Önce arılar yok olmuştu

Yüce Yöney

yuceyoney@marinedealnews.com
Dünyamızın iklim dengesiyle birlikte ekosistem dengesi de bozulma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu dengeyi sağlayan önemli unsurlardan biri tehdit altında çünkü: Arılar.
Gerek bal arıları gerek diğer arı türleri, doğal hayattaki yabani çiçekli bitkilerin tozlaşması ve doğal dengenin korunmasına yaptığı katkıyla ekosistemin temel taşlarından biri olarak çalışıyor. Ancak dünyamız birçok alanda olduğu gibi bu konuda da zorlu bir dönemden geçiyor. En kısa haliyle söyleyelim: Arılar bazı tarım ilaçları yüzünden tehdit altında. Önlem alınmazsa soframıza gelen gıdaların üçte birini borçlu olduğumuz arıların geleceği de bizim geleceğimiz de tehlikede.
Tarımsal ilaçlamada kullanılan kimyasal maddeler arıların ölümüne yol açıyor. Arıların bir kısmı bu maddeler yüzünden zehirlenerek ölüyor, bir kısmı da sinir sistemleri etkilendiği için ya felç geçiriyor ya da hafıza kaybı yaşayarak kovanlarının yolunu bulamıyor ve sonunda aç kalarak ölüyor.Greenpeace’in konuyla ilgili raporunda Türkiye ile ilgili bir bölüm de var. Raporda; Türkiye‘nin kovan sayısı ve bal üretiminde dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olmasına rağmen, kovan başına bal üretiminin dünya ortalamasının altında bulunduğu belirtiliyor. Rapora göre, Türkiye’de ani, yaygın ve dönemsel seyreden arı ölümlerinin en önemli nedeni tarımsal üretimde kullanılan kimyasallar. Saha incelemelerinde, arıcılar bu yıl, özellikle Trakya bölgesinde, Keşan, Hayrabolu ve Babaeski ilçelerinde kayıplarının yüzde 40, kimi yerlerde yüzde 60 olduğunu bildirmiş. Bu ciddi bir tehlike!

Rapordaki şu ifadeler ciddi bir uyarı niteliğinde: “Dünya bal üretiminde çok ciddi bir aktör olan Türkiye’nin dört bir yanında arıcılarla bizzat yaptığımız görüşmeler, sorunun ne kadar yaygın olduğuna işaret ediyor. Üstelik sorun sadece arıcılığı değil tarımımızı da tehdit ediyor. Hem tarım hem ekonomi hem de doğamız için harekete geçmek zorundayız. Dahası pestisit kaynaklı arı ölümlerinin yaban hayata ve yaban arılarına etkileri çok daha ciddi. Tozlaşmadaki azalmanın sonucu olarak bir bahar sabahı doğada açan çiçek göremediğimizde artık her şey için çok geç olacak.”

Uzatmayalım… Slogan atar gibi olacak ama… Arılar ölmemeli! Bizim de dünyamızın da onlara ihtiyacı var. Sonuçta bitkilerin üremesinde ve doğadaki çeşitliliğin artmasındaki payları çok büyük. Avrupa ve ABD’de çiftçilerin arıcıları kovanlarını kendi tarlalarına yerleştirmeye çağırması boşuna değil. Greenpeace’in Akdeniz ofisinden yapılan açıklamada dendiği gibi: Hepimiz aynı kovandayız!

Orangutanlar ve vaatler
Geçen ay yayınlanan bir diğer rapor “Dünya’nın akciğerleri” diye tanımlanan yağmur ormanlarıyla ilgiliydi. Yağmur Ormanları İçin Geri Sayım” adlı rapora göre, dünyaca tanınan markalar palm yağı üretimi için üç yıldan kısa bir süre içinde neredeyse İstanbul büyüklüğünde yağmur ormanını katletti. Palm yağı endüstrisinin yağmur ormanlarına verdiği zarar nedeniyle, 16 yılda Bornea orangutanlarının yarısı yok oldu. Halen küresel çapta tehlike altındaki 193 hayvan türü, palm yağı üretiminin tehdidi altında.
Palm yağı endüstrisinin yarattığı tahribatın tartışılmaya başlamasının ardından, Aralık 2013’te birçok şirket palm yağı üretimi için “ormansızlaştırma, turba ve sömürü içermeyen faaliyetlerde” (No Deforestation, No Peat, No Exploitation- NDPE) bulunmayı taahhüt etmişti. Ancak rapora göre, şirketler tedarik zincirlerindeki üreticilerin faaliyetlerinin NDPE politikalarına uygunluğunu denetlemiyor.

2014 sonlarından itibaren, Endonezya ve Malezya’daki rafineri kapasitesinin yüzde 74’ü ormanları koruma taahhüdü vermiş şirketler tarafından işletiliyor. 2015’ten bu yana palm yağı için 130 bin hektar yağmur ormanı katledildi. Bu yağmur ormanlarının yüzde 40’ı Endonezya’nın Papua bölgesinde yer alıyor. Papua, palm yağı endüstrisinin “keşfi”nden önce dünyada biyoçeşitliliğin en zengin olduğu bölgelerden biriydi. Şimdi palmiye plantasyonları yağmur ormanlarını adeta bir ur gibi sarmış durumda. Bunun sonucunda da aslında karbon yutağı olması gereken ormanlar, atmosferde ek karbon birikimi yaratıyor. Bunun anlamı, dünyanın iklim değişikliğine karşı daha korunaksız hale gelmesi. Çünkü yağmur ormanları, atmosferdeki sera gazını soğurarak iklim değişikliğiyle de mücadele ediyor.

Bu ormanlık alanların tahribi hem buralarda yaşayan sayısız canlı türünün hem de insanların geleceğinin tehlikeye atılması demek. Bugün, orangutanlar ve sumatra kaplanı gibi koruma altındaki canlılar giderek daha güçlü biçimde yok olmaya doğru itiliyor. Greenpeace’in tahminlerine göre, her gün, yağmur ormanlarında yaşayan 25 orangutan yağmur ormanlarının yakılıp yıkılması nedeniyle hayatını kaybediyor. Borneo orangutanlarının sayısı, 1999 ve 2015 yılları arasında yarıya indi. Son araştırmalara göre 800’den daha az Tanpanuli orangutanı kaldı. Sumatra orangutanlarının sayısı ise 13.846… Tekrar edelim: Orangutanların sayılarının giderek azalması ve soylarının tehlike altına girmesinin temel nedeni yaşam alanlarının yok olması.

Endonezya Çevre ve Ormancılık Bakanlığı verilerine göre, Endonezya’da 1990-2015 yılları arasında 24 milyon hektarlık yağmur ormanı yok edildi. Sadece Endonezya’da her saat 146 futbol sahası büyüklüğünde yağmur ormanı yok oluyor.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) iki yılda bir hazırlanan ve dünyanın mevcut durumunu özetleyen Yaşayan Gezegen Raporu’na göre, eğer önlem alınmazsa, 2020 itibarıyla yeryüzündeki canlı popülasyonunun üçte ikisini kaybedebiliriz. 1970-2012 yılları arasında omurgalı canlı nüfusunda (memeliler, balıklar, kuşlar, iki yaşamlılar, sürüngenler) ortalama yüzde 58’lik bir azalma kaydedilmiş. Bu azalma, karasal türlerin popülasyonlarında yüzde 38’lik, denizde yaşayan popülasyonlarda yüzde 36’lık, tatlı su popülasyonlarında ise yüzde 81’lik bir düşüş anlamına geliyor. Azalan popülasyonların karşı karşıya olduğu en yaygın tehdit olarak, yaşam alanı kaybı ve bozulması gösteriliyor. Bu duruma gelinmesinin nedenleri ise öncelikle sürdürülebilir olmayan tarım uygulamaları, ormansızlaşma ve tatlı su sistemlerindeki değişiklikler.
Tüm bu ürkütücü eğilimleri durdurabilecek tek güç ise insanlar. Kâr odaklı medeniyetimizi düzeltmenin bir yolunu bulmalıyız, yoksa bizi yok edecek.

Bunu Paylaşın
yuceyoney@marinedealnews.com