Duygusallık armatörlere para kaybettiriyor

MDN İstanbul

Denizcilik alanında faaliyet gösteren birçok armatör, genç yaşlarda sektöre dâhil olarak önemli kazanımların elde edilmesinde rol oynuyor. Bu kazanımların en başında ise tecrübe geliyor. Ancak elde edilen bu kazanımların armatörlerde yarattığı kronik bazı etkiler de mevcut. Bu etkilerin en başında ticari işlerde armatörlerin duygusal davranarak ticari kazancı geri plana atmaları geliyor.
Yaşar Üniversitesi Dr. Öğr. Gör. Kadriye Oya Turhaner, armatörlerin genç yaşlarda kendi firmalarında işe başladıklarının altı çizerek, “Birçok armatör işe genç yaşlarda başlayarak yıllar geçtikçe firmaları ile kendilerini özdeşleştirir bir noktaya geliyor. Özellikle firmalar için stratejik karar olarak nitelenen birleşme ve satın almaların denizcilik alanında az olmasının temel nedenlerinden birisi de duygusal bağlar. Armatör bu durumu, kendi çocuğunu başkasıyla paylaşmak gibi bir zorluğun içerisinde görüyor. Yetkiyi paylaşmak bu alanda kolay değil, bundan dolayı denizcilik alanında birleşme ve satın almaların zor olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevede armatörlerin ve firmaların kurumsal yapıda olması önemli,” dedi. Armatörlerde kurumsallaşma düzeyini iyileştirmek için neler yapılabilir noktasında çeşitli öneriler getirmeye çalıştıklarını kaydeden Turhaner, “Birincisi ailenin kurumsallaşması, ikincisi aile anayasasının oluşturulması, vekalet teorisi problemini aktarıp profesyonellere özerklik sağlanması ve nesillere yönetimin devredilmesi için durumsallık teorisinin armatörlere ve aile üyelerine aktarılması gerekiyor,” bilgisini verdi.Birinci nesil sektörde ön
plana çıkıyor

Armatörün kurumsallaşma düzeyine yönelik yaptıkları çalışmanın sonuçlarına ilişkin açıklamalarda bulunan Turhaner, denizcilik alanında işe başlayan ve işi yöneten kesimin birinci neslin olduğunu vurgulayarak, “İkinci nesil yönetime geçtiğinde burada kardeş ortaklığı ortaya çıkabiliyor. Birinci nesil ve ikinci neslin ortak olduğu dönemde kardeşlerin kendi ailelerini kurup genişleyen ailenin diğer üyelerinin de yönetimde yer alması dikkat çekiyor. Üçüncü nesil ise kardeşlerin aşırı yaşlanması ve ölümü nedeniyle yönetimin, onların çocuklarına kalması ile ortaya çıkarıyor” diye konuştu. Kurumsallaşma konusunda şirketlere kendi öz değerleri sorulduğunda kendisini tam kurumsallaşmış olarak gören şirketlerin yüzde 39 olduğunu belirten Turhaner, yüzde 47’sinin ise kendisini kısmen kurumsallaşmış olarak kabul ettiğini kaydetti.

Araştırmada
profesyonellere güven
olmadığı sonucuna varıldı

Yaptıkları araştırmada armatörlerin profesyonellere güvenmediğini ve buradaki en önemli engellerden birisinin vekalet teorisi olduğunu öne süren Turhaner, “Zarar görme ihtimaline karşı patron, karar mercii olarak kendisini görmekte, bunun yanı sıra işletmede işi bilen bir profesyonel olsaydı sorusuna ise, ‘İşletmede çalışmak yerine kendi işletmesini kurup işleri yönetirdi’ cevabını aldık. Bu durum vekalet teorisi ile açıklanan bir problem. Vekalet teorisinde armatörler genel olarak denizcilikte kurumsallaşma olmaz diyor. Ayrıca işin başında durulması gerektiğini ve profesyonellere güvenilemeyeceğini ifade ediyor” şeklinde konuştu.

16,5 milyon dolardan
875 bin dolara

Diğer taraftan navlunların yüksek olduğu bir dönemde 17 bin tonluk geminin piyasa değerinin 16,5 milyon dolar olduğuna işaret eden Kaptan Orhan Semih Dinçel, “2007 yılında navlunların yüksek olduğu bir dönemde armatör, 17 bin tonluk bir gemiyi 16,5 milyon dolara satabiliyorken gemi sahibi, ‘Gemiye dedemin adını verdik satamayız’ şeklinde bir cevap verdi. Sonra bahsi geçen gemi, 875 bin dolara hurdaya gitti” bilgisini verdi.

Bunu Paylaşın