Saatleri ayarlama zamanı

Yüce Yöney

yuceyoney@marinedealnews.com
Dünyayı kirletiyoruz; havayı, denizleri, yaşadığımız yerleri… Her dakika bir kamyon dolusu plastik denizlere karışıyor. Hâlâ iki milyar insanın temiz su kaynaklarına düzenli erişimi yok. Hava kirliliği yüzünden ölenlerin sayısı 8,8 milyona ulaştı

“Konunun güçlüğüyle orantılı bir süre geçtikten sonra hemen herkes, aydın bir kafanın ilk anda görmüş olduğunu kavrar sonunda. Bu süre içinde sabretmek gerekiyor kuşkusuz. Çünkü kandırılmışlar arasında kavrayışı sağlam bir adam, saat kulelerinin hepsi yanlış ayarlanmış bir kentte, saati doğru işleyen birine benzer. Tek o bilir doğru zamanı: Ama bunun ne yararı dokunur ona? Herkes kentin yanlış saatine uyar, doğru zamanı yalnız onun saatinin gösterdiğini bilenler bile” diyor Arthur Schopenhauer, Yaşam Bilgeliği Üstüne Aforizmalar’da (Ara Yayıncılık, 1990, sayfa 33-34).
Tarihte sayısız karşılığını gördüğümüz bu yanlış tavrı hâlâ sürdürüyor olmamız ne trajik! Günümüzde, doğrusunu bildiğimiz halde yanlışını yapmak da ısrar ederek gezegenimizi kirletmemiz mesela… Nasıl kirlettiğimize kısa bir bakış atalım mı? (Yazıyı okuyorsanız, mecburen…)

Mesela plastik kirliliğiyle ilgili olarak geçen ay gerçekleşen uluslararası toplantıdaki yetersiz tavır iyi bir örnek. Hatırlanacağı gibi, Birleşmiş Milletler Çevre Asamblesi (UNEA) Kenya’nın başkenti Nairobi’de toplanmış ve tek kullanımlık plastik ürünlerin 2030 yılına kadar azaltılması konusunda uzlaşmıştı. Ancak 170 ülkenin naylon torba, plastik tabak, çatal ve kaşık gibi tek kullanımlık ürünlerin “önemli ölçüde azaltılması” konusunda vardığı ortak kanaat hiç de yeterli değil maalesef.

Her ne kadar yayınlanan bildiride, ülkelerin tek kullanımlık plastik ürünler yerine “çevre dostu seçenekler” üzerinde çalışmak için özel sektörle işbirliği yapacağı söylense ve birçok ülke, toplantıda tek kullanımlık plastik ürünlerin 2025’e kadar kademeli olarak kullanımdan kaldırılmasına destek verse de bu öneriye karşı çıkanlar da vardı. ABD, Küba, Suudi Arabistan gibi ülkelerin tavrı sonucunda söz konusu tarih değiştirildi ve sonuç bildirgesinde tek kullanımlık plastik ürünlerin “2030’a kadar önemli ölçüde azaltılması” taahhüt edildi. Toplantının ardından yapılan açıklamalarda ise sürenin uzatılması çevreciler tarafından çok eleştirildi, dünyada her yıl denizlere yaklaşık sekiz milyon ton plastik çöp karıştığı hatırlatıldı.

Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) Almanya şubesinden Alois Vedder, “Her dakika bir kamyon dolusu plastiğin dünya denizlerine karıştığına” dikkat çekerek konunun iki yıl sonra yapılacak Birleşmiş Milletler Çevre Zirvesi’ne ertelenemeyecek kadar acil olduğunu söyledi. Vedder basın açıklamasında, hukuki açıdan bağlayıcılığı bulunan bir anlaşmanın gerekliliğine dikkat çekti ve eğer harekete geçilmezse, gelecek 15 yıl içinde denize karışacak plastik çöp miktarının iki katına çıkacağını belirtti.

Plastik ekosistem
WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) tarafından yine geçen ay yayınlanan “Plastik Kirliliğini Hesap Verebilirlik Yoluyla Çözmek” başlıklı raporda da meselenin tüm aşamalarında harekete geçilmezse, atık yönetimi konusundaki çabaların yetersiz kalacağı belirtiliyordu.
Bugüne kadar, 270’ten fazla hayvan türünün plastik atıklara takıldığı, 240’tan fazla türün ise plastik yuttuğu ifade edilen rapora göre, konuya yaklaşımda etkili bir değişim olmazsa, 2030 yılına kadar, 104 milyon ton plastik daha ekosisteme karışacak. Her yıl gıda ve içme suyu içerisinde daha fazla miktarda plastik yutulduğunun hatırlatıldığı raporda, bunun sağlık üzerindeki etkilerinin henüz tam olarak bilinmediğine de dikkat çekildi.
Rapor ayrıca, plastik üretimi ve atık plastiklerin yakılarak bertaraf edilmesindeki artış nedeniyle karbondioksit emisyonlarının yükseldiğine de değiniyordu. Atık yönetimindeki mevcut durum değişmediği takdirde, yanlış tercihler nedeniyle, 2030’a gelindiğinde, plastik döngüsünden kaynaklanan toplam karbondioksit emisyonlarının yüzde 50 artması ve plastik atık yönetiminden kaynaklanan karbondioksit emisyonlarının üç katına çıkması bekleniyor.
WWF’nin tüm bu nedenlerle, denizlerde plastik kirliliğinin durdurulmasına yönelik uluslararası bir sözleşmenin kabul edilmesi için küresel çapta başlattığı bir imza kampanyası olduğunu hatırlatalım.

Temiz su sorunu
Suyun kirletilmesinden söz ederken temiz su kaynaklarına erişimin günümüzde ne denli büyük bir sorun haline gelmeye başladığını da unutmamak lazım tabii. UNESCO’nun 2019 Dünya Su Raporu’na göre, iki milyar insanın temiz su kaynaklarına düzenli erişimi yok, 4,3 milyar insan sıhhi tesisat kullanmıyor. Üstelik mevcut durumda, su kaynaklarının kısıtlı olması ve artan çevre kirliliği nedeniyle 2050 yılına kadar bu sayının artması bekleniyor.
Aynı rapor, özellikle cinsiyetleri, yaşları, sosyo ekonomik durumları, etnik kökenleri, dinleri ve dilleri nedeniyle ayrımcılığa maruz kalan grupların temiz su ve sıhhi tesisatlara erişim konusunda diğer gruplara göre daha dezavantajlı olduğunu belirtiyor. Temiz suya erişimi konusunda dezavantajlı gruplar arasında kamplardaki sığınmacılar da yer alıyor. Sığınma kamplarındaki temiz su ve sıhhi tesisatların kaygı verici halde olduğu ifade ediliyor.
Raporda dikkat çeken diğer noktalar şöyle: Su kaynaklarına erişimi sınırlı olan insanların yarıdan fazlası Afrika ülkelerinde yaşıyor. Gecekondularda, kötü koşullarda yaşayan insanlar, şehirlerin daha temiz bölgelerinde yaşayanlara göre suyu 10 ila 20 kat daha pahalıya alıyor, buna karşın aldıkları suyun kalitesi ise çok daha kötü.
Söylemeye gerek yok, sağlıklı ve temiz içme suyu, günümüzde temel bir insan hakkı olarak kabul ediliyor.

Hava kirliliği
Ve tabii hava kirliliği de önemine rağmen yeterli ilgiyi görmeyen sorunlar arasında. Oysa, kim bilir kaç kez okuduk, hava kirliliği yaşam alanlarımızda bizi yaşamdan uzaklaştırıyor diye, ama bir türlü yeterli önlem alınmıyor işte…
Yakın zamanda bilim insanları her yıl dünyada yaklaşık 8,8 milyon insanın ölümünün hava kirliliği kaynaklı olduğunu açıkladı. Avrupa’da da yaklaşık 800 bin kişinin hava kirliliği yüzünden yaklaşık iki yıl daha erken öldüğünü bildirdi. European Heart Journal bilim dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, Avrupa’daki hava kirliliği oranının neden olduğu sağlık sorunları küresel ortalamanın üstünde.
Hemen söyleyelim, hava kirliliğinin başlıca kaynağı fosil yakıtların kullanımı. Tam da bu nedenle dünya ölçeğinde temiz enerji kaynaklarına geçişin hız kazanması büyük önem taşıyor.
Türkiye’deki duruma dair son bilgileri ise, TMMOB Çevre Mühendisleri Odası’nın (ÇMO) 2018 ölçümlerinin yer aldığı, “Türkiye’nin Hava Kirliliği Raporu”nda bulmak mümkün. Rapora göre, Türkiye’de havanın en kirli olduğu iller İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Erzurum, Ağrı, Iğdır, Kahramanmaraş, Manisa ve Mersin.
TMMOB acil önlemelere ihtiyaç olduğunu, güvenli hava kirliliği verisinin alındığı 45 kentteki istasyonların çevresinde yaşayan 60 milyon kişinin ulusal değerlerin üzerinde PM10 (toz) seviyesine maruz kaldığına dikkat çekiyor.
Uyarılarla dolu raporları, araştırmaları sayfalara sığdırmak mümkün değil. Şimdi bilim insanlarının, bağımsız sivil toplum kuruluşlarının söylediklerini dikkate almanın zamanı. Yaptığımız yanlışlar gezegenimizin üzerindeki hayatı, kendi hayatımızı kirletiyor. Dünyada ve yaşamlarımızda yarattığımız tahribatı durdurmak zorundayız. Saatlerimizi ayarlayalım artık.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
yuceyoney@marinedealnews.com