Avustralya (2)
Avustralya 1700’lerin sonunda İngilizlerin kurduğu bir hapishane kolonisi. Yıllar içinde Avrupa ve dünyanın her ülkesinden yeni vatandaşlar kabul ederek günümüzde 26 milyonluk bir nüfusa sahip olmuş. İngiltere’den ayrışarak görece bağımsız ve kendi milli karakteri olan bir ulus olma yolunda önemli adımları ise Birinci Büyük Savaş’ta Yeni Zelanda ile birlikte çıktıkları Gelibolu seferinden sonra atmaya başlamış. Toplumun birleşmesi ve bir ulus olarak şekillenmesi açısından kullanılan milliyetçi bir yapının oluşmasında ANZAC Günü oldukça önemli. Sidney’de iki kez katıldığım ANZAC günlerine bir yolculuk yapacağız bu yazıda.
ANZAC Günü…
ANZAC (Australian New Zealand Army Corps), Avustralya ve Yeni Zelanda Kara Kuvvetleri anlamına geliyor. ANZAC’lar İngiliz Milletler Topluluğu’nun bir elemanı olarak büyük abilerine destek vermek için bir macera duygusu içinde orduya katılan gençlerle 25 Nisan 1915’te Gelibolu’ya çıkmışlar. Tatile gider gibi başlayan bu sefer, savaşın yıkıcı yüzünü ilk andan itibaren göstermiş.
İngilizlerin komutasındaki birliklerin öncüsü olarak karaya çıkartılan ANZAC’lar, beklemedikleri muazzam Türk direnişiyle karşılaşarak ilk andan itibaren büyük kayıplar vermişler. Coğrafyayı ve stratejiyi çok iyi bilen dâhi Mustafa Kemal’in önderliğindeki Türk birlikleri tarafından 8 aydan fazla bu kıyı hattına hapsedilip ilerleyemeyeceklerini anlayarak, Gelibolu’yu terk etmişler. İngilizlerin komutasıyla öne sürülmeleri sonucunda büyük kaybın İngiliz ordusu yerine ANZAC’lar tarafından verilmesiyle, ilk kez bir ulus devlet olma duygusu filizlenmiş Avustralyalılarda.
Bu hazin savaşın anısına, 1916’dan itibaren yapılan anma merasimleri başlamış. Daha sonraki yıllarda katıldıkları barışı koruma operasyonları, uluslararası denilen güçlerle katıldıkları politik savaşlarda da benzer duyguyla hareket etmişler. Bu savaşlarda hizmet eden, hayatlarını kaybedenleri anmak için kutlanan bir gün hâline gelmiş ANZAC günü… Böylelikle her yıl 25 Nisan’da ülkeleri için hayatını verenleri unutmadıklarını belirten anmalar yapılagelmiş. Vietnam Savaşı karşıtları ve sonrasında savaş karşıtlarının protesto ettiği törenlerin heyecanı ve katılımı, 1960 sonu ve 1970’lerde zayıflasa da 1980 sonrası devlet propagandası ile tekrar artmaya başlamış. Yeni Zelanda ise zamanla bu güne kayıtsız kalmaya başlamış.
Muhtemelen sizlerin de takip ettiği üzere ülkemizde de 1990’dan başlayarak artan bir katılımla düzenlenen törenler icra ediliyor. Gelibolu’daki ANZAC Koyu’nda düzenlenen bu törenlere artan ilgi ile son yıllarda 10 binin üzerinde Avustralya gazi yakını ve devlet temsilcileri katılmakta.
Gece yarısı evden çıkış…
ANZAC günü Sidney’de sabah 04.30’da başlayan adına Şafak Merasimi denilen bir resmî törenle kutlanmaya başlanıyor. Bu saatte şehrin merkezindeki Martin Meydanı’nda olmak için vatandaşların geleneksel yaklaşımı toplu taşıma kullanmak. Ben de gece saat 03.00’da kalkıp, ANZAC Günü Şafak Merasimi için Martin Meydanı’na gidecektim.
Sidney’de nisan ayının sonu yavaş yavaş kışa yaklaşıldığının habercisi. Gündüz hava zaman zaman 20 dereceye kadar yükselse de gece ve sabahın erken saatlerinde hatırı sayılır bir serinlik hissedilir. Bu anma gününe özel yoğun otobüs seferleri yapılır. Serin bir havada Gladesville Mahallesi’nde, her zaman merkeze gitmek için kullandığım otobüs durağına ilerlerken, genelde çok sessiz olan sokaklarda, hele gecenin o karanlık saatinde beklemediğim bir canlılıkla karşılaşmıştım. Otobüs durağı çoluk çocuklu aileler ve insanlarla doluydu.
Martin Meydanı’ndaki simgesel mezar başında…
Otobüsten Martin Meydanı’na yakın bir yerde inip tören bölgesine yürüyen topluluğa katıldım. Martin Meydanı, iş merkezlerinin ortasında ve şehrin kalbi olarak tanımlanan bir alan. Bu alanın ortasında da ülkesi için hayatını kaybeden askerlere adanmış simgesel bir mezar var. O karanlık gecede tüm meydan, vatandaşlar, askerler ve devlet erkanı ile doluydu.
Merkeze girişte töreni tüm ayrıntılarıyla anlatan kapsamlı broşürlerden birini alarak mezarı tam karşıdan gören bir yerden etrafı izlemeye başladım. Sabah serinliğinde seyyar tezgâhların birinden aldığım kahve ve Anzac Bisküvisi’ni yiyerek töreni beklemeye başladım. Anzak Bisküvisi simgesel bir anlama sahip. O zamanlarda savaşan askerlere ekmek yerini tutabilecek tatlı bir kumanya bugün meşhur bir bisküvi çeşidi olmuş.
Kalabalık, sessiz biçimde ve belirgin bir saygı ile ortamı ve askerlerin nöbet değişimlerini izliyordu. Bu sırada tam karşıdaki binanın duvarına yansıtılan hârika görselleri, kısa filmleri izliyordum. Saat 04.30’a geldiğinde resmi tören başladı. Saygı duruşu, ulusal marş, şiirler, konuşmalarla birlikte günün ilk ışıklarına kadar süren törende bir millet olmanın ilk temellerini attıkları Gelibolu Seferi’nin anlamını vurguladılar.
Bağımsız bir ülke olma duygusu…
ANZAC günü Avustralyalı olmanın en büyük göstergesi olarak kabul ediliyor ve İngiliz kökenli olan olmayan tüm vatandaşlar yoğun katılımla bu günü kutluyorlar. 1778’de İngiltere’den gelen ilk gemilerin Sidney’e vardığı tarih olan 26 Ocak, Avustralya Günü olarak kutlanıyor. Ancak ANZAC Günü daha milliyetçi bir havada kutlanılan önemli bir gün. Bağımsızlıklarının temel dayanağı olarak Gelibolu Seferi ile başlayan ruhu yaşatmaya çalışıyorlar.
Törenin bitimiyle sabahın ilk ışıklarıyla birlikte dağılan topluluk evlerine dönüyordu. Ben de bu töreni bir Türk olarak izledikten sonra geri döndüm. Günün ilerleyen saatlerinde törenin yapıldığı yere yakın ana caddede çok kapsamlı ve saatler süren geçit resmi başlamadan tekrar merkeze dönecektim.
Geçit resmi ve tüm gün kutlamalar…
Geçit resminde Gelibolu Seferi’ne katılmış az sayıdaki gaziler, gazi yakınları, diğer savaşlara katılanlar, askeri birlikler, bandolar, okullar, sivil toplum kuruluşları ve daha birçok katılımcı yer alıyordu. Çok sayıda izleyicinin yer aldığı resmî geçit töreni uzun saatler sürdü. Türk asıllı Avustralya vatandaşlarının da Türk bayraklarıyla katıldıkları geçit resmi sonrasında ANZAC Anıtı’nda yapılan törenlere de Türk katılımı yoğundu.
Avustralya’da Mustafa Kemal Atatürk izleri…
Her yaşta katılımın olduğu törenler sırasında sohbet ettiğim Avustralyalıların hemen hepsi Mustafa Kemal’in bu seferde ölen askerler anısına ifade ettiği unutulmaz deyiş ile barışa ilişkin verdiği mesaja büyük saygı duyuyorlardı. Aziz Atatürk, 1934 yılında Avustralyalı ve Yeni Zelandalı annelere aşağıdaki evrensel değeri olan şu mesajı göndermiştir.
“Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz.
Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.
Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır.”
Atatürk’ün bu özlü ve anlamlı sözleri, 1934 yılında, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıldönümü nedeniyle düzenlenen törenlerde okunmak üzere kendisi tarafından hazırlanıp dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya verdiği metinde yer almış.
Avustralya genelinde ve Canberra Müzesi’nde de gördüğüm bu mesajda vurgulanan duyguların bu ülkenin kalbinde yerini bulduğunun ve bu etkinin hâlâ yaşadığının tanığı oldum. Bizde ise zamanla tam bağımsız laik bir Cumhuriyet olmanın öz enerjisinin sönümlendiği anmalar dikkatimi çekiyor.
Gezilerimin çoğunda olduğu gibi böyle kişilikli, evrensel değerleri öne çıkaran barışçı bir liderin önderliğinde evrensel fikirlerle kurulan Cumhuriyetin evladı olmaktan büyük bir mutluluk ve onur duyuyorum.
Tam bağımsızlıkla yaşayan onurlu bir ülkenin barışçı değerlerinin herkese örnek olması dileğimle, saygı ve sevgiler sunarım.
Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.