Yaşananlar hiçbir teoriye uymuyor

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com
Piyasada “Kırmızı Cuma” olarak anılan 10 Ağustos günü TL yüzde 15,4 değer yitirdi. Ben bu yazıyı kaleme alırken kur 6,60 TL seviyesinde, öte yandan BDDK ve Merkez Bankası bir dizi likidite önlemine başvurdu. Keşke bu hamleler 10 Ağustos günü ya da evvelinde atılsaydı.
Peki, bundan sonra neler olabilir?
Şu sıralar piyasada birçok söylenti dolanıyor. Örneğin IMF’ye başvuru… Söz konusu bile olacağını sanmıyorum. Diğer bir söylenti Brunson’ın iade edileceği şeklinde, ama bunun olacağını da sanmıyorum. Dövizin sabitlenmeyeceği, bankalardaki varlıklara el konulmayacağı defalarca en yüksek mertebelerden açıklandı. Mali sıkılaşmaysa neredeyse her gün dile getiriliyor. Geriye tek seçenek kalıyor; Merkez Bankası müdahalesi!
Merkez Bankası, dolar 7’yi aşınca sert likidite önlemleri aldı. Keza BDDK’da bankaların swap işlemlerine kısıtlama getirdi. Elbette bu hamlelerin yan etkileri olacaktır ama şu sıra kimse bunları düşünecek vaziyette değil. İyi de Merkez Bankası faiz artışı yapar mı? Önce şundan bahsedelim, reel faizin sıfırın üzerinde olması enflasyonu indirici bir adımdır. Reel faiz ise, bugünkü faiz oranının, yılsonu enflasyon beklentisinden çıkartılması ile hesaplanır. Görünen o ki, yılsonu enflasyon beklentisi bir hayli yukarı çıkacak. Bu durumda (ileride) Merkez Bankası’nın faiz müdahalesi yapması olasıdır.Makro veri seti böyle bir kehanette bulunmamıştı!
Aslına bakarsanız şu yaşananların makro veri seti ile uzaktan yakından alakası görünmüyor. Yani dolardaki atak hiçbir teoriye uymuyor. Ama bir gerçek ortaya çıktı; ekonomimiz şoklara pek dayanıklı değilmiş. Sadece bir Papaz ülkenin dış borcunu yükseltti. Benim bildiğim Papaz ile para kazanıp, kaybedilen tek yer kumar masasıydı. Yanıldığımı Brunson hadisesi gündeme düşence anladım. Papaz bizde kalmadan evvel bankalardaki mevduatların kabaca yüzde 47’si yabancı paraydı… Demek ki, yüzde 47 kazandı gerisi kaybetti.

Bu hamleler neticesinde oluşan beklenti ne yönde?
Enflasyonun artacağını herkes tahmin ediyordur. Buna karşın cari açıkta ciddi bir azalma olacaktır. Zira ithalat değerleri dolar 5 seviyesine ulaşmadan bile düşüşe geçmişti. Bütçe açığın ekonomik büyüklüğe oranı yüzde 2’lerde… Eğer bu üçlü bu şekilde devam ederse içinde bulunduğumuz kur krizi gayet yönetilebilir diye düşünüyorum.
Mali politika, Bakan’ın açıkladığı şekilde “beklenen düzeyde” sıkılaşmazsa bile, özel sektörün canını acıtacağını sanmıyorum. Tekrar etmek isterim, “beklenen düzeyde” sıkılaşmazsa… Ola ki, mali sıkılaşma yapılmazsa, yurtiçi talep artar, yüksek olan enflasyon zirve yapar. Bunu neden yazıyorum? Hatırlarsanız, 3 Ağustos günü yani “Kırmızı Cuma”dan sadece bir hafta önce “100 günde ve yaklaşık 46 milyar liralık bütçeyle hayata geçirilecek 400 proje, adeta yeni dönemin ateşleyici gücü olacaktır.” denmişti.
Bakanlığın yıllık yüzde 7 olan büyüme hedefini yüzde 4’e indirmesi olumlu. Zaten bu hedefi koymasalardı da ekonomi otomatik olarak yavaşlayacaktı. Yani hedefe ulaşmanın zor olacağını sanmıyorum.

Gelelim bu sessiz hamlelerin negatif taraflarına…
Mali duruşun bu şekilde olması TL satışını körükleyebilir. Dolar da tırmanmaya devam eder. Bu durumda şirketlerin uzun vadedeki açık pozisyonlarını yönetmesi zordan, imkânsıza dönüşebilir. Eğer dolar daha da artmaz diyorsanız, yanılıyor olabilirsiniz. Ama kurumların da hazırlıksız olduğunu düşünmüyorum.
Birçok analist yabancıların dip yapmış TL varlıklarını bu fiyattan satmayacağını söylüyor ama bunu bilemezsiniz. Onların memleketinde de “Zararın neresinden dönersen kârdır” şeklinde deyişler olduğunu unutmamalıyız. Bu durumda ne olur? Yani TL’ye karşı satış atakları devam ederse? Merkez Bankası faizleri artırmasa dahi piyasada faiz yükselişi kaçınılmaz olabilir. Faizler artarsa borsa yatırımcısı geri çekilebilir, yani borsa düşebilir.
Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi değildir.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com