Türk denİz gücü 21. yüzyıla hazır mı?

MDN İstanbul

Mustafa Kemal Atatürk 1924 yılında Hamidiye Kruvazörü Hatıra Defterine 20 Eylül 1924 tarihinde şu satırları kaleme almış; “Hudutlarının mühim ve büyük aksamı deniz olan Türk Devleti’nin Donanması da mühim ve büyük olmak gerektir. O zaman Türkiye Cumhuriyeti daha müsterih ve emin olacaktır. Mükemmel ve kaadir bir Türk Donanmasına malik olmak gayedir. Bunun ilk azimet noktası, sefain-i harbiye tedarikinden evvel onları muvaffakıyetle sevk ve idareye muktedir kumandanlara, zabitlere, mütehassıslara malikiyettir.” Son yıllarda, Atatürk’ün bu ülküsünden hareketle, Türk Deniz Kuvvetleri’nin silah gücünde, Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın Milli Gemi projesi gibi çalışmalarla önemli bir yükselme ve gelişme yaşanıyor. Türkiye’nin eşsiz ancak bir o kadar tehditler ve risklerle dolu jeopolitik konumu, çevre ülkelerde yaşanan karışıklıklar, Suriye’nin, Rusya ve ABD gibi küresel güçlerin hegemonya alanı haline gelmesi, Kıbrıs’ta çözülemeyen uzun dönemli sorunlar,Yunanistan ile yaşanan kıta sahanlığı anlaşmazlıkları ve Boğazlar’ın dünya güç dengesinde artan önemi gibi sebepler; Türkiye’nin denizgücüne her zaman olduğundan daha fazla önem vermesini gerektiriyor.
Çin’in dünya ticaretinde artan önemine paralel olarak siyasi güç arayışları, Rusya’nın tekrar küresel bir güç olarak öne çıkması, Avrupa’da ekonomik dengenin bozulması ve Brexit benzeri gelişmeler, ABD’de Trump’ın başkanlığa gelerek önceki yönetimden farklı bir politika izleyeceğini açıklaması vb. gibi çok sayıda gelişme, dünyadaki güç dengesinde sürekli bir hareketlilik yaratıyor. Tüm bunların ortasında yolunu çizmeye çalışan Türkiye, küresel güçlerin yakından takip ettiği ve izlediği bir ülke olarak, Silahlı Kuvvetleri’nin tümünü olduğu gibi Donanmasını da, modernize etmek için önemli stratejik kararlar alıyor. Türk Deniz Kuvvetleri; Türk tersanelerinde, yerli mühendislik ve ürünlerle yeni ve modern gemilere kavuşuyor. SSM bünyesinde halen devam eden yüksek teknolojiye sahip çok sayıda projenin yanında, yeni projeler de onaylanmayı bekliyor. Ancak, bu kadar farklı güç ve çıkar odağının olduğu bir bölgede,her şeyin dikensiz gül bahçesi olmasını beklememek gerekir.
Bir yandan yeni gemiler ve modern silahlarla deniz gücümüz güçlendirilmeye çalışılırken, diğer yandan Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonlarla Türk Deniz Kuvvetleri’ndeki iyi yetişmiş personel, bu fotoğrafın dışına çıkartılmaya çalışılıyor. Orduya uzun yıllar hizmet etmiş, en başarılı amiral ve subaylar, nerede hazırlandığı belirsiz planlar ve sahte delillerle hapse atılarak ordudan uzaklaştırılırken, yerlerine gelenlerin ne planladıkları 15 Temmuz 2016’da ortaya çıktı. Şimdi, Türkiye, 2010-2011-2012 yıllarında Türk Silahlı Kuvvvetleri’nde yaşananları anlamaya, o dönem yapılan hataları telafi etmeye ve tekrarlamamaya çalışıyor.

“Fikri ve akademik çalışmalar artıyor”
İçinde bulunduğumuz dönemde; Türk deniz gücünün artan önemi doğrultusunda, pek çok kurum ve kuruluş, ‘think tang’ toplantılar düzenleyerek bu gelişime katkı sağlamaya çalışıyor. Bunlar arasında, Cem Gürdeniz’in kuruculuğunu ve başkanlığını yaptığı Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu (KÜDENFOR), düzenlediği çalıştaylar ve seminerlerle adından başarıyla söz ettiriyor.
Bu çalıştayların sonuncusu 31 Ocak 2017 tarihinde “Türk Deniz Gücünün 21. Yüzyıl Boyutu” başlığıyla Rahmi Koç Müzesi’nde gerçekleştirildi.
Çalıştayın açış konuşmasını yapan Amiral (E) Cem Gürdeniz sözlerine “Deniz gücü Türkiye Cumhuriyeti’nin sigortasıdır. Küdenfor, 2017 yılının ilk çalıştayında  deniz gücümüzün 21’nci yüzyıl boyutunu masaya yatırıyor. Geçen yılın ilk çalıştayını da denizcilik gücümüzün durum tespitine ayırmış ve bu kapsamda denizcilik gücümüze katkı sağlayan tüm alanları incelemiştik. Bu sefer denizcilik gücümüz yerine sadece deniz gücümüzü inceleyeceğiz. Donanma,sahil güvenlik, ulusal güvenliğe etkisi, deniz ticaret filosu ve hepsinden önemlisi savunma sanayi boyutlarını ele alacağız,” diyerek başladı.
“Günümüzde uluslararası arenada; onurlu, başı dik, mutlu ve güvende yaşamak her geçen gün zorlaşıyor. Dünya, İkinci Dünya Savaşı günlerinden bu yana, en zor dönemini yaşıyor.  Üretim ve teknolojiye sahip ülkelerde şehirleşme ve endüstrileşme başarılırken bu süreç orta sınıfı geliştiriyor. Enerji ihtiyacı ile konut, ulaşım ve tüketim malları talebini patlatıyor.
Neticede; sadece zayıf ve fakirlerin sömürülmesine dayalı kaynak savaşları değil, aynı zamanda çevrenin zarar görmesi de kaçınılmaz oluyor. Kaynaklar azalıyor, tüketim artıyor, kazanç hırsı katlanıyor, vekâlet savaşları ile bölgesel savaşlar hatta kıtasal çapta gerilim ve silahlı çatma riski yükseliyor. Bu yeni konjonktür geçmiş ile kıyaslanamayacak kadar yerkürenin yüzde 70’ini kaplayan okyanuslara ve denizlere ekonomik alanda bağımlı hale getiriyor.  Diğer taraftan 21. yüzyılda bir su gezegeni olan dünyamızda hegemonya önce ekonomik alanda, daha sonra askeri alanda el değiştirmeye başlarken bunun siyasi ve stratejik yansımalarını en çok okyanuslarda ve denizlerde yaşıyoruz.
Deniz Kuvvetleri, okyanuslardaki değişim ve mücadeleden en çok etkilenen ve bu değişimi etkileyen ana unsurlar olmaya devam ediyor. Şu an dünyadaki en çarpıcı gelişmeler Asya-Pasifik bölgesinde yaşanıyor. 1990 yılında Batı dünyasında 1369 ana savaş gemisi varken, bu sayı 2010 yılında 568’e düştü. Diğer yandan Asya-Pasifik bölgesinde 1990 yılında 259 ana savaş gemisi varken, sayı bugün 338 oldu ve artmaya devam ediyor. Dünyada 45 ülke denizaltı işletiyor. Ancak denzaltı yatırımları özellikle Asya’da dikkat çekiyor.
Bugün, yepyeni bir durumla karşı karşıyayız. Baktığımızda;  Çin ve Rusya ittifakının  Atlantik eksenli sisteme ağır ağır meydan okuduğunu görmekteyiz. Yeni yılda Güney Çin Denizi’nde Çin ve Amerikan donanmalarının karşılıklı güç gösterilerine şahit olduk. Diğer yanda; Baltık ve Akdeniz’de Rus donanmasının varlığı, NATO’yu daha  saldırgan bir konuma taşıyacaktır. Karadeniz’deki NATO varlığı, Türk-Rus yakınlaşması nedeniyle, 2017’deki Varşova Zirvesi’ndeki hedeflerini tutturamayacak, çünkü o zirvede Karadeniz’de daimi bir deniz gücü bulunması konusunda bir karar çıkmıştı. Türkiye, özellikle 15 Temmuz sonrası değişen dengeler nedeniyle artık buna itiraz ediyor. Çünkü, Karadeniz’de NATO deniz varlığının olması, Montrö’nün sorgulanması ve sulandırılmasının yolunu açacağını herkes biliyor.
Küresel ve bölgesel rekabetlerde son sözü denizaltı gemilerinin söyleyeceğini, dünyanın her yerinde denizaltılara büyük yatırımlara devam edileceğini düşünüyorum.
Türkiye, Doğu Akdeniz deniz yetki alanları ve Ege sorunları ile geçmiş yıllardaki kadar uğraşmaya devam edecektir. NATO’nun Ege’de mülteci krizi ile mücadele gerekçesi ile varlık göstermesi, Ege’deki çıkarlarımızı olumsuz etkilemeye devam edecektir. Karadeniz’de Türk-Rus yakınlaşması ile ara verilen BLACKSEAFOR ve Karadeniz Uyumu Harekatı iş birliği süreçleri yeniden başlayabilir. Türkiye, kendisine karşı sertleşen NATO ve Batı Politikaları nedeni ile Montrö Rejimini çok daha hassasiyetle idame etmek zorunda kalacak ve başta Romanya olmak üzere Batı’nın emrivaki politikalarına aracılık eden sahildarlara karşı dikkatli bir tutum takınacaktır. Kıbrıs’tan asker çekilmesinin Türkiye’nin jeopolitik intiharı olacağını asla unutmadan 15 Temmuz darbe girişiminden alınan dersler ışığında, KKTC Bağımsızlığı için daha çok çaba harcanmalıdır.”

“Nasıl bir donanmaya sahip olmalıyız”
Çalıştayda ‘21. yüzyılda Nasıl bir Donanma?’ başlıklı bir sunum gerçekleştiren Amiral (E) Kadir Sağdıç, “Donanma bir Deniz Kuvveti’nin denizlerdeki savaşan gücüdür.  Deniz Kuvvetleri’nin diğer tüm unsurlarının var oluş nedeni de Donanmasını doğrudan ya da dolaylı olarak desteklemesidir. Donanmaların askeri hedefi,bu ülkenin ‘Denizlerden gelecek tehditlere karşı savunulması, deniz alâka ve menfaatlerinin korunması ve kollanmasıdır’.  Bu askeri hedeflerin; ulusun denizlerden gelecek tehditlere karşı bekasının sağlanması ve denizlerden sağlanacak ekonomi ile kollanması şeklinde iki temel bileşeni vardır” sözleriyle başladığı konuşmasında, Kitle İmha Silahları (KİS) sahibi olmanın ulusların bekası için caydırıcılığı tek başına garanti eder duruma geldiğine vurgu yaptı. KİS’lere sahip olmanın ülkeler için dokunulmazlık kazandırdığını ifade eden Amiral (E) Kadir Sağdıç, bu özellikleri sebebiyle KİS’lerin yayılması tehlikesine işaret etti.
“Bu paradoksu aşmak için ülkeler ya KİS kulübüne geçiyor, ya da İttifak sistemleri içinde etkin bir şekilde KİS şemsiyesi altında olma garantisi elde etmesi gerekiyor.
Sunulan mülâhazalar ve Gayri Safi Milli Hasıla’nın halihazır ve yakın gelecekteki muhtemel büyüklüğüne istinaden Türkiye Cumhuriyeti 21. yy. Donanması’nın ana yapısı şu şekilde olabilir;

– 1. Donanma İnsan Gücünün, Türk Milletine, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulan Cumhuriyetimizin temel değerlerine ve Anayasa’nın ilk 3 maddesinde tanımlı Devlet yapısına sadık denizciler olma özelliğini sürdürmesi, denizciliğin gerektirdiği ruhen ve bedenen dayanıklı, çağdaş, insan haklarına saygılı, bilgili, sağlam karakterli olması ve inisiyatif alabilmesi,

– 2. KİS sahibi olunmadığı sürece, bir İttifak Sisteminin Nükleer (KİS) şemsiyesi garantisi edinilmesi,

– 3. Konvansiyonel kuvvet yapısının, çevre ülkelere kıyasla “merkezi” konumda olan jeostratejimizin kuvvet kaydırmaya sağladığı avantajla, çevre denizlerimizde Münhasır Ekonomik Bölge sınırlarımızdan komşu olduğumuz ülkelerin en güçlüsünün Deniz Kuvvetinin asgari 1,5 mislisi etki yaratabilecek bir seviyede olması,

– 4. Türk Boğazları’nın her koşulda ve mutlak surette elde bulunduracak silah, sensör ve donanımla teçhiz edilmesi,

– 5. Asgari 2 Deniz Görev Kuvveti oluşturmak üzere teşkilatlanılması ve aşağıdaki platformların bu Görev Kuvvetleri için tedarik edilmesi ;

– a. 2 adet, üzerinde Deniz-Hava ve Hava vasıtalarına sahip Deniz Kontrol Gemisi,

– b. 2 adet, Uçuş Güverteli ve bir Amfibi Tb.G.K kapasiteli Havuzlu Çıkarma (LHD) Gemisi,

– c. 4 adet, üzerinde  TBMD dahil çeşitli HSH silahlarına öncelik veren Muhrip/Hafif Kruvazör,

– d. 16-18 adet Denizaltı SSG (Asgari 6 adet AIP ve SLCM özellikli)

– e. 16-18 adet FFG Fırkateyn,

– f. 8-10  KORVET (MİLGEM),

– g. 14-16 FPBG,

– h. 22-24 MKT/MAG,

– i. 4-6  LST (Tank Çıkarma Gemisi),

– j. 40-46 LCT/LCM

– k. 1 Amfi Tümen  (6 TAKTİK TB, 1 MUHRB DES. ALAYI),

– l. 10 SAT, 6 SAS UNİTİ,

– m. 2 x Filo SABİT KANAT / VSTOL Fighter Uçak,

– n. 60 Değişik Özellikte HELO,

– o. Milli olarak geliştirilmiş SLCM, SSM, Uzun/Orta menzil SAM,

– p. Milli Torpido, Mayın, ‘Guided Projectile’,

– r. 4 adet çok maksatlı lojistik destek gemisi ve diğer lojistik gemiler grubu

– s.  ARMERKOM’un etkinliğini artırarak varlığını sürdürmesi

– t. 21. yy. gerektirdiği eğitim, diğer destek ve hizmet destek birlikleri.

Sahil Güvenlik Komutanlığı proje merkezi gibi çalışıyor
Sahil Güvenlik (SG) Komutanlığı’nda görevli Albay Kadir Karakaya SG Komutanlığı tarafından halihazırda yürütülen projeler hakkında bilgiler verdi.

“Denizde durumsal farkındalığın artırılması, arama kurtarma faaliyetlerine destek sağlanması, deniz sınırlarının güvenliğinin artırılması, düzensiz göçün önlenmesi, balıkçılık faaliyetlerinin takibi ve denetlenmesi, kaçakçılık faaliyetlerinin önlenmesi maksadıyla geliştirilen sahil gözetleme radar sistemi projesi devam ediyor.
Komutanlığımızın ihtiyacı olarak tedarik edilmesi planlanan arama kurtarma botu, kontrol botu ve 600 sınıfı SG gemisi projesi üzerinde çalışılıyor. Avrupa Birliği fonları aracılığı ile gerçekleştirilen ve 2017 yılında hizmete girmesi planlanan arama kurtarma botu projesinde son aşamaya gelindi. AB katılım öncesi yardım amacıyla olan IPA-II kapsamında kontrol bot ve mobil radar tedariki projesi gerçekleştiriliyor.
Bunun dışında; Komutanlığımızın taşra teşkilatının büyük bir bölümünü oluşturacak Türkiye sahilleri genelinde 25 ilde 47 adet sahil güvenlik karakolu inşası projesini yürütüyoruz. Ayrıca, SG Komutanlığı’nda görev yapacak askeri personeli yetiştirmek üzere; Tuzla/İstanbul’da Sahil Güvenlik Denizcilik Fakültesi ve Antalya’da Sahil Güvenlik Denizcilik Meslek Yüksekokulu’nun kurulması projelerine de devam ediliyor.”

Deniz Kuvvetleri yeni döneme modern silahlarla hazırlanıyor
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda görevli Kıdemli Albay Cem Okyay sunumunda; Türk Deniz Kuvvetleri stratejisi doğrultusunda yürütülen projelerle ilgi bilgiler verdi. Kd. Albay Okyay, Komutanlık bünyesinde yürütülen platform ve modernizasyon projeleri ile milli silah projelerinin şu şekilde sıraladı.
Başlıca Platform ve Modernizasyon Projeleri (2017-2030)

l Uzun Ufuk

l ADA Sınıfı Korvet

l “İ”  Sınıfı Fırkateyn

l TF-2000 HSH Muhribi

l Yeni Tip Denizaltı

l Türk Tipi Hücumbot

l ANADOLU (LHD)

l Yeni LST’ler

l Denizde İkmal ve Muharebe Destek Gemisi

l Denizaltı Kurtarma Gemisi

l Kurtarma ve Yedekleme Gemileri

l Yeni D/K Uçakları

l LHD Hava Vasıtaları

l İnsansız Araçlar

Milli Silah Projeleri

l Milli Dikey Atım Sistemi

l SAPAN SAM

l Atmaca SSM

l TEMREN ASM

l AKYA Torpido

l GEZGİN Seyir Füzesi

 

Bunu Paylaşın