Prof. Dr. Nurhan Kâhyaoğlu: Viya böyle…

MDN İstanbul

MİLGEM projesinin stratejisti, dönemin İstanbul Tersanesi Komutanı, (E) Amiral, Prof. Dr. Nurhan Kâhyaoğlu, “Yüzde yüz yerli dizayn özelliği ve yüzde 65 yerlilik oranıyla MİLGEM projesi bir fenomen olmuştur,” diyerek sivil ve askeri tersane iş birliğinin nasıl öncü güç doğurduğunu ve tarihi süreci MarineDeal News için kaleme aldı

TCG Burgazada (F513) Korvetinin donatımının ve liman testlerinin tamamlanarak seyir testlerine başladığını medyadan duyduğumda ilk söylediğim şey “Gerçek tarih yazılmaya devam ediliyor” oldu.  MİLGEM projesinin ilk gemisi olan TCG Heybeliada’nın (F111) da ilk seyir tecrübesine çıktığı 2 Kasım 2010 gününden önceki gece hiç uyumamıştım. İstanbul Tersanesi Komutanı olarak tüm dizayn, entegrasyon ve performans sorumluluğunun üzerimizde olduğunun bilinciyle ama bir o kadar da öz güvenle çıktığımız TCG Heybeliada’nın ilk resmi deniz tecrübe seyrinde yaşadığımız olağanüstü heyecan, sevinç ve mutluluk aklıma geldi.  Bugün de Deniz Kuvvetleri olması gerekeni yapmaya üzerine düşeni gerçekleştirmeye devam ediyordu; kocaman bir aferini hak etmişlerdi BRAVO ZULU.  Burgazada Korvetinin test ve tecrübelerini kazasız-belasız öncekiler gibi başarıyla tamamlamasını diliyorum. Şunu da vurgulamam gerekir; bu gemi de öncekiler gibi başta Tersane Komutanı olmak üzere (çünkü sorumluluk onun üzerindedir.  Her şey iyi gittiğinde başarıyı kendine mal eden o kadar çok kişi çıkar ki kimse ondan bahsetmez, tersane komutanına, sorumluluğunda elde edilen başarının hazzı yeter de artar. Takdir edilip edilmemek umurunda bile olmaz. Ama en ufak bir sorunda direk hesap verecek kişi de odur)  sivil-asker İstanbul Tersanesi Komutanlığı personelinin ve projeye halen etkin bir şekilde katkı sağlayan yerli özel sektör dizayn/mühendislik ve üretim firmalarının özverili çalışmalarıyla planlandığı zamandan daha önce tamamlanmış ve yanılmıyorsam gemi seyir tecrübeleri planlı tarihten bir ay önce başlamıştır. Gemi inşa süreci bazı zorlu şartlara ve olumsuzluklara rağmen özverili çalışma sonucu bırakın gecikmeyi planın önünde gitmektedir.  Bu durumdan ne kadar övünülse azdır çünkü gerçek tarih yazılmaya devam ediliyor.  Laf yok emek var, bilgiye dayalı özgüven var, çıkarsız özveri var; en önemlisi arkasında en az 80 yıllık deneyime dayanan yüzde 100 yerli yani Türk milletine ait dizayn ve mühendislik var, parlatılmamış pırıl pırıl kahramanlar…

Temel hedef yüksek yerlilik oranına ulaşmaktı
MİLGEM 1993 yılında ilk konuşulmaya başlandığında mümkün olduğunca  yüksek yerlilik oranına ulaşmak temel hedef olarak belirlenmişti. Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nca 2000 yılında gerçekleştirilen ilk ihalede sonuç alınamayınca, Deniz Kuvvetleri K.lığı karargâhında yeni tedarik modelleri üzerinde yoğun çalışmalar başladı. O zaman ben Dz.K.K Gemi İnşa Daire Bşk. görevindeydim ve MİLGEM projesinden sorumluydum. Tüm karargâh geceli gündüzlü  çalıştı.  Bu süre içinde Daire Başkanı olarak, dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Ormiral Özden Örnek’in Başkanlık ettiği, istişarelerde bulunulan ve kararlar alınan Dz.K.K.’lığı Amiraller Kurulu’na; proje tedarik yöntem alternatifleri yanı sıra geminin teknik özellikleri ve karakteristiklerinin belirlenmesi hususlarında sunumlar yaptım. Bir dizi toplantı sonrasında nihayet 2004 Mart ayı başlarında toplanan Amiraller Kurulu toplantısında; hem tedarik yöntemi, hem teknik hem de proje yönetim esaslarının belirleneceği ve karara bağlanacağı bir toplantı yapılacağı ve bu çerçevede bir etüd ve sunum hazırlanması direktifini aldık. Dönemin Dz. K.K.lığı Teknik Başkanı Tuğamiral Mehmet Ali Çınar Başkanlığında bir ekiple çok detaylı bir etüd ve sunum hazırladık.  Toplantı günü sunum öncesi çok heyecanlıydım, çünkü sunumu ben yapacaktım.  MİLGEM projesinin nasıl gerçekleştirileceği, sürecin nasıl olacağı kısacası MİLGEM’in geleceği oylanacaktı. Ora. Özden Örnek Başkanlığındaki Dz.K.K.lığı Amiraller Kurulu karşısında yaptığım sunumun henüz başlarında Kuvvet Komutanı birden sözümü keserek “Dur!” dedi, “İşte MİLGEM projenin stratejisi bu,” diye devam etti ve bir kez daha oku dedi.  Ben korku, şaşkınlık, heyecan sarmalından bir-iki saniye içinde kurtularak söylediklerimi bir kez daha tekrarladım.  Kelimesi kelimesine olmasa da strateji şu şekilde belirlenmişti. “Projenin ana hedefi; maksimum yerli katkı oranına (yüzde 50) ulaşılacak  şekilde; kısa vadede (ilk 5 yıl) ilk gemi (örnek gemi) Deniz Kuvvetleri Komutanlığı sorumluluğunda dizayn edilecek, dizayn, entegrasyon, inşa, test-tecrübe ve performans sorumluluğu Dz.K.K’lığında olarak İstanbul Tersanesi K.’lığında inşa edilecek. Orta vadede (5-10 yıl) ikinci gemiden itibaren Dz.K.K.’lığı ihtiyacı olan bu gemiler özel sektör tersanelerinde -ihtiyaç olursa ikinci gemi inşasına İstanbul Tersanesi K.’lığı da katkı sağlayabilecek- inşa edilecek, uzun vadede de (10-15 yıl) dizayn, entegrasyon ve performans sorumluluklarının tamamı yerli özel sektör tarafından üstlenilerek gemiler, yerli sivil özel sektör tersanelerinde inşa edilip yurt dışına satılacak yani yerli özel sektörümüzün gemileri ihraç edecek unsiyete ulaşmaları sağlanacaktır”.  İşte o an MİLGEM projesinin başladığı andı.  Sonrasında brifing tamamlandı ve arz ettiğimiz hususların tamamı onaylandı.  Bu gelişmelerin detayını Özden Örnek Amiralin MİLGEM kitabında -her ne kadar bizim isimlerimiz sadece kitabın önsözünde bir kez geçmiş olsa da- bulabilirsiniz.  Bu karar üzerine MSB Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) ile birlikte yapılan çalışmalar sonunda 2004 Şubat ayında Savunma Sanayi İstişare Kurulu (SSİK) tarafından, 4 adeti opsiyon olmak üzere toplam 12 adet ‘Denizaltı Savunma Harbi ve Keşif Karakol Gemisi’nin birinci gemisi dizayn, entegrasyon ve en önemlisi inşa ve tüm performasyon sorumluluğu –teslimat takvimi sorumluluğu- Deniz Kuvvetleri K.’lığı İstanbul Tersanesi Komutanlığı’nda, Lojistik ve Sözleşme yönetimi SSM sorumluluğunda olacak şekilde tedarik edilmesi kararı alındı. Bu karara göre ilk MİLGEM prototip (örnek) bir gemi olacak, bütçesi Savunma Sanayi Destekleme Fonu tarafından aktarılacak kaynak ile karşılanacaktı.

MİLGEM korvetinin dizaynını gerçekleştirmek üzere 12 Mart 2004 tarihinde İstanbul Tersanesi Komutanlığı bünyesinde adı daha sonra 2010 yılında Dizayn Proje Ofisi (DPO) olacak MİLGEM Proje Ofisi (MPO) kuruldu. MPO başlangıçta 20 civarında personel ile oluşturulmuş aşama aşama savaş gemisi dizaynı, entegrasyonu ve inşası için gerekli tüm alanlarda yeterli bilgiye sahip sivil-asker elli civarında mühendis, lojistik personel, teknik ressam, idari personel ve en önemlisi kullanıcı personelden oluşan bir yapıya dönüşmüştü. 2004 yılında başlayan dizayn çalışmaları ile kontrat dizaynı, detay dizayn, başta elektronik ve silah sistemleri olmak üzere tüm sistem entegrasyonları, tüm liman ve seyir test ve tecrübeleri dahil olmak üzere ilk gemi TCG Heybeliada dünyada eşi az görülen bir sürede toplam yedi yılda tamamlanarak 27 Eylül 2011’de filosuna Teknik Şartnamede istenilen tüm performans değerlerini ve tüm isterleri tamı tamına karşılayacak şekilde sorunsuz filosuna teslim edilmiştir. TCG Heybeliada’nın seyir tecrübelerinin tamamlamasına rağmen teslim töreni Deniz Kuvvetleri gününe denk gelmesi için teslimi geciktirilmiş ve teslim töreni 27 Eylül 2011 tarihinde yapılmıştır. İkinci gemi TCG Kınalıda (F512) ise planlandığı tarihten en az iki ay önce tamamlanarak teslim edilmiştir. TCG Burgazada da (F513) planlandığından dört ay öncesinde seyir tecrübelerine başlamış oldu. Bunun da projede görev alan asker-sivil özel sektör-kamu tüm paydaşların hatta karar vericilerin özverili çabalarıyla sağlandığı aşikârdır. Aslında her biri, bir fırkateyn kabiliyetine sahip olan, ileri teknolojik sistemlerle donatılmış teslim edilen her iki korvet de, deneyimli ve iyi eğitilmiş denizci personeliyle tüm dünya denizlerinde bayrağımızı başarıyla dolaştırmakta ve katıldığı uluslararası ve ulusal tüm tatbikatlarda, icra ettikleri tüm görevlerde şapka çıkartılan üstün başarılar sergilemektedirler.

Yüzde yüz yerli dizayn özelliği ve yüzde 65 yerlilik oranıyla MİLGEM projesi bir fenomen olmuştur. Ancak MİLGEM projesi bir ilk değildir. MİLGEM projesinden de önce yüksek yerlilik oranına sahip Türk mühendislerince tasarlanmış ve ağırlıklı olarak askeri tersanelerimiz olmak üzere (Gölcük, Taşkızak, İstanbul ve İzmir Tersaneleri) yine kendi sivil-özel tersanelerimizde inşa edilmiş bir çok askeri gemi projesi başarıyla gerçekleştirilmiştir.  Gölcük askeri tersanesinde 1930’lu yılların başlarında “Gölcük” isimli akaryakıt ikmal gemisi ile yeniden başlatılan askeri gemi dizayn ve gemi inşa atılımı, giderek artan yerlilik oranlarıyla devam etmiştir.  Bunlardan;  1960’lı yılların sonlarında TCG Berk ve TCG Peyk Refakât Muhripleri, 1980’lerde de LST-Tank Çıkarma Gemileri, LCT-Tank ve Personel Çıkarma Gemileri, Sahil Güvenlik Botları, Karakol Botları ve çeşitli büyüklükte Lojistik Destek Gemileri örnek olarak sayılabilir. Bu projelerle birlikte 1970’li yıllarda başlayan, Alman dizaynı Hücumbot ve Denizaltı Gemileri inşa projeleri, 1980’li yıllarda yine Alman dizaynı Fırkteyn inşa projeleri ve 2000’li yıllarda da non-manyetik çelik Mayın Avlama Gemisi inşa projesi yukarıda sözü edilen Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bağlısı askeri tersanelerimizde Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ve Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) tedarik sorumluluğunda başarıyla tamamlanmıştır. Bu projelerden elde edilen askeri gemi dizayn ve inşa ünsiyeti 1990’lı yıllardan itibaren sivil-özel sektörle paylaşılmaya ve askeri gemi tedarik projeleri MSB ve SSM tarafından sivil sektöre ihale edilmeye başlanmıştır.  Bu sayede sofistike muharip askeri gemi dizayn ve inşasında tümleşik yerlilik oranının artırılması hedeflenmiştir.  Böylece, Deniz Savunma Sanayi,  Türkiye Gemi İnşa Sanayinin en önemli çarpanı haline gelmiştir.

1990’lı yıllarda başlayarak bugüne kadar artarak devam eden sivil-özel sektör tersanelerde milli savunma unsurları için gerçekleştirilen veya halen devam eden projelerden bazılarını yerimiz elverdiğince şöyle sıralayabiliriz:  8 adet Yüksek Süratlı Çıkarma Gemisi-LCT (ADİK Tersanesi), 16 adet Yeni Tip Karakol Botu (DEARSAN Tersanesi), 2 adet Lojistik Destek Gemisi ve 4 adet SAR-Arama-Kurtarma Gemisi –ki bu gemiler silah-elektronik ve savaş sistemleri hariç tonaj olarak korvet tipi gemilere benzerdir- (RMK Tersanesi); 2 adet LST (ADİK), 2 adet Kurtarma ve Yedekleme Gemisi ile Denizaltı Kurtarma Gemisi (İstanbul Tersanesi), 2 adet Lojistik ve Denizde İkmal Gemisi (Selah Tersanesi) ve 40’tan fazla Yüksek Süratli Sahil Güvenlik, SAT botu (YONCA-ONUK ve ARES Tersaneleri) vd. Bu projelerin yanı sıra Türk Deniz Kuvvetleri ihtiyaçları doğrultusunda; SSM tedarik sorumluluğunda Gölcük Tersanesi Komutanlığı’nda yürütülen Yeni Tip Havadan Bağımsız Denizaltı inşa projesi yanı sıra, ilk sac kesim töreni 30 Nisan 2016 tarihinde icra edilen Türk Deniz Kuvvetleri’nin ilk “Çok Maksatlı Amfibi Hücüm Gemisi -Helikopter Platformu–LHD (Landing Helicopter Dock) ANADOLU’nun inşa projesi de Sedef Tersanesi’nde devam etmektedir. Her iki projenin de 2020’li yılların başlarında tamamlanması beklenmektedir.

MİLGEM projesinde yüzde 65 ve özel sektörde gerçekleştirilen diğer projelerde yüzde 70-75‘e varan yerlilik oranıyla 2004 yılı icra MİLGEM brifinginde belirtilen kısa ve orta vadeli milli deniz savunma sanayi hedeflerine ulaşılarak üçüncü aşamaya geçilmiş. Gelinen bu noktada, Türk Deniz Savunma Sanayi, sadece Milli savunma unsurlarımızın ihtiyaçlarını değil, aynı zamanda Pakistan, Suudi Arabistan, Azerbaycan, Malezya, Türkmenistan vb. gibi yabancı ülke deniz savunma/güvenlik ihtiyaçlarını karşılayan birçok projeyi başarıyla tamamlamışlar; bir kısmı da başarıyla sürdürmeye devam etmektedirler. Yurt dışına ihraç edilen bu projelerde gemi tasarımı da dahil olamak üzere yerli yan sanayimizin katkılarının da oldukça yer tuttuğunu da unutmamak gerekir.

Türkiye, deniz savunma sanayinde uygun çözümler üretebilecek yetkinliğe sahiptir
Geçtiğimiz günlerde Katar Doha’da icra edilen ve yaklaşık 90 ülkenin katıldığı Uluslararası Deniz Savunma Fuarı ve Konferansı DIMDEX 2018’de, Deniz savunma sanayimizde yukarıda belirtmiş olduğum gibi önemli projeler gerçekleştirmiş olan Türk firmaları ile Katar Devleti arasında önemli anlaşmalar imzalandı. Bu gelişmeler yerel ve uluslararası basında da oldukça geniş yer aldı.  TAIS’in beş partnerinden biri olan ADİK Tersanesi görüşmelerin ardından, Katar Deniz Kuvvetleri ile Katar Donanması’nın ihtiyaç duyduğu personelin yetiştirilmesinde kullanılacak iki adet silah donanımlı savaş eğitim gemisinin tedarikine yönelik anlaşmaya imza attı. Gemiler 36 ayda teslim edilecek. ARES Tersanesi, Katar İçişleri Bakanlığı Sahil Güvenlik Komutanlığına 3 adet 48 metrelik açık deniz karakol botu ve 6 özel kuvvetler destek botu olmak üzere toplam 9 bot inşası için anlaşma sağladılar. Yonca-Onuk Tersanesi ise Katar Özel Kuvvetler Komutanlığı için toplam 8 adet MRTP24/U botu tedarikine ilişkin iki ayrı sözleşme imzaladı.  Tasarımı ihtiyaca göre farklılaşan botlarda ASELSAN silah sistemleri de kullanılacak. Teslim edilecek botlar maksimum 50+ knots sürat yapacak. 1996-97 yılları, Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı için SSM adına Proje Kontrol Ofisi Başkanlığı görevini üstlendiğim yüksek süratli (+50 knot) MRT 15 tipi sahil güvenlik botu dizayn ve inşası Yonca-Onuk Tersanesi’nin bu tipte dizayn ve inşa ettikleri ilk gemileriydi.  Şimdi gelinen noktada Yonca-Onuk olsun, ARES olsun geliştirdikleri dizayn ve imalat teknolojileriyle daha önce de başarıyla tamamladıkları ihraç projelerine yenilerini de eklediklerini gururla gözlemliyoruz.

Yerli savunma sanayi firmalarımızın DİMDEX 2018’de imzadıkları bu sözleşmelerin toplam 800 milyon doları bulduğunu ve bu sözleşmelerin ekonomik büyüklüğünün geçen yılki toplam savunma ve havacılık ihracatının yüzde 46’sına karşılık geldiğinden söz edilmektedir. Bu oranın büyük bir kısmının projelerinin tekno-ekonomik büyüklüğü nedeniyle deniz savunma firmalarına ait olduğu kanaatindeyim.

Bu ekonomik büyüklük içinde önemli bir paydaştan da mutlaka söz etmeliyim. Halen öğretim üyesi kadrosunda bulunduğum ve Teknopark İktisadi İşletmesi Müdürü görevini yürüttüğüm Pîrî Reis Üniversitesi de bir sözleşme imzalamıştır.  Bu sözleşme Katar Deniz Kuvvetleri için bir deniz akademisinin oluşmasına destek olmak, akademik ve idari personel sistemlerinin etkin çalışması konularında danışmanlık yapmak, müfredatlarının oluşturulması ve takip edilmesi gibi bazı hizmetleri içermektedir.

Tüm dünyada, askeri gemilerini kendi yerel imkânlarıyla tasarlayarak inşa edebilen ülke sayısı yirmiyi geçmemektedir.  Ayrıca kendi denizaltısını inşa edebilen ülke sayısı da 15 civarındadır.  Türkiye, deniz savunma sanayinde ulaştığı bugünkü seviyesi ile her iki kategoride de yer almaktadır.  Düşük maliyetli, yetkin yerli tasarım ve gemi inşa yeteneğiyle deniz savunma sanayinde iddialı bir ülke durumuna gelen Türkiye, sınırlarını aşarak sadece kendi milli savunma unsurlarının ihtiyaçlarına değil, aynı zamanda yabancı ülkelerin deniz savunma ihtiyaçlarına da uygun çözümler üretebilecek yetkinliğe sahip olduğu anlaşılmaktadır.

Dizayn, entegrasyon, inşa ve proje yönetimi vazgeçilmez bir politika olarak benimsenmelidir
Mevcut sivil ve askeri tersane düzenimizin ulaştığımız bu menzildeki yeri ve önemi gözardı edilmemelidir. Bugün gelinen nokta çok iyi irdelenmeli ve bu seviyeye nasıl ulaşıldığı unutulmamalı, ulaşılan bu seviye gözlerimizi kamaştırmamalıdır.  Dijital tersanelerin konuşulmaya ve hatta hayata geçirilmeye başlandığı günümüzde deniz savunma sanayi paydaşlarının daha açık bir ifadeyle askeri tersanelerimizin tamamen özelleştirilmesinin avantaj ve dezavantajları, diğer ülkelerden örnekleriyle birlikte çok iyi incelenmeli, askeri gemi proje geliştirme ve proje yönetim örnekleri önyargısız değerlendirilmeli ve fakat mutlaka ama mutlaka yüzde 100 yerli dizayn hedefinden hiç sapılmamalıdır.

Gemi inşa sanayinde bugünlere ulaşılmasında çok önemli bir yeri olan askeri tersanelerimizin yüzyıla yakın süredir geliştirdikleri dizayn, entegrasyon, inşa ve proje yönetimi ünsiyeti kesinlikle yok edilmemeli ve sürdürülebilirliği vazgeçilmez bir politika olarak benimsenmelidir. Özel sektör de yüzde yüz yerli fikirler ve inovatif yaklaşımlarla özgün dizayna ağırlık vermeli, rekabetçi dizaynlar geliştirmeli ve yeni teknolojilerin peşinde koşmalıdır. Örneğin özel sektörümüz dijital tersaneyle ihaleye girmeye ne zaman hazır olur? Bu konuda şimdiden kafa yormamız gerekir.  Bugün bu sektörün önde gelen yabancı firmaları dijital tersane ile ihalelere teklif vermektedirler.  Özetle, stratejik olarak, gemi inşa sanayimizin; askeri ve yerli özel sektör imkân ve kabiliyetleri  -insan kaynakları, teknolojik ve bilimsel altyapıları ve know-how bağlamında- mutlaka konsolide edilmeli fakat hiç birinden vazgeçilmemelidir.  Artık hedef; kan kaybetmeden giderek daha da güçlenerek, özel sektör-askeri tersane rekabetine girmeden birlikte oluşturulacak ortak bir sinerjiyle bu güne kadar gerçekleştirilen küçük boyutlu askeri gemi ihracatları ile açılan bu yolda, MİLGEM korvetleri başta olmak üzere, sofistike muharip deniz platformlarını da ihraç ederek uluslararası pazarda ağırlıklı olarak ve sürekli yer almaktır. Makineler Tam Yol İleri… Sapma rotadan… Viya Böyle.

Bu haberin/makalenin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmeden yayımlanamaz. Kaynak gösterilse dahi aktif link verilerek kullanılabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayımlayanlar hakkında yasal işlem başlatılır.

Bunu Paylaşın