Böyle bir dönemde ‘Doğu Akdeniz Konferansı’, ‘İstikşafi Görüşmeler’ gibi konularda adım atmadan önce defalarca kez düşünülmesi gerekiyor.
2020 yılının son, 2021 yılının ilk ayı oldukça önemli gelişmelere sahne oldu.
AB Liderler Zirvesi
AB Liderler Zirvesi, 11-12 Aralık 2020 tarihlerinde yapıldı.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanı sınırlandırmasına ilişkin tezleri ve bu doğrultuda icra ettiği hidrokarbon faaliyetleri kapsamında AB tarafından alınacak tedbirlerin görüşülmesi beklenen Liderler Zirvesi’nde AB;
• Türkiye ile ilgili konuların ABD ile koordine edilmesi,
• Sondaj çalışmalarından sorumlu olduğu gerekçesiyle yaptırım uyguladığı Türk şirketlerinin ve vatandaşlarının listesinin genişletilmesi,
• Mart ayına kadar AB ile Türkiye ilişkilerinin mevcut durumu ve bundan sonrasına ilişkin seçeneklerle ilgili bir rapor hazırlanması kararlarını aldı.
Böylece AB özetle Türkiye’ye yönelik tutumunu belirleme konusunda kararını mart ayına bırakmış oldu.
Aslında, AB’nin Türkiye’ye ilişkin gündeminin oldukça yoğun olduğu bir dönem yaşanıyor. Deniz sınırlarının belirlenmesi, enerji, güvenlik ve göç konuları AB’nin ana gündem maddelerini oluşturuyor.
AB, Türkiye ile ilişkilerinde yeni bir döneme girildiğini düşünüyor. Özellikle, güvenlik bağlamında Türkiye’yi nerede konumlandıracağı konusundaki karar ve iç müzakere süreci devam ediyor.
AB, bölgesel çatışmaları çözme sürecinin dışında kaldığını, Türkiye ve Rusya’nın bu durumdan istifade ettiğini düşünüyor. Çözüm sürecinin “Astanalaştırılması”ndan rahatsız olduğunu açık şekilde ifade ediyor.
Zaten ABD ile koordine içinde hareket etmek istemesinin temel gerekçesi de bu. AB, daha kuvvetli bir cephe oluşturabilmek adına ABD’de yeni yönetimin iş başına gelmesini bekliyor.
ABD’nin bölgemizde etkileri olacak girişimleri
Seçim sonrasında ülkede oluşan durum kapsamındaki iç meseleleri ile uğraşan ABD, bu dönemde de özellikle bölgemizde etkileri olacak önemli girişimlerde bulundu.
ABD-Fas-İsrail Anlaşması
ABD, Arap ülkelerinin İsrail ile ilişki kurmasına yönelik gayretlerini sürdürdü. Bu kapsamda Fas’ı da İsrail ile normalleşme sürecini başlatan ülkeler arasına kattı.
10 Aralık 2020 tarihinde Fas Kralı ülkesinin İsrail ile “en yakın zamanda resmi ve diplomatik ilişkiler kurmayı” planladığını açıklarken1, konu kapsamında ABD tarafından yapılan açıklamada Fas’ın aldığı karardan duyulan memnuniyetin yanı sıra ABD’nin, Batı Sahra’da Fas’ın egemenliğini tanıdığı ve Dahla’da bir konsolosluk açacağı hususlarına yer verildi.
ABD bu açıklaması ile 1975 yılından beri devam eden Batı Sahra meselesinde Fas ile Batı Sahra’da ilan ettiği “Sahra Arap Demokratik Cumhuriyeti”ni savunan Polisario Cephesi arasındaki mücadelede ve Fas ile Cezayir arasındaki bölgesel rekabette Fas’ın yanında yer almış oldu.
Hatırlanacağı üzere daha önce BAE, Bahreyn ve Sudan da ABD’nin girişimleri neticesinde İsrail ile normalleşme süreçlerini başlatmıştı.
Bu çerçevede ABD, BAE’ye aralarında F-35 uçaklarının da bulunduğu 23 milyar ABD Doları tutarındaki silah satışına onay vermiş, Sudan’ı “teröre destek veren ülkeler” listesinden çıkararak finansal yardım kapısını açmıştı.
BAE’nin Doğu Akdeniz Gaz Forumu (DAGF)’na katılması
Dönem içinde ABD’nin etkisinin hissedildiği bir başka gelişme ise BAE’nin DAGF ile ilişkilendirilmesi oldu. İsrail Enerji Bakanı’nın Avrupa’ya boru hattı üzerinden2 doğal gaz ihraç etmek üzere BAE’deki muhatabı ile görüştüğünü ve BAE’yi DAGF’na davet ettiğini açıklamasının üzerinden 3 ay geçmeden 16 Aralık 2020 tarihinde BAE’nin DAGF’na gözlemci olarak katıldığı açıklandı3.
Yunanistan’dan askeri kolaylık talepleri4
ABD aynı dönemde Yunanistan’daki varlığını geliştirmeye yönelik adımlar da attı. Bu kapsamda açık kaynaklarda yer alan haberlere göre ABD’nin mevcut Savunma İşbirliği Protokolü’nün genişletilmesi çalışmaları çerçevesinde, Yunanistan’dan, İskiri ve Kerpe Adaları’nın yanı sıra, Kavala ve Selanik dâhil, 20 farklı bölgedeki Yunan deniz ve hava üslerinde kolaylıklar tanınmasını istedi.
Yunanistan Dışişleri Bakanı konu kapsamında, “Hedefimiz, stratejik açıdan önem taşıyan bölgelerde ABD varlığının izlerini artırmaktır” açıklamasını yaptı.
Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır ile Katar ilişkileri5
ABD dönem içinde Körfez ülkeleri arasındaki ilişkilere de müdahale etti. ABD’nin arabuluculuğu sonucunda diğer Körfez ülkeleri ile Katar arasında uzlaşmaya varıldı.
Böylece Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır’ın 5 Haziran 2017 tarihinden itibaren Katar’a uyguladıkları yaptırımlar 5 Ocak 2020 tarihinde Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Zirvesi’nde imzalanan bildiriyle sona erdi.
Söz konusu ülkelerin Katar’a uygulanan yaptırımların kaldırılması için Katar’dan talep ettikleri 13 maddeden oluşan listede Katar’daki Türk üssünün kapatılması, Türkiye ile askeri işbirliğinin sonlandırılması, Katar merkezli El Cezire medya kuruluşunun kapatılması, Katar’ın “Müslüman Kardeşler”le ilişkisinin bitirilmesi ve örgütün terörist ilan edilmesi, İran ile ilişkilerin kesilmesi de yer alıyordu.
Bildirinin imzalanmasının ardından;
• BAE, Katar’la seyahat ve ticaretin yeniden başlayacağını, diğer meselelerin halledilmesinin ise zaman alacağını, Türkiye ile karşılıklı olarak egemenliğe saygı çerçevesinde ilişkilerin normalleşmesini istediklerini, Ankara’nın “Müslüman Kardeşler”in ana destekçisi olmasından vazgeçmesini istediklerini,
• Katar, Türkiye ile diğer bölge ülkeleri arasında Katar’ın bir köprü görevini üstlenmekten memnuniyet duyacağını, Katar’ın Suudi Arabistan’ın Türkiye ve İran ile ilişkilerinde arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu açıkladı6.
ABD’nin bu adımlarını, hedeflerini daha önce birçok kez ifade etmiştik. Şöyle özetleyebiliriz:
• ABD Rusya’yı çevrelemek üzere tesis ettiği hattı Türkiye’den daha batıya ve güneye kaydırıyor. Yunanistan’daki varlığını ve imkân kabiliyetlerini artırıyor. Kıbrıs’ta konuşlanıyor. Türkiye’nin tüm girişimlerine rağmen Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki politikasını değiştirmiyor. Kısaca, ABD Türkiye’yi de çevreliyor.
• ABD Arap ülkeleri ile İsrail arasında kurulmasını sağladığı ilişkilerle;
- Orta Doğu ve Körfez’de tesis ettiği İran karşıtı cepheyi geliştirmeyi, birleştirmeyi ve güçlendirmeyi,
- Arap cephesini Sünni ve Şiî bloklar ve/veya İsrail dostu ve karşıtı olarak bölmeyi,
- Filistin meselesini geri plana iterek destekçi sayısını ve etkinliğini azaltmayı,
- Orta Doğu için geliştirdiği Barış Planı’na destek sağlamayı ve nihayetinde İsrail’in güvenliğine yaptığı katkıyı artırmayı,
- Enerji ve enerji nakli bağlamında Doğu Akdeniz ile Körfez Bölgesi’ni bir araya getirmeyi, Avrupa’nın enerji ihtiyacını Rusya yerine Körfez ve Doğu Akdeniz’den elde edilecek hidrokarbon kaynakları ile çözmeyi, Rusya’yı devre dışında bırakmayı,
- Süveyş, Kızıldeniz ve Körfez Bölgeleri’ndeki etkinliğini ve bölgedeki deniz ulaşım hatları üzerindeki baskısını artırarak başta Çin için hayati olan Körfez hattını kontrol etmeyi, hedefliyor.
ABD ile ilişkilerde yaşanan diğer konuların yanı sıra ABD’nin bu hedeflerinin de bölgesel istikrar ve Türkiye’nin menfaatleri açısından önemli sonuçları olma potansiyeli oldukça yüksek.
Sonuç
Mevcut durum gerek AB gerekse ABD ile ilişkiler bakımından oldukça zor bir döneme girildiğini gösteriyor.
Mart sonuna kadar yaşanacak gelişmelerin bünyesinde gelecek dönemdeki ilişkilerin seyri konusunda önemli ipuçlarını barındıracağı anlaşılıyor.
Böyle bir dönemde Doğu Akdeniz Konferansı, İstikşafi Görüşmeler gibi konularda adım atmadan önce defalarca kez düşünülmesi gerekiyor.
Kaynakça
4https://www.hurriyet.com.tr/dunya/abd-atinadan-askeri-kolaylik-talep-etti-41711187
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.