Hakan Elektrik ve Otomasyon, kilitlenemeyen yerli yazılım ile savunma sanayine katkı sağlayacak

MDN İstanbul

Hakan Elektrik ve Otomasyon, Türkiye’de ilk kez milli kaynakların kullanıldığı, önemli teknolojik gelişmeler içeren ve yerli yazılıma sahip Alarm İzleme ve Kontrol Sistemi geliştirdi. Denizcilik sektöründe yazılım ve donatım süreçlerini yerlileştiren Hakan Elektrik ve Otomasyon, piyasada faaliyet gösteren diğer firmalara göre yüzde 50 oranında maliyet avantajı sağlayarak, yerli sistemleri yaygınlaştırmayı hedefliyor.
Hakan Elektrik Genel Müdürü Ahmet Zurnacı, gemiler için alarm izleme sistemlerinin üretimi ile başladıkları yolculuklarına, sahip oldukları Ar-Ge ekibinin gece gündüz mesai harcayıp neredeyse dışarıdan hiç destek almadan 15 jeneratöre kadar otomasyon gerçekleştiren jeneratör kontrol sistemlerini, yük yönetim sistemlerini, seyir fenerleri, BNWAS gibi sistemlerin entegre edildiği kontrol sistemlerini üretecek konuma geldiklerini belirtti. Savunma sanayinde donatım ve yazılımın yerli olmasının önemine dikkat çeken Zurnacı, “Savunma sanayinde yerlileşme büyük öneme sahip. Bunun için öncelikle EPKİS (Entegre Platform Kontrol İzleme Sistemi) hedefimiz oldu. Özellikle döviz kaybını önleme ve teknolojik olarak dışa bağımlılıktan kurtulmada yerlilik ve yerli firmaların desteklenmesi gerekiyor. Biz firma olarak piyasada faaliyet gösteren diğer şirketlere göre, gemi ve yat alanında yazılım ve donatım konusunda önemli oranlarda maliyet avantajı sağlıyoruz. Yazılım ve donatım konusunda, kendi imkânlarımızla dışa bağımlı olmadan yerli üretimler yaptığımız için piyasadaki diğerfirmalara göre sistemleri daha ucuza mâl ediyoruz. Aynı işlevdeki bir sistemi, farklı bir marka size 5’e satıyorsa, bizdeki maliyeti neredeyse yarı yarıya oluyor. Ürünlerimizi yerli imkan ve kabiliyetler ile gerçekleştirerek, milli gemi yan sanayine birçok alanda katkı sağlamayı amaçlıyoruz. Bugüne kadar yetmişin üzerinde proje gerçekleştirdik ve bu projeler ile direkt ve dolaylı olarak 15 milyon euroya yakın dövizin yurt içinde kalmasını sağlarken, aynı zamanda bu ürünlerin milli kaynaklarla üretilmesi sayesinde elde edilen bilgi birikiminin de sektörde paylaşılmasına katkı sağladık,” şeklinde konuştu.

Yazılımlarımız dışarıdan
müdahaleye karşı çok daha
güvenli

Ürün geliştirme konusunda Ar-Ge çalışmalarının önemli olduğunu, 2002 yılından beri çeşitli alanlarda Ar-Ge çalışmaları yaptıklarını ve sektörde faaliyet gösteren diğer firmaların yazılımlarına göre maliyet avantajının yanı sıra sistemlerin çok daha güvenli olduğuna değinen Zurnacı, “Piyasadaki diğer yazılımlara göre sağladığımız önemli avantajlardan birisi, yazılımlarımızın içerisinde dışarıdan müdahale veya kilitleme olanağının olmaması. Yabancı sistemlerin hemen hepsinde bu yapılar var.
Savunma alanında da bu sistemler mevcut. Öncelikle bunları dikkate almak zorundayız. Yerli yazılımla savaş anını güvence altına almaya çalıştık ve bunu sağladık. Ayrıca yazılım sistemleri ve donatımlarda kullandığımız malzemeler standart olduğu için dünyanın her yerinden kolaylıkla tedarik edebiliyor, diğer sistemlerdeyse malzemeyi sadece sistemi aldığınız firmadan tedarik edebiliyorsunuz. Bu şekilde ambargolar veya kısıtlamalar da ortadan kalkmış oluyor,” dedi.

Mekanik ömrünü
tamamlamış sistemleri faal
hale getiriyor

Savunma alanındaki projelerde yer almak adına gerekli hazırlıkları tamamladıklarını kaydeden Zurnacı, “Savunma alanında yazılım çalışmalarını yaptık. Bu kapsamda hücum botu filomuzun modernizasyon çalışmalarını yapmayı hedefliyoruz. Bu alanda maddi ve manevi gerekli hazırlıkları tamamladık ve ilgili kurumlarımıza ilettik,” dedi. Hücum botlarda mekanik ömrünü tamamlamış sistemleri 6 ayda modernize ederek, kullanım ömrünü 20 yıl daha uzatabileceklerini ifade eden Zurnacı, “Biz burada sadece yazılım değil, makine donatımları ve geminin yaşamsal fonksiyonlarını içeren birçok cihazın donatımını da yapıyoruz. Eski teknoloji olan makine bloklarının üzerine sensörler koyarak bu ürünleri yeni teknolojilere uyumlu hale getirebiliyoruz,” şeklinde konuştu.

Sertifikalandırma sürecinde
birçok engelle karşılaştık

Alarm İzleme ve Kontrol Sistemi’nin Türk Loydu tarafından yürütülen Tip Onay Sertifikasyon sürecinde, Türk Loydu’nun önceki yönetimi döneminde engellemelere maruz kaldıklarını belirten Zurnacı, yerli ve milli imkanlarla ülke menfaati için çalışan firmaların önünün açılması gerektiğine dikkat çekti. Zurnacı, “2012 yılında savunma projelerinde yer almak istediğimiz için, sertifikalandırılma konusunda Türk Loydu’ndan talepte bulunduk. İlgili birimle irtibata geçerek derdimizi anlattık, ancak burada karşımıza engeller çıkarıldı. Bize ‘yurtdışından sertifika al böyle yaparsan sana daha kolay sertifika veririz’ denildi. Bunun üzerine dünyanın önde gelen klas kuruluşları arasında yer alan Bureau Veritas’a gittik, 2014 yılının Ağustos ayında Bureau Veritas’tan Tip Onay Sertifikası aldık. Sonrasında bu sertifikayı Türk Loydu’na götürdük, buna rağmen engellemelerle karşılaştık,” şeklinde konuştu. Sertifikalandırma konusunda sorunun çözümü için Ankara’da yetkili mercilerle görüştüğünün altını çizen Zurnacı, “Ancak bu dönemde yönetim değişti. Yeni yönetime Cem Melikoğlu geldi. Cem Bey konuya hassasiyetle yaklaştı, Türk Loydu’ndan heyet geldi ve sistemi titizlikle incelediler, uygunluk konusunda sorun olmadığına kanaat getirdiler. Yapılan testler ve görüşmeler neticesinde, 2018 yılında sertifikayı almayı geç de olsa başardık. Cem Melikoğlu’na ve ekibine teşekkür ediyoruz,” dedi.

Ar-Ge yapan firmalar, satın
alınmaya çalışılıyor

Yerli firmaların Ar-Ge çalışmalarını gerçekleştirip, üretim yapabilmesi için önünde farklı engeller olduğuna değinen Ahmet Zurnacı, ‘’Bizler KOBİ seviyesinde firmalarız. Bu güne kadar sadece montaj yaptığımız için teknoloji üretmeyen montaj sanayi olarak görülmüşüz. Direkt olarak hemen hiçbir destekten yararlanamıyoruz. Denizcilik sektörü olarak sürekli krizde olduğumuz için bankalarda her şeyiniz mükemmel olsa bile, krediniz yok gibi. KOSGEB karasal ağırlıkta çalışan bir yapıya sahip. TÜBİTAK ise bir devlet teşekkülü. Orada bir proje 6 ay ile 2 sene içerisinde çıkıyor. Biz de ise 24 saatte bitmesi bile gündeme gelebiliyor.
Ayrıca Ar-Ge yapan firmalar yabancı rakipler tarafından satın alınarak oyun dışı bırakılmaya çalışılıyor. Şu anda Türkiye de tip onay sertifikalı Alarm İzleme ve Kontrol Sistemi üretebilen maalesef bir tek biz varız. Biz de bu her bir sıkıntı ile teker teker boğuşmak zorundayız. Eğer yerli ürünleri kullanmak sektörümüz için bir hedef olacaksa; bu sıkıntıları aşmamız, üretebilen firmaların envanterini çıkarmamız, bu firmalara yüzlerce maddelerden oluşan formlar curcunası yerine açık Ar-Ge desteği sunup üretime teşvik etmemiz gerekiyor. Mevcut yapıyla sadece işçilik yapar, iş yapabilen beyinlerimizi de yurt dışına kaçırmış oluruz,’’ şeklinde konuştu.

Bunu Paylaşın