Kibritlere uzanma vakti

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com

Malumunuz geçenlerde OECD tarafından yapılan ve öğrencilerin uluslararası ölçekte fen, matematik ve okuma becerilerini ölçen en önemli sınavlardan biri PISA 2015 sonuçları açıklandı. Türkiye’nin fen, matematik ve okumada 2003’ten beri yükselen puanları 2015’te düşerek, 12 yıl önceki sonuçların bile altına geriledi. Sıralamada ise Türkiye, 70 ülke içinde fende 51’inci, matematikte 48’inci, okumada 49’uncu.

Eğitim Bakanlığı tedbirler alınacağı konusunda çok ciddi taahhütlerde bulunuyor. Ama merak ediyorum öğretmenlerin performans ölçümü ya da daha erken yaşta eğitim planlaması gibi tedbirler yeterli mi?

ABD ve Avrupa onlarca yıl önce, büyük çaptaki sanayi ekonomisinden servis / hizmet sektörlerine geçiş yaptı ve bu tarihi değişim geri döndürülemez. Sanayileşmenin altın çağı geçti, hem de sonsuza kadar.

Bunun yerine, bilgi kapitalizmi en üst düzeye çıkartacak sektörlere yeniden yön vermek ve tekrar yatırım yapmak için çaba sarf ediyorlar. Bu sadece ABD ve Avrupa’nın değil tüm hükümetlerin 21’inci yüzyıldaki en zor görevlerinden biridir. Zira bunun hızlı ve kolay bir çözümü olduğunu zannetmiyorum. Bu görev, bir taraftan eğitim sisteminin büyük bir revizyonu anlamına gelir, böylece çalışanlar tekrar eğitebilirler ve ayrıca böylece lise öğrencileri işsizlik ordusuna katılmak için mezun olmazlar. İşte bu nedenle eğitim eskisinden daha fazla önemli bir hal aldı. Ama Türkiye’nin karnesi pek başarılı görülmüyor.

Ülkenin başarısı sadece sektörlere bağlı değildir

Bilim müfredatı var mı bilmiyorum ama yoksa özellikle eklenmelidir. Öğretmenler, geleceğin teknoloji toplumuna uyumlarının sağlanması için yeniden eğitilmelidir. MIT ekonomisti Lester Thurow şöyle demişti: “Başarı ya da başarısızlık, bir ülkenin, geleceğin insan-yapısı beyin-gücüne dayanan endüstrilerine başarılı bir geçiş yapıyor olup – olmadığına bağlıdır, belirli bir sektörün büyüklüğüne değil.”

Ne yazık ki, pek çok ülke bu yolu izlemiyor, bunun yerine sadece emtia kapitalizmine, sıcak para çekiciliğine bel bağlıyor. Ama özellikle emtia fiyatları ortalama olarak son 150 yıldır düştüğünden, bunlara bağlı ekonomiler zamanla küçülecek.

İngiliz ekonomist ve gazeteci McRae’nin de yazdığı gibi, “Büyümenin eski motorları – toprak, sermaye ve doğal kaynaklar – artık çok da önemli değiller. Toprak az bir öneme sahiptir, çünkü tarımda rekoltenin artması endüstriyel dünyada ihtiyaçtan çok daha fazla gıda üretmeyi mümkün hale getirdi. Sermaye artık çok bir önem taşımaz çünkü az bir maliyetle gelir getirici piyasalar için uluslararası piyasadan neredeyse sonsuz miktarda sermaye temin edilebilir… Geleneksel olarak ülkeleri zengin yapmış, bu nicel varlıkların yerini, orada yaşayan insanların kalitesine, organizasyonuna, motivasyonuna ve iç disiplinine indirgenmiş bir dizi nitel özellikler alıyor. Üretimde özel sektör hizmetlerinde ve kamu sektöründe, insanların beceri düzeylerinin giderek daha önemli hale geliyor olması, bu tespitleri doğrulamaktadır.”

ABD’nin gizli silahı; H1B

Ancak, yukarıda da belirttiğim gibi her ülke bu yolu takip etmiyor. Bazı ülkeler bu konuda gayet beceriksiz! Eğitime yatırımı sadece parasal bir mesele zannediyorlar. Eğitim Bakanlığına sınırsız para harcama yetkisi verilse dahi sonuç hüsran olabilir! Şöyle bir örnek verelim; ABD’nin bilim ve teknolojide uluslararası düzeyde iyi gitmeye devam etmesi bir gizem gibi görünür, ta ki bilimin çoğunun ABD’ye “beyin göçü” olarak yurtdışından geldiğini fark edene kadar. Birleşik Devletler gizli bir silaha sahiptir: “Dahi vizesi” olarak adlandırılan H1B vizesi. Virüs adı gibi görünen bu vize aslında gerçek bir doping! Eğer özel bir yeteneğe veya kaynağa sahipseniz veya bilimsel bilgi sahibi olduğunuzu gösterebilirseniz, sıranın önüne geçebilir ve bir H1B vizesi alabilirsiniz. Bu sistem ABD’nin bilimsel gücünü sürekli taze tutuyor. Örneğin, şu meşhur Silikon Vadi’sinin kabaca %50’sinin yabancı uyruklu olduğunu biliyor muydunuz? Peki, bu “H1B vizesi” neden başarılı? Çünkü Batı ile Doğu’nun bakış açıları farklı.

Batı’da “Ağlamayan çocuğa meme vermezler” diye bir deyim vardır. Fakat Doğu’da da “Meyve veren ağaç taşlanır” denir. Bu iki ifade taban tabana birbirine zıttır ama Batı ve Doğu düşüncelerinin bazı temel özelliklerini içlerinde barındırırlar. Asya’daki öğrencilerin genellikle Batı’daki emsallerinin çok ötesinde test puanları vardır. Ancak, bu bilgilerin çoğu, onları sadece belli bir seviyeye çıkartacak, kitaba ve ezbere dayalı bir öğrenmeyle elde edilir. Bilim ve teknolojide yüksek seviyelere ulaşmak için, yaratıcılık, hayal gücü ve yenilik gerekir, bunları Doğu’nun eğitim sistemleri öğrenciye vermez. Neticede Çin en sonunda ilk kez Batı’da yapılan ürünlerin fabrika yapımı ucuz kopyalarını üretmek söz konusu olduğunda Batı’yı yakalayabilir, ama söz konusu olan yeni ürünler ve yeni stratejiler icat etmek olunca, her zaman Batı’nın onlarca yıl gerisinde olacaktır.

Meseleyi W.B. Yeats’in şöyle bir uyarısı ile özetlemek istiyorum; “Eğitim, bir kovayı doldurmak değil, bir meşale yakmaktır”. Bu bakımdan doğru eğitim sisteminin yapılandırılması için kibritlere uzanmak gerekir.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com