Gemi İnşa Sektörü Endüstri 4.0’a hazır

MDN İstanbul

GİSBİR Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kıran, gemi inşa sanayinde yaşanan teknolojik gelişmeleri MarineDeal News okurları için değerlendirdi

– Türk gemi inşa sanayinin üretim ve tecrübeleri ile doğru orantılı öne çıkan somut yeteneklerimiz, yerli ve yabancı üreticilere sunduğumuz “büyük kolaylıklar” nelerdir, tüm bileşenleriyle paylaşabilir misiniz?
2008 yılında girilen ekonomik kriz neticesinde gemi inşa sektöründe azalan talep daralmasından asgari etkilenmemizdeki en önemli nedenlerden biri büyük ölçekli seri üretim yapmamış olmamızdır. Bu krizle dünya ölçeğinde azalan gemi inşa talebi, Türk gemi inşa sanayinin niş diye tabir ettiğimiz özel nitelikli gemilere yönelmesine yol açmıştır. Bu gemiler, özel maksatlara yönelik teknolojileri üzerinde barındıran ve ağırlıklı olarak know how gerektiren gemilerdir. Örnek vermek gerekirse; açık deniz destek gemileri, enerji gemileri, balık taşıma gemileri, dizel elektrik tahrikli feribotlardan bahsedebiliriz.

Halen tersanelerimizde üretilmekte olan bu tip niş gemilerin inşasında nitelikli mühendislik gücümüz ve kabul edilebilir maliyet ve kalitedeki işgücümüz ile zamanında gemi teslimlerimiz ön plana çıkmaktadır. Günümüz itibariyle gemi inşa sanayinde direkt olarak 30 bin kişi istihdam edilmesine karşın yan sanayi ile birlikte istihdam edilenler de göz önüne alındığında 150 bin rakamına ulaşmaktadır. Bugün itibariyle gemi inşada azalan talep, devletimizin destekleriyle özel sektöre ihaleler yoluyla tevdi edilen savunma sanayi projeleri ve tersanelerimizin bakım onarıma yönelmesiyle dengelenmeye çalışılmaktadır.

– SSM Projeleri kapsamında belli özel sektör tersaneleri için yeni ve kârlı fırsatlar yaratıldı. Bu tecrübeyi uzun soluklu yaşatabilmek için önerileriniz nelerdir?
Savunma sanayi projelerinin özel sektör tersaneleri tarafından gerçekleştirilmesi, mevcut kriz döneminde tersanelerimizde bulunan atıl kapasitenin değerlendirilmesinin yanı sıra bizim için çok önemli olan tecrübeli işgücümüzün de korunmasına katkıda bulunmuştur. Tersaneciliği bilen işçisinden mühendisine kadar işgücünün sürekliliğinin sağlanması gelecek kuşaklar için çok büyük önem arz etmektedir. Bu işgücünün bir kere kaybedilmesi halinde tekrar ihtiyaç duyulduğunda yerine konması mümkün değildir. Başka alanlara yönelen bu işgücü ileride tekrar bu meşakkatli alana dönmek istememektedir. Askeri gemi projelerinde tersanelerimiz yeni ve zorlu standartlarla karşılaşmışlardır. Ancak, yapılan ve başarıyla Deniz Kuvvetlerimize teslim edilen projelerden görülmektedir ki tersanelerimiz bu süreci başarıyla geçmiş ve askeri alandaki kabiliyetlerini artırmıştır. Bugün dünyada kendi askeri gemilerini milli olarak dizayn eden ve yerli olarak üretebilen on beş ülkeden birisi olmanın gururunu yaşamaktayız. Askeri alanda iş yapan özel sektör tersanelerinin bu alanda başarılarını devam ettirebilmesi gerçekleştirmiş oldukları projelerin dost ve müttefik ülkelere ihraç edilmesi ile mümkün olabilecektir. Savunma sanayi ürünleri, katma değeri çok yüksek ürünlerdir. 3.000 tonluk niş ticari bir gemiyi 10-20 milyon ABD Doları fiyata satabilirken, bu rakam askeri gemi olduğu takdirde 50-300 milyon ABD Doları arasında bir miktara satılabilmektedir. 2023 ihracat hedeflerimize ulaşmada, askeri ürünlerin ihracatında başarılı olduğumuz takdirde büyük katkı sağlanacağı inancındayız. Bu konuda devlet büyüklerimizin, dış temsilciliklerimizin, ticari ve askeri ataşelerimizin savunma sanayinin ihracına yönelik katkıları önem arz etmektedir. Bu saydıklarımın rehberliğinde tersanelerimizin pazarlama faaliyetlerine çok büyük ağırlık vermesi gerekmektedir. Dünyada bu konuda ihracatta başarılı olmuş ülkelere baktığımızda, katma değeri oldukça yüksek olan ve pahalı olan bu ürünlerin ihracatında ikili ilişkilerin yanı sıra, devletlerin sağladığı uzun vadeli finansman kolaylıklarının da pazarlamada ön plana çıktığını görmekteyiz. Bu konunun milli bir konu olarak değerlendirilmesinde fayda mütalaa etmekteyim.

– Gemi inşa sanayinde pazar payında liderliği elinde bulunduran Uzak Doğu ülkelerinin bizim için örnek alınacak alanları nelerdir? Bu ülkeler ile hangi alanlarda iş birliği yapılabilir?
Çin ve Güneydoğu Asya ülkelerinin mass production (tek tipten çok adet) gemi inşa konusunda lider konumunda olduğu bir gerçektir. Bunun nedenlerini sayacak olursak; işçilik ücretlerinin düşük olması, buna bağlı olarak büyük tonajlı gemileri inşa etmeleri, seri üretime yönelmeleri ve gemi inşada yüksek oranda devlet desteği (sübvansiyon) sağlanmasını sayabiliriz. Türk gemi inşa sanayi olarak işçilik maliyetlerimiz Çin ve Güneydoğu Asya ülkelerinden daha yüksek olmakla birlikte Avrupa’ya göre göreceli olarak düşüktür, kalite olarak Avrupa üretim kalitesinde ve Avrupa standartlarında ürünleri kullanarak üretim yapmaktayız. Bu ülkelerle rekabet edebilmek için daha önce bahsettiğim gibi niş diye tabir ettiğimiz özel yetenekli ve katma değeri yüksek gemilerin inşasına ağırlık veriyoruz. Büyük ölçekli gemi inşa programı yürüten Çin ve Güneydoğu Asya ülkeleri krizden en fazla etkilenen ülkelerdir. Buralarda birçok tersane kapanmak zorunda kalmıştır. Bizim tersanelerimiz ise nispeten daha küçük olup kriz süresince esnek stratejileri izleyerek hayatlarını idame ettirebilmiş, bu kapsamda yerli savunma sanayi projeleri bir can simidi olduğu gibi tersanelerimizin bakım onarım faaliyetlerine de katkı sağlamıştır. Bunların dışında 2016 yılı sonunda ASEF’e ( Asya Gemi İnşa Federasyonu’na) üye olarak onların faaliyetlerini ve gemi inşa sektörünü yakından izleme olanağına da kavuştuk. Hedefimiz; lokasyon, kaliteli işçilik ve bilgi birikimimizi kullanarak gemi inşada lider olan firmalar da dahil olmak üzere dünyada gemi inşada söz sahibi olan yatırımcıların dikkatini ülkemize çekerek Türkiye’de yatırım yapmalarını sağlamaktır.

– 50 bin dwt altı gemi üretiminde rekabetimizi olumsuz etkileyen unsurları ve izlememiz gereken yol haritası hakkında bilgi verebilir misiniz?
Gemi inşa sektöründe krizin uzun sürmesi ve halen devam etmekte olması nedeniyle,  daha önceleri büyük tonajlı gemilere ağırlık veren lider ülkeler 2008 yılında dünya ölçeğinde birinci olduğumuz kimyasal tankerler gibi küçük tonajlı gemi inşasına da girmekte ve bizimle rekabet etmektedir. Çin ve Güneydoğu Asya devletlerinin kendi tersaneleri için sağlamış olduğu sübvansiyon ve uzun süreli finansman olanaklarıyla rekabet edebilmemiz ancak ve ancak tersanelerimize dünyayla eşit rekabet edebilme olanakları sağlamakla olabilecektir. Bunun çözümü olarak da ilk aşamada tersanelerimizin gemi inşada uzun vadeli finansmanının güçlendirilmesi çalışmalarını yapmaktayız. Milli emlak kira sözleşmelerinin süresinin 49 yıla çıkması bankalar nezdinde finansmanın güçlendirilmesi açısından olumlu katkı sağlamıştır. Ayrıca Türk Eximbank’ın tersanelerimiz için ihracata yönelik uzun vadeli finansman sağlama çalışmaları da devam etmektedir.

– Dünyada kriz dönemlerinde tersaneler birleşme yoluna giderken Türkiye’de bu yolun seçilmemesinini sebepleri nelerdir?
Türk gemi inşa sanayinde tersanelerin birleşmesi, diğer deyimle konsolidasyona gitmesi bu kriz ortamında sermaye birikimi açısından olumlu bir hal tarzı olarak değerlendirilebilir. Ancak, bunun belirli bir yönlendirmeyle ve birleşecek olan tersanelerin menfaatine olacak şekilde gönüllülük esasıyla yapılması önem arz etmektedir. Ben şahsen bunun savunma sanayi projesi olan ve büyük miktarda finansman gerektiren MİLGEM Projesi için bazı özel sektör tersanelerimizin bir araya gelip teklif vermesini bu konuda bir başlangıç olarak değerlendirmekteyim. Gemi inşa sektöründe ticari siparişlerin artmasıyla bu yönde bir eğilimin başlayabileceğini düşünüyorum. Zira bildiğiniz gibi büyük ölçekli siparişlerin karşılanması büyük finansman ve sermaye desteğini gerektirmektedir. Şu anda ticari siparişlerin düşük olması ve alt yüklenicilerle çalışılması nedenleriyle tersanecilerimizi daha kolay bir yol olarak küçülme ve mevcut varlığını idame ettirme yoluna yöneltmektedir. Gemi inşa sektörünün dünya ölçeğinde yükselişe geçmesiyle birlikte tersanecilerimizin beklentilerinin artacağını, bu anlamda pastadan daha fazla pay alabilmek için konsolidasyona varan işbirliklerine gidebileceklerini değerlendirmekteyim.

– Medyada Endüstri 4.0 ve etkileri üzerine birçok tartışma ve söyleşi yer almaktadır. Siz Endüstri 4.0’ın gemi inşa sanayinin geleceğine olan etkilerini nasıl değerlendirirsiniz? Bu anlamda somut ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
Endüstri 4.0’ı kendi sektörümüz için kısaca tarif etmek gerekirse, akıllı fabrika yani akıllı tersanedir. Bu anlamda seri üretimle ancak bu hedefe nihai olarak ulaşılabilir. Takdir edersiniz ki gemi inşa gibi ölçeği büyük ve emek yoğun bir ağır sanayiyi ihtiva eden sanayilerde seri şekilde üretim yapabilmek büyük miktarda ve sürekli sipariş almaya bağlıdır. Bu kriz döneminde bu tür siparişler almak hiçbir gemi inşa ülkesi için kolay değildir. Kaldı ki başlangıçtan itibaren niş diye tabir ettiğimiz özel yetenekli gemi inşasına yöneldiğimiz için otomasyondan belirli bir seviyeye kadar faydalanmakta ve özel nitelikli gemileri birkaç adede kadar inşa etmekteyiz. Ülkemizin istihdam durumu da dikkate alındığında teknoloji ve emek kullanımı arasında sağladığımız dengeyi koruyarak ülkemizin istihdamına da önemli katkı sağladığımızı değerlendirmekteyim. Tabii ki ileride aynı tipte çok gemi siparişi almamız ve dünya ölçeğindeki rekabetin bizi buna zorlaması halinde emek yoğun yapıdan otomasyon yoğun yapıya doğru geçeceğimiz gerçeğini de göz ardı edemeyiz.

Bunu Paylaşın