Egemenliği anlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş ada, adacık ve kayalıkların; Türkiye için yaşamsal önemi

MDN İstanbul

Hakan Mehmet Köktürk
Dz. Kur. Kd. Alb. (E) Hakan Mehmet Köktürk: Karadeniz’den dünya denizlerine sağlıklı ve sürekli bağlantı imkânı varsa, bu Ege Denizi’nde açık deniz alanlarının korunması ile mümkündürTürkiye’yi çevreleyen denizlerin barındırdığı ekonomik zenginlikler nedeniyle önemi giderek artan deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin yaşanan ihtilâflar, Türkiye ile çevre denizlerine kıyıdaş olan ülkeler arasındaki ilişkileri etkileyen en önemli hususlardan biri haline gelmiştir. Karadeniz, Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’in kendilerine özgü dinamikleri bulunmakla birlikte, birbirleriyle etkileşimleri de olmaktadır. Çevre denizlerimizdeki bu gelişmelerin birbirinden bağımsız olarak değerlendirilmesi beklenemez.

Ege Denizi’nde uzun süredir yaşanan deniz yetki alanları sorunları, 2000’li yıllarda Doğu Akdeniz’e taşınmıştır. Türkiye Karadeniz’de deniz yetki alanları sınırlandırması sorunu yaşamamakla birlikte Ege Denizi’nde belirlenecek deniz yetki alanlarının Karadeniz’den dünya denizlerine geçişi de etkileyeceği açıktır.

Eğer bugün Karadeniz’den dünya denizlerine sağlıklı ve sürekli bağlantı imkânı varsa, bu Ege Denizi’nde açık deniz alanlarının korunması ile mümkündür. Yunanistan’ın karasularını 6 milin üzerinde genişletmesi halinde Karadeniz ve Orta Ege’den Akdeniz’e serbest geçişe imkân sağlayan tek su yolu da kaybedilmiş olacaktır.
Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının belirlenmesi mücadelesinin devam ettiği bir dönemde Yunanistan’ın karasularını 6 milin üzerine genişleteceği açıklamaları ile “Eşek” Adası üzerinde yaptığı fiili uygulamaların birbirlerinden bağımsız olması beklenemez.

Çevre denizlerinde meydana gelen gelişmeleri bir bütün olarak gören Türkiye ilk defa tüm çevre denizlerini kapsayan bir tatbikatı 27 Şubat-3 Mart 2019 tarihleri arasında yapacağını açıklamıştır. “Mavi Vatan” ismiyle yapılacak tatbikat ile Türkiye Cumhuriyeti’nin denizlerdeki hükümranlık hakları ile deniz alaka ve menfaatlerinin korunması maksadıyla barış dönemi caydırıcı faaliyetler icra edilecektir.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki Ege Denizi kaynaklı sorunlar bilindiği gibi aşağıdaki ana başlıklardan oluşmaktadır.
1. Egemenliği anlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş ada, adacık ve kayalıklar sorunu,
2. Karasuları genişliği sorunu,
3. Kıta sahanlığı sınırlandırması sorunu,
4. Yunanistan’ın karasuları dışına taşan 10 mil hava sahası iddiaları ve İstanbul-Atina FIR hattını Türk-Yunan sınırı olarak göstermek istemesi,
5. Doğu Ege Adaları’nın silahsızlandırılmış statüsünün Yunanistan tarafından ihlal edilmesi sorunu.
Türkiye Ege Denizi’ndeki sorunların bir bütün olarak çözülmesini isterken, Yunanistan, Ege Denizi’nde diğer sorunların varlığını reddederek kıta sahanlığı sınırlandırmasının tek sorun olduğunun kabul edilmesini istemektedir.
Yunanistan, kıta sahanlığı sorununun çözümünde ise “adaların da kıta ülkeleri gibi kıta sahanlığına sahip olduklarını, kendine ait adaların ve kıta ülkesinin siyasal ve ülkesel bir bütün oluşturduğunu ve buna bağlı olarak da kıta sahanlığı sınırlandırmasının Anadolu ile en doğudaki Yunan adaları arasında eşit uzaklık çizgisine göre yapılması gerektiğini” iddia etmektedir.

Figen Akat isimli Türk ticaret gemisinin 25 Aralık 1995 tarihinde Doğu Kardak kayalığına oturmasıyla, Ege Denizi’nde egemenliği anlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş ada, adacık ve kayalıklar olduğu gerçeği gündeme gelmiştir.
Konu hakkındaki tartışmaların ve görüşlerin gündeme gelmesiyle Yunanistan, Türkiye’nin haklı olabileceğini, herhangi bir uluslararası yargı önüne gidilirse, egemenliği anlaşmalarla devredilmemiş ada, adacık ve kayalıkları Türkiye’nin alabileceğini görmüştür.

Bunun senelerdir ileri sürdüğü “Ege Denizi’ndeki Doğu Ege Adaları ile Yunanistan ana kıtası bir bütündür” tezini çürüteceğini fark eden Yunanistan, Uluslararası Adalet Divanı’na gidilmesinden ziyade Avrupa Birliği ile Türkiye arasında yapılacak görüşmelerde sorunların kendi lehine çözülmesine yönelmiştir. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne aday devlet olarak kabul edildiği Aralık 1999 Helsinki Zirvesi kararları sonrası iki ülkenin Ege Denizi kaynaklı sorunlarını görüşmeye başladığı bilinmektedir.

Türkiye’nin “Mavi Vatanı”nı korumaktaki kararlılığı ve caydırıcı gücünün yanı sıra proaktif yaklaşımı ile gündeme getirdiği “Egemenliği Anlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalıklar” olduğu gerçeği sadece çevresindeki karasuları ile üstündeki hava sahasını etkilemeyip, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların çözümünde kilit taşı rolüne sahiptir.

Bunu Paylaşın