Akdeniz’de kara delikler

MDN İstanbul

Albay (E) Cem Günaydın

ASELSAN Askeri Danışmanı Albay (E) Cem Günaydın, MarineDeal News için kaleme aldığı makalesinde, denizaltıların harp sahasındaki avantajlarını ve sualtı kabiliyetlerini değerlendirdi

The Sun Gazetesi’nin 18 Nisan 2018 tarihli internet haberinde İngilizlerin “State of Art” denizaltısı Astude’nin, sessizlikleri nedeniyle “kara delik” olarak adlandırılan iki adet Rus Kilo Sınıfı denizaltı tarafından tespit edilerek izlendiği haberi yer almıştır. Vurgulamaya çalıştığımız, 1,6 milyar dolar maliyetli son teknoloji bir denizaltının, 250 milyon dolarlık bir denizaltının avı olması değildir. Sualtı Harbinin oyuncular arasında daha adil olduğu Denizaltıya Karşı Denizaltı Harbinde dahi, yeni nesil, göreceli çok düşük maliyetli klasik denizaltıların üstünlüğünü vurgulamaktır. Kaldı ki, bu oyun suüstü unsurları ile bu yeni nesil denizaltılar arasında oynandığında, denizaltılar simetrik harbin asimetrik tehdidi olarak adlandırılabilecek bir değer kazanacaktır. Düşük maliyetlerde stratejik sonuçlar vaat eden bir değer olacaktır bu bahsedilen.

Akdeniz harekât alanı, dün olduğu gibi bugün de küresel politikaların odağında olmaya devam etmektedir. Bugünün kriz bölgesi Suriye yaklaşma sularında dört küresel güç Amerika, Rusya, Fransa ve İngiltere’nin deniz unsurlarına ilaveten bölge ülkelerinin de unsurları ile onlarca suüstü ve sualtı platformu görev yapmaktadır. Tabi ki, küresel güçlerin en etkin politik ve askeri enstrümanı olan uçak gemisi gruplarının küresel siyasetin güncel odak noktalarının başında yer alan Akdeniz harekât alanında bulunması kaçınılmaz görülmektedir. Bu kapsamda 10 Haziran tarihi itibarıyla ABD’nin H.Truman uçak gemisi grubu da, Suriye Kriz Bölgesi’nde oluşturulan “Operation Inherent Resolve-Doğal Kararlılık Harekâtına” destek sağlamak üzere doğu Akdeniz’e gelmiştir.

Uçak gemileri tespiti ve erişilmesi zor platformlardır, ancak Akdeniz gibi göreceli küçük boyutlu alanlarda bu büyüklükte bir kuvvetin saklanması kolay olmayacaktır. Uçak gemilerinin okyanus bölgelerinde kıyılardan en az 200 deniz mili mesafelerde bulundurularak güçlü bir kademeli savunma ile etkin harekât yapmaları sağlanabilmektedir. Ancak, Akdeniz gibi kuzey güney hattında en geniş mesafesi yaklaşık 500 deniz mili olan bir harekât alanında hem grubun gizlenmesi hem de savunulması kolay olmayacaktır. Etkin kademeli savunma ile güçlü bir savunma perdesine sahip uçak gemisi gruplarına tespit edilmeden yaklaşma gerçekleştirebilecek en güçlü aday denizaltılar olacaktır. “Amerikan Deniz Gücünün, Uçak Gemisi grubundan daha anlaşılabilir bir sembolü yoktur” açıklamasıyla 6’ncı Filo Komutanı Koramiral Lisa Franchetti, uçak gemilerinin Amerika için önemini vurgulamıştır. Bu nedenle uçak gemilerinin bekası sadece kuvvetin kayıp riski ile sınırlandırılamayacak, aynı zamanda bir psikolojik etki noktası ve itibar sorunu haline gelmesi kaçınılmaz olacaktır.

Denizaltı gemilerinin ana ve en etkin silahı olan torpidoların, uçak gemisi büyüklüğünde bir platforma etkinliği İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana test edilmemiştir. Uçak gemilerinin büyüklükleri ve yapısı, bir torpido ile geminin imhasını çok mümkün gibi göstermese de harekâttan sakıt bırakacak bir etki yapması sürpriz olmayacaktır. Yaratılan hasardan bağımsız olarak başarılı bir hücum, Akdeniz gibi dar harekât alanında barış ve gerginlik döneminde bu tip bir kuvvet bulundurulabilme rahatlığını, muhasamat dönemleri için azaltacaktır.

Konvansiyonel denizaltılarda iki gelişme dikkat çekici olmakla birlikte, suüstü gemileri için daha fazla risk anlamına gelmektedir. Bunlardan birincisi konvansiyonel denizaltıların artan sessizlikleridir. Denizaltılar gelişmiş teknolojileri ile; gemi içi gürültülerin tekne dışına çıkışını sınırlamış, aynı zamanda gemi formu ve pervane teknolojileri ile olası tüm izleri minimize etmeye devam etmektedirler. Bunlara ilaveten gelişmiş kaplama teknolojileri ile aktif sonarlara karşı da ümit vaat edici gelişmeler yaşanmaktadır. İkinci husus ise havadan bağımsız tahrik sistemleri ve yeni pil teknolojileri ile artan sualtı seyir siasıdır. Denizaltıların özellikle yoğun DSH baskısı altında gizliliklerini muhafaza edebilmeleri çok fazla risk taşıyan şnorkel faaliyeti süresince zorlaşmaktadır. Havadan Bağımsız Sistemler ve gelişmiş pil teknolojileri ile şnorkel ihtiyacı duyulmadan seyir süreleri 15-20 gün seviyelerine kadar artırılmıştır. Bu tür sistemlerin varlığı, yoğun DSH baskısı veya kritik görev yaklaşmalarında denizaltının minimum risk altında görev yapabilmesini sağlayabilmektedir.

Uçak gemisi gruplarına, denizaltı ve torpido silahı tarafından yaratılan tehdidin boyutu ve önemi, son zamanlarda torpido tespit vasıtaları ve torpidoya karşı torpido geliştirme çalışmalarındaki yoğunluktan anlaşılabilir. Bu kapsamda Amerikan Bahriyesi özellikle uçak gemilerini torpido hücumlarından korumak için çekili dizin ve taktik konsollardan oluşan bir torpido ikaz sistemi TWS (Torpedo Warning System) ve torpidoya karşı torpido CAT (Counter Attack Torpedo) dan oluşan süüstü gemileri torpido savunma sistemini SSTD (Surface Ship Torpedo Defence) geliştirmektedir. Benzer şekilde Atlas Elektronik tarafından Seaspider isimli torpidoya karşı torpido sistemi geliştirilme aşamasındadır. Türkiye’de de konunun önemine binaen ASELSAN tarafından tespit, soft ve hard-kill aşamalarının tümünü içerecek şekilde gelişmiş torpido savunma sistemi geliştirilmektedir. Sistem; Hızır Tespit Sistemi, Zargana soft-kill karıştırıcı ve aldatıcılar ile hard-kill Tork torpido karşı torpidosundan oluşacaktır. Yakın gelecekte aktif alçak frekans sonar ile de desteklenecek olan sistem, uzak mesafelerden denizaltının tespitinden başlayarak ihtiyaç halinde tehdit torpidonun imhasını içerek kademeli bir savunma anlayışı ile süstü platformlarını destekleyecektir.

Kedi fare oyununda gelişmeler denizaltı tarafında yadsınamayacak boyuttadır. Rusya’nın yakın zamanda namı diğer meşhur “kara delik” Kilo Sınıfı denizaltılarından daha da sessiz ve görünmez Lada Sınıfı Denizaltılar ile Denizaltı Harbini şekillendireceği iddia edilmektedir. Sadece küresel oyuncuların değil bölgesel güçlerin de denizaltı silahının önem ve etkisine binaen hem filolarını modernize etme, hem de kendi ihtiyaçlarına uygun denizaltı geliştirme çabaları dikkat çekicidir.

Türk Deniz Kuvvetleri bu stratejik önemin bilincinde olarak Denizaltı Filosu’nu yakın dönemde Havadan Bağımsız Tahrik Sistemine sahip Reis Sınıfı denizaltılar ile güçlendirecektir. Bahse konu denizaltıları takiben milli denizaltı inşası konusunda çalışmalar devam etmektedir. Bu süreç gerçekleştiğinde silah ve sistemler olarak daha güvenilir platformlar ile daha etkin bir Denizaltı Harbi yürütülebilecektir. Son olarak, bunlardan daha önemlisi o silah ve sistemleri etkin bir şekilde kullanabilen eğitimli ve yetenekli personel yetiştirmeye devam edecektir. Denizaltıcılıkta devamlılık önemlidir, 1886 yılından bugüne gelen denizaltıcılık kültürü ile bilgi birikimi geleceğe bu modern platformlar ile taşınacaktır.

Bir deniz harbinin gerçekleşmesine kadar geçecek süre içerisinde, politikayı görünen platformların belirleyeceği açıktır. Ancak sıcak çatışma ile birlikte sadece harp politikalarını değil, buna ilaveten devlet politikalarını da görünmeyenlerin belirleyeceğini iddia etmek yanlış olmayacaktır.

Bunu Paylaşın