hazır olmalıyız
ABD ile her kulvarda yakın işbirliği sergileyen İngiltere’den de Rusya ve Karadeniz’e yönelik dikkat çekici bir açıklama geldi. İngiltere Genelkurmay Başkanı Nick Carter, kasım ayının ortasında BBC’ye verdiği beyanatta göçmenleri AB sınırlarına itme fikrinin Rusya’nın istikrarsızlaştırma oyunlarından biri olduğunu iddia etti.

Beyaz Rusya ve Ukrayna sınırında yaşananların Rus hükûmeti tarafından “yıllarca devam eden türden klasik dikkat dağıtıcı” eylemler olduğunu savunan Carter, bu gerilimlerin bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceğine ilişkin soru üzerine, “Bence tetikte ve caydırıcılığımızdan emin olmalıyız. NATO’da ortak tutumumuzda herhangi bir boşluk oluşmasına izin vermemeliyiz” değerlendirmesinde bulundu.

Genelkurmay Başkanı’nın açıklamasının hemen ertesinde The Mirror gazetesi ise 600 askerden oluşan bir İngiliz görev gücünün Rusya’nın olası istilası durumunda Ukrayna’da konuşlanmaya hazır olduğunu haber yaptı. Buna göre İngiliz yönetiminin oluşturduğu görev gücünde özel kuvvet askerleri, doktorlar, mühendisler, iletişim uzmanları ve 400 paraşütçünün yer aldığı belirtildi.

Putin: Kırmızı çizgilerimizi hafife almayın
Karadeniz’de yaşanan gelişmelere yönelik en sert mesaj Rusya Devlet Başkanı Putin’den geldi. Tarihe geçen Münih Güvenlik Konferansı konuşmasını andıran açıklama, bir manifesto kıvamındaydı. NATO’nun Rusya’ya yöneliksaldırgan bir tutum içerisinde olduğunu belirten Putin, “Bu konuda endişelerimizden ve kırmızı çizgilerimizden bahsediyoruz ancak (Batılı) ortaklarımız oldukça tuhaflar, kırmızı çizgilerimizi ve uyarılarımızı hafife alıyorlar” dedi.

Belarus’ta yaşanan gelişmeler nedeniyle Batılı ülkeleri suçlayan Putin, “Belarus-Polonya sınırındaki göçmen krizi, Minsk’e baskı yapmak ve bize yakın bir bölgede yeni bir gerilim yaratmak için kullanılıyor. Aynı zamanda, insani konularda kendi taahhütlerini de unutuyorlar” ifadelerini kullandı.

NATO ile Rusya arasında artan gerginliğe de değinen Putin, NATO’nun agresif bir şekilde askeri varlığını Rusya’ya yaklaştırarak saldırgan bir tavır sergilediğini kaydetti. Karadeniz’deki NATO faaliyetlerinin Rusya için endişe verici boyutta olduğunu vurgulayan Putin, “Karadeniz konusuna gelirsek, son gelişmeler belirli sınırların ötesine geçiyor. Stratejik bombardıman uçakları Rusya sınırına 20 kilometre yakından uçuyor. Bu konuda sürekli olarak endişelerimizden ve kırmızı çizgilerimizden bahsediyoruz ancak (Batılı) ortaklarımızın yüzeysel bir tavır sergilediklerini görüyoruz” dedi.

NATO sözünü tutmayarak Rusya’yı aldattı
Putin’in açıklamasını tamamlar mahiyette konuşan Kremlin Sözcüsü Peskov ise NATO’nun Moskova’yı aldattığını iddia etti. “En yalın dille konuşuyorum. NATO, Rusya’ya doğuya doğru daha fazla genişlemeyeceğinin sözünü verdi. Ancak daha sonra bizi aldattılar ve NATO doğuya ilerledi. Şu anda çok benzer bir senaryo gözleniyor. NATO askeri yapısının doğuya kaydırıldığını görüyoruz” tespitinde bulunan Peskov, Ukrayna’nın NATO ülkeleri tarafından kararlı bir şekilde silahlandırıldığını ve NATO’nun provokatif eylemlerine devam ettiğini vurguladı.

Bulgaristan Cumhurbaşkanı Radev: Kırım Rusya toprağıdır
Bulgaristan’da Cumhurbaşkanlığıseçimini kazanan Rumen Radev’in Kırım’ın Rus toprağı olduğunu ve Rusya’nın Bulgaristan’ın düşmanı olamayacağını açıklaması gündeme bomba gibi düştü. Karadeniz jeopolitiğine doğrudan etki edebilecek bu açıklama, Bulgaristan’ın pozisyonunu göstermesi bakımından oldukça önemli. Rusya ile Bulgaristan arasında diyalog bulunmasının önemini vurgulayan Radev, dış politikada pragmatist bir çizgi izlenilmesi gerektiğini ve Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulamanın hiçbir etkisi olmayacağını kaydetti.

Radev devamında, “Rusya, bizim için kalkınma modeli olamaz ancak düşmanımız da olamaz. En azından, Rusya vatandaşlarımızın hafızalarında halkımızın kurtarıcısı olarak yer aldığı için. Rusya’yla ilgili birçok spekülasyon var, mevcut durumda, Rusya-AB ilişkilerinde bozulan, kritik durumda bulunan diyaloğa bizim ihtiyacımız olduğunu söyleyebilirim” ifadelerini kullandı. Bulgaristan’da seçimleri kazanan Radev’in açıklamalarını doğru okumak gerekiyor. Ukrayna ve Romanya’nın gerilimi artırdığı Karadeniz’de Bulgaristan’ın ihtiyatlı hareket edeceği anlaşılıyor.

Docendo discimus 3
Toparlayalım ve sonuca gelelim.

Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya üyeliğini destekleyen ABD, müttefiklerin her iki ülke ile askeri ilişkileri geliştirmesini talep ediyor. Dahası Ukrayna ve Gürcistan’ın desteklenmesi bağlamında müttefiklerini teşvik ve telkin ediyor. Bu yaklaşım geçtiğimiz yaz Brüksel’de düzenlenen NATO Zirvesi sonuç bildirgesinde yer bulmuştu.

Bu arka plan çerçevesinde Türkiye’nin Ukrayna ile artan işbirliği faaliyetlerinin gerekçesi de kendiliğinden su yüzüne çıkıyor. Türkiye, NATO Zirvesi’nde alınan kararlar çerçevesinde Karadeniz’de NATO perspektifine uyumlu hareket eden bir görüntü sergiliyor, üstelik Rusya ile karşı karşıya gelmek pahasına. Rusya ile sürdürülen üst seviyeli siyasi, ekonomik ve askeri işbir-liği gayretlerine açıktan tezat oluşturan bu yeni durum, Türkiye’nin Soğuk Savaş döneminden itibaren sürdürdüğü geleneksel Karadeniz politikasına (bölgesel sahiplik (regional ownership), Karadeniz sorunlarını bölge ülkeleri ile çözmek) da tezat teşkil ediyor.

Bir taraftan Rusya ile Türk Akımı-2, Nükleer Enerji Santrali, S-400 gibi iddialı başlıklarda işbirliğini sürdürüp, Astana Süreci, Suriye, Irak, Kafkasya ve Libya konularında anlayış birliği tesis etmeye çalışmanın, diğer taraftan Rusya’nın Karadeniz’de kışkırtılması gayretlerinde başat rol almanın milli çıkarlarımızla ne denli uyumlu olacağını takdirinize sunalım. Defaten vurguladığımız üzere Doğu Akdeniz’e yönelik çıkarlarımızın bilinen saiklerle buzdolabına kaldırıldığı mevcut konjonktürde, Karadeniz’in ısıtılma çabalarının içinde yer alınmasının ve Batı ile ilişkilerin Karadeniz’de sergilenecek olumlu/uyumlu görüntü ile düzeltilmeye çalışılmasının isabetli bir strateji olmadığı aşikâr.

ABD’nin Karadeniz’de yaptığı hamlelere cevaben Rusya’nın, Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliklerine şiddetle karşı çıktığını ve “kırmızı çizgi” olarak ilan ettiğini hatırlatalım. Etki ve tepki prensibinin keskin bir şekilde sahnelendiği Karadeniz’de, ivmelenen Ukrayna merkezli agresif eylem ve söylemlerin bir tesadüf olmadığını dikkatinize sunalım. Son tahlilde Gürcistan’da tedavüle sokulan “Saakaşvili tiyatrosuna” Ukrayna’da meydana gelen gelişmelerle birlikte bütüncül yaklaşılmasını öneriyoruz. Zira Karadeniz’de yaklaşan fırtınanın ayak sesleri duyuluyor. Bu nedenle ülkemiz, Karadeniz’de tahriklere kapılmadan sakin ve sağduyulu hareket etmelidir.

ALEA IACTA EST: Zarlar atıldı (Jül Sezar’a atfedilir)
1Hint-Pasifik Bölgesindeki Bilek Güreşinin Yeni Adresi: Tayvan
2ABD’nin son dönemde Irak, Suriye, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Ege Denizi, Ege Adaları ve Dedeağaç özelinde yaptığı yığınak göz önüne alındığında ülkemizi de çevreleme gayreti içinde olduğunu söyleyebiliriz.
3Öğreten öğrenir

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın