Ukrayna ile Rusya arasında 2022 yılında başlayan savaş, başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere Batı dünyasının yoğun diplomatik ve askerî desteğiyle bugüne dek sürdü. Ancak son dönemde Washington’dan gelen açıklamalar, ABD'nin bu savaştaki arabuluculuk rolünden ve diplomatik çözüm girişimlerinden yavaş yavaş vazgeçtiğine işaret ediyor.
Trump’ın iddialı vaatleri, değişen öncelikler
Başkan Donald Trump, iktidara gelmeden önce Ukrayna-Rusya Savaşı’nı “100 gün içinde bitirme” sözü vermiş ve hatta savaşın kendi başkanlığı döneminde asla başlamayacağını iddia etmişti. Ancak görev sürecinde yapılan açıklamalar, bu dosyada sabrın giderek tükendiğini ve dikkatlerin başka alanlara kaymaya başladığını gösteriyor.
Trump'ın savaşa dair zaman zaman “çok daha önemli işlerimiz var” şeklindeki ifadeleri, bu konuda artık sınırlı bir mesai harcanacağını ve çözüm arayışlarında ısrarcı olunmayacağını işaret ediyor.
Dışişleri Bakanı Rubio’dan net mesajlar
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun Paris’te Avrupa Birliği ve Ukrayna liderleriyle yaptığı temasların ardından sarf ettiği sözler, Washington’un diplomatik pozisyonunda yeni bir evreye girildiğini açık biçimde ortaya koydu. Rubio, Başkan Trump’ın hâlâ barış için çaba gösterdiğini, ancak taraflar –özellikle Rusya– bu konuda yapıcı adımlar atmadığı sürece ABD’nin çabalarını sonlandırmasının uzak bir ihtimal olmadığını belirtti.
Bu açıklamalar, Beyaz Saray’ın savaşı sona erdirmek için yürüttüğü diplomatik çabalardan vazgeçmeye hazır olduğuna dair şimdiye kadarki en açık ve net beyan olarak yorumlandı.
Ateşkes teklifi neden sonuçsuz kaldı?
Geçtiğimiz ay ABD, savaşan taraflara 30 günlük bir ateşkes önerisinde bulunmuştu. Ukrayna bu teklifi koşulsuz olarak kabul ettiğini duyurmuş, ancak Rusya belirli şartlar öne sürerek teklife olumlu yaklaşmamıştı. Bu gelişme, Washington’un diplomatik hamlelerinin sahada karşılık bulamadığını ve ABD'nin sabrının sınırına dayandığını ortaya koydu.
ABD açısından bu tutum, sadece arabuluculuğun etkisizliğini değil, aynı zamanda küresel önceliklerde değişim ihtiyacını da yansıtıyor.
Stratejik öncelikler değişiyor mu?
ABD ile Ukrayna arasındaki ilişkilerin merkezinde yalnızca güvenlik değil, aynı zamanda stratejik kaynaklar, özellikle de değerli mineraller bulunuyor. Ancak savaşın uzaması ve çözümsüzlük hâlinin kalıcı hâle gelmesi, Washington’un bu dosyadaki ağırlığını yeniden değerlendirmesine yol açıyor. Savaşın seyri kadar, bölgedeki enerji ve maden politikaları da yeni dönemde ABD'nin pozisyonunu belirleyecek temel başlıklar arasında yer alacak.
ABD’nin Ukrayna-Rusya Savaşı’nda barış çabalarına verdiği önemi azalttığına dair son gelişmeler, yalnızca savaşın değil, küresel liderlik anlayışının da dönüşüm geçirdiğini gösteriyor. Başkan Trump’ın daha önce verdiği iddialı sözlerin ardından gelinen noktada, ABD artık sonuçsuz çabalarla enerji kaybetmek istemiyor. Tarafların irade göstermediği bir süreçte, Washington’un diplomatik alandan kademeli olarak çekilmesi sürpriz olmayacak.
Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.