Kıran: Güçlü Türkiye için güçlü gemi inşa sektörü şart

MDN İstanbul

Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kıran tersanelerin irtifak hakkı sürelerinin uzatılması başta olmak üzere Türk Gemi İnşa Sanayinin gündeminde olan birçok konuda MarineDeal News okurlarına özel açıklamalarda bulundu

3 Ekim 2011 tarihinde GİSBİR Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildikten sonra tersanelerin sorunlarıyla ilgili pek çok konuda girişimlerde bulunan Murat Kıran, yaptığı çalışmaların sonuçlarını bir bir alarak sektörün takdirini kazanmaya devam ediyor. Murat Kıran Başkanlığındaki GİSBİR yönetimi, öncelikle sektörün temel sorunlarını belirleyerek öncelikli eylem planı hazırladı. Türk gemi inşa sanayinin ülke ekonomisine katkıları başta olmak üzere bu alanda yapılacak her bir yatırımın toplumun bugünü ve geleceğini garantiye almak olduğu bilinciyle geçmiş yıllardan süre gelen bir çok konuyu tek tek ele alarak çözüme ulaştırdı. Sektörün başarılarıyla ve dahi Türkiye ekonomisine yaptığı katkılarla anılmasını sağladı. Gemi inşa sanayinin başlıca sorunları olarak Tersaneler Bölgesi Revizyon İmar Planı, Tersane irtifak hakkı bedeli oranları ve tersanelerin irtifak hakkı süreleri olarak belirleyen Yönetim, bu konuda gemi inşa sanayinden ve sektörün diğer paydaşlarından aldığı destekle İdare nezdinde yaptığı girişimlerden sonuç almaya başladı.

“Tersaneler artık iyi haberlerle gündemde”

Son dönemde gemi inşa sanayinde global krize rağmen önemli gelişmeler olduğunu ifade eden Murat Kıran , “5 yıl önce tersanelerin mevcudiyeti sorgulanırken, bugün savunma sanayiye ileri teknolojiyle inşa ettiğimiz askeri gemilerle, koca şehirlerin elektrik ihtiyacını karşılayan inovatif yerli proje powership’lerle ya da römorkör, balıkçı ve daha bir çok geminin ihracatıyla anılmamız ülkemize yakışandır, daha da iyilerini yapacağımıza eminim,” dedi.

“2011 yılında biz yönetime gelip işleri devraldığımızda tersanelerin Tuzla’dan taşınıp taşınmayacağı tartışılıyordu. Yaptığımız çalışmalar neticesinde sektörün gerçeklerini hem devlet kademesinde hem de kamuoyuna anlatarak, gemi inşa sanayinin ülke ekonomisi ve savunması için ve hatta uluslararası arenada sahip olduğu bu bayrağı yarıştırması için önemini, gerek rakamlarla, gerek ürettiğimiz tamamen yerli ve milli projelerle gösterdik. Artık sektörümüz dev projelerle, savunma sanayine yaptığı katkılarla ve sağladığı istihdamla gündemdeki haklı yerini alıyor. Bunlar bizlere ancak gurur verir.

Benim için ‘Denizlere hakim olan cihana hakim olur’ sözünün anlamı ve değeri çok büyüktür. Dünyadaki gelişmiş ülkelerin ortak özelliklerine baktığımızda deniz kuvvetlerinin çok ileri düzeyde olduğu görülüyor.  Bugün Türkiye olarak geldiğimiz noktada, ilk Cumhurbaşkanımız önderliğinde hayata geçirdiğimiz MİLGEM projesinin, Türk gemi inşa sanayi tarafından Türk deniz kuvvetlerine kazandırılması bir çok önyargıyı yıktı. Artık Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın peşpeşe askeri gemi ihalelerine çıktığını görüyoruz, çünkü bu konuda Türk tersaneleri önemli bir imkan ve kabiliyete ulaştı. Şu an yüzde 60-65 oranındaki yerli katkı oranı, gönül ister ki yüzde 100’e ulaşsın, bu gemilerin içindeki tüm donanımlar ve sanayi ürünleri Türkiye’de üretilsin. Yan sanayi anlamında da önemli gelişmeler olduğunu görmek bizi daha da umutlandırıyor.”

“Sektörün teminatı 2 milyar dolar arttı”

Göreve geldiklerinde Türk gemi inşa sanayinin hedeflenen düzeye ulaşması için yapısal ve idari sorunların öncelikli tespitleri arasında olduğunu kaydeden Murat Kıran , “Sorunların çözülmesinde kendisi de gemi inşa mühendisi olan Başbakanımız Binali Yıldırım’ın katkısı ve liderliği bizler için oldukça önemliydi, özel bir ihtisas alanı olan sektörümüzün sorunları ve çözüm önerilerimize ilişkin Başbakanımızın sektörü her yönüyle biliyor olması, sorunlarımızı anlatırken terminolijiye bağlı konuşabilmek bizi kesintisiz olarak hedeflerimize ulaştırdı.” dedi.

“Tersane alanları hazineye aittir ve bunlar Devlet tarafından uzun vadeli irtifak hakkı tesis edilerek  sahip olduğumuz topraklarda varlığı yüzyılı aşan gemi inşa sanayimizin hizmetine sunulmuştur. 2008 yılında başlayan global krizden en çok denizcilik ve gemi inşa sektörleri etkilendi. Büyüyen bir Türkiye’de gemi inşa insa sanayinin de güçlü olması gerektiğini tüm devlet yönetimine her yönüyle anlattık. Bunu yaparken kendisi de bir gemi inşa mühendisi olan Başbakanımız Binali Yıldırım, yine gemi inşa mühendisi olan Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız Ahmet Arslan, Yüksek Denizcilik Okulu Mezunu ve Kaptan olan Müsteşarımız Suat Hayri Aka, Hızırreis Deniz gibi genel müdürlerimizin gemi inşa mühendisi ve denizcilik kökenli olmalarının büyük avantajını yaşıyoruz. Denizcilik sektörünü bizden daha iyi bilen kişilerin İdare’de olması, her sorunumuza çözüm arayışımızda devlette ilgili bir uzmanın bulunması ve çözüm odaklı olmaları sektörün önünü açıyor. Çünkü kendileri de sektörden geldikleri için yaşanan sorunları çok çok iyi biliyorlar.

Sektörün 2008 yılından bu yana yaşadığı sıkıntıların çözülebilmesi için ortalama 18 yıl kalan irtifak hakkı sürelerinin tekrar uzatılmasının getireceği faydaları İdaremize anlattık. Yapılacak yatırımların geri dönebilmesi için daha uzun sürelere ihtiyaç vardı. Ayrıca sektöre yabancı sermaye girişinin önünün açılabilmesi için irtifak hakkı sürelerinin 49 yıla çıkarılması önemli bir konuydu. Türkiye’nin sahip olduğu coğrafi avantajlarının farkında olup burada ortaklık kurup, yatırım yapmak isteyen çok sayıda Uzakdoğulu tersane yatırımcısı ile irtifak hakkı süresinin azlığından dolayı sıkıntı yaşıyorduk. Yeni düzenlemeyle yabancı yatırımcının ülkemize gelerek Türk gemi inşa sektörüne önemli bir sektörel bilgi ve tecrübesini aktarma fırsatı da doğmuş oldu. Bu düzenleme ile Yabancı yatırımcıların ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda tersaneler arasında birleşmeler söz konusu olabilir. Eğer büyük bir projeyle güçlü bir yatırım olursa Türk tersaneleri güç birliğine gidebilir. Bunun önünde artık herhangi bir engel kalmadı.

Ayrıca tersanelerimiz yeni gemi inşa finansmanında teminat problemleri yaşıyordu. Çünkü ipotek edebildiğimiz irtifak hakkımız kalan irtifak hakkı süresi kadar yapılabiliyordu. Kalan sürenin azlığı yeni inşa konuşulduğunda verebileceğimiz teminatı büyük ölçüde düşürüyordu. Şimdi irtifak hakkı sürelerinin tekrar 49 yıla çıkaran düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle, teminat miktarımız neredeyse üç katına çıktı. Tuzla için bir örnekleme yaparsak; 1,5 milyon metre kare olan Tuzla Tersaneler Bölgesi’nin değeri; dönümü 2 bin dolardan 3 milyar dolar civarındaydı ancak bu 49 yıl için geçerliydi. Biz kalan sürelerden dolayı bunun sadece 500 milyon dolar kadarını kullanabiliyorduk. Şimdi irtifak hakkı sürelerinin uzaltılmasıyla sektöre yaklaşık 2 milyar dolarlık bir kredi girişi daha sağlanmış oldu. Bunu iyi değerlendirebilirsek sektörün önüne koyduğu büyük ihracat hedeflerine ulaşması mümkün olabilir.

Sözleşmeler nasıl uzayacak?

Yeni yasa kapsamında; Milli Emlak Müdürlüklerine verilecek 4706 sayılı yasadan yararlanma isteği dilekçesiyle, irtifak hakkı süreleri 49 yıla çıkarılıyor ve yıllık irtifak hakkı bedeli de hasılatın binde 1’i miktarında oluyor. Tersaneler devlete açtıkları davaları geri çektiği takdirde sözleşmesini uzatabiliyor. Bu gemi inşa sektörü için oldukça önemli bir kazanım. Emeği geçenlere tekrar teşekkür ediyoruz. Ayrıca bu yasayla tüm tersanelerin irtifak hakkı sözleşmeleri bazı konularda tek tip haline gelecek ve böylelikle geçmişten gelen farklı sözleşmeler de ortadan kalkmış olacaktır. Eskiden yapılan sözleşmelerde bulunan bazı maddelerden dolayı bankalar ipotek vermiyordu, işte bu da yeni yasayla aşıldı.” 

“Askeri gemi de yaparız, köprü de…”

Gemi inşa sanayinin uzun süredir önünde bulunan Revizyon İmar Planı ve irtifak hakkı süreleri gibi yapısal engellerin aşılmasıyla, sektörün geleceğe daha güvenli baktığını ifade eden Murat Kıran , “2008 yılından sonra sektörümüz, yeni pazarlar arayarak kimsenin aklında olmayan projelerin Türk tersanelerinde inşa edilmesini, üretilmesini sağladı. Gelecekte de yeni pazarlar bularak güçleneceğiz.” dedi.

“Kasım ayı içinde GİSBİR, Japonya merkezli Aktif Gemi İnşa Uzmanları Federasyonu ASEF’e üye oldu. Uzakdoğulu tersaneciler bize ‘Bu krizde nasıl ayakta kaldınız?’ diye soruyor. Son dönemde onların tersane sayıları hızla düşerken biz tersane sayımızı artırdık. Türkiye’nin dünya üzerindeki jeopolitik konumu oldukça önemli, bizler de bunu en ileri seviyede kullanarak ülkemizin refahını artırmaya çalışıyoruz. Bu dönemde Türk gemi inşa sanayinde ‘Çılgın Türkler’in sayıca ne kadar fazla olduğu herkesce görüldü. Kriz döneminde durmadık, 2008 kriziyle başlayıp her yıl derineleşen global krizde yetişmiş insan kaynağını tüm dinamikleriyle her daim yeni pazarlar bularak elimizde tutmayı bildik. Olmaz diye bakılan nitelikli projelere ‘Getir, biz bunu Türkiye’de yaparız!’ diyerek çok sayıda müşteriyi ikna ettik ve kendimizi yeni alanlarda da göstermeyi bildik. Bu dönemde üye tersanelerimiz, en yüksek teknolojiye sahip askeri gemilerden, üçüncü köprü inşasına kadar çok sayıda başarılı projeye imza attı. GİSBİR olarak her dönem proje çeşitliliğimizi artırıyoruz mesela son yıllarda referanslarımızı sayarken “askeri gemi de yapıyoruz, asma köprü de…” diyebilmek ülke kalkınması, kalifiye insan kaynağı yetiştirmek ve idame ettirmek adına oldukça önemli… Devlet-özel sektör-üniversite işbirliği ile çok daha iyilerini yapabiliriz.

“Offshore Pazarı tekrar yükselebilir”

Türkiye’nin deniz gücü olarak her alanda imkan ve kabiliyetlerini yükseltmesi gerektiğine inanıyorum. Yenilikçi Türk tersanelerinin tecrübelerini kullanarak farklı pazarlarda da etkin olacağını düşünüyorum. Öncelikle offshore sanayi bizim geleceğimizde çok önemli bir yer teşkil ediyor. Türkiye olarak Akdeniz ve Karadeniz’in altı keşfedilmeyi bekliyor. Sahip olunacak değer ülkemize çok ciddi bir ivme kazandıracaktır. Bu teknolojiye sahip olmak için dersimize daha iyi çalışmalı yani proaktif olmalıyız. Offshore platformalarına destek veren türlü gemileri inşa ettik, bu platformların bakım ve tamirlerini gerçekleştirdik. Neden topyekün inşa etmeyelim? Şu an düşük petrol fiyatlarından dolayı bu alandaki işler durmuş gibi görünse de, fiyatlar yükseldiğinde Türk tersanelerinin bu Pazara hazırlıklı olması oldukça önemli. Bunun yanında; inşa ettiğimiz askeri gemileri ihraç da edebilirsek 2023 için belirlenen 10 milyar dolarlık hedef bizim için çok küçük kalır. 

Koster filosu yenileme projesi de Türk denizcilik sektörü için çok önemli bir proje olabilir. Mevcut düzenlemenin ihtiyaçları karşılamadığı için revize edilmesi söz konusu. Bizim bunun için de bir modelimiz mevcut. Yeni düzenleme ile birlikte; belli bir hedef gemi sayısı belirlenmeli, o adette ve tonajda gemi imal edilmeli ve bu filo tek bir çatı altından yönetilmelidir. Demem o ki, bir işletme kurularak, koster filosu yenileme projesi çerçevesinde inşa edilecek gemiler bu tek çatı altından yönetilsin. Böyle bir yapı kurulursa Akdeniz ve Karadeniz çanağına önümüzdeki 20 yıl Türk koster armatörleri hakim olabilir. Hem gemi üreterek tersanelerin ve yan sanayinin gelişiminin önü açılacak hem de elde edilecek navlun gelirleriyle ülkenin büyümesine katkı sağlanacak.

Güçlü bir Türkiye için güçlü bir denizcilik sektörü olmazsa olmaz. Bu doğrultuda hepimiz yorulmadan çalışıyoruz. 16 Temmuz sabahı tüm tersaneler açıktı ve üretime devam ediyordu. Biz devletin belirlediği doğrultuda çalışarak; Türkiye’yi, dünyanın her yerinde en iyi şekilde tanıtmaya gayret ediyoruz. OHAL bizi ve gemi inşa sektörünü hiçbir şekilde rahatsız etmedi, işlerimizi aksatmadı. Biz devletin çizdiği yolda ilerleyerek yatırımlarımıza süratle devam ediyoruz. Oluşturduğumuz Heyetlerimiz kanalıyla yurtdışına düzenli ziyaretlerimizi yapıyor ve ‘dışarıdan gösterildiği gibi’ bir Türkiye olmadığımızı tüm muhataplarımıza anlatıyoruz.”

Bunu Paylaşın