MARK ALLEN

Yeşim Yeliz Egeli

İşi deniz, eşi Deniz, gözleri derya deniz… MARK ALLEN
Akzo Nobel’in International Paint’i alması, denizcilikte boya alanında ses getiren bir birleşme olmuştu. Yeni şirket, son yıllarda Türkiye’de sektör ortalamasının üzerinde büyüdü. Yine de yeni pazarlar önemli. Belki de bu yüzden, geçmişte International Paint Türkiye ekibini kuran ve yöneten Mark Allen’in görev alanı giderek genişliyor. Şu günlerde Hindistan, Uzak Doğu, Rusya, Afrika ülkeleri arasında mekik dokuyan ve bu ülkelerden sorumlu Marine Müdürü olan Allen ile 3 yıllığına gelip bir yaşam kurduğu Türkiye’yi ve sektörü konuştuk

[membership level=”0″]

Bu yazının devamı sadece abonelerimize özeldir. Detaylar için lütfen buraya tıklayın

[/membership][membership]

Mark Allen, 1963 yılında, İngiltere’nin kuzeyindeki Penrith’de doğmuş. Birkaç yıl sonra ise ailesiyle birlikte güneyde yaşamaya başlamışlar. Büyük ve güzel bir liman şehri olan Poole’de geçen çocukluğunda su sporlarını sevdiğini, yüzmede aldığı madalyalardan anlamak mümkün.  Çalışkan bir öğrencinin, İngiltere’nin en iyi üniversitelerinden Bristol’de kimya okuması şaşırtıcı olmasa da, okulu bitirdiği1984 yılında International Paint’e girip tam 27 sene aynı şirkette yükselmesi, sık rastlanır bir örnek değil.
Allen, neden International Paint’te çalışmayı seçtiğini ve deneyim kazanma sürecini, “International Paint, şimdi olduğu gibi o günlerde de, deniz ve sanayi boyaları üretip pazarlama konusunda, çok tanınmış bir şirketti. Bu şirkette çalışmayı üniversitede okurken planladım ve okul bitince de görüşmeye giderek çalışmaya başladım. Deniz boyalarına ilgim olduğu için, yat boyaları satış bölümünü tercih ettim. Bu benim için aynı zamanda, dünyanın her yerinden değişik kültürleri ve insanları tanıma fırsatıydı. Görevime IP laboratuvarlarında başladım. Kimya okumak, tamamen kimyasal bir teknoloji olan boyanın dizayn ve üretim sürecini anlamamı kolaylaştırdı. ‘Boya nasıl yapılır, nelerden meydana gelir’ gibi temel soruları öğrendikten sonra şirkette satış ve pazarlama konusundaki görevim daha kolaylaştı. Gerek üniversite gerekse IP laboratuvarlarında edindiğim bilgi ve tecrübeler sayesinde, müşterilerimize ürünle ilgili açıklamalar yaparken büyük avantaj yakaladığımı söyleyebilirim” diye anlatıyor.
1992 yılına kadar İngiltere’de yaşayan ve görevi gereği Uzak Doğu başta olmak üzere, dünyanın her köşesine giden kimya mühendisi Allen’in İngiltere’de en sevdiği şehir, Türkiye’ye gelmeden önce birkaç yıl yaşadığı Londra. Peki ya İstanbul? “1989 yılında İstanbul’a ilk kez iş için geldiğimde büyülenmiştim. O zaman ikinci köprü yeni yapılmıştı. Türkiye’nin birçok yerine seyahat ettim. Kış mevsimiydi. Çok sisli bir havada Bebek Oteli’ne gittim. Sabah erkenden yataktan kalktım. Hava açtı, güzel bir güneş çıktı. Odanın balkonundan baktım. İnanılmaz güzel bir manzara vardı. İçimden, ‘Burada yaşayabilirim’ diye geçirdim. O zaman, daha sonra burada çalışmam gerekeceğini hiç bilmiyordum. İstanbul’dan İzmir’e sonra Bodrum’a geçtim. Türkiye’den çok etkilenmiştim. O günden 3 yıl sonra iş nedeniyle buraya taşındım. Ben İstanbul’dan çok etkilenmiş olsam da şirkete bu konuda bir başvurum olmadı. İlginçtir, bir gün şirket yönetiminden, ‘Türkiye’de özellikle senin yapmanı istediğimiz bir iş var, gitmek ister misin?’ diye teklifte bulundular.  Aslında 29 yaşında, yurt dışında yaşamak önemli bir karardı ama görev sadece 3 yıl için olduğundan gözümü korkutmadı. Ailemden ve arkadaşlarımdan uzak olmak zor olsa da işim için iyi olacağını, kendimi geliştirmem için fırsat sunacağını düşünüp geldim.
İlk geldiğimde Türkiye benim için değişikti. Kalabalık değildi ve çok gelişmemişti. Şehirlerde süpermarket bile yoktu. İş gezilerimde, pansiyonlarda ve küçük butik otellerde kalıyordum. Öncelikle insanların bir başkasına yardımcı olabilmek için ne kadar çırpındığını, ne kadar dost canlısı olduklarını fark ettim. Tatillerim ve kısa ziyaretlerimden büyük keyif aldım. Tarihi yerlere,  Türkiye’nin güneyine hayran kaldım. Bence Akdeniz sahilleri ve tarih inanılmaz etkileyici.
Ülkeye ilk geldiğimde, distribütörümüz olan Yardımcı Denizcilik, ev tutmam ve çevre edinmem konusunda çok yardımcı oldu. Tanıştığım herkes arkadaş canlısı olduğundan, hiç yalnızlık çekmedim. Önce ana bayiler ve distribütörlerle çalıştık. Şirket benden önce, Cerrahgil Denizcilik ile çalışıyordu. Ben geldikten sonra Yardımcı Denizcilik ile çalışmaya devam ettik. 1995 başında, ‘International Paint Türkiye’ olarak, şirketimizi kurduk.”

Denizden bir yat geçse, ben boyayı görürüm

Yıllardan bu yana, boyaya bakış açısının değişip değişmediğini merak ettiğimiz Mark Allen, bunca yıl ileri teknoloji ürünü olan deniz boyalarının kimyası, pazarlaması ve çalışanların eğitiminde çalıştıktan sonra bugün bir yat ya da gemi gördüğünde, farkında olmadan boya performansına dalıp gittiğini söylüyor. Geçmişe dönüp baktığında hedeflerini gerçekleştirdiğini düşünen başarılı yönetici için Türkiye’deki ekibi büyük bir gurur kaynağı. Başarının sırrını, çok çalışmayı bir prensip haline getirmek olarak özetleyen Allen, işe uygun iyi bir eğitimin üzerine, çalışkanlık, doğru zamanda doğru yerde olmak, yapılan işlerde doğru ekip kurmak eklenirse başarının mutlaka geleceğine inanıyor.Nisan 1’de başlayan dostluk, 19 yıl sonra evliliğe dönüştü
“Eşim 1993 yılında 1 Nisan’da, International Paint’te çalışmaya başladı. Nisan 1 şakası gibi! Kendisi, distribütörlerle birlikte çalışma aşamamızın sona ermesi ile birlikte, 1995 senesinde Türkiye International Paint kurulurken büyük emek verdi. Deniz’in, şirketin her bir tuğlasının altında imzası vardır. 19 sene boyunca Satış Yönetim Müdürü ve İş Geliştirme Müdürü olarak görev yaptı. Dört sene önce de, iş arkadaşlığımızı ve dostluğumuzu özel hayatımıza da taşıma teklifime olumlu yanıt verdi. Böylece evlendik. Benim ilk evliliğim… Deniz’in ilk evliliğinden olan Buket isminde, bir kızım var. Buket, Bond Üniversitesi’nden mezun bir psikolog…
Annem ve babam İngiltere’de yaşıyor. Telefon ve internet yoluyla olabildiğince çok görüşmeye çalışıyoruz. Fırsat buldukça onları ziyaret ederiz. Onlar da her sene tatillerde Türkiye’ye gelirler. Londra’da öğretmenlik yapan bir kız kardeşim var. Onun da 2 çocuğu var, bugünlerde onları büyütüyor.”En çok 2001 krizinde zorlandım
1998 yılında Akzo Nobel, International Paint’i satın aldı. International Paint çok başarılı kendini kanıtlamış bir firma; uluslararası Akzo Nobel ile birleşince daha da devleşti.  Ben Türkiye’ye geldiğim yıllarda, Türkiye bizim iş alanımız için çok büyük bir pazar değildi. En zorlandığım yıl, 2001 oldu. Herkes için zor bir dönemdi. Beklenmedik büyük devalüasyon ve yüksek faiz oranları, işleri bir süre için aksattı. Bunun üstesinden müşterilerimiz ve tedarikçi firmalarımız ile birlikte geldik. Bir süre sonra işler normale döndü ancak piyasanın iyileşme süreci zaman aldı. Kriz döneminde geçirilen sıkıntılara rağmen çalışanlarımızın sayısında bir eksiltmeye gitmeden zorlukların üstesinden gelebildik. Bu birliktelik neticesinde, pazar durgun ve yeniden canlanmaya başlamışken bize de işi büyütmek için fırsat doğdu.
Türkiye’de yıllar geçtikçe her sektörde gözle görülür bir gelişimi gözlemleme şansım oldu. Tersane ve gemi sayılarının hızla artması, bakım onarım ve yeni inşaatın yanı sıra yat ve inşaat sektörü de hızla gelişti.  Geçmişte krizler etkili olsa da özellikle 2002’den sonra denizcilik piyasasında güçlü bir gelişme başladı. Dünyada son 2 yılda yaşanan ekonomik zorlukları izlerken, Türkiye’nin çizgisini pek bozmadan yoluna devam ettiğini gördük. Güçlü bir potansiyel var. Gelecekte Türkiye’nin dünyadaki büyümüş ekonomiler arasında üst sıralarda olacağına inanıyorum. Dolayısıyla Türk ekonomisi için bakış açımın pozitif olduğunu söyleyebilirim.Boyanın kaliteli olması gerekli ama yeterli değil
Kimsenin durduk yerde, yönetici yapılmadığı bir iş hayatında Mark Allen’in çalışma yaşamı boyunca hep gelişmekte olan pazarlarda görev aldığını görüyoruz. En kuvvetli tarafı, fırsatları zamanında fark etmek ve değerlendirebilmek… Buna doğru stratejiler, isabetli personel seçimi, personelin yeteneklerine göre geliştirilip iyi bir takım oluşturulması da eklenince, ortaya iyi bir lider profili çıkıyor. Ama boya satabilmek için yöneticinin, stratejinin ötesinde püf noktaları da var. Allen’in bu soruya yanıtı, ürün ve hizmet konusunda kafa yoran yöneticilerin ilgisini çekebilir: Müşterilerimizin gemilerini korumada ürünlerimizdeki iyi kalite, her zaman güvenilir sonuç vermektedir. Ancak tek başına kaliteli ürün sunmak yeterli değil. İyi sonuç alabilmek için müşterilerimize, geminin yüzey hazırlığının ve uygulamasının gerektirdikleri konusunda teknik destek vermek, kaliteli ürün sunmanın bir parçasıdır. Piyasanın ilk yıllarına oranla tersanelerin gelişmesi ve bugün daha maliyeti yüksek işler almaları nedeniyle, bu konu pazarda daha da önem kazandı. Bu desteği verebilmek ise her an ekibi eğitmeyi gerektirir. Bu konular, bizim özellikle üzerinde durduğumuz konulardır.

Son 15 yılda, sektörden hızlı büyüdük

International Paint, 15 sene içinde sektörün ortalama hızından daha çok yol kat etmiş ve her yıl büyümeyi sürdürmüştür. Hırsın bazen faydadan çok zarar getirebileceği gerçeğinin bilinciyle, pazar payımızı arttırmak için endişelenmekten ziyade, yavaş ama emin adımlarla ilerlemeyi tercih ediyoruz. Kaliteden ödün vermeden ilerlemeyi ve bunu sağlam bir dengede tutup kalıcı olmayı seçtik. Dünyada çok çabuk büyüyüp isim yapan ama aynı hızla yok olan şirketleri unutmamak gerektiğine inanıyorum. İş hayatında bu örneği defalarca gördük. Biz sadece kendimizle yarıştığımız için agresif bir büyüme tarzımız yok.İlk rakı içtiğimde…
İlk anda “Türk yemeklerini seviyorum”, “Orhan Pamuk ve Yaşar Kemal okudum” demesine bakarak, tipik bir yabancı olduğunu düşünebilirsiniz. Ama gerçek şu ki, Mark Allen için “Artık Türk sayılır” demek yanlış olmaz. O da her sabah bizim gibi trafikte beklerken, bu şehirden kaçıp gitmeyi düşünüyor. Yurt dışına gidince kuru-pilav yemek için Türk lokantası arıyor. Hatta Londra’da tercihi, Hüseyin Özer’in hüneriyle efsane haline gelen “Sofra”… Rakı- balık seviyor. İlk rakısını, Türkiye’ye ilk geldiği zaman içmiş ve hiç Türkçe bilmemesine rağmen, 2 kadehten sonra bülbül gibi Türkçe konuşmaya başlamış. Daha ne olsun! Bunun dışında, Boğaz’da yemekten, İstanbul’un renkli gece hayatından hoşlanıyor ama sporunu, ailecek yapılan keyifli pazar yürüyüşlerini de aksatmıyor. Ulus’ta oturuyor. Favori adreslerinin başında Park Fora ve Arnavutköy’deki Adem Baba var. Kendisi de mutfağa meraklı. Balık pişirmekte, İtalyan ve Çin yemeklerinde oldukça iddialı!
Türkiye’nin ve Türkler’in hayatına çok şey kattığını düşünüyor. Özellikle değişime açıklık, zor durumlarla karşılaşmaya hazır olmak, girişimcilik, esnek olmak, beklenmeyen durumlarda pes etmemek… Farkındaysanız, beklenmeyen durumlarla karşılaşmaya hazırlıklı olmak, listede 2 kere geçti. Tabii, bizim başımıza o kadar beklenmeyen durum geliyor ki, biz alıştık değil mi?   Eğer ısrar ederseniz, Türkler’in onu en zorlayan yönünü de öğrenebilirsiniz: Neredeyse her şeyin pazarlığa açık olduğunu öğrenmek ve buna alışmak.
Yeni görevi; Afrika, Hindistan, Rusya, Orta Doğu gibi geniş bir alanı kapsayan Mark Allen, görev alanını, dünyada gelişmekte olan başlıca ülkeleri kapsayan oldukça büyük bir bölge olarak tanımlıyor. Türkiye’nin jeopolitik konumu itibariyle birçok ülkeye direkt uçuş imkanı sağlaması ise, işin içinde Türkiye’nin önemini artıran bir unsur olmuş.

[/membership]

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın