Esinduy: Balast Suyu Konvansiyonu’nda süreç iyi yönetilmiyor

MDN İstanbul

Denizcilik sektöründe navlun fiyatlarındaki düşük seviyeler uzun süredir devam ederken, birçok armatörün elde ettiği gelir, işletim giderlerini karşılamaya yetmiyor. Bunun da etkisiyle, yeni inşa siparişleri 2016’da son 30 yılın en düşük seviyesine geriledi. Denizcilik sektörü durgunluğu sona erdirmek için çareler ararken, gündemi en çok meşgul eden konular ise yeni regülasyonlar ve düzenlemeler oluyor. Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO), Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Bayrak Devletleri getirdikleri yeni kurallarla armatörleri çevre kirliliği ve çalışma şartları gibi konularda sıkı denetimlere tabi tutuyor.
Bu kurallar arasında 8 Eylül 2017 tarihinde yürürlüğe girecek olan Balast Suyu Yönetimi Konvansiyonu; IMO ve Amerikan Sahil Güvenliği (USCG)’nin farklı kritelerleri, kuralın belirsizliği, uygulama şekillerindeki farklılıklar, tedarik konusundaki sıkıntılar gibi nedenlerle özel bir yere sahip. Bu sebeple; Türk Denizcilik sektörünün bu konvansiyona uyum sağlaması için Armatörler Birliği, Deniz Ticaret Odası, Klas Kuruluşları, üniversiteler ile üretici ve tedarikçi firmalar yoğun bir çalışma içinde sektörü bilgilendirmeye çalışıyor.
MarineDeal News olarak bu ay, konunun uzmanlarından Esko Marine Genel Müdürü Erhan Esinduy’un Balast Suyu Yönetimi Konvansiyonu ile ilgili görüşlerine başvurduk. Kuraldaki karmaşıklıklara dikkat çeken Erhan Esinduy “IMO gemilerdeki balast suyunun filtrelenmesiyle ilgili farklı kriterler koyuyor, USCG farklı. Hatta ABD’nin Kaliforniya eyaletinin bile farklı kriterleri var. Üretici tarafı da bu farklı istekleri karşılamakta zorlanıyor. Sistemlerin fiyatlarının da oldukça yüksek olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, bunun iyi yönetilmiş bir süreç olduğunu söylemek güçleşiyor” dedi.

“Süre mümkün olduğu kadar kullanılmalı”
IMO, konvansiyonun yürürlüğe girdiği 8 Eylül 2017 tarihinden itibaren ilk IOPP kuru havuzlama sörveyi sırasında balast suyu yönetim sistemlerinin takılmasını zorunlu kılıyor. USCG ise; Aralık 2016’ya kadar hiçbir sistemi onaylamadığı için geçtiğimiz dönemde başvuran armatörlere bir sonraki havuzlama tarihine kadar istisnalar tanıdı.
Armatörlerin bu sistemin zorunluluklarını karşılama konusunda önlerindeki zamanı iyi değerlendirmeleri gerektiğine dikkat çeken Erhan Esinduy, “Benim şahsi görüşüm; mutlaka alınacak ekipmanın tüm kapasitesinin ve nerelerde kifayetli çalışacağının iyi bilinmesi gerektiği. Bunun yanında, mecbur kalınmadıkça sistemin satın alınması hangi süreye kadar uzatılabiliyorsa uzatılması yönünde. Çünkü; piyasaya çıkan ekipmanlar konusunda fikir edinmek ve yaşanabilecek problemler konusunda bilgi sahibi olmak doğru ekipmanın tercihi konusunda önemli” dedi.
“IMO, Balast Suyu yönetimi konusunda kendi kriterlerini belirleyerek 60 kadar üretici firmaya lisanları verdi ancak bu lisanların yeni veriler doğrultusunda gözden geçirileceği konuşuluyor. USCG ise, Aralık 2016’ya kadar hiçbir üreticiye lisans vermedi. Uzun bir bekleyişten sonra USCG tarafından geçtiğimiz Aralık ayında üç firmaya lisans verildi, belki bu yıl birkaç firmaya da lisans verilecek. Ancak uygulamanın nasıl olacağı konusunda belirsizlikler sürüyor, çünkü USCG Staining Metodunun (tamamen yok etme) uygulanması konusunda ısrarcı ancak UV sistemlerinin en büyük özelliği mikro-organizmaları öldürmek değil, hadım etmektir. Mikro-organizmalar tekrar üreyemediklerinden dolayı 24 ile 48 saat içerisinde ölürler ve zaten Balast Suyu Konvansiyo’nun esas amacı, dünyanın bir yerinden alınan ballast suyu içerisinde bulunan mikro-organizmalarının yine dünyanın başka bir yerinde gemiden denize atıldıktan sonra o denizde yaşayan türlerle çiftleşip alışıla gelmemiş değişik mikro-organizmaların üremesini önlemektir. UV sistemlerinin etkili çalışıp çalışmadığını ispatlamak için tüm dünyada kabul görmüş test metodu da MPN (most probable number) metodudur.
USCG’nin belli ebatlardaki mikro-organizmalar için bu test metodunu kabul etmemesi sonucunda, bazı üreticiler Staining Metoduna göre testlerini yapmaya karar vermişler ve bu doğrultuda onay alanlar olduğu gibi hâlâ test aşamasında olan üreticilerde mevcut. Ancak, UV esasen öldürmediğinden dolayı, öldürebilmek için çok daha fazla UV ışınları vermek gerektiğine dikkat edilmeli. Bu da tabii enerji tüketiminin ciddi anlamda artışı demek oluyor. Bir diğer önemli konu ise; her ne kadar UV ışınlarını artırsanız da, öldürme işlemini her tür suda gerçekleştiremiyorsunuz. UV sistemlerinde ekipmanın en düşük kaç UVT (Ultra Violet Transistance) değerinde kifayetli çalıştığı önem taşır, UVT değeri ise suya yansıttığınız yüzde 100 UV ışınlarının 1 cm sonrasında geriye kalan değeridir ve bu değer doğal olarak berrak sularda yüksek olurken (yüzde 90 gibi) bulanık sularda çok daha düşüktür (yüzde 45 gibi). Bir ekipmanın kifayetli çalıştığı UVT değeri ne kadar düşük ise, o ekipman bulanık sularda o kadar iyi çalışabilir. Örnek vermek gerekirse; nehir limanlarından New Orleans limanındaki suyun UVT değeri yüzde 53 iken Meksika’nın Veracruz limanında bu değer takriben yüzde 93, Shanghai nehrinde ise yaklaşık yüzde 55’tir. Staining Metoduna göre test edilmiş UV ekipmanları malesef yüzde 60 UVT ve üzeri değerlerde ancak onay alabilmişlerdir. Bu da ekipmanın onaylandığı UVT değerinden daha düşük değerlerdeki sularda kifayetli çalışamayacağına işaret ediyor. Sebebi ise, biraz önce bahsettiğim gibi, siz her ne kadar UV ışınlarının gücünü artırsanız da, bu, yine de bulanık sularda mikro-organizmaları öldürmeye yetmiyor ve dolayısıyla ekipmanın çalışma alanını ciddi anlamda daraltıyor.”

“MPN mtodunu kabul ettirmeye çalışıyoruz”
Trojan Marinex’in MPN metoduna göre testlerini tamamlayıp USCG başvurusunu yapan ilk firma olduğuna dikkat çeken Esinduy, “USCG, MPN metodunu reddettikten sonra Trojan, Staining Metoduna göre test etme seçeneğini şu aşamada değerlendirmemiştir. Bunun sebebi müşterilerine sunacağı ekipmanın çalışma alanının kısıtlı olmasını istememesidir” diyerek Trojan’ın son bir yıldır ABD’de hukuki yol izlediğini ifade etti.
“Trojan, USCG’nin MPN metodunu alternatif test metodu olarak kabul etmesini sağlamaya ve bunun için de gerekli tüm girişimleri yapmaya devam ediyor. Tabii bu konuda başarılı olunursa, diğer tüm UV üreticileri de aynı şekilde MPN test metoduna göre tekrar USCG tip onayı alacaklar. Bu da gayet doğal çünkü MPN test metoduna göre bu üreticilerin ekipmanları yüzde 42- 45 UVT değerlerinde onay alacaktır.
Bazı bayrak devletlerinin de konvansiyonun uygulamaya başlaması konusundaki erteleme talebi sürüyor. Bu şartlarda en uygun çözüm; piyasadaki mevcut sistemleri iyi inceleyip en doğru çözüme ulaşmak için tercihi zamana yaymak gerekiyor. Özellikle, balast suyu yönetim sistemlerinin uygulama sonuçlarının dikkatle takip edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sistemlerin fiyatlarına bakarsak, Armatörlerin bu konuda yanlış tercih yapma lüksü pek yok gibi.”

Bunu Paylaşın