ABD’nin Karadeniz yaklaşımı

Serter Tuçaltan

sertertucaltan@marinedealnews.com
Dz. Kurmay Albay (E) Serter Tuçaltan

Yazıma başlamadan önce 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve II. İnönü Zaferi’nin yıl dönümlerini kutluyorum. Bu vesileyle; tam bağımsız ve çağdaş bir medeniyet olmak ve bunun üzerine çıkmak için yaşamlarını adayan, hayatlarını feda eden başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm kahramanlarımızı, şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı, minnet ve özlemle anıyor, başarının anahtarının, geleceğin, aklın ve bilimin rehberliğinde, Atatürkçü düşünce çerçevesinde şekillendirilmesinden geçtiğini hatırlatmak istiyorum.

ABD merkezli Avrupa Politika Analiz Merkezi (CEPA) tarafından 21 Ocak 2021 tarihinde ”Karadeniz… veya Bir Kara Delik (The Black Sea …or a Black Hole)” başlığıyla bir makale1 yayımlandı. Makaleyi kaleme alan yakın dönemde “NATO Müttefik Kara Kuvvetleri Komutanlığı-Allied Land Command” ile “ABD Avrupa Kara Kuvvetleri Komutanlığı-US Army Europe Command” yapan emekli Korgeneral Ben Hodges.

Hodges’ın önceki dönemde de benzer çalışmalara imza attığı, Ukrayna ve Romanya’da ilgili ülke Dışişleri Bakanlıkları ev sahipliğinde CEPA tarafından yapılan konferans/seminerleri organize ettiği, Karadeniz için bilinen ABD görüşlerini destekleyen ve ABD çıkarlarını önceleyen makalelere imza attığı biliniyor.

Hodges bu makalesinde Karadeniz’i, genişletilmiş Karadeniz Bölgesi (greater BSR) ve Karadeniz Bölgesi (BSR) olarak iki şekilde tanımlanıyor. Coğrafi bir sınırlama yapmamış. Makale Karadeniz’in batıda demokrasi, kuzeyde Rusya’nın askeri, doğuda ise Çin’in ekonomik saldırganlığı ve güneyde Orta Doğu’daki istikrarsızlık olmak üzere 4 ana kuvvetin etkisinde olduğu tanısıyla başlıyor.

ABD ve Batı’nın Karadeniz stratejisi için “yetersiz” nitelemesini yapıyor.

Karadeniz Bölgesi’nin, NATO ve Batı’nın inisiyatif alması, etkisini artırması, stratejik çıkarlarını korumak için mücadele etmesi gereken bir bölge olduğunu, Karadeniz Bölgesi’ndeki güvenlik boşluğunun doldurulmasının zamanının geldiğini söylüyor.

Hodges bu anlamda Rusya’ya ve Rusya’nın hibrit savaş stratejisine karşı DIME (Diplomasi, Bilgi, Askeri, Ekonomi-Diplomacy, Information, Military, Economic) kısaltmasıyla tanımladığı 4 alanda, milli imkânlar ve NATO kapasitesinin kullanılması yoluyla mücadele verilmesi gerektiğini savunuyor. Bilahare bu 4 alanda neler yapılması gerektiğini anlatıyor. Hodges’ın önerileri şu şekilde:

Diplomasi

Hodges’a göre; Karadeniz Bölgesi’ndeki ülkeler arasında “genişletilmiş Karadeniz Bölgesi’nin” stratejik önemi konusunda görüş birliği sağlanması gerekiyor.

Hodges, NATO’nun 1990 ve 2000’li yıllardaki genişleme süreci ile “Geliştirilmiş İleri Mevcudiyet-Enhanced Forward Presence-eFP” tedbirleri kapsamında Estonya, Litvanya ve Polonya’da NATO askeri unsurlarının konuşlandırılmasını bu anlamda başarılı örnekler olarak gösteriyor.

“Karadeniz Bölgesi” odaklı diplomaside Almanya’nın liderliğinin kilit önemine vurgu yapıyor.

Kırım limanlarından yapılacak deniz ticaretinin boykot edilmesi, bu limanlardan Batı limanlarına gelecek gemilerin kabul edilmemesi, diplomatik kanalların kullanılmasıyla Rusya’nın Karadeniz’de fiili atış eğitimleri yapmasının önüne geçilmesini tavsiye ediyor.

“Karadeniz Bölgesi”nin arka kapısı olarak nitelediği Sırbistan ve Kosova arasındaki sorunların çözülmesi, “genişletilmiş Karadeniz Bölgesi”nin güvenlik ve istikrarının sağlanabilmesi için Macaristan ile Ukrayna arasındaki gerilimin ele alınması gerektiğini vurguluyor.

Makalede Türkiye-ABD ve NATO ilişkilerine özel bir yer ayrılıyor. Türkiye ile Batı ve özellikle ABD arasındaki ilişkilerin kuvvetlendirilmesi gerektiği, AB’nin Yunanistan ve GKRY’ye öncelik veren yaklaşımının Karadeniz de dâhil olmak üzere transatlantik toplum içinde Türkiye’yi daha fazla yabancılaştırma riskini taşıdığı, Türkiye’nin, Karadeniz’deki caydırıcılığın yanı sıra IŞİD’le mücadele ve İran’a karşı kritik bir savunma duvarı olduğu ifade ediliyor.

Türkiye-ABD ilişkileri bakımından;

• ABD’nin Karadeniz’de Türkiye ile Rusya arasındaki bir gerginlikte Türkiye’nin yanında yer alacağını açık şekilde göstermesi,
• YPG’ye silah sağlamaya son vermesi,
• Türkiye’nin FETÖ’ye yönelik güvenlik endişelerini dikkate alması ve FETÖ liderinin iadesine yönelik yasal çıkmazı çözüme kavuşturması,
• S-400 meselesinin çözümü için Türkiye’ye, teknoloji transferi ve birlikte geliştirme dâhil Patriot satışını da kapsayan bir çıkış yolu önermesi gerektiğini söylüyor.

Doğu Akdeniz’deki sınırlandırma sorununun Almanya’nın liderliği ve ABD ile İngiltere’nin desteğinde çözülmesi, Kanal İstanbul’a Rus ve Çinli yatırımcılardan önce yatırım desteği sağlanması gerektiğini ifade ediyor.

Bilgi

Hodges bu başlık altında ABD kültürünün ve ideallerinin teknoloji yolu ile yayılmasının sağlanması için Karadeniz Bölgesi’nin mükemmel bir başlangıç yeri olduğunu söylüyor. Bu bölümde ABD sponsorluğunda; ABD bağlantılı üniversiteler, liseler ve diğer eğitim programlarına ağırlık verilmesini öneriyor.

Rusya’nın Doğu Akdeniz’deki harekât faaliyetlerine iştirak etmek üzere Karadeniz’den denizaltı intikâl ettirerek Montrö Sözleşmesi’ni ihlâl ettiğini iddia ediyor. Türkiye’nin herhangi bir ihlâlden Kremlin’i sorumlu tutmasının sağlanması gerektiğini söylüyor. Rusya tarafından yapılan ihlâllerin duyurulmasını tavsiye ediyor.

Askerî

Hodges’ın bu başlık altındaki tavsiyelerne Montrö nedeniyle Karadeniz’deki sayısal üstünlüğün Rus Donanması’nda olduğunu, NATO’nun inisiyatifi ele almak üzere yeni yollar bulması gerektiğini söyleyerek başlıyor.

Baltık Bölgesi’nde olduğu gibi Karadeniz için de bir “Kademeli Mukabele Planı (Graduated Response Plan)” geliştirilmesini öneriyor. Bu planın Rusya, Çin ve İran için bir savunma duvarı olacağını belirtiyor.

Rus Donanması’nın sayısal üstünlüğü nedeniyle, Baltık Bölgesi’nin tersine Karadeniz’de “deniz kontrolü”nün tesis edilmesinin en azından politik krizin başlangıç safhasında etkin bir hareket tarzı olmayacağı, bunun yerine Rus Donanması’nın Karadeniz’i istediği gibi kullanmasının önüne geçecek, “denizin kullanımının engellenmesi (sea denial)” yönünde bir stratejinin izlenmesi gerektiğini söylüyor.

Güney sınırındaki gelişmeler ve Doğu Akdeniz’e odaklanan Türkiye’nin Karadeniz’deki mevcut statükoyu değiştirmek istemediği, bu nedenle NATO’nun Karadeniz’deki ağırlık merkezinin artık Romanya olması gerektiğini ifade ediyor.

Bu çerçevede Romanya’nın alan erişiminin engellenmesi (Anti access area denial-A2/AD) kabiliyetini kazanması gerektiğine vurgu yapıyor. Gürcistan’ın derhâl NATO üyeliğine davet edilmesini, Ukrayna’nın ise üyelik sürecinin hızlandırılmasını tavsiye ediyor. Ukrayna Deniz Kuvvetleri ile İngiliz Donanması’nı, Ukrayna Ordusu ile Kanada ve ABD ordularının işbirliği yapması gerektiğinin altını çiziyor.

Rus Karadeniz Donanması’nın Kırım’da tehdit altında bulundurulması için Karadeniz çevresindeki NATO ülkelerinin dronlar, 500 km menzilli seyir füzeleri ve mayın döküş kabiliyeti ile donatılmaları gerektiğini belirtiyor. Romanya, Bulgaristan, Ukrayna ve Gürcistan deniz kuvvetlerinin insansız deniz araçları ile donatılmasını tavsiye ediyor.

Karadeniz’de yıllık olarak icra edilen “Sea Breeze” Tatbikatlarının genişletilmesini öneriyor. Karadeniz’de 365 gün boyunca kıyıdaşlar haricindeki NATO ülkelerinin unsurlarının bulunmasını tavsiye ediyor. Karadeniz’de azami ölçüde ABD varlığını tesis için Romanya, Bulgaristan, Ukrayna ve Gürcistan’da gerekli alt yapının oluşturulmasını istiyor.

Karadeniz’deki hava polisliği görevlerinin hava savunma görevlerine dönüştürülmesini talep ediyor. Karadeniz’de, “genişletilmiş Karadeniz Bölgesi”ndeki faaliyetlerin planlaması ve koordinasyondan sorumlu çok uluslu müşterek bir karargâh kurulmasını teklif ediyor.
“Genişletilmiş Karadeniz Bölgesi”nde deniz hava ve karadaki taktik durumu gösteren ortak bir resmin oluşturulması için gerekli istihbarat paylaşımının yapılmasını öneriyor.

Ekonomi

Hodges ekonomi başlığı altında, Karadeniz Bölgesi’nde istikrar ve güvenliğin tesisi için güçlü bir ekonominin şart olduğunu söylüyor.

Bu anlamda özel yatırımların ABD’nin diplomatik gayretlerinin tamamlayıcısı olduğunu ifade ediyor. ABD, İngiltere, Hollanda, Almanya gibi ülkelerin yatırımlarını artırmaları gerektiğini belirtiyor.

Ekonomik anlamda Karadeniz’in doğu limanları ve batısında yapılacak yatırımlar ve Tuna Nehri’nin kullanılması ile Rusya’nın baypas edilebileceğinin üzerinde duruyor.

Aralarında “Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı” ve “Karadeniz Ticaret ve Kalkınma Bankası” gibi kuruluşların da bulunduğu bölgedeki ekonomik oluşumlara Rusya’nın üye olmasının, bu organizasyonların etkinliğini azalttığını iddia ediyor.

Ekonomi konusundaki bu girişin ardından Karadeniz Bölgesi için ikinci bir “Marşal Planı” öneriyor. Bu planın özel yatırımı destekleyebileceğini, mali kaynak yaratabileceğini, yatırımcıları koruyabileceğini, Karadeniz başkentlerindeki üniversitelerde yapılacak projeleri destekleyebileceğini iddia ediyor.

Salgın nedeniyle İkinci Dünya Savaşının ardından yürütülen orijinal “Marşal Planı” boyutunda olmasa bile, hedef odaklı, AB ile koordineli daha küçük bir planlamanın Rusya ve Çin ile mücadeleye katkı sağlayacağını söylüyor.

Hodges makalesinin son bölümünde karşı argümanlar ve bunların çürütülmesine yer veriliyor. Bu kapsamda Türkiye’nin ideal bir müttefik olmadığı, bölgede ABD’nin Ukrayna ve Romanya’dan destek alabileceğini, Karadeniz Bölgesi’ndeki asıl boşluğun liderlik ile ilgili olduğunu ve ABD’nin isterse bu boşluğu doldurabileceğini ifade ediyor.

Değerlendirme ve Sonuç

Hodges’ın önerileri haziran ayında yine CEPA üzerinden yayımladığı ve bu sütunlarda bir özetine yer verdiğimiz “Tek Cephe, Tek Strateji, Tek Mevcudiyet: NATO’nun Doğu Kanadı İçin Bir Strateji” başlıklı makaledeki2 tavsiyeleri ile örtüşüyor. Bu kez konuya askeri hususların yanına “diplomasi”, “bilgi” ve “ekonomi” başlıkları da eklenmiş.

Son dönemde ABD’li eski komutanların özellikle Karadeniz konusunu irdeleyen yazılar kaleme alması konunun bir başka önemli boyutu.

Bu anlamda geçtiğimiz aylarda eski NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı olan Emekli Orgeneral Breedlove tarafından kaleme alınan Karadeniz konulu bir başka makalede3 de benzer bir sonuca ulaşılmış olması dikkat çekici.

Breedlove da yazısının sonunda; ABD’nin bölgede var olması ve bölgedeki liderliğin bir parçası olması gerektiğini ifade ediyor. AB ve NATO’nun, ABD’nin bölgeye yönelik diplomatik çabalarının tamamlayıcısı olduğuna dikkat çekiyor. Yeni ABD yönetiminin Karadeniz’i diplomatik ve ekonomik olarak da odaklanılması gereken önemi haiz bir bölge olarak görmesi gerektiğini söylüyor.

Esasen Hodges ve Breedlove’ın makaleleri Karadeniz’de ABD çıkarları doğrultusunda oluşturulmak istenen yapının arka planını açıkça ortaya koyuyor. Üç makalenin toplamından anlaşılan, daha önce de dikkatlerinize sunduğumuz tablonun özeti şu:

ABD, sınırlarından binlerce mil uzaktaki İngiltere, Fransa, Kanada, Almanya, Hollanda, ABD… gemilerinin, uçaklarının, insansız hava araçlarının yılın 365 günü varlık gösterdiği, mayın döküş planlamalarının yapıldığı, Rusya’ya karşı seyir füzeleri ile teçhiz edilmiş, süratli reaksiyon bahanesiyle operasyonel faaliyetlere yönelik kararların NATO/ABD’li komutanlar tarafından alındığı, NATO içerisinde kendine özel komuta yapısına sahip bir Karadeniz istiyor.

Bu önerilerin hayata geçirilmesinin, Karadeniz’i, Soğuk Savaş Dönemi’nden bile daha büyük bir istikrarsızlık ve gerginlik alanı haline getireceği açık. Nitekim 2008 yılından beri Karadeniz’de yaşanan gelişmeler bu öngörüyü teyit ediyor.

Diğer taraftan, Nisan 2020’de NATO Genel Sekreteri’nin İttifak’ın Ukrayna ve Gürcistan için yeni bir destek paketi üzerinde anlaştığını açıklamasının ardından Mayıs 2020’de ABD stratejik bombardıman uçaklarının Karadeniz’i de kapsayan görevlerine başlaması, ABD savaş gemilerinin Karadeniz’deki görev sayılarını artırması, Karadeniz’deki ABD/NATO varlığının geliştirilmesine yönelik çalışmaların ivmelendiğini gösteriyor.

Birçok cephede yaşamsal çıkarlarını savunmak üzere büyük bir mücadelenin içinde olan Türkiye’nin Karadeniz’de gerginliğe ve istikrarsızlığa ihtiyacı yok.

Türkiye’nin jeopolitik önceliğinin Doğu Akdeniz ve Ege olduğu mevcut konjonktürde Karadeniz’in gerilimlerden uzak tutulması gerekiyor.

Karadeniz’in gerek NATO (ABD ve AB) gerekse Rusya ile çeşitli konularda yürütülen siyasi görüşmelerde gerektiğinde adım atılacak bir manevra alanı ya da bir müzakere sahası olarak görülmemesi gerekiyor.

Suriye’nin kuzeyinde terör örgütüne desteğini sürdüren, Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Ege’de Yunanistan-GKRY ile işbirliği içinde hareket eden ABD’nin çıkarları, Karadeniz’de de Türkiye’nin çıkarlarıyla kesinlikle örtüşmüyor.

Gelinen aşamada, özellikle Hodges tarafından kaleme alınan her iki makalenin de asker ve sivil karar vericiler tarafından etraflıca analiz edilmesi önem arz ediyor. Hodges’ın hayâl ettiği ve bir kısmının da Romanya, Bulgaristan ve Ukrayna ile gerçeğe dönüştürüldüğü Karadeniz, Türkiye’nin menfaatlerine hitap etmiyor.

Bu bağlamda; Montrö Sözleşmesi, bölgesel sahiplik, bölgesel işbirliği, bölge dışı aktörlerin Karadeniz’den uzak tutulması yaklaşımı ile tüm tarafların Karadeniz’deki askeri varlıklarını azaltmasının Türkiye’ye stratejik manevra alanı sağlayacağının ve bölge merkezli politikaların Türkiye’nin menfaatine olduğunun hatırdan çıkarılmaması, ABD ve Rusya’ya yönelik siyasetin de bu doğrultuda oluşturulması gerekiyor.

Kaynakça

1https://cepa.org/the-black-sea-or-a-black-hole/
2https://cepa.org/one-flank-one-threat-one-presence/
3https://nationalinterest.org/blog/buzz/black-sea-how-america-can-avoid-great-power-conflict-174513

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın
sertertucaltan@marinedealnews.com