Yüce Yöney-Silahların gölgesindeki dünya

MDN İstanbul

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün son raporuna göre 2013’te dünyadaki askeri harcamalar azaldı. Kulağa güzel geliyor ama ne yazık ki gerçek bir
eğilimi yansıtmıyor

Yaygın kullanılan kısaltmasıyla SIPRI ya da tam adıyla söylersek Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün son açıkladığı raporda 2013’te dünya ölçeğinde askeri harcamaların azaldığı bilgisi verildi. Çok güzel ancak ilk bakışta sevindirici gözüken bu haberin umut verici bir eğilimle örtüşmediğini araştırmayı hazırlayanlar bile vurguluyor.
SIPRI’nin raporuna göre, 2013’te, devletlerin askeri harcama politikalarında belirgin bir değişiklik yok, ancak ekonomik kriz içinde bulunan ABD’deki tasarruf önlemleri toplamdaki harcamaları etkiledi. ABD hatırlanacağı gibi Afganistan ve Irak’taki askerlerini geri çekme kararıyla birlikte bütçesini yüzde 6 oranında kısmıştı.
SIPRI raporuna bakılırsa, dünya çapında askeri harcamaların yüzde 1,9 oranında azaldığı gözüküyor. Fakat bu azalmanın en önemli nedeni olarak Irak’tan çekildikten sonra savunma harcamalarında kısıntılar yapan ve içine girdiği ekonomik krizi aşmak için önlemler alan ABD’nin verileri gösteriliyor. ABD toplam verileri bu kadar etkileyebiliyor çünkü dünya çapındaki harcamaların üçte birinden fazlası tek başına ona ait.
Tabii azalma eğilimine küçük de olsa tasarrufa giden diğer devletleri de eklemek lazım: NATO’nun Almanya ve Polonya dışındaki Batı Avrupalı üyeleri de 2013’te krize karşı askeri harcamalarını kısmak zorunda kaldı.
Bununla birlikte silah ve askeri malzeme siparişlerine bakılırsa NATO’nun bu konuda ilk sırayı kimseye kaptırmadığını da unutmamak lazım. Askeri malzeme vurgusu da önemli, çünkü SIPRI araştırmalarında sadece silahlanmaya harcanan paraları değil, askeri birliklerin harcamalarını, personel ve idari harcamaları, araştırma, bakım ve inşaat masraflarını da hesaba katıyor. Bu bilgiyle değerlendirme yapılınca dünyadaki askeri harcamaların hâlâ üçte ikisinin NATO tarafından yapıldığını söylemek mümkün.
SIPRI’nin 2012 raporunda da Batı’nın askeri harcamaları kısmakta olduğu belirtilmiş, ABD’nin payının ilk kez yüzde 40’ın altına düştüğüne dikkat çekilmişti.
ABD ve Avrupa bir yana dünyanın diğer bölgelerinde de eğilimde bir farklılık bulunmuyor. Ortadoğu’da askeri harcamalardaki artışta kayda değer bir değişiklik yok. Hatırlatmaya bile gerek yok aslında, bu bölgedeki savaşlar Ortadoğu’nun karakteristiği gibi neredeyse ve elbette silahlanmayı körükleyen başlıca faktörlerden biri. Bölgedeki Suriye başta olmak üzere savaşların hemen hemen tümüne dolaylı olarak müdahil olan Suudi Arabistan dünyada askeri harcamaları en fazla ülkeler sıralamasında dördüncü geliyor. Bu istatistikte petrol gelirlerinin özel banka hesaplarına transfer etme imkanı sunması da önemli etkenlerden biri kuşkusuz.
Keza Afrika’da da askeri harcamaların 2013’te bir önceki yıla göre yüzde 8,3 oranında arttığı görülüyor. Aynı şekilde Orta Amerika ülkelerinde de askeri harcamalardaki artış eğilimi sürüyor. Nikaragua, Guatemala ve Honduras ilk sıralarda. Bu bölgedeki yükselişin nedenleri arasındaysa uyuşturucu kartellerine karşı yürütülen savaşa işaret ediliyor.
Asya da genel eğilimden muaf değil. Bu bölge de silahlanıyor. SIPRI’nin bir başka raporuna, uluslararası silah ticaretine ilişkin yıllık raporuna göre Asya’nın silahlanma yarışındaki payı giderek artıyor. Hindistan mesela… Bu ülke geçen beş yıl içinde bir önceki beş yıla kıyasla silah ithalatını yüzde 111 oranında artırmış halde, benzer şekilde komşusu Pakistan’da da aynı eğilim görülüyor. Bir başka kurumun, Uluslararası Barış ve Çatışma Araştırmaları Enstitüsü’nün küresel silahlanma endeksi verilerine göre, Asya savunma araçları açısından yıllardır dünyanın en büyük pazarı konumunda.
Gelelim iki etkili ve büyük ülkeye… Rusya ve Çin hesaba katılması gereken ülkelerin önde gelenleri. Geçen ay Ukrayna üzerinden başlayan gerilimin tırmanması sonucunda Almanya, Rusya’ya askeri malzeme ihracatını askıya aldı. Almanya’da Yeşiller Partisi’nin Rusya’ya silah ihracatıyla ilgili soru önergesini yanıtlayan Ekonomi Bakanlığı 2014 Mart ayının bitimine kadar Rusya’ya 5 milyon 180 bin euro tutarında askeri ihracat başvurusu olduğunu ancak savaş silahlarının bunların içinde olmadığını bildirdi, arkasından Ukrayna ve Suriye gerekçeleriyle bu taleplerin yerine getirilmeyeceğini, dahası son gerilim yaratan gelişmelerden önce verilmiş izinlerin de iptal edilebileceğini açıkladı. Daha önce Rusya’ya ihracatı planlanan uygulama tesisi sistemlerinin de satışı askıya alınmıştı.
Rusya’da bu anlamda değişim zor gözüküyor, eskiden beri devlet politikası olarak askeri harcamalar sürekli artıyor. Bir önceki raporda Rusya’nın askeri harcamalarını artırmasındaki en önemli neden olarak eski teknolojiyle üretim yapan silah sanayini yenileme kararı gösteriliyordu, ki bu durumda bir değişiklik bulunmuyor. Rusya hâlâ 2020 yılına kadar ordularını modernleştirip ABD’ye rakip olarak dünya silah pazarındaki payını artırmayı hedefliyor. Askeri harcamaların GSMH’ye oranı 15 yıldır ilk kez ABD’dekinden yüksek çıkmış olan Rusya, SIPRI’nin son silahlanma raporunda üçüncü sırada yer alıyor.
İkinci sırada ise askeri harcamalarını yüzde 7,4 gibi göze batan bir oranda artıran Çin Halk Cumhuriyeti’nin adı geçiyor. Ancak Çin’in yüksek silahlanma oranı farkedilmeyecek gibi değilse de rakamlar çok net değil, çünkü Çin’de bu konuda bir şeffaflıktan söz etmek mümkün değil. SIPRI uzmanlarının ifadeleriyle söylersek, “Asker maaşlarını artırıyorlar, kışla, üs, kamp ve askeri tesisleri iyileştiriyorlar. Ayrıca tabii ki silah ve talimlere yönelik harcamaları da artırıyorlar.”
Çin sadece silah almakla kalmıyor, aynı zamanda silah satışlarıyla da silahlanmayı körüklüyor. Nitekim, yakın dönemde Çin Halk Kongresi’nin savunma harcamalarını yüzde 12 civarında artırma kararı aldığı yönünde haberler çıkmıştı. Çin’in önde gelen müşterileri arasında Pakistan, Bangladeş ve resmi olarak başka ülkelerden silah satın alamayan Myanmar bulunuyor. Çin’in pazar payının artmasının ürettiği silahların eskisi gibi düşük kalitede ve ucuz olmayışıyla yakından ilgisi var. Teknik açıdan da öyle çok gelişkin silahlar değildi bunlar, fakat silah endüstrisinin yeniden yapılanmasıyla bu durum değişti.
Çin’in bu konuya verdiği önemi görmemek imkansızdı zaten. 2013’te devlet başkanı olur olmaz ilk resmi gezisinde Rusya’yla askeri anlaşmalar yapan Devlet Başkanı Şi Cinping amaçlarını gizlemiyordu. Yapılan anlaşma gereğince, Çin Rusya’dan 24 tane çok amaçlı ve üstün manevra kabiliyetine sahip beşinci nesil savaş uçağı diye bilinen Sukhoi Su-35 alacaktı. Bununla da bitmiyor. Dört tane de modern denizaltı için anlaşma yapıldı. Denizaltılar için ödenecek miktar 2 milyar dolar.
Çin’in 12’nci Ulusal Halk Kongresi’nde 2013 bütçesine dair alınan kararda askeri harcamaların yüzde 10,7 artırılması planlanmıştı. Bu Çin’in askeri harcamalarının yaklaşık 89 milyar euro’ya ulaşması anlamına geliyor. Bu tip harcamaların 2012’deki bütçede artış oranı yüzde 11,2 idi.
Aslında rakamlar farklılaşsa da dünyadaki bu silahlanma eğiliminin işaret ettiği ürkütücü tablonun ana hatlarını biliyoruz. Mesele insanlığın bu tablonun sonuçlarını daha önce yaşamış olmasına rağmen gerekli dersi çıkarmamış olmasında. Geçen yıl yayınlanan bir haberde, evrim geçirerek kendisini yok etmek üzere hazırlanmış bazı tuzaklardan uzak durmayı öğrenen bir hamamböceği türü bulunduğundan söz ediliyordu. SIPRI’nin raporunun ardından gelecekte kimin hayatta kalacağını düşünmeden edemiyor insan: Kendini ve türünü korumayı öğrenenler ve öğrenemeyenlerden hangisi…

Bunu Paylaşın