MİLGEM Senfonisi-Orkestra Şefi

MDN İstanbul

Amiral (E) Prof. Dr. Nurhan Kâhyaoğlu

Pîrî Reis Üniversitesi Teknopark İktisadi İşletmesi İşletme Müdürü, Amiral (E) Prof. Dr. Nurhan Kâhyaoğlu, ASFAT tarafından Pakistan için üretilecek MİLGEM sınıfı 4 adet korveti, MİLGEM Projesi ve özel tersaneler nezdinde değerlendirdi

Bu günlerde Yeni Zelanda doğumlu yazar Sarah Quigley’in Kırmızı Kedi yayını olan “Orkestra Şefi-Leningrad Senfonisi” isimli romanını okuyorum. Romanı her elime aldığımda MİLGEM Projesi’nin tadını alıyorum. Burada romanının konusundan söz etmeyeceğim, merak eden alıp okusun (tavsiye olunur). Peki, neden her seferinde MİLGEM’i hatırlıyorum? Çünkü MİLGEM artık bir fenomendir. Beethoven’in 9’uncu Senfonisi, Şostokoviç’in Leningrad Senfonisi gibidir. Neden mi? Çünkü bir koral senfoni kadar zor, Mahler senfonileri kadar kapsamlı, Leningrad Senfonisi gibi yurt savunması içindir MİLGEM. Tecrübe ve bilgiye dayanılarak özgün tasarlanmış, en ayrıntısına kadar düşünülmüş, önce kâğıda dökülmüş, altyapı oluşturulmuş, yine bilgiye dayalı özgüvenle tam tasarlandığı gibi temposunda ve öngörülen süre ve bütçesiyle bir koral senfoni gibi büyük bir coşku ve heyecanla inşa edilerek zamanında bitirilmiş, onu özlemle bekleyen bahriyelilere teslim edilmiştir. Müzisyen olmasam da biliyorum ki, bir senfoniyi bestelemek, partisyonlarını ayrı ayrı hazırlamak, sonra bu partileri birleştirerek orkestrasyonunu gerçekleştirmek çok ama çok zor ve özel bir iş. Bu eseri özgün temposunda çalabilecek bir orkestra oluşturmak, icra edileceği uygun bir yer belirlemek, eserin sorunsuz ve beklenildiği gibi icrası için olmazsa olmazlar. Hele bir de korolu bir senfoniyse eser, koro oluşturmak için de benzer çabalar gerekir. Eser bestelenmiş, tüm partisyonları ile birlikte orkestrasyonu tamamlanmış, orkestra oluşturulmuş, eserin icra edileceği yer belirlenmişse artık merak edilen soru; eseri kimin, hangi orkestra şefinin yöneteceğidir. İşin püf noktası da buradadır. Eseri icra ettirecek orkestra şefinin başarısı koro şefiyle tam uyumuna, eseri seslendiren enstrüman grupları ile koro elemanlarının doğru ve şefle uyumlu icralarına bağlıdır. Aksi takdirde sonuç hüsran olur; cacophonie.

MarineDeal News’ün Nisan 2018 sayısında yayınlanan “Viya Böyle…” başlıklı yazıma, ‘’MİLGEM Projesi’nin 3’üncü gemisi olan TCG Burgazada (F513) Korvetinin donatımının ve liman testlerinin tamamlanarak seyir testlerine başladığını medyadan duyduğumda ilk söylediğim şey ‘Gerçek tarih yazılmaya devam ediliyor’ oldu…’’ ifadeleriyle başlamış; ‘’…Bugün de Deniz Kuvvetleri olması gerekeni yapmaya, üzerine düşeni gerçekleştirmeye devam ediyordu; kocaman bir aferini hak etmişlerdi BRAVO ZULU…Laf yok emek var, bilgiye dayalı özgüven var, çıkarsız özveri var; en önemlisi arkasında en az 80 yıllık deneyime dayanan yüzde 100 yerli yani Türk milletine ait dizayn ve mühendislik var, parlatılmamış pırıl pırıl kahramanlar…’’ sözleriyle devam etmiştim.

Aynı yazımın ilerleyen kısımlarında da temelleri 1993 yıllında atılan MİLGEM Projesi’nin stratejisini kısaca şu şekilde özetlemiştim, “Projenin ana hedefi; maksimum yerli katkı oranına (yüzde 50) ulaşılacak şekilde; kısa vadede (ilk 5 yıl) ilk gemi (örnek gemi) Deniz Kuvvetleri Komutanlığı sorumluluğunda dizayn edilecek, dizayn, entegrasyon, inşa, test-tecrübe ve performans sorumluluğu Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda olarak İstanbul Tersanesi Komutanlığı’nda inşa edilecek. Orta vadede (5-10 yıl) ikinci gemiden itibaren Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ihtiyacı olan bu gemiler özel sektör tersanelerinde -ihtiyaç olursa ikinci gemi inşasına İstanbul Tersanesi Komutanlığı da katkı sağlayabilecek- inşa edilecek, Uzun vadede de (10-15 yıl) dizayn, entegrasyon ve performans sorumluluklarının tamamı yerli özel sektör tarafından üstlenilerek gemiler yerli sivil özel sektör tersanelerinde inşa edilip yurt dışına satılacak, yani yerli özel sektörümüzün gemileri ihraç edecek ünsiyete ulaşmaları sağlanacaktır”. Projenin ilk iki gemisi TCG Heybeliada ve TCG Büyükada Donanma’ya teslim edilmiş ve mürettebatlarıyla birlikte parmak ısırtan, şapka çıkartılan birçok başarıya imza atmışlar ve atmaya da devam etmektedirler. TCG Burgazada’nın teslimi ise eli kulağında. TCG Kınalıada ise yakında seyir tecrübelerine başlar. Bu aşamaya kadar MİLGEM Projesi’nin hedefine adım adım yaklaştığını ve hatta çok yaklaştığını söyleyebiliriz. Bugüne kadar bu aşamaya nasıl gelindi. Aşağıdaki şema sürecin nasıl işletildiğini temel hatlarıyla basit olarak göstermektedir.

Görüldüğü gibi; orkestrayı yöneten bir orkestra şefi bir de koroyu yöneten koro şefi var. İşte MİLGEM Projesi -MİLGEM Senfonisi- bu güne kadar bu iki kurumun olağanüstü uyumlu çalışmasıyla yürütülmüştür. Proje kapsamında hatırladığım kadarıyla, 70’den fazla yükleniciyle sözleşme yapılmış, bunlarla birlikte 100’den fazla alt yüklenici projede görev almıştır.

Şimdi gelelim bu kadar sözü neden ettiğimize. 05.7.2018 tarihli medya haberlerinden Pakistan’a dört adet korvet ihalesini Türkiye’nin kazandığını ve taraflarca sözleşme imzalarının atıldığını büyük bir sevinç ve gururla öğrendik. Yakın zamanda Çin Halk Cumhuriyeti ile 2 adet Tip-054A Fırkateyn tedarik sözleşmesi imzalayan Pakistan’a satılacak 4 adet korvet çok önemli ve anlamlıdır. Bu ihale MİLGEM Projesi’nin uzun vadeli hedefiyle örtüşmektedir (Uzun vadede de (10-15 yıl) dizayn, entegrasyon ve performans sorumluluklarının tamamı yerli özel sektör tarafından üstlenilerek, gemiler yerli sivil özel sektör tersanelerinde inşa edilip yurt dışına satılacak yani yerli özel sektörümüzün gemileri ihraç edecek ünsiyete ulaşmaları sağlanacaktır”).

Yine açık kaynaklardan öğrendiğimize göre Pakistan ile imzalan sözleşme kapsamında dört adet korvet, MSB bünyesinde askeri fabrikaların ve tersanelerin yönetimi için kurulmuş olan ASFAT (Askeri Fabrika ve Tersane İşletme Anonim Şirketi) A.Ş’nin dizayn ve inşa yükümlülüğü ve sorumluluğunda; ikisi Türkiye’de İstanbul Tersanesi Komutanlığı’nda diğer ikisi de Pakistan’da Karaçi Askeri Tersanesi’nde inşa edilecek. Proje ASFAT tarafından yürütülecek ve sonuçlandırılacak, özetle anahtar teslimi olarak gerçekleştirilecektir. Her ne kadar medyaya yapılan açıklamalarda gemilerin MİLGEM sınıfı gemiler olacağı ifade edilse de benim çıkarımım gemilerin MİLGEM tipi gemilere oldukça benzer olacağıdır. Dizayn, entegrasyon ve inşa süreçlerine Pakistan Deniz Kuvvetleri mühendislerinin de bizzat katılacağı ve aynı zamanda iş başı eğitimleri ile birlikte know-how aktarımı yapılacağı; Pakistan’ın kendi muharip savaş gemisini dizayn, sistem entegrasyonu ve inşa kabiliyeti kazanmasının sağlanacağı anlaşılmaktadır. Bu yaklaşım bugüne kadar Türk Deniz Kuvvetleri’nin bilhassa Almanya ile yaptığı Fırkateyn, Hücumbot, D/A, Mayın Avlama Gemisi gibi anahtar teslim tedarik projeleriyle benzerlik göstermektedir. Yaklaşık 80 yıllık savaş gemisi dizayn ve inşa deneyimimize bu projelerden kazanılan know-how’ın oldukça katkısı olmuştur. Burada bir hususu vurgulamak isterim. 1980’li yıllara kadar Alman firmaları/tersaneleri yurtdışı ihraç projelerinde ayrı ayrı teklif vererek birbirleriyle yarışıyorlardı. Ancak 1980’lerden sonra mevzuatta değişiklik yaparak yurtdışına yapılacak savaş gemisi gibi savunma sanayi projelerine Alman firmaların/tersanelerin konsorsiyum ya da ortak girişimciler olarak birlikte teklif vermeleri sağlandı. Kısacası ihaleler kazanıldığında kazan-kazan yaklaşımıyla, ilgili tüm Alman sanayi kazanmış oluyordu.

Pakistan’la imzalanan 4 adet korvet ihraç projesinde, yukarıda belirttiğim gibi açık kaynaklardan öğrendiğimiz bilgilere göre iki önemli husus dikkat çekmektedir. Birincisi; MİLGEM stratejisinin orta vadesinin aşılmış olduğu, doğrudan uzun vade hedefine rota çizildiği anlaşılmaktadır. Bu bir avantajdır ancak, yerli özel sektörün yani orta vadede ünsiyet kazanması beklenilen özel sektör tersanelerimizin de, önceden olduğu gibi sivil mühendislik ofislerinin, Ar-Ge kurum ve kuruluşlarının özetle, yerli tüm sektör unsurlarının projede optimum seviyede katkıları sağlanmalıdır. Kazan-kazan yaklaşımıyla sektörün tüm paydaşlarından yararlanılmalıdır.

İkincisi; fikri ve sanayi mülkiyet (Intellectual Property-IP) hakları hususudur. Ulusal ve uluslararası medyada bu konuda birkaç kelimeyle IP haklarının da devredileceği ifadeleri yer almıştır. Bugün eğer MİLGEM Projesi özgünse, yurtdışına satılabiliyorsa bunun arkasında MİLGEM patenti (fikri ve sanayi mülkiyet hakkı) olmasıdır. Bu nedenle yapılacak know-how transferinde fikri ve sanayi mülkiyet hakları paylaşımı konusunda dikkatli olunmalıdır. Benzer bir dizayn dahi olsa tüm performans sorumluluğu ASFAT’a ait olacağından yapılacak yeni tasarımda da IP, Royalty (imtiyaz hakkı) gibi hususlar önem arz etmektedir. Medyada yer alan bu haberin de eksik olduğu kanaatimi de ayrıca belirtmeliyim.

Yazıma, Marine Deal News’un Nisan 2018 sayısındaki “Viya Böyle…” başlıklı yazımdan alıntı yaparak başlamıştım, son kısmından bir alıntıyla tamamlayayım, ‘’Gemi inşa sanayinde bugünlere ulaşılmasında çok önemli bir yeri olan askeri tersanelerimizin yüzyıla yakın süredir geliştirdikleri dizayn, entegrasyon, inşa ve proje yönetimi ünsiyeti kesinlikle yok edilmemeli ve sürdürülebilirliği vazgeçilmez bir politika olarak benimsenmelidir. Özel sektör de yüzde yüz yerli fikirler ve inovatif yaklaşımlarla özgün dizayna ağırlık vermeli, rekabetçi dizaynlar geliştirmeli ve yeni teknolojilerin peşinde koşmalıdır. Örneğin özel sektörümüz dijital tersaneyle ihaleye girmeye ne zaman hazır olur. Bu konuda şimdiden kafa yormamız gerekir. Bugün bu sektörün önde gelen yabancı firmaları dijital tersane ile ihalelere teklif vermektedirler. Özetle, stratejik olarak, gemi inşa sanayimizin; askeri ve yerli özel sektör imkan ve kabiliyetleri -insan kaynakları, teknolojik ve bilimsel altyapıları ve know-how bağlamında- mutlaka konsolide edilmeli fakat hiç birinden vazgeçilmemelidir. Artık hedef; kan kaybetmeden giderek daha da güçlenerek, özel sektör-askeri tersane rekabetine girmeden birlikte oluşturulacak ortak bir sinerjiyle bu güne kadar gerçekleştirilen küçük boyutlu askeri gemi ihracatları ile açılan bu yolda, MİLGEM korvetleri başta olmak üzere, sofistike muharip deniz platformlarını da ihraç ederek uluslararası pazarda ağırlıklı olarak ve sürekli yer almaktır.

MİLGEM projesi ile büyük bir adım değil, büyük bir sıçrama gerçekleştirilmiştir. Halen MİLGEM Projesi kapsamında sürdürülen ilk dört geminin; dizayn ve inşa süreçlerinde, yurtdışı yurtiçi malzeme ve sistem tedariklerinde ve en önemlisi askeri proje yönetiminde yetkinlik kazanmış birçok yerli kurum ve kuruluş olduğu aşikârdır. İmzalanan bu sözleşmeyle de çıta daha da yukarı yükseltilmiştir. MİLGEM Senfonisinin yeni orkestra şefi ASFAT A.Ş.’dir. Oluşturulacak yetkin bir yerli orkestrayla bu güçlü eser uluslararası sahnede başarıyla icra edilecektir. Makineler Tam Yol İleri… Sapma rotadan… Viya Böyle.

Bunu Paylaşın