Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’na girdiği ilk günden itibaren özellikle Karadeniz’de birçok harekata katılan ve 1918 yılında Çanakkale’de mayınlara çarparak batan “Midilli Kruvazörü”, sulara gömülmesinden 100 yıl sonra belgesel olarak gün yüzüne çıktı. Bahçeşehir Üniversitesi’nde düzenlenen gala ile seyirciyle buluşan Midilli, Türk ve Alman deniz araştırmacılarını, en deneyimli dalgıçları ve gelişmiş sualtı teknolojilerini bir araya getirerek, izleyenleri Birinci Dünya Savaşı’na götürüyor. Gizli kalmış Midilli hikayesini keşfeden ve batığı 1993 Kasım ayında bulduğunu anlatan Selçuk Kolay, “Midilli gemisi yakın tarihimizin çok önemli batıklarından birisi. Ocak 1918 gibi çok yakın bir tarihte batmış olmasına rağmen ve nerede batmış olacağı belliyken hala bulunmamış olması benim çok tuhafıma gidiyordu. Ben de bir sonraki araştırmamı bu alanda yaptım” dedi. Batığı, Savaş Karakaş ve Alman dalış ekibi ile birlikte altı günlük bir saha çalışması neticesinde bulduklarını belirten Kolay, “Bu batığın birkaç ayı bulan bir masa başı çalışması oldu. Her batık ilk etapta masa başında, sonra da sahada bulunur,” diye konuştu.
Midilli batığının kendini iyi korumuş olduğunu ifade eden Kolay, “Yasak saha olmasına rağmen orada bir takım balıkçılık aktiviteleri oluyor. Bu açıdan Midilli batığının daha sıkı korunması hatta üzerindeki eko sistemin bile fazla zarar görmemesini arzu ediyoruz” dedi. Birinci Dünya Savaşında önemli görevler üstlenen Midilli’nin, denizin 75 metre dibinde bu zamana kadar keşfedilmeyi beklediğini anlatan Belgesel Yapımcısı Savaş Karakaş, “Onun yolculuğu aslında Osmanlı İmparatorluğunun savaşa giriş ve yok olma yolundaki yolculuğuydu. Beş Türk ve beş Alman toplamda 10 kişilik bir dalış ekibiyle geçmişimize ortak bir bakış getirip, kafamızdaki sorulara yanıt aramak için yola çıktık. Sonuç olarak ortaya güzel bir eser çıktı” şeklinde konuştu.
Midilli batığının kendini iyi korumuş olduğunu ifade eden Kolay, “Yasak saha olmasına rağmen orada bir takım balıkçılık aktiviteleri oluyor. Bu açıdan Midilli batığının daha sıkı korunması hatta üzerindeki eko sistemin bile fazla zarar görmemesini arzu ediyoruz” dedi. Birinci Dünya Savaşında önemli görevler üstlenen Midilli’nin, denizin 75 metre dibinde bu zamana kadar keşfedilmeyi beklediğini anlatan Belgesel Yapımcısı Savaş Karakaş, “Onun yolculuğu aslında Osmanlı İmparatorluğunun savaşa giriş ve yok olma yolundaki yolculuğuydu. Beş Türk ve beş Alman toplamda 10 kişilik bir dalış ekibiyle geçmişimize ortak bir bakış getirip, kafamızdaki sorulara yanıt aramak için yola çıktık. Sonuç olarak ortaya güzel bir eser çıktı” şeklinde konuştu.
Midilliye plaket bırakıldı
Yaptıkları çalışmaya Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, Türk Deniz Kuvvetleri ve özel sektörden birçok kurum ve kuruluşun destek verdiğini belirten Karakaş, “Gelişmiş sonar ve görüntüleme sistemleriyle Midilli batığını inceleyen TCG Alemdar, ROV-Remote Operated Vehicle (Uzaktan Kumandalı Aygıt) ile Midilli’nin 150 mm. kıç topunun üzerine bir de anı plaketi bıraktık. TCG Alemdar’ın güvertesinde, 100 yıl önce yitirilen denizciler anısına yapılan tören, denize zeytin dallarından yapılmış bir çelenk bırakılması ile son buldu” dedi.
