Geleceğin harp sahasını, otonom cihazlar şekillendirecek

MDN İstanbul

Hem ticari hem de askeri uygulamalarda kullanımı yaygınlaşan sualtı otonom cihazların önemini ve nasıl geliştirilmesi gerektiğini,
İstanbul Shipyard Planlama Grup Yöneticisi Zafer Ispartalı, MarineDeal News için kaleme aldı

Günümüz teknolojisi hayal kurmayı artık daha heyecanlı hale getirdi. Çünkü hayalini kurduğumuz herhangi bir şeyi son kullanıcı olarak evimizde, iş yerimizde ya da günlük hayatımızın farklı noktalarında çok kısa süre içerisinde yer alırken görebiliyoruz.
İnsansız araçlarla ilgili hayal kurmaya başlayalı daha bir 20 yıl bile olmadı. Ama bugün artık tüm harp alanlarında önemli operasyonel kabiliyetler sağlayan bu araçlar tüm dünya ordularında günlük faaliyetlere başlamış ve hatta önemli askeri operasyonların baş aktörleri konumuna gelmiş durumdalar.

İnsansız Hava Aracı (İHA) konusunda yaşanan gelişmeler ayrı bir yazının konusu. Bu konuda dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer alma yolunda hızla ilerlediğimiz herkesin malumu. İnsansız kara araçlarında da önemli çalışmalar var ve bu araçların da harp
sahasında yerini almasına çok az bir süre kaldı.

Peki ya her zaman bilinmezlerin dünyası olan ve onca çalışmalara rağmen hala tüm gizemini koruyan su altında neler yapıyoruz?
Maalesef bu soruya uzun uzun cevaplar verip geliştirdiğimiz teknolojiler ve sahip olduğumuz yetenekli araçlardan bahsedemiyoruz. İşte tam da bu nedenle bugün odaklanmamız gereken soru, “Hemen yarından başlayarak kısa ve uzun vadede otonom sualtı araçlarının geliştirilmesi için neler yapmalıyız?” olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sualtının keşfedilmesi ve bu kabiliyetin bir silah olarak kullanılması bakımından tabi ki ilk aklımıza gelen ve tarihte ilk karşımıza çıkan araçlar denizaltılardır. Bugün artık denizaltıların özellikle askeri anlamda ifade ettikleri yeteneği tekrar dile getirmenin bir anlamı yok. Daha sonra ise suüstü platformlarından fiber optik kablolarla kumanda edilen sualtı araçlarının dönemi çıkıyor karşımıza. Önemli bir kabiliyet olarak hem ticari hem de askeri uygulamalarda yakalanan başarı, bu araçlara olan talebi zaman içerisinde çok artırmış ve haliyle bu talep de önemli bütçelerle çok daha yetenekli araçların geliştirilmesine ön ayak olmuştur. Ve nihai olarak günümüzde artık herhangi bir platforma bağlı olmadan, tamamen kendi bünyesindeki tahrik ve navigasyon sistemlerini kendi yazılımları ile kumanda ederek görev icra eden otonom araçların devri başlamış durumdadır. Hatta önümüzdeki dönemde hem sürü teknolojilerinin hem de yapay zekanın bu alana müdahalesi ile birlikte bugün hayal bile edemeyeceğimiz yeteneklerde ve geniş uygulama alanlarında otonom sualtı araçlarını görmemiz mümkün olacak.

Günümüzde kara sularının fiziki güvenliği, Münhasır Ekonomik Bölge içerisinde kalan sualtı zenginliklerinin araştırılması, hidrografik-oşinografik araştırmalar yapılması, deniz dibi tabakalarının ve sismik faaliyetlerin incelenmesi, uluslararası petrol-doğalgaz boru hatlarının, internet kablo hatlarının ve enerji hatlarının güvenliği/bakımı gibi bir uygulama alanı otonom cihazlar ile icra edilecek operasyonların kapsamına girmektedir.

Tüm bu faaliyetler halihazırda uygun suüstü platformları belirlenerek birçok farklı sensör ve ekipmanla icra edilmektedir. Ancak hem bir suüstü gemisinin işletme maliyetleri hem de kullanılan cihaz ve ekipmanların teknolojisinin getirdiği maliyetler göz önüne alındığında sadece maliyet olarak bile otonom sualtı cihazları ön plana çıkmaktadır. Bir de deniz ve hava durumunun operasyonlara müsait olmaması, özellikle sualtında çalışacak sensör, cihaz ve ekipmanların atılıp toplanması faaliyetlerinin tamamen operatöre bağlı olması ve tüm operasyonların da yine emniyet açısından sıkıntılı olması gibi işletme kısıtlarını da eklediğimizde, otonom cihazların artık sualtına inmesi gerektiğini daha iyi anlıyoruz.

Otonom sualtı cihazlarının askeri alanda kullanımı ise tamamen ayrı bir stratejik hamle olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle barış zamanı stratejik limanların yaklaşma suları ile belirlenmiş olan milli kanalların sörveylerinin yapılarak, sualtı resminin oluşturulması konusunda sağlayacağı operasyonel kabiliyet ve maliyet tasarrufu bile, çok sayıda Ar-Ge bütçesini karşılayacak boyutlarda olacaktır. Ayrıca dünyadaki gelişmiş ülkelerin mayın harbi gibi özellikli ve insan hayatı riskinin çok yüksek olduğu harekatlarda insansız araçlara yöneldiği bilinmektedir. Mayın harbinin arama, tespit/teşhis etme ve imha gibi tüm safhalarının otonom sualtı cihazları ile rahatlıkla yapılabileceği değerlendirildiğinde bu alanda da geliştirmelere hız verilmesi gerektiği daha da net olarak görülmektedir.

Tabii otonom cihazların bir sonraki neslini de dikkate almamız gerekiyor. Yani sürü halinde hareket eden ve yapay zeka ile entegre olmuş cihazların önem kazandığı bir döneme giriyoruz. Artık sadece üzerine konuşlu olan bir yazılım ile belli paternler üzerinden sualtı seyri icra eden ve seyir esnasında göreve yönelik sensörleri ile topladığı verileri depolayarak satha geldiğinde bu verileri ana karaya aktarabilen sistemlerin dönemi de geçmek üzere. Yeni nesil otonom sualtı cihazlarından beklenen, sürü halinde bir görev icra ederken herhangi bir cihaz tarafından tespit edilen bir temasın yapay zeka tarafından kıymetlendirilerek bir sonraki adıma karar verilmesi. Hatta bu karar kapsamında ana kara ya da ana gemi ile irtibata geçilmesi ve data aktarılması gerekiyorsa sürüdeki cihazlardan birine bu görevin yapay zeka tarafından atanarak ana gemiye geri dönmesinin sağlanması.

İcra edilecek operasyonlar için oluşturulacak taktiklerin yazılım ortamına taşınması ve yapay zeka ile bu taktiklerin uygulanabilmesine yönelik çalışmaların milli kabiliyetler içerisinde yer alması çok büyük önem arz etmektedir. Geliştirilecek araçların görev çeşidine göre kullanılacak her farklı sensör grubuna yönelik olarak farklı algoritmaların bulunması kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla bu araçların geliştirilmesi konusunda diğer mühendislik alanları ile birlikte özellikle yapay zeka konusunda uzmanlaşmış bir yazılım mühendisliği desteği de olması gerekecektir.

Dünyada uzaktan kumandalı sualtı araçları (ROV-Remote Operated Vehicle) ile otonom sualtı araçları (AUV-Autonomous Underwater Vehicle) konusunda son 10 yılda meydana gelen gelişmeleri takip edenlerin tamamı sanırım yukarıdaki soruyu soruyorlardır; insansız sualtı araçları konusunda ne noktadayız?

Denizaltı inşasında böylesine köklü bir geçmişe sahip ve denizaltı teknolojileri konusunda sahip olduğu alt yapı ile dünyanın sayılı ülkelerinden biri olan Türkiye’nin otonom sualtı araçları konusunda bulunduğu nokta kesinlikle gözden geçirilmeli ve ivedi olarak bir yol haritası çıkarılmalıdır.

Tabi her şeye rağmen çok da karamsar bir tablo çizmememiz gerekiyor. Çünkü geçmiş tecrübemiz, savunma sanayi firmalarımızın son yıllarda yaptığı atılımlar ve ortaya çıkardığı ürünler ile bu konuda yetişmiş insan gücümüz ve üniversiteli genç nüfusumuz hala hazır bir şekilde elimizde değerli kaynaklar olarak bulunmaya devam ediyor. Önemli çalışmalar neticesinde ortaya çıkmış ve Deniz Kuvvetleri’nin envanterine girmesine az bir süre kalmış olan cihazlar da söz konusu. Dolayısıyla bu çabaları artırarak ilerlememiz ve kısa süre içerisinde sualtı otonom cihazlar konusunda da dünyada söz sahibi olmamız gerekiyor.

Bunu Paylaşın