Bu yazımda, temelde önemli bulduğum 3 konuya değinmek istiyorum.
Bu konulardan ilk ikisi devinimini sürdürerek gelişecek. Mutlak bir son yok diye düşünülebilir çünkü işin doğası gereği sürekli gelişim bu ikisi için olmazsa olmaz…
İlki, Devletimizin bütüncül anlamda denizcileşmesi. Diğer bir söylemle Türkiye’de Denizciliğin bir devlet politikası olması. Bu konuda önemli adımlar olduğu kadar uzun vadeli planlamalarla ‘bütüncül denizcilik ve deniz gücü’ne erişmek amacıyla, konunun tüm ilgililerce ele alınıp 5-10-20 yıllık hedef programı hazırlanır ve halkımızın da bu güce erişimi sağlanırsa; Devletimiz gücüne güç katar.
İlk konuyla ayrı düşünelemeyeceğinden zira direkt bağlantılı olduğundan, ikinci konu: Denizci millet olabilmemiz. Denizci insan gücüne sahip olmamız. İçinde yaşadığımız coğrafyada bu konuda oldukça zengin koşullara sahibiz. Tek gereken okulöncesi eğitimden başlayarak her neslimize denizciliği sevdirmeli ve bu konuda gelişmekte olan diğer ülkelere de örnek bir milli eğitim programını geliştirmeliyiz. Ülkemizde denizlerimizi görmeyen çocuk kalmamalı…
Üçüncüsü ise; deniz dostları ve sektör üyelerimizin menfaatini gözeterek yazmak zorunda hissettiğim ve bu ilk ikisine doğrudan hizmet edeceğine inandığım, yani elde edilen ürünün, sosyo-ekonomik anlamda hem insanımıza hem ülke ekonomisine direkt etki edecek olan bir enstrüman: Tanıtım. Sahip olduğumuz ‘deniz gücü’nün, yerinde vitrine çıkartılmasını esas almalı, dünya genelinde kabul gören normlarda ‘gerçek’ bir ‘uluslararası’ ihtisas fuarına sahip olmalıyız.
Bu köşenin yazarı olarak özellikle üçüncü konuyu defalarca dile getirdiğimi, her platformda mücadele ettiğimi, gerektiğinde elimi taşın altına koyduğumu, ilgili kurum yetkililerine ayakları yere basan söylemlerde bulunduğumu, sevgili okuyucularımız ve STK temsilcilerimiz bilirler. Bu konuda tarafım. Ve elbette hakkını gözettiğim; Devletimizin ve Milletimizin tarafındayım. Zira tüm iyi niyetimle özde istediğim; ülke denizciliğimizin, sektörümüzün gelişimi için soluksuz bayrak dalgalandıran sektör üyelerimizin ve tüm deniz dostlarının, sahip oldukları zenginliklerden bihaber de olsalar, halkımızın (konuya eğilenlerin tarih boyunca nesilden nesile gerçekleştirdiği bu maraton koşusu bütünün menfaatini kapsar) tarafındayım. Amacım; Türk denizciliğine yakışan, sahip olduğu deniz gücünün hakettiği seviyede temsil edilmesini sağlayan bir fuara kavuşmasını sağlamak.
Problemler, çatışmalar ve önyargılar olabilir… Her şey insanlar için. Ancak anlamak, gerçekten dinlemekle olur. Zorlu görevlere talip olduğunuzda, eleştirilmeyi de göze almalısınız. Çünkü, ölçülü eleştiri gelişimi teşvik eder. Ben de köşemde bu konuyu bıkmadan yazarak anlatmaya çalıştım. Bir nebze de olsa sektör üyelerinin hakkını hem savundum hem korudum (bu da ayrı bir yazı konusu). Bu konuda ilkeli ve istikrarlıyım. İdealim gerçekleşene kadar azimle sorgulayacağımdan emin olabilirsiniz. Baştan söyleyelim, amacımız bağcıyı dövmek değil daha iyiyi hakettiğimize inandığım için toplam kaliteye ulaşılmasını sağlamak. Çünkü milletimiz her şartta daha iyisini hakediyor. Diğer bir söylemle; vadedilenlerin sözde kalmayıp fiili olarak da hayata geçmesini istiyorum.
İnsanımız iyi niyetli. Donatılıp, bilinçlenirse üstesinden gelemeyeceği iş yok. Bu nedenle ne vakit, ne için ekildiği ‘meçhul/malum’ şu algıyı da artık milletçe kırmalıyız; “O bir yabancı, dünya markası, ne eylerse en iyisini eyler.” Hayır efendim! Buna kesinlikle katılmıyorum. Disiplinli, istikrarlı ve ilkeli olunduğunda el ele yapılabilir. Milletimizin yaratıcı ve girişimci ruhuna sonsuz bir inancım var. Mücadeleci, dinamik ve azimli olduğumuzu düşünüyorum. Ülkemiz, başta genç nüfusu olmak üzere sahip olduğu değerleriyle büyüme potansiyeline sahip. Ülke olarak sahip olduğumuz ‘know how’ ile diğer ülkelerle kurumsal düzeyde ilişkilerimizi milli menfaatlerimiz doğrultusunda geliştirecek stratejik güce sahibiz.
Hal böyleyken düşünüyorum:
Sektörün lokomotif gücü; Türk armatörü, tersanecisi, liman işletmecisi, deniz savunma sanayi firma yetkilileri, gemi yan sanayi yetkilileri, hizmet ve eğitim sağlayan kurum ve kuruluşlar ile daha niceleri; uluslararası markette ciddi bir üretici/alıcı/satıcı iken, neden kendi Fuar markasını yaratmayı düşünmüyor? Neden yerli girişimcisini yaratıp desteklemiyor?
Üyesi olduğum sektörümüzün çatı kuruluşu İMEAK Deniz Ticaret Odası yetkililerine sesleniyorum. Fuar düzenleme/düzenlettirme işinde söz ve yetki sahibi olduğumuz “Exposhipping Uluslararası Denizcilik Fuarı” neden yerel katılımcı seviyesinde kalıyor? Neden ismi özellikle ihaleyi kazanan her yabancı organizatöre göre değişiyor? Neden kapsamı gemi yan sanayi üreticileriyle sınırlı kalıyor?
Neden deniz endüstrisi alanında bütünü kucaklayan, deniz ve denizcilik gücümüzü yansıtacak bir vizyonla uluslararası bir markaya sahip olmayı düşünmüyoruz?
Uluslararası güçlü markalar olduğunu sözlü/yazılı belirten ve farklı kıtalarda yüzlerce uluslararası katılımcı ile binlerce ziyaretçiyi ağırladıklarını rakamlarla da iddia eden yabancı organizatörler, neden Türkiye’de düzenledikleri bu Fuar’da bu iddialarını yerine getirmiyorlar? Bu sorumluluk onlara ait iken mücadele etmiyorlar?
Biz neden onları bu sorumluluklarını yerine getir-e-mediklerinde sorgula-ya-mıyoruz?
Diğer yandan dikkatimi çeken önemli bir konuyu da tartışmaya açmak istiyorum. Fuar düzenlemek için alt ve üst yapıya sahip olan Yeşilköy’de yerleşik CNR Holding’in sahip olduğu marka ‘CNR Avrasya Boat Show’un 2019 liste fiyatında yazan; 0-50 metrekare stand kiralama bedeli, 293 TL/m2 + KDV iken (metrekare yükseldikçe bu fiyat Türk Lirası bazında aşağı yönlü hareket ediyor); neden 2019 yılında Viaport Marina’da düzenlenecek “Expomaritte Exposhipping İstanbul Uluslararası Denizcilik Fuarı” metrekare fiyatı 157-175 Euro + KDV? Biri bana aradaki bu uçurumu açıklayabilir mi? Fuar yıllardır sadece Türk katılımcılardan ibaret kaldıysa (bu gidişe dur denmezse kalmaya devam eder), yabancı ziyaretçiyi geçtim, Türk armatörünü ve tersanecisini bile Fuar’a getiremeyen organizatör(ler)’e soruyorum: Organizatörü olduğunuz bu Fuar ile Türkiye’ye sağladığınız katma değerler nelerdir?
Geçen Fuar’ın, pardon üyelerimizin söylemiyle “Panayır”ın yerinin yanlışlığı ile organizasyonel/operasyonel eksiklikler konusunda sürekli yazmış ve DTO’da söz alarak o dönemin ilgililerine sormuştum: ‘Türk denizcisine bu organizasyonsuzluğu mu layık görüyorsunuz?’ Fuar alanının bir otelin çukurlu zemine sahip açık otoparkında düzenlenmesinden tutun da, yabancı tek bir pavilyonun veya en az 5 yabancı katılımcının bile olmayışının nedenlerini sorgulamıştım. Yabancı ziyaretçi katılımının stand sahiplerinin münferit çabalarıyla sağlanmasının, sektörümüze kaybettirdiği zaman, emek ve prestije üzülerek dem vurmuştum. Bu sene Fuar’ın yeri değişti. Ama yetmez! Önemli bir konu daha var yazarak engellediğim ancak eski konuları açmayacağım. Dedim ya, amacım; bağcıyı dövmek değil, en iyi üzümün yenmesini sağlamak.
Özetle; sorulması ve sorgulanması gereken çok konu var, umarım biz sormadan Türk denizcilik sektörü üyelerinin hakettikleri bir fuar için, dünya genelinde lider olduğunu iddia eden organizatör(ler) maddi ve manevi olanaklarını seferber ederek artık gereğini yaparlar.
‘Bütüncül denizcilik gücünü’ benim gibi savunan kişilere ayrıca sesleniyorum… Tabii karar verici yetkililerimize naçizane ‘aklın yolu bir’ dedirtecek yeni önerilerimle: Ülkemizin denizcilik gücüne orta-uzun vadede, deniz gücüne kısa vadede, milli ekonomimize direkt/dolaylı/sürekli katkı sağlayacak bu organizasyon ile; neden, gemi ve yat üreticileri, liman ve marina işletmecileri, gemi yan sanayi ile hizmet ve eğitim alanında faaliyet gösteren tüm birimlerini tek bir Fuar’da ve tek bir Fuar alanında bir araya getirmeyi hedeflemiyoruz?
İstanbul’un merkezine yakınlığı ile sahip olduğumuz donanımlı fuar alanı Yeşilköy Fuar Merkezi. Bu alanda en çok hole sahip olan firma da CNR Holding. Bu yazımla, CNR Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ceyda Erem’e de bu konuyu uzun vadeli düşünmesini ve kısa vadede akıllı bir proje üretmesini iyi niyetimle tavsiye ediyorum.
Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ile kahraman silah arkadaşlarını, milli mücadelemiz için canını ortaya koyan aziz büyüklerimizi; rahmet, minnet ve özlemle anıyor, 30 Ağustos Zafer Bayramımızı kutluyorum.