Hint rüyası gerçek mi oluyor?

Aysın Önen

Bundan birkaç yıl önce Hindistan’ın sanayileşmiş bir ülke konumuna geleceğini, gelişme hızında şimdiki Çin’e yetişeceğini düşünmek en toz pembe rüyada bile mümkün değildi. Oysa bugün Hindistan’ın “yeni Çin” olacağı konuşuluyor

Eski Hindistan’da denizaşırı yerlere gidenlerin dinlerini kaybedeceğine inanılırmış. Kaynağı belli olmayan bu inanışa kendileri de bir anlam verememişler anlaşılan. Çünkü Hindistan eskiden de en büyük denizci ülkelerden biriymiş. Binlerce Hintli denizci dünyayı dolaşmış, kültürünü yaymış. Hindistan’ın Java’da, Borneo’da, Sumatra’da ve hatta Japonya’da sömürgeleri varmış. Hatta ülke, Güney Çin, Malezya Yarımadası, Arabistan, Mısır, İran’la, İranlılar ve Araplar üzerinden de Roma İmparatorluğu’yla gelişmiş ticari ilişkiler içerisindeymiş.

Dünyanın en eski tersanesi Hindistan’da
Nitekim dünyanın en eski tersanesi MÖ 2400 yılında Hindistan’ın Gucerat eyaletinin Lothal şehrindeki Harappa Limanı’nda bulundu. Arkeologlar tarafından yapımı büyük maharet gerektiren kalıtlardan biri olarak değerlendiriliyor. Zamanın Lothallı mühendisleri tersanenin yanı sıra deniz ticareti için gerekli bir de depo inşa etmişler. Tersaneyi, bulanıklıktan sakınmak için nehirden uzağa, ama med zamanında gemilere ulaşımın mümkün olacağı bir yere kurmuşlar.
Hindistan’ın denizlerdeki hâkimiyeti İngilizlerin bu ülkenin topraklarında  hâkimiyet kurmasıyla sona erdi, en olumlu ifadesiyle büyük sekteye uğradı. Deniz ticaretinin merkezlerinden olan ülke, 1850’li yıllarda kendisini kolonileştiren İngiliz Krallığı’nın elinden bağımsızlığını yüzyıl sonra kurtarabildiğinde, hayata hemen hemen sıfır noktasından başlamak zorunda kaldı.

Hindistan denize dönüyor
Güney Asya’da yer alan Hindistan’ın güneyde Hint Okyanusu’na, batıda Umman Denizi’ne ve doğuda Bengal Körfezi’ne kıyısı var. Kıyı şeridinin toplam uzunluğu 7 517 kilometre. Buna rağmen ülkede denizcilik ve gemicilik sektörü toparlanmış değil. Son birkaç yılda Hint kıyılarında sessiz sedasız tersaneler zinciri kuruluyor olsa da ülkenin denizlerde layığını bulabilmesi zaman alacak gibi görünüyor.
1950’deki bağımsızlık ilanından sonraki yarım yüzyıl boyunca Hindistan’ın gemilerde esamesinin okunmamasının en büyük nedeni muhtemelen devlet tekelinde bulunan tersanelerin verimsizliği oldu. Özel sektöre de ruhsat verilmişti verilmesine, ama bunlar hep küçük gemi tersaneleri içindi. Bağımsızlıktan sonra Hindistan’da neredeyse sosyalist bir yönetim kuruldu. Özel sektör, yabancı yatırım ve uluslararası ticaret üzerinde devletin sıkı denetimi söz konusuydu. Ancak 1991’den itibaren yavaş yavaş devlet, denetimini azaltmaya başladı.

Çin’e rakip olur mu?
Cornell Üniversitesi profesörlerinden Kaushik Basu gibi bazı uzmanlar Hindistan’ın son yıllarda gösterdiği büyük gelişmeyi, “Hindistan yeni Çin olacak” yaklaşımıyla değerlendiriyorlar. Profesör Basu, “Hint şirketlerinde görülen olağanüstü gelişme, Hindistan tasarruf ve yatırım oranlarındaki beklenmedik yükseliş ve beş yıldır süren büyümenin hızı Çin’le mukayeseyi artık saçmalık olmaktan çıkarıyor” diyor. Basu’nun her iki ulusun son yıllarda gelir düzeyinde gösterdiği büyüme (Hindistan’da yüzde 9, Çin’de yüzde 11) ve nüfus artış hızını kullanarak yaptığı basit hesap iyimser bir gelecek resmi çiziyor. Kişi başına yıllık 20 000 dolar gelir hedefine ne kadar zamanda ulaşılacağı temeline dayanan hesaba göre, Çin 2016 yılında sanayileşmiş, gelişmiş bir ülke olacak, Hindistan da aynı seviyeye 2028’de ulaşacak. Profesör Basu da bunun şimdiki verilerle geleceği şekillendiren mekanik bir hesap olduğunun altını çiziyor. Arada, yani gerçek zamanda, gerçek dünyada elbette pek çok engel ortaya çıkabilir. Örneğin, siyasi sıkıntılar. Hindistan’ın da Çin’in de geleceği siyasi çalkantılara gebe görünüyor. Birçok sınırda anlaşmazlıklar ve zaman zaman savaşlar yaşayan çok milletli, çok dinli ve çok dilli Hindistan aynı zamanda dünyanın en büyük yoksul nüfusuna sahip ülkesi konumunda. Okuma yazma oranı çok düşük. Bilişim teknolojisi ve hizmetlerinde dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olmayı başardı, fakat büyük çoğunluğu ancak hizmetçilik yapmak, dünyanın en ucuz arabası Tata için çalışmak gibi işlerde çalışabilecek bir nüfusun o gelir ve gelişim düzeyine nasıl erişeceği kafalardaki en büyük soru işaretlerinden biri. Türkiye’nin de halkın fakirliği bakımından Hindistan’ı iyi değerlendirmesi son günlerde hayati önem taşır hale geldi. Olur da halkımız “Üre!” talimatlarına kulak verirse, şimdiden işsizlikle baş edemeyen bir ülke olarak her an Hint halkının makus kaderini paylaşabiliriz!

Hindistan da tıpkı Çin gibi petrol ithalatına bağımlı
Hindistan enerji kaynakları bakımından pek zengin değil. Sanayide gelişim ise enerji demek. Mesela, ucuz çelik ve ucuz işgücü sayesinde gemi yapımında ve onarımında atılım yapma potansiyeline sahip olabilir, ama çeliği üretecek enerjiyi bulamadığı anda tersanelerin kapısına kilit vurmak zorunda kalacaktır. Hindistan da tıpkı Çin gibi petrol ithalatına bağımlı. Ortadoğu’da daha büyük gerginlik iki ülkeyi, ama özellikle daha arkadan gelen Hindistan’ı ciddi ciddi zorlayacaktır. Öte yandan, çevre kirliliği ülkenin başındaki belalardan biri. Zaten, doğanın da en büyük baş belaları gelişmekte olan ülkeler! Küresel ısınmanın da zoruyla doğaya geri dönülmez biçimde zarar veren faaliyetlere kısıtlama geldiğinde, ülkenin eşitsiz büyümesiyle cebini dolduran Hintli azınlığı da kara günler bekliyor olacak.
Dolayısıyla, Hindistan’ın bundan 21 yıl sonra şimdiki gelişmiş ülkelerle aynı seviyeye çıkacağını düşünmek şimdi bize hayal gibi geliyor. Ama belki tıpkı bundan birkaç yıl önce amin demeye tenezzül edilmeyen Hindistan duası devam ediyor olacak, kim bilir!

Bunu Paylaşın