Isınan Doğu Akdeniz ve Mısır Donanması

MDN İstanbul

Arda Mevlütoğlu

Savunma Sanayi Uzmanı Arda Mevlütoğlu: Mısır’ın, Suriye İç Savaşı’nın yarattığı kaosu bir fırsata çevirmek istediği, bu kapsamda Doğu Akdeniz’in yeni enerji jeopolitiğinde, Suudi Arabistan’ın yoğun mali desteğini de arkasına alarak bir bölgesel güce dönüşmeye çalıştığı iddia edilebilir

Asya, Afrika ve Avrupa kıtaları arasında bir kavşak konumunda olan Doğu Akdeniz’in jeopolitik önemi, 2000’li yıllarda yapılan hidrokarbon kaynak keşifleri ile daha da arttı. Bölgenin yeni enerji jeopolitiği, bölgesel rekabet ve işbirliklerinin de artması sonucunu doğurdu. Enerji arzının ve yeni keşfedilen kaynakların ulusal ekonomiye entegrasyonunun güvenliğini sağlamak, kıyıdaş ülkelerin öncelikli ulusal güvenlik hedeflerinden biri haline geldi. Ayrıca 2011 yılından bu yana süren Suriye İç Savaşı ve neden olduğu güvenlik riskleri, Doğu Akdeniz’i kritik bir sıcak bölge (“Hot Spot”) haline getirdi.

Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) verilerine göre dünya ticaretinin yüzde 15’ten fazla bir kısmı Akdeniz üzerindeki deniz yolları vasıtasıyla yapılıyor. Doğu Akdeniz’in bu kavşak özelliğinden doğan önemi, bölgede keşfedilen enerji kaynakları ile daha da arttı. Amerikan Birleşik Devletleri (ABD) Jeolojik Araştırma Kurumu’nun 2010 verilerine göre Doğu Akdeniz’de yaklaşık 1.7 milyar varil petrol ile 3.45 trilyon metreküp doğalgaz rezervi bulunuyor. Münhasır Ekonomik Bölgeler (MEB) üzerinden bu kaynaklara erişim ve bunların güvenliğinin sağlanması hususu, bölge ülkelerinin donanmalarının kullanıldığı karmaşık bir jeopolitik satranç oyununa dönüşmüş durumda.

Bölgesel rekabet ortamında son dönemde en dikkati çeken ülke Mısır. Mısır’ın, son yıllarda yürüttüğü silahlanma faaliyetleri ve Yunanistan, GKRY ile kurduğu ikili ilişkilerle, iç savaş nedeniyle gücü ve etkisi büyük oranda törpülenen Suriye’nin yerine ve Türkiye’nin karşısına bölgesel bir güç olarak çıkma hedefi güttüğü iddia edilebilir. Bu kapsamda, bölgedeki iddialarını sürdürmek ve stratejisini uygulamak için Mısır’ın özellikle donanma projelerine ağırlık verdiği görülüyor.

Mısır Deniz Kuvvetleri

1970’lerin sonundan itibaren silahlı kuvvetlerinin büyük kısmı ABD yapımı araç-gereç ile donatılan Mısır’ın deniz kuvvetleri, diğer komutanlıklara kıyasla bütçeden görece daha az pay almaktaydı. Bu durum, 1990’ların sonlarından itibaren değişmeye başladı ve deniz projelerinin aldığı pay giderek arttı.

Yaklaşık 16 bin 500 personele sahip olan Mısır Deniz Kuvvetleri, ülkenin coğrafi konumu nedeniyle birbirinden ayrı iki filoyu idame etme durumunda. Karargâhı İskenderiye’deki Ras El Tin’de bulunan Akdeniz Filosu’nun en önemli görevlerinden biri, Gazze Şeridi’ne uygulanan ablukanın denetimi. Kızıl Deniz Filosu’nun üsleri ise El Gardaka, Safaga ve Süveyş’te bulunuyor. Bu filo halen Suudi Arabistan öncülüğünde yürütülmekte olan Yemen harekâtına da aktif biçimde destek veriyor. Ayrıca Eritre’de de bir deniz–hava üssünün kurulması için bu ülke ile görüşmeler yürütüldüğüne dair haberler mevcut. Akdeniz Filosu’nun görev ve sorumluluklarının, özellikle enerji rekabetinden dolayı yakın gelecekte tüm Doğu Akdeniz’i kapsaması ve giderek daha uzun menzilli karakollara çıkılması beklenebilir.

Modernizasyon Faaliyetleri

Mısır, Temmuz 2013’teki askeri darbeden sonra son derece yoğun bir silahlanma ve modernizasyon faaliyeti yürütüyor. Son beş yılda özellikle Fransa ve Rusya ile çok sayıda büyük alım anlaşması imzalandı. Bunların en dikkat çekici olanı şüphesiz, Rusya’dan alınan iki adet Mistral sınıfı doklu çıkarma gemisi (LHD) idi.

Esasen 2011 yılında Rusya tarafından Fransa’ya sipariş verilen Mistral sınıfı bu iki geminin, inşa, donatım ve tecrübelerinin tamamlanmasından sonra 2015 yılı içinde Vladivostok ve Sevastopol adları ile hizmete girmeleri planlanmıştı. Ancak Ukrayna krizi ve Kırım’ın ilhakı sonrasında Rusya’ya uygulanmaya başlanan yaptırımlar nedeniyle sözleşme, 2015 Ağustos ayında feshedildi. Kısa süre sonra Mısır’la başlayan satış görüşmeleri Eylül ayında sonuçlandı ve gemiler 2016 yılında Enver el Sedat ve Cemal Abdülnasır adları ile Mısır Deniz Kuvvetleri’nde hizmete girdiler. Mısır bu gemilerde kullanmak üzere Rusya ile Kamov Ka-52K taarruz helikopteri alım görüşmeleri de yürütmekte.

Ana muharip unsurları, ABD’den 1981 yılında transfer edilen dört adet FFG-7 sınıfı fırkateyn olan Mısır Deniz Kuvvetleri’nde ayrıca iki ABD yapımı FF-1052 Knox, iki adet Çin yapımı Jianghu I ve iki adet İspanyol yapımı Descubierta sınıfı fırkateyn bulunmakta. Suüstü filosunun modernizasyonu için, son dönemde ilişkilerin hızla geliştiği Fransa’ya korvet ve fırkateyn siparişleri verildi.

2014 yılında eski adı DCNS, yeni adı Naval Group olan Fransız askeri gemi inşa şirketi ile imzalanan 1 milyar euroluk sözleşme ile dört adet Gowind 2500 sınıfı korvet siparişi verildi. Yeni nesil MM40 Exocet Block 3 gemisavar füzeleri ile donatılan Gowind 2500’lerin ilkinin Fransa’da, kalan üçünün ise teknoloji transferi ile İskenderiye Tersanesi’nde inşası öngörülmekte. Proje kapsamındaki ilk gemi olan 971 borda numaralı El Fatih, 2015 Eylül ayında kızağa kondu. 2016 Eylül ayında denize indirilen gemi geçtiğimiz Eylül ayında da hizmete girdi.

Gowind korvetleri için 2014 yılında verilen siparişi, ertesi yıl FREMM sınıfı bir adet fırkateyn alımı için imzalanan anlaşma takip etti. Hava Kuvvetleri için 24 adet Rafale savaş uçağı alımını da kapsayan bu paket, sıradan bir savunma alımı değildi, zira alıma konu gemi, Fransız Deniz Kuvvetleri için inşa edilen Normandie adlı fırkateyndi. Fransa’nın ihtiyaçlarına göre tasarlanmış bazı silah, muhabere ve elektronik harp sistemlerinin sökülüp tadil edilmesinden sonra gemi, 2015 Haziran ayında Tahya Mısr adı ile Mısır Deniz Kuvvetleri’nde hizmete girdi.

Mısır, Gowind sınıfına ilave olarak ABD’den de dört adet Ambassador Mk3 sınıfı korvet temin etti. Bu gemilerin ilk ikisi 2013, geri kalan ikisi de 2015 yılında hizmete girdi.

Mısır’ın denizaltı kabiliyeti uzun süre, Çin’den alınıp 1980’li yıllarda modernize edilen, ancak harbe hazırlık seviyeleri son derece düşük dört adet Tip 033G Romeo sınıfı dizel elektrik denizaltı ile sınırlıydı. Bu filonun yenilenmesi için 2011 yılında Almanya’ya iki adet Tip 209/1400 sınıfı modern dizel elektrik denizaltı siparişi verildi. Bunu, 2014 yılında iki adet daha denizaltı için verilen ilave sipariş izledi. İlk denizaltı olan S41, 2015 Aralık ayında denize indirilip Aralık 2016’da hizmete girdi. İkinci denizaltı S42 ise geçtiğimiz Ağustos ayında teslim edildi. Mısır ayrıca bu denizaltılarda kullanmak üzere 2016 yılında ABD’ye 20 adet UGM-86L Sub Harpoon sualtından atılan gemisavar füzesi siparişi verdi.

Türkiye ile Mısır arasındaki savunma sanayi işbirliği ve askeri ilişkiler, 2013 darbesine kadar son derece olumlu bir seyre sahipti. Bu işbirliğinin en güzel örneklerinden biri, altı adet MRTP-20 tipi yüksek süratli hücumbot için 2010 yılında Yonca Onuk’a verilen sipariştir. İlki 2011 Aralık ayında teslim edilen MRTP-20’lerin geri kalan beş adedi, teknoloji transferi ile İskenderiye Tersanesi’nde üretilmişti. Mısır’la diğer askeri gemi platformlarının yanı sıra insansız hava araçları için de görüşmelerin yürütüldüğü biliniyordu.

Sonuç Olarak

Mısır’ın, Suriye İç Savaşı’nın yarattığı kaosu bir fırsata çevirmek istediği, bu kapsamda Doğu Akdeniz’in yeni enerji jeopolitiğinde, Suudi Arabistan’ın yoğun mali desteğini de arkasına alarak bir bölgesel güce dönüşmeye çalıştığı iddia edilebilir. Bu kapsamda oldukça agresif bir silahlanma çalışması yürüten Mısır’ın, bilhassa enerji kaynaklarına erişim ve bunların güvenliklerinin sağlanması konularında Yunanistan ve GKRY ile kurduğu işbirliklerinin Türkiye’yi hedef aldığı görülüyor. Bölgesel konulara giderek daha fazla müdahil olan Mısır, politikalarının icrasında imkân ve kabiliyetlerini hızla geliştirdiği donanmasını daha etkin şekilde kullanacaktır. Bu da, Türk ve Mısır donanmalarının Akdeniz’de artan biçimde karşı karşıya gelmeleri sonucunu doğurabilir.

Öte yandan bu hızlı modernizasyon ve tedarik faaliyetlerinin aynı oranda bir kabiliyet artışını, en azından kısa vadede doğurması Mısır için güç olacaktır. Bu kadar fazla sayıda modern suüstü ve sualtı gemisinin hizmete alınması, bunları kullanacak personelin seçilmesi, eğitimi, tecrübe kazanması ve bu gemilerin bakım–tutumlarının sağlıklı şekilde yapılabilmesi ihtiyaçlarını doğurur. Örneğin, şimdiye kadar benzer tipte herhangi bir gemiyi hizmete almamış Mısır’ın, bir anda elinde iki adet 19 bin tonluk LHD sınıfı gemi olmuştur. Bu gemilerin yalnızca seyirleri değil, operasyonlarının planlanması bile ayrı bir uzmanlık ve tecrübe konusudur. Dolayısıyla Mısır Deniz Kuvvetleri, kabiliyetlerini bir anda hızla artıran bu dönüşümü sindirmekte ve içselleştirmekte zorlanabilir.

Bunu Paylaşın