Biz koşacak güçteyiz dedik, oyun kurucu, yaratıcı, girişimci olabiliriz diye haykırdık, birileri gülerken ısırıp, hadsizce ‘haddini bil’ diyerek, prangaları bağlayıp bileklerimizden geri çekti… Şimdilik olanlar yine bize oldu, herkes anladı, iyi niyetli sektör üyelerimiz yine sineye çekecek mi bilemeyiz, niyetlerin ne olduğunu zaman gösterecek, biz de yılmaz takipçisi olacağız. İlahi adalet diyorum başka da bir şey demiyorum!
Geçtiğimiz iki fuar tarihi arasında gerçekleşen, nisan ayı DTO Olağan Meclis Toplantısı’nda, İlker Meşe’nin (Bu Fuardan sorumlu üye olduğu için), gerçekleşen DTO fuarının sunumunu yaptıktan sonra bitiş cümlesinde, “…Bazı eksiklikler vardı ancak iyi ve başarılı bir Fuardı,” açıklamasıyla, damarlarımdaki kan, bir anda kontrolümden çıktı ve yine kendinden aldığı o güçle beynime hücum etti, elim otomatik olarak havaya kalktı, ve olanlar oldu… Kürsüye çıktım ve konuştum, doğaçlama konuşmamın sertliği ‘başarılı ve iyi bir fuardı’ denmesindendi, yani benden değil ‘damarlarımdaki o kan!’dan ötürü… Kimse kusura bakmasın ama bu sözler bir katılımcı olarak kanıma dokundu! Özür dilemek de erdemdir diye düşündüm ve İlker Meşe’ye ‘…Bu Fuara mı iyi ve başarılı dediniz?’ diye sordum. Tekrar kürsüye çıktı ve dediğini tekrarladı.
Detayına sonraki yazılarımda gireceğim ancak açıkça soruyorum, biz nerede yaşıyoruz ve hangi yüzyılda? Anadolu’nun ücra, kuş uçmaz kervan geçmez bir kırsalında mıyız? Dünyanın cazibe merkezi, Türkiye’nin hem kalbi hem beyni tüm dünya liderlerinin imrendiği İstanbul’da mıyız! Biz bunca olanağa rağmen İstanbul’da Fuar yapamayacaksak, nerede yapacağız. Uluslararası iş yaptığını söyleyen, ki öyle olan bir sektörün üyeleri olarak gerçek bir Fuar’a ne zaman sahip olacağız? Emeğimizin ve zamanımızın sömürülmediği gerçek bir fuara…
Terör var, Türkiye zor dönemden geçiyor dedik, Fuar’a katıldık, her anlamda iyi niyetimizi gösterdik, dünya markası olan organizatör, hatrının geçtiği 100 kişiyi, zahmet verip Türkiye’ye getiremedi. Bırakın yabancıyı, yerli ziyaretçiyi ikna edemedi. Ziyaretçiden geçtim, hadi o da ülkenin şartlarından diyelim, biz katılımcıların günahı neydi, fuara katılmak mı, umutlanmak mı? Fuar zemini, organizasyondaki her şey; havalandırmadan, olmayan seminerlere kadar tüm yetersizliklere de mi terör sebep oldu? Siz davet ettiniz de o kişiler mi gelmedi, bir bilelim… Rica ederiz, aklımızla dalga geçmeyiniz…
Dünyada fuar markalarının sahibi olduğunu savunan organizatörün üst düzey yöneticileri, Fuar demeyelim de bu panayırdan haberdar oldu mu, merak ediyorum? Bize layık gördükleri bu organizasyonsuzluktan mutlular mı acaba, tek bir özür dahi açıklamadılar. Basiretleri mi bağlandı, yoksa tüm iyi niyetiyle bir enkazı devralan kişilerin arkasında gerçekten bir dünya devi yok muydu? Yoksa onlara fuarı veren kişiler mi yanıldı ya da hiç ilgilenmediler mi? Hatayı nerede arayacağız, nasıl düzelteceğiz, onca yerli kaynağın hebaya gitmesinin hesabını kimden soracak üyelerimiz, bir daha olmasının önüne nasıl geçeceğiz? Bir de, üyesinin değil de organizatörün zararını karşılayacağını vaad eden koca yürekli bir Oda’mız var, bu nasıl olacak merak ettim?
Vizyon, kalite, yeni, kültür, gelişmişlik ile vicdan kelimelerinin anlamını biz mi yanlış biliyoruz, sorumluluğu veya verdiği sözü yerine getirmek bu kadar mı zor, üstelik dünyada en iyilerden biri olduğunu iddia edip onlarca vaatte bulunulmuşken… İkili ilişkilere sahip olmaktan mı ibaret, iş yapmak? İş sahibi kendiyle kavga etmez mi daha iyisini yapmalıyım diye… Biz 3’üncü dünya ülkesi miyiz ki, fuar alanı bizim köydeki Çukur Tarla gibiydi. Şantiyelerdeki tuvaletler bile daha konforlu. Sektörün dibindeydik, öyle binlerce kişiye çarpmadım koridorda yürürken, topu topu 2 kabin tuvaletin önünde uzayan sıralar da olmadı.
İyi bir fuar olması için ziyaretçi profili, katılımcı ve ziyaretçi ülke sayısı ile bu kişilerin profil kalitesi, fuarda öne çıkan yeni ne kadar inovasyon sunulduğunu konuşmamız gerekirken, bize dayatılan bu kalitesizliği bünyem kabul etmiyor. Aza kanaat edecek bir durum yok, biri iyi benim diyor, Oda yönetimi onca teklifin arasından onca geçmiş tecrübesiyle seçme vizyonunu ortaya koyuyor, adaylar arasından bir organizatöre karar veriyor. Bizim kaderimiz de bu iki tarafa inanmakla inanmamak arasında kalıyor. Sektör iki rakip ile ikiye bölünüyor. Sonra neden marka yaratamıyoruz diye sızlanıyoruz. Nasıl yaratacağız isteyene destek olan mı var, köstek olan mı?
Yabancı organizatörlerin fuarı büyütmek için değil büyütmemek, kendilerine rakip yaratmamak için bu işlere talip olduklarını, Oda Fuar Komisyonuna sunumumuzda anlattık, hiç mi esinlenmediler, dönüp geçmiş Fuarlara baksalardı? Seni, beni, bizden iyi kim düşünür… Haydi öyle olsa bile sorgulayıp denetleseler yine bir derece ama Fuar’da hatırı sayılır bir yabancı pavyon bile yoktu.
Rönesans geçirmediğimiz için değil, işin hakkını vermediğimiz, sorgulamadığımız, kendimize değer vermediğimiz için markamız yok, bu anlayışla gidersek bu katılımcıyı da bir daha zor bir arada görürüz! Herkes ama herkes şapkasını önüne koysun ve bir kere karşısındakinin kaybını düşünsün, ülke olarak itibarımızı düşünsün, o giriş alanı, güneşten kaçmak için standını tavaf edenler, standından gölge stantlara kaçan insanlar… Kol kırılıp yen içinde kalmasın, sorunları kilimin altına süpürdükçe akıldan, mantıktan hatta vicdandan uzaklaşıyoruz.
Karşılama alanı demeye bin şahit lazım gelen engebeli arazideki turnikelerden günde 5+5, 10 kere, tuvaletler berbat olduğu için belediyenin çimlik alandaki tuvaletine gidip gelerek, giriş-çıkış yapan kişi sayısıyla oluşan ziyaretçi sayısı açıklamak yerine (11 bin), gerekli kriterler organizatör tarafından yerine getirilseydi de gerçek alıcı, marka değeri yüksek 1000 yetkili gelseydi, biz de berbat olduğu için değil de yoğunluktan tuvalete gidemeseydik.
Oda’nın 7 binden fazla üyesi var. Toplist 100 firma, hatrının geçtiği 10 kişiyi ağırlasa, çoğunluğu maalesef yan sanayiciden ibaret kalan organizasyonda yan sanayicimiz yeni potansiyel müşterileriyle buluşurdu. Türk armatörünün gücü, 5 kıtada fuarlar düzenlediğini söyleyerek bu işi üstlenen organizatörün açığını kapatmaya yeter de artardı bile, ama onları bile getiremediler! Oda yönetim kurulu, meclis üyeleri bile tam takım gelmedi.
Hanımefendiler, beyefendiler… Ben, bizi ittikleri, yerleştirmek istedikleri bu ligi hiç beğenmediğim gibi TOBB’un bu fuarların gerekli kriterleri, nitelikleri yerine getirip getirmediğini denetlemesi gerekir diyorum. Yazıktır; ülkemin, insanımın emeğine, bu dar boğazda ürettiği, havaya giden kaynağına, vaktine çok yazık. Diğer fuarı yazmıyorum bile!
YURT İÇİNDE FUAR DÜZENLENMESİNE DAİR USUL VE ESASLAR
Amaç
MADDE 1-(1) Bu Esasların amacı, fuarcılık sektörünün Ülke ve sektör genel menfaatlerine uygun biçimde geliştirilmesi, sektörün küresel standartlara ulaştırılması ve bu kapsamda fuar takviminde yer alan fuarların uygun fuar merkezlerinde veya yeterli standartlara sahip geçici alanlarda yetki belgesine sahip şirketler tarafından düzenlenmesini sağlamaktır.
Fuar düzenlenebilir alanlar
MADDE 7-(1) Fuarlar, fuar merkezleri ile bu maddenin ikinci fıkrasında sayılan özelliklere sahip alanlarda veya fuar düzenlemek amacıyla geçici olarak tanzim edilerek bu özellikleri taşır hale getirilecek alanlarda düzenlenebilir.
*İş bu Esaslar, TOBB Yönetim Kurulunun 03 Kasım 2014 tarihli ve 94 sayılı Kararına istinaden, 01.01.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.