Sıcak paranın nesli tükenirse ne olacak?

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com
Mart ayının ikinci haftasını hatırlayın, dolar ansızın yukarı atak yaptı. Bu atak nisan ayının ikinci haftasına kadar devam etti. Bu 4 haftalık fırtına döneminde birçok senaryo yazıldı, ama tek gerçek vardı; kâr realizasyonu!! İyi de neden böylesine sert bir fırtınaya maruz kaldık? 

Aslına bakarsanız bu durumu kısaca özetlemek isterim ama mümkün değil. Mart ayında dolar/TL’deki sert hareketleri tetikleyen senaryoları hatırlayalım; (1) ABD’de Dış İşleri Bakanı değişti, yeni gelen için ‘Pompeo daha şahin’ dendi. (2) Moody’s not indirdi. (3) Afrin’de şehir içi asimetrik savaş riski söylentileri çıktı. (4) İttifak Yasası geçerken, erken seçim söylentisi yayıldı. (5) Enflasyon ve cari açık beklentilerin üzerinde geldi. (6) FED mart ayında faiz artırdı. (7) Libor faizleri artarken, bankaların birbirlerine verdikleri paraların faizini gösteren OIS de yükseldi. (8) Ani değer kazanan Japon Yeni, Japon yatırımcılara TL pozisyonlarını kapattırdı.

İşte bu 8 sebepten dolayı yabancı yatırımcının Türkiye’ye para getirmeyeceği söylentileri başladı. Diğer bir deyişle, ‘sıcak para musluğu kapanıyor’ endişesi çalı yangını gibi yayıldı. Ama gerçekte olan-biten çok farklıydı. Yabancı yatırımcı Türkiye’deki TL pozisyonlarını kapatarak parasını dolara çeviriyordu. Dolara olan yüksek talep de fiyat artışını tetikledi. Gayet basit bir ekonomi kuramı.

Sizce dolar neden arttı?

Meselenin biraz daha derinine inelim. Aslına bakarsak, yukarıda yazılı söylentilerin çoğu gerçekleşiyor. Erken seçim söylentisi gerçek oldu. Libor faizler hâlâ artmaya devam ediyor. Enflasyona gelince… En iyimser tahmin bile yüzde 10’nun altında değil. Cari açık yüksekten uçmaya devam ediyor. Peki ne oldu? Beklentiler gerçekleşmeye başlayınca dolar grafiği başını aşağı çevirdi. Klasik yatırımcı tepkisi, ‘beklentiyi satın al’, ‘gerçekleşince sat’!

Asıl mesele kâr realizasyonu!! 

Önce şunu ifade edelim, “Neden şubat ayında fırtına çıkmadı?” Hâlbuki şubat ayında da erken seçim söylentileri kol geziyordu, enflasyon yüzde 10’nun üzerindeydi, cari açık verisi de iç açmıyordu.

Şunu demek istiyorum, fırtınanın mart ayında çıkacağı belliydi, sadece tetikleyici unsur bekleniyordu ve ilk kıvılcım enflasyon ve cari açık verileri oldu. Peki, fırtına çıkacağını nereden biliyorduk? Bankaların bilanço dışı yabancı para pozisyonu bir hayli yükselmişti.

Filmi biraz geriye saralım, eylül ortasına gidelim. Dolar, 3,45’in altındaydı. BDDK verilerine göre; bankaların bilanço dışı yabancı para pozisyonu zirveyi görmüştü; kabaca 53,7 milyar dolardı. Akabinde TL süratle değer kaybetmeye başladı. Tetikleyici sebepleri hatırlayalım; Kuzey Irak referandumu ve ABD-Türkiye vize krizi!!

10 hafta içinde dolar 3,45 seviyesinden 3,94’e yükseldi. Piyasalar bulaşık suyuna dönmüştü. Aralık başına geldiğimizde dolar 3,94’lerde seyrederken, bankaların bilanço dışı yabancı para pozisyonu 11 milyar dolar eriyerek, 42,7 milyar dolara gerilemişti. Yani çıkış tamamlanmıştı!! Haliyle dolarda yeni zirvesine çıkmıştı.

Peki, sıcak paranın nesli tükense ne olacak?

Burası çok önemli. Ekonominin şoklara dirayetli olduğu söyleniyor ama eylül ayındaki tecrübe bunu göstermiyor. Yabancıların 11 milyar dolarlık çıkışı; doların 3,45’ten – 3,94’e seyahat etmesine sebep oldu, peki yabancıların getirdiği bu sıcak paranın nesli tükense ne olurdu? Düşünmek bile istemiyorum. Demek ki, ekonomi söylendiği gibi şoklara karşı dayanıklı değil!

Şimdi kaldığımız yerden devam edelim. Peki, mart başında yabancıların bu pozisyonu ne kadardı? 56,2 milyar dolar. Nisan ortasında bu değer 49 milyar dolara geriledi. Bu düşüşün dolar/TL üzerindeki etkisi ise, 3,80’den 4,10’a yolculuk…

Aslına bakarsanız, senaryolar aynı, aktörler değişik. Bir senaryo da Kuzey Irak ve Vize krizi rol alırken diğerinde, enflasyon ve cari açık oynadı.

Peki, bundan sonra ne olabilir? Türk Lirası’ndaki değer kaybı enflasyon üzerinde olumsuz etki yaratacaktır. Değersizleşen TL’nin enflasyon üzerindeki yansıması, yüksek enflasyon sarmalını oluşturabilir. Bunu engellemek için Merkez Bankası, ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini 75 baz puan yükselterek fonlamayı yüzde 13,50’e çıkarttı. Ama şanssız bir zamana denk geldi diye düşünüyorum. Şöyle ki, ABD tahvil faizlerinin yükseldiği, dolar endeksinin başını yukarı çevirdiği dönemde Merkez Bankası’nın hamlesi (dolar özelinde) beklenen etkiyi yaratmayabilir. Öte yandan meselenin temeline inersek; uluslararası piyasalarda libor yukarılarda dolaşırken, yüksek cari açığın finansmanı oldukça güç görünüyor. Böyle bir süreçte de doların ateşini söndürmek kolay olmayacaktır.

Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi değildir.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com