Dolar yükselmiyor, TL düşüyor!

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com
Bu yazıyı kaleme aldığım sıralarda, yeniden seçim olacağı haberiyle dolar 6’yı aştı. Hâlbuki çok uzak değil, Şubat’ta “seçim sonrası dolar 5’in altına iner!”, “6’dan dolarlar aldık, ne yapacağız şimdi dolar 5’lere düştü… Siz daha çok beklersiniz” deniliyordu. Seçimden 10 küsur gün öncesinde “Doların yükselmesini çok beklersiniz. Hele ki seçimden sonra daha çok beklersiniz” deniyordu. Ama şimdi “Ne zaman 7’yi aşar?” dedikoduları başladı. Böyle giderse, vatandaş doların düşebilen bir enstrüman olduğunu unutmaya başlayacak.

Dolar yükselmiyor,
TL düşüyor!

Şunu da unutmayalım, aslında dolar yükselmiyor, TL düşüyor! Bunu nereden anlıyoruz? Dolar endeksi sene başında 96,2’ydi, şu sıralar 97,5 seviyesinde. Öte yandan, TÜFE bazlı Reel Efektif Kur (REK) sene başında 75,8’di, 72,8’e düştü. 2013’ün başında bu değer 113’tü. Hep yazıyorum, TL’nin arkasını kollayan yok. TL’ye destek verenlerse, uzun süredir zarar ediyor.

Ekonomi inançlara göre
hareket etmez

“Mevduatlarda yüzde 18-19’lara düşüyoruz. Devam edecek mi? Evet.” Dendi. Seçim öncesinde yüzde 20 olan faizlere, seçimin yenileneceği haberi meteor gibi çarptı ve yüzde 25’in üzerine zıpladı! Ekonomi inançlara göre hareket etmiyor, öyle olsaydı 21 Mayıs 2011’de kıyameti yaşamış olurduk. Bunu yaşamadan önce de ağır bir panik olurdu!!
Faizin geleceği de pek parlak görünmüyor. “Forward implied rate” denilen, vadeli dolar fiyat oranı yüzde 27’ye çıktı, yani (yurtdışı piyasa tarafından) faizlerin bu seviyeye yükselmesi bekleniyor. Hatta bir yıllık işlemlerde yüzde 30 görülüyor. Seçim öncesindeyse, yerli ve yabancı yatırımcılar, Merkez Bankası’nın Haziran’da 600-650 baz puan faiz indirimi yapmasını bekliyordu. Şu sıralar 300 baz puan artışa evrildi.

“Türkiye hiç bu kadar ucuz
olmayacak” dendiğinde
borsa 96,000 seviyesindeydi

Geçen yaz “Türkiye hiç bu kadar ucuz olmayacak” dendiğinde borsa 96,000 seviyesindeydi. Sadece enflasyon oranında yükselseydi şu aralar, 113,000 olması gerekirken 90,000’lerde dolanmazdı. Kaldı ki, değeri düşen varlık alınacak diye bir kaide yoktur. Yatırımcı değeri artacak varlığı satın alır!
Yabancı yatırımcının iç borç stoku içindeki payı tek hanelere iniyor!
Seçim sonrası 400’ün altına inen CDS (risk primi) şu sıralar 460’ın üstünde. Yani borç maliyetleri de yükseldi. Faizler ve CDS yukarı giderken başını aşağı çeviren diğer bir grafik ise yabancıların tahvil portföyü… Yabancı yatırımcıların iç borç stoku içindeki payı (yani yabancı payı) 2013’de yüzde 23 seviyesini aşmışken, şu sıralar (Mart 2019) yüzde 11,5’e kadar indi. Yılbaşından beridir (ilk 17 hafta), yabancıların tahvilden çektiği miktar 2 milyar doları aştı.

Bir de meseleye tersten
bakalım, seçim
yenilenmeseydi ne olacaktı?

Bunu bilmek mümkün değil, ama seçim öncesi tahminlerine göre; dolar 5,9’dan sert şekilde düşerdi. Faizler yukarı fırlamazdı. Haziran’da Merkez Bankası’nın faiz indireceği öngörüsü devam ederdi. Borsa bu derece değer kaybetmezdi. CDS’te bu kadar artmazdı.
Yukarıda resmettiğimiz tablo, eskisine hatta daha da iyi seviyelere gidebilir ama bunun tam tersi de olabilir. Yani içinde bulunduğumuz kriz daha da derinleşebilir. Bankalarla yapılan kredi uzlaşmalarını unutmayalım, daha birkaç ay evvel tamamlandı. Yeni bir dolar şoku ile aynı adımların tekrarı, ekonomiyi, özellikle bankacılığı hırpalar.

Seçim kararı neleri
değiştirdi?

Dış politikada yaşananlar sadece S400 meselesi iken, bir anda İran muafiyeti kaldırıldı. Şimdi ABD tarafından S400 kaynaklı yaptırımlardan bahsediliyor. Üstüne bir de GKRY’nin sondaj korsanlığı… Bu arada Suriye’de tansiyon yükseliyor. Yani son dönemde dış sorunlarımız da dolar gibi tırmanıyor. Bunlara ek olarak, seçim öncesine, Merkez Bankası’nın PPK metninden “gerekirse ek sıkılaştırma yapılabilir” ifadesini çıkartması, kamu bankalarının 1 milyar dolar satış yaptığı dedikodusu da diğer hatalar oldu. Malum, dolar değerinin piyasa satışı yaparak düzenlenemeyeceği 1992’de İngiltere’de yaşanan Quantum fonu örneğinden hatırlanıyor. Haliyle, birbiri ardına yaşanan gelişmeler yatırımcıları endişelendirir.

Yapısal reform; “evvelki
kararlar yanlışmış,
düzeltiyoruz” demektir

4,5 yıl seçimsiz bir süre var, yapısal reformlar hayata geçebilir. Bu kadar sıkıntı içinde Ankara’nın seçime odaklanması yatırımcıları korkutuyor. “Ulusların Zenginliği”nde, Adam Smith, hareket eden gök cisimlerinin doğanın belirli kurallarına tabi olduğu gibi, ekonominin de kuralları olması gerektiğini ileri sürmüştü. Eğer kurallar hatalıysa, yeni bir paket ile güncellenmesi gerekir. Yapısal reform da; “evvelki kararlar yanlışmış, düzeltiyoruz” demektir. Bu sebepten ötürü önemlidir.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com