ABD NATO’dan ayrılırsa yeri nasıl dolacak?

MDN Editör
  • |

Donald Trump’ın ikinci kez ABD başkanı olarak göreve gelmesi, Avrupa güvenlik mimarisi üzerinde derin bir sarsıntı yarattı. Trump’ın NATO’ya yönelik eleştirilerini sertleştirerek ittifaktan çekilme ihtimalini yeniden gündeme taşıması, Avrupa başkentlerinde uzun süredir bastırılmış bir korkuyu açığa çıkardı. Bu gelişmeler, Avrupa Birliği içerisinde “ABD sonrası savunma” senaryolarının yeniden değerlendirilmesine neden oldu.

Trump’ın çıkışı: Avrupa’nın savunma yükü büyüyor

ABD’nin yeni yönetiminin NATO içindeki yük paylaşımını adil bulmaması ve Avrupa ülkelerini savunma harcamalarını artırmaya zorlaması, kıtanın güvenlik stratejilerinde köklü değişiklikler doğurabilir. Trump, NATO üyelerinin kendi savunmalarını üstlenmeleri gerektiğini ve askerî bütçelerini millî gelirlerinin en az yüzde beşine çıkarmaları gerektiğini belirtti.

Bu baskının ardından Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık gibi ülkeler 2024 itibarıyla askerî harcamalarını artıracaklarını açıkladı. Ancak bu artışların, ABD’nin Avrupa’daki askerî varlığının yerini alacak seviyeye ulaşması zaman alacak. Avrupa’nın kendi savunmasını tam anlamıyla üstlenebilmesi için beş ilâ on yıllık kademeli bir yatırım sürecine ihtiyaç duyuluyor.

Kritik veri: NATO’nun yükünü kim çekiyor?

2024 yılı verilerine göre ABD, NATO’nun yıllık 3,5 milyar dolarlık bütçesine yüzde on beş nokta sekiz oranında katkı sağlıyor. Bununla birlikte başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde seksen bin ilâ yüz bin arasında Amerikan askeri konuşlandırılmış durumda. Bu güç, sadece caydırıcılık sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda ittifakın lojistik ve komuta-kontrol omurgasını oluşturuyor.

Avrupa sahada neyi hedefliyor?

Trump’ın açıklamaları sonrası Avrupa Birliği içindeki dört büyük askerî güç—Almanya, Fransa, Birleşik Krallık ve İskandinav ülkeleri—gayriresmî olarak bir araya geldi. Financial Times’a göre bu toplantıda, NATO sonrası oluşabilecek askerî boşluğun nasıl doldurulabileceği ele alındı.

Avrupa ülkelerinin özellikle hava savunma sistemleri, uzun menzilli füze sistemleri, roket altyapısı ve lojistik destek konularına yoğunlaşarak kendi caydırıcılık kapasitelerini artırmaları bekleniyor. Bu stratejik dönüşüm, sadece teknolojik yatırımlar değil aynı zamanda siyasi irade ve kamuoyu desteği gerektiriyor.

Jeopolitik özerklik mi, savunma izolasyonu mu?

Trump’ın Rusya-Ukrayna Savaşı’ndaki tavrı ve NATO’dan ayrılma tehdidi, Avrupa’da “stratejik özerklik” kavramının yeniden tartışılmasına yol açtı. Ancak bu özerklik, daha büyük bir askerî yükümlülük anlamına geliyor. Avrupa devletlerinin, askerî bütçelerini büyütürken sosyal hizmetler, altyapı ve iklim politikaları gibi diğer alanlardan fedakârlık yapması kaçınılmaz olabilir.

Giderek artan bu baskı, Avrupa’yı sadece askerî bir yapılanmaya değil, aynı zamanda siyasi ve ekonomik olarak da ABD’den daha bağımsız bir pozisyona itebilir. Ancak bu süreçte karşılaşılacak maliyetler ve toplumsal tepkiler, siyasi liderlikler için yeni sınavlar doğuracaktır.

Bu haberin/makalenin/çevirinin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın