‘19 Mayıs’: Bir tarih değil, bir ‘irade’

MDN İstanbul
  • |

1919 yılı Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım.”

Yalın. Süssüz. Nokta.-

Oysa o günün ardına saklı kalan tarih, susturulmaya çalışılsa da, sessiz değil: Her şeyi anlatıyor. Çöküşü, çırpınışı, ihaneti, teslimiyeti… Ve sonra… Durmayı reddeden birini. ‘Bir kişi'nin milyonlara evrilişini.

Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışı kof bir “kutlama” vesilesi değil, hayır; bir kalkışma. Dibe vurmuş bir milletin, kendi kaderini eline alma iradesidir. Ve bu irade, sadece bir askerî başarıya değil, bir zihniyet devrimine dönüşür, onu işaret eder. Ulusu kulluktan yurttaşlığa geçiren bir kopuştur bu.

Bugün 19 Mayıs’ı hatırlarken kendimize yalın bir soruyu sormak zorundayız: Ne kaldı?

Ne kaldı o zihniyetten, o iradeden, o muhteşem direnişten?..

Bugünlerin yorgun gündeminde, korkuyla terbiyelenmiş bir görüntüden ibaret kalması istenen gençlik mi? Her sene tekrarlanan törenler mi? Yoksa ekranlardan, kürsülerden, protokollerden dökülen içi boş söylemler mi?

Artık Atatürk’ü tarihsel bağlamında anlamak yerine, onu yapay zekâya okutuyoruz. Gerçek sesinin yitip gidişine kulak tıkayıp, dijital bir ‘Atatürk simülasyonu' yaratmaya hevesliyiz. Onun tarihî karakterini, karar anlarını, suskunluklarını, zamanının çatışmalarını göz ardı ederek… sadece bizim ‘görmek istediğimiz', duymak istediğimiz bir yansıma-yanılsama üretmekteyiz. Her yerde görünür ama her anlamda gerçek karşılığı olmayan bir figür…

“Bizden biri” olan ve O aramızda olmadan geçen bir asrın ardından hâlâ genç ve dipdiri, gerçek Atatürk’ün yerini, “Atatürk’e benzeyen adamlar” alıyor artık. Sosyal medya akışında bir video, reklâm arasında hologram, sanal gerçeklik gözlüğünde bir motif…

İzliyoruz.

Göründükçe çoğalıyor gibi, ama görünürlüğü arttıkça anlamı eksiliyor. Atatürk, yapay zekâ ile yeniden konuşturuluyor belki, velâkin suskunken bile derinleşen etkisini anlayanların adedi her konuştuğunda azalmakta.

19 Mayıs, sadece bir bayram değil, evet. Bir başkaldırı!.. Mazluma revâ görülen teslimiyete, kula kul olmaya, aklı ipotekli zihne karşı atılan ilk adımdır. Samsun’a çıkan o irade, İstanbul’daki işbirlikçiliğe ve hainliğe, Ankara’daki kararsızlığa ve sinsiliğe, Anadolu’daki umutsuzluğa ve umarsızlığa kafa tutmuştur.

… ya biz?

Şimdi, burada, bu çağda biz neyi temsil ediyoruz? İzliyoruz; peki' film bitti mi?..

“Yüzyıllık parantez” mi, asırları aşan bir ses mi?

Yıl 2025. Yapay zekâdan kendince Atatürkler üretmeye çalışan ve ‘millet' olma vasıfları günbegün körelen bir toplumun en büyük problemi, hâlâ Atatürk’ü anlayamamış olmasıdır. Atatürk'ün neyi niçin söylediğini, ne zaman sustuğunu, hangi kararları hangi dirençle aldığını bilmeyenler; onun kendisini dahi bağlamından koparır, zamana ayak uyduran bir “kitsch” figüre dönüştürür. Bu, sadece bir kişiye değil, zamana, tarihe ve hakikâte de orantısız bir müdahâle.

… hâlâ ve gerçekten bir şey kaldıysa, o da Nutuk’un ilk cümlesindedir. Çünkü o cümle bir yön işaretidir: Ayağa kalk, düşün, örgütlen… vazgeçme!

Ve bir fikirle başlayan değişim, bir restle büyüyen direniş, bir kararla şekillenen kader… Zamanla çoğaldı; bir halkın ortak iradesine dönüştü. Ses, Cumhuriyet’in eşiğinde yükselirken, tarihe mâlolacak şu cümle duyuldu:

Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”

… 19 Mayıs, bir takvim yaprağı değil; tarihin akışına yapılan bilinçli bir hamle. Ve hâlâ yankılanan o gerçekliğiyle doğru cümleler, sadece geçmişi değil, geleceği de gösteren pusula hükmünde.

Bugünlerde sık sık “yüzyıllık bir parantez” (!) şeklinde yerilen Cumhuriyet’in Kurucusu, aslında bu sözlerle, sadece bir rejim değil, bir zihniyet inşa etmişti.

Ve o zihniyetin bize bıraktığı belki de en büyük sorumluluk, sadece neye karşı, neyin karşısında olduğumuzu değil, kimi neden baş tacı ettiğimizi de sorgulamayı bırakmamaktı.

… şimdi yapay zekâ ürünü Atatürk görsellerini birkaç piksel kalplerle mühürlemeye… büyük sermayedarların sosyâl sus payı olarak harcadıkları sahte Atatürk reklamlarını absürd bir hüzünle izlemeye… daha da fenâsı: Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in ne hâle getirildiğini görmekten âciz hâle gelen milyonlarca kişilik tektip bir güruh oluşumuzu da izliyor oluşumuz.

19 Mayıs’tan ‘bugün’e, ne kaldı?

… yarına ne kalacak?

… irade göstererek, “Ya istiklâl ya ölüm!” diyerek bir varlık ve tavır alacak, bir ‘millet' mi olacağız?

Yoksa piksel piksel parçalanan, yapaylığı apaçık sesler ve görüntüler akıntısında sürüklenişimizi… ve gittikçe şekilsizliği görünmez, sessizliği kulak tırmalayan berbat bir filmi izlemekle yetinecek miyiz?..

İyi seyirler!

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın