Üstün enerji Güneş: Yüzleri güldürecek, cepleri yakmayacak

MDN İstanbul

Enerji, yüzyıllar boyu ülkeleri savaşlara, krizlere ve hatta keşiflere yönlendiren önemli bir faktör olarak tarih sahnesinde rol aldı. Elektrik üretimi için önem arz eden fosil yakıtlar yerini alternatif kaynaklara bırakmaya başladı. Bunlardan öne çıkan en önemlisi ise güneş enerjisi… Öyle ki, Avrupa ülkelerine nazaran daha fazla güneşlenme süresi olan az gelişmiş ülkelerde bu doğal kaynaklara sahip olmak ülke halkını korkutuyor. Zira bu korkunun nedeni ‘yeniden sömürge’ olacakları ihtimalini düşünmelerinden kaynaklanıyor. Ülkelerin enerji politikalarında şekillenmeye başlayan güneş enerjisine, bu konuda oldukça avantajlı olan Türkiye özelinde sahip olduğumuz avantajları derledik…

Mevzuat / Devlet Politikaları
Türkiye’de elektrik sektöründe devlet politikaları; sürekli, güvenilir ve çevre dostu bir üretimin rekabetçi ve stabil bir pazarda satışı üzerine yoğunlaşmış durumda. Bu doğrultuda Türkiye’de yenilenebilir enerji alanında gözle görülür gelişmeler yaşanmaya başlandı.

Bu gelişmelerin güneş enerjisi alanında da kendini gösterebilmesi için ülkemiz oldukça yüksek bir potansiyele sahip. Güneşten elektrik enerjisi üretiminde en önemli iki coğrafi faktör olan ışınımlanma ve güneşlenme süresi bakımından Türkiye, Avrupa’daki birçok ülkeyi geride bırakmaktadır.

Türkiye’nin sahip olduğu yüksek potansiyele rağmen sahip olduğu kurulu güç, daha düşük ışınımlanma ve güneşlenme süresine sahip Almanya’nın oldukça altına karşılık gelmektedir.

Henüz istenen seviyeye gelmiş olmasa da Türkiye’de güneş enerjisi alanında ibre, devletin de desteği ile son yıllarda tersine döndü ve sektör hızlı bir gelişim göstermeye başladı. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) kapsamında güneş enerjisi santralleri için sağlanan sabit fiyatlı elektrik alım garantisi (13,3 dolar cent / kWh elektrik üretimi) sektörün başlıca katalizörü oldu ve EPİAŞ verilerine göre Türkiye 2018 yılı Mart ayı sonunda güneş enerjisi özelinde 4.590 MW’a ulaştı. Bu kapasite 2016 yılı Aralık ayında ise yaklaşık 900 MW olmasına rağmen sektör, 2017 yılı içerisinde büyük bir atılım yaşadı ve lisanssız projelerin artış göstermesi ile 4.590 MW kapasiteden bahsetme şansımız oldu.

Devlet, 2017 yılında gerçekleştirdiği 1 GW’lık Güneş YEKA ihalesi ile güneş enerjisine büyük bir kapasite ayırdı. 2018 yılında Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü tarafından, proje detayları henüz netlik kazanmasa da ayrı bölgelerde toplamda 6,5 GW güce sahip 3 aday YEKA duyurusu yapıldı.

Bundan sonraki dönemde lisanssız güneş enerjisi projelerinde 2017 yılındaki hızlı artışın tekrar yaşanması öngörüler arasında bulunmasa da, sektörün gelişimi için çatı üzeri güneş enerjisi projeleri önemli bir alternatif olarak öne çıkmaktadır. Bu aynı zamanda, 2020 yılında bitecek olan YEKDEM desteğinin de önemli bir alternatifi olacak.

Devlet, çatı üzeri güneş enerjisi alanında mevzuatta değişiklikler yaparak başvuru sürecini kolaylaştırma yoluna giderken bunun yanında vergi indirim/muafiyetleri ve yerli teçhizat kullanımına teşvik sağlanması gibi kararlarla, çatı üzerine güneş enerjisi kurulumu yapacak olan yatırımcıya ve üretim ayağıyla bağlantılı yan sanayiye de destek veriliyor.

Beklenti, 2018 yılı içerisinde çatı üzeri güneş enerjisi santralleri tarafından üretilen elektriğin devlete satışı ile ilgili konuların netleşmesi ve yeni çıkacak bu mevzuat sonrasında sektörün hızlı bir gelişim göstereceği yönünde.

Diğer enerji ürünlerine karşı kıyaslamalı üstünlük

Şekilde verilen rakamlarda görüldüğü üzere, sınırsız bir kaynak olan güneş enerjisinin yalnızca bir yıllık potansiyeli, yalnızca fosil yakıtların toplam rezervlerinin değil aynı zamanda diğer yenilenebilir kaynakların da oldukça üstünde gözükmektedir.

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA)’nın açıklamasına göre Solar PV alanında son 3 yılda yarı yarıya inen maliyetlerin, 2025 yılına kadar yüzde 60’a varabilecek bir düşüş daha göstermesi bekleniyor. Bu da ilerleyen yıllarda, en temiz elektrik üretim şekli olan güneş enerjisinin tüm evlere ve endüstriyel binalara kolaylıkla ve oldukça ucuz bir şekilde entegre edileceği öngörüsünü destekliyor.

Yetişmiş insan gücü

Ülkemizde solar sektöründeki yetişmiş insan gücü 2010 yılından beri yürütülen eğitimler, konferanslar ve uygulamalarla yeterli düzeye geldi. Öncelikle PV panel üretimi konusunda orta ve büyük ölçekli üretime giren 20’den fazla firma bu konuda eğitime önem vermiş ve bin civarı eğitimli kadro oluşturulmuş durumda. Proje ve kurulum tarafında ( EPC ) faaliyet gösteren 40 civarı orta ve büyük ölçekli firma ise, gerek ilk başta yabancı mühendislerden aldığı eğitimler, gerekse pratik uygulama ve çalışmalar ile 500 civarı eğitimli kadro oluşturmuş ( 4 GW kurulum ). Yerli inverter üretiminde toplamda 3 firma faaliyet gösteriyor. Yabancı markaların ülkemizdeki kurulum, bakım ve işletmesini de kattığımızda bu alanda 12 büyük markanın adı öne çıkıyor. Bu firmalarda da yaklaşık 150 civarı eğitimli kadro mevcut. Yetişmiş insan gücünün bir kısmı da danışman firmalarda yer almakta olup bu konuda faaliyet gösteren en az 20-25 firma bulunuyor.

İstihdama etkisi

Sadece PV panel üretimi ve saha kurulumlarını göz önüne aldığımızda 1 MW oluşum için ortalama 8-10 kişi çalışıyor. Şayet bu oluşuma makro düzeyde (yan sanayi ile birlikte) bakacak olursak, yani kurulan bir güneş enerji sisteminin PV panelde hücre, wafer ve ingot üretimi, inverter üretimi, EPC proje hazırlanması, malzeme tedarik edilmesi, sahanın hafriyat ve tesviyesinin yapılması, drenaj kanalları ve menfezlerin açılması, tel çitten kamera, paratoner ve yangın söndürme sistemine kadar yan ürünlerin tedarik ve üretiminin yapılması, zemin etüdünün yapılması, mekanik konstrüksiyonunun yapılması, sahaya çakılması, çatıya kurulması, bağlantı elemanlarının üretilmesi, kablo vs gibi yan ürünlerin üretilmesi ve tedarik edilmesi söz konusu olduğunda bu eleman gereksinimi MW başına 30 kişiye kadar çıkmakta. Çok genel olarak yıllık 2.000 MW’lık bir üretim ve kurulum için 60 bin kişinin bu sektörde istihdam edilebileceğini söyleyebiliriz.

Ülke ekonomisine sağladığı katma değer

Yıllık 2.000 MW’lık bir sektör yaklaşık 2 milyar dolarlık ciro demektir. Bunun yüzde 10’unun kâr olduğunu varsayacak olursak 200 milyon dolar kâr ve yüzde 20 kurumlar vergisi ile 40 milyon dolar (160 milyon TL) vergi alınabilecek. 60 bin kişinin istihdam edildiğini ve kişi başı ortalama 5 bin TL brüt maaş olduğunu varsayacak olursak 300 milyon TL maaş üzerinden ortalama yüzde 30 gelir vergisi ve SGK ile 90 milyon TL gelir elde edilecektir. Ayrıca bu 2.000 MW sistemin üreteceği enerjinin yaklaşık (1.500 MWh/MW hesabıyla) 3 milyon MWh olacağını ve bunun fosil yakıtlardan elde edilmesi durumunda 630 milyon dolar (2,5 milyar TL) civarı hammadde giderinin (döviz) olacağını düşünecek olursak yerli kaynaklarla tedarik edilecek ve kurulacak 2.000 MW sistemin toplam olarak ülke ekonomisine sağlayacağı katma değerin yaklaşık 2.750.000.000 TL olacağını söyleyebiliriz (687,5 milyon USD).

Bu arada PV sistemlerden elde edilecek enerjinin tüketildiği yerde üretilmesi sonucu iletim hat kayıplarının minimize edileceği gerçeği ile buradan da yaklaşık yüzde 1 civarı bir fayda (katma değer) sağlanabilecek, bu da 280 TWh enerji tüketiminde 2,8 TWh yani parasal değer olarak 280 milyon dolar demektir.

Çevreye etkisi

PV sistemlerinin ülke ekonomisine ve çevreye sağladığı bir diğer katma değer de karbon emisyonu. Doğal gazdan sağlanan elektrik enerjisinin 1 MWh başına düşen karbon emisyonu yaklaşık 500 kg, kömürden sağlanan elektrik enerjisinin 1 MWh başına düşen karbon emisyonunun ise yaklaşık 1.000 kg olduğunu göz önüne alacak olursak ve kurulacak 2.000 MW PV sisteminin yerine yarısının doğal gazdan, yarısının kömürden elde edileceğini varsayarsak (toplam 3 milyon kWh) ortaya çıkan rakam yıllık 2.250.000 ton karbon emisyonunun önlenebileceği şeklindedir.

Yatırımların geri dönüşümü

Yatırımların geri dönme süreci tabii ki kurulacak PV sistemlerin lokasyonuna, yani o bölgedeki ışıma değerlerine ve ayrıca kurulacak alandaki enerji bedeline (kuruş/kWh) bağlı. Ortalama 13,3 c$/kWh fiyatla EDAŞ’lara satılacak olan bir GES sisteminin geri dönüşü, iletim bedeli kesintisini de göz önüne aldığımızda (10,2 c$/kWh hesabıyla) ortalama 7,5 sene, konut çatılarına kurulacak bir PV sisteminin şebekeden alış fiyatı olan 47 kuruş/kWh hesabıyla 6-6,5 sene, sanayi tesisleri çatılarına kurulacak bir PV sisteminin şebekeden alış fiyatı olan 34 kuruş/kWh hesabıyla 7,5-8 sene olacağını söyleyebiliriz. Organize Sanayi Bölgelerindeki enerjinin satış fiyatı 24 kuruş/kWh olduğundan (sunvansiyon kaldırılmadığında) yatırımın geri dönüş süresi 10,5-11 seneleri bulmakta. Fakat enerji fiyatlarının sürekli arttığını ve sanayi bölgelerindeki desteklerin kaldırılacağını varsayarsak ortalamadaki yatırımın geri dönüş süresini 7,5-8 sene olarak alabiliriz. Kaldı ki, kurulacak PV sistemlerinin ömürlerinin 25 yıl olduğu dikkate alındığında bu yatırımın ne kadar verimli olduğu ortaya çıkmaktadır.

Bireysel kullanımın diğer enerji üreticilerine etkisi

Güneş enerjisinin en büyük faydası sistemin tüketildiği yerde üretilebilmesi ve küçük (1 kW) veya büyük ölçekli (1.000 MW) aynı ekipmanlar kullanılarak kurulabilmesidir. Şayet güneş enerjisi uygulamaları yaygınlaşacak olursa bu durumda doğalgaz ve kömür gibi fosil yakıt kullanımları azalacak, yani özel veya tüzel kişilerin kendi enerjilerini üretmeleri sonucu enerji üretim ve dağıtım şirketlerinin gelirleri azalacaktır.

Türkiye’de yenilikçi gelişmeler

  • Hücre üretim yatırımları ve ar-ge çalışmaları

Ülkemizde bulunan 40’ı aşkın PV panel üreticisinin yanında, bir solar paneli oluşturan hücre, ve hücrenin kesim ile işlemden geçmeden önceki hali olan ingot üretiminin de ülkemizde başlatılacağını göz önüne alacak olursak, önümüzdeki 4-5 sene içinde teknolojiye hakim olan ve teknoloji yaratan kadroların oluşacağını söyleyebiliriz.

Hali hazırda bu alanlarda İTÜ Enerji Enstitüsü, ODTÜ-GÜNAM ve Ege Üniversitesi Enerji Enstitüsü gibi teknoloji geliştiren kuruluşların ve üniversite-sanayi iş birliklerinin önemli faaliyetleri bulunmakta.

Tüm bu çalışmaların Türkiye’de hücre üretiminin başlaması ile daha da yaygınlaşması bekleniyor.

  • Çatı üzeri Güneş Enerjisi Pazarının açılması

Çatı Üzeri Güneş Enerjisi Sistemleri, dünyada elektriğin ulaşmadığı bölgelerde kullanımı oldukça yaygın olan; gelişmiş ülkelerde ise kullanıcıların sıfır enerji iletim kaybıyla hem kendi tüketeceği elektriği üretebilmesini hem de ihtiyaç fazlası üretimi şebekeye ya da farklı tüketicilere satarak gelir elde edebilmesini sağlayan teknolojilerdir.

Ülkemizde bu teknolojinin uygulanabilmesi ve yaygınlaşması, son dönemde devlet tarafından yeni mevzuatlarla destekleniyor. Güneş enerjisi sektörünün ve kamuoyunun beklentisi, yakın gelecekte Çatı Üzeri Güneş Enerjisi Sistemleri kurulumunun hem maliyet hem de teknik olarak çatıya anten kurmak kadar basit hale gelmesi yönünde gelişiyor.

Bu vesile ile bankalar nezdinde de çatı üzeri projeler için finansman çalışmaları hız kazanmakta. Açılacak olan bu sektör ile üreticiden kurulumcuya, bankalardan bakım&onarım firmalarına kadar birçok iş kolu ve iş hacminin artması beklenmektedir.

Bunu Paylaşın