Yüce Yöney – İnsanlığın karanlık dönemi

MDN İstanbul

İnsanların yeryüzündeki varlığı nereye kadar sürecek bilinmez. Bilinen, uygarlığımızın insanlığı yok ettiği. Savaşlarla ayakta kalan mevcut sistem önce çocukları vuruyor, en çok onlara zarar veriyor

Geçen ay hayatını kaybeden Stephen Hawking’in ardından Daily Mail gazetesi, ünlü fizikçinin ölmeden iki hafta önce yaptığı son çalışmayla ilgili olarak konuşurken “Dünya karanlığa gömülecek” dediğini yazdı. Her ne kadar Hawking bunu, yıldızların enerjilerini kaybetmeleri durumunda olacaklarla ilgili söylediyse de yine geçen ay UNICEF’in yayınladığı raporu düşününce insan farklı bir anlamda algılıyor.

UNICEF’in açıklamasında çocukların, özellikle savaş ve çatışma bölgesindeki çocukların yaşadıklarını bir kez daha hatırlatacak veriler geldi gündeme. Suriye’de çocuklar, iç savaşın başlamasından yedi yıl sonra hiç olmadığı kadar fazla şiddetle karşı karşıya, diyordu UNICEF. Suriye’deki savaşta, 2017’de, 2016 yılına göre yüzde 50 artışla önceki yıllara göre en yüksek sayıda çocuk ölümüne tanıklık edildiğini söylüyordu. 2018’in ilk iki ayında ise bin çocuğun yoğun şiddet ortamlarında hayatını kaybettiğinin ya da yaralandığının bildirildiğine dikkat çekiyordu.

İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nden gelen veriler de benzer yöndeydi. Gözlemevi sadece çatışmaların yoğunlaştığı Doğu Guta’da 2018 Şubat ayında 200’den fazla çocuğun bombardımanlar nedeniyle hayatını kaybettiğini, çocukların toplam sivil ölümlerinin yaklaşık beşte birini oluşturduğunu bildirdi.

Yaklaşık 3 milyon 300 bin çocuğun savaşın zararlarına maruz kaldığını belirten UNICEF’in raporunda, savaş bölgesinde çocukların güvenli olmaları gereken yerler olarak kabul edilen evlerinde, okullarında, parklarda çatışmalara hedef oldukları vurgulandı.

UNICEF Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölge Direktörü Geert Cappelaere de çatışma ortamlarında en güç durumda olanların engelli çocuklar olduğunu söyledi ve engelli çocukların dışlanma riski altında olduğunun da altını çizdi. “Bu çocuklar, çoğu durumda özel tedavi ve hizmetlere ihtiyaç duymaktadır. Çocuk olarak onların ihtiyaçları yetişkinlerinkinden farklıdır. Hizmetlere, okula ve örneğin tekerlekli sandalye gibi yardımcı araçlara erişim olmadan engelli pek çok çocuk, soluk aldırmayan çatışmaların gölgesinde dışlanma, ihmal ve damgalanma gibi risklerle burun burunadır.”

Gerçek rakamlar bir yana, sadece Birleşmiş Milletler tarafından doğrulanabilen rakamlara bile bakıldığında durum vahim; 2017 yılında yaralanan 360 çocuktan çoğu engelli hale geldi. Patlayıcı silahlar ve nüfusun yoğun olduğu yerlere yönelik ayrım gözetmeyen saldırılar giderek daha fazla çocuk ölümüne yol açtı. Bu çocuk ölümlerinin toplam sivil kayıpların dörtte birini oluşturması çocukların içinde bulundukları yaşamsal tehdit ortamının ne denli dehşet verici olduğunu ortaya koyuyor. UNICEF’e göre, Suriye’de tahminen 3,3 milyon çocuk mayınlar, patlamamış mühimmat ve hazırlanmış patlayıcı düzeneklerinin oluşturduğu tehlikelerle karşı karşıya bulunuyor.

Verileri alt alta koyduğumuzda ortaya çıkan tablo tahammül edilebilecek gibi değil ama ne yazık ki gerçek. Birkaçını sıralamak bile yeterli sanırım…

1,5 milyondan fazla kişi savaşla ilgili kalıcı engellilik durumuyla yaşıyor ve bu sayının 86 bini uzuv kaybına uğramış kişilerden oluşuyor… Gerekli tıbbi ve psikolojik bakıma erişememe çocuklar arasındaki yaralanmaları ve sakatlanmaları daha da uzatıyor ya da kötüleştiriyor… Engelli çocuklar şiddet riskine daha fazla maruz kalıyor. Bu çocuklar sağlık, eğitim gibi temel hizmetlere erişimde güçlüklerle karşı karşıya… Çatışma ya da kriz ortamlarında engelli çocukların aileleri çoğu kez çocuklarına ihtiyaç duydukları yardımcı araç ve donanımı temin edecek imkânlara sahip değil… Çocuklara yönelik şiddet, sömürü, istismar ve ihmal riskleri çocuklara bakan kişilerin ölümü ya da bu kişilerden ayrılma sonucunda daha da artıyor… Evlerini bırakıp Suriye’de başka bölgelere ya da komşu ülkelere gitmek zorunda kalan milyonlarca çocuk söz konusu olduğunda, engelli çocuklar trafik, aşılması zor nehirler ve patlamamış savaş mühimmatı gibi risklere karşı daha açık hale geldi… Mülteci konumunda bulunan Suriyelilerin temel hizmetlere erişimi güçleşti ve engelli çocukları olan aileler açısından bu güçlükler iki kat daha fazla hissediliyor… Birleşmiş Milletler 2017 yılında eğitim ve sağlık tesislerine ve personeline yönelik 175 saldırı olayını teyit etti; bu saldırılar en çok engelli çocuklara zarar verdi, ihtiyaç duydukları uzmanlık hizmetlerinden ve eğitim imkânlarından yoksun kaldılar… Yedi yıldır süren savaşın yok edip tükettikleriyle Suriye’deki ve komşu ülkelerdeki ailesel kaynaklar tehlikeli biçimde azaldı, ailelerin hayatta kalabilmek için düşündükleri ve aldıkları “önlemler” arasında erken evlilik, çocukların silahlandırılması ve çocuk işçiliği her yerde yaygınlaştı… 2017 yılında, 2015’e oranla üç kat daha fazla çocuk silahlı çatışmalara çekildi…

Savaş ve çatışmalı ortamlarda bulunsun bulunmasın çocukların hayatta kalabilmesi, eğitimden sağlığa tüm haklarını kullanabilmesi için yapılması gereken çok iş, alınması gereken çok önlem var. Çünkü, yapılan tahminlere göre bugünden 2030’a kadar 10 milyon çocuk daha beş yaşına gelmeden önlenebilir nedenler yüzünden yaşamını yitirecek; 31 milyon çocuk yetersiz beslenme yüzünden bodur kalacak; 22 milyon çocuk ilkokul öncesi eğitimden yararlanamayacak; 150 milyon kız çocuğu 18 yaşına gelmeden evlendirilecek; çoğunluğu çocuk olmak üzere 670 milyon insan içme suyu temin hizmetlerinden yoksun kalmaya devam edecek.

Bu noktada çok sayıda Suriyeli mültecinin bulunduğu Türkiye’deki duruma da göz atmak gerekiyor. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre, 2017 sonu itibarıyla Türkiye’de geçici koruma statüsüne sahip 3 milyon 424 bin Suriyeli bulunuyor. Bu sayının 1 milyon 623 bini çocuklardan oluşuyor. Bunlar resmi rakamlar tabii. Türkiye’de doğan Suriyeli çocukların ciddi bir kısmının kayıt altına alınmadığı düşünülürse bu rakamın çok daha yüksek olduğu anlaşılabilir. Türkiye’deki Suriyeli çocukların okullulaşma oranı ise yüzde 60 civarında. Ayrıca okul çağına gelen çocuk sayısı da her yıl hızla artıyor. Yeterli önlem alınmazsa çocukların sayısı gibi başta sağlık ve eğitim olmak üzere sorunları daha da fazla artacak.

Anlaşılan o ki, yeryüzünde insanların kurduğu bu uzlaşmaz, ikiyüzlü, vahşi uygarlık Hawking’in öngörüsünün gerçekleşip gerçekleşmediğini göremeden kendi kendini yok edecek. Belki yıldızlar henüz enerjilerini kaybetmedi ama dünya karanlığa gömülmüş halde.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın