Dosya: Türkiye’de Deniz Sigortacılığı

MDN İstanbul

Deniz sigortacılığı, 2015 yılı Uluslararası Deniz Sigortaları Birliği UIMI’nin verilerine göre 30 milyar dolar prim üreten dev bir sektör. Sigorta kuruluşları, Pandl kulüpleri, yerel muhabirler ve brokerler ile oldukça hareketli bir sektör olan Türk deniz sigortacılığı, yabancı oyuncuların pazarda daha aktif hale gelmesiyle uluslararası standartlarda hizmet vermeye başladı. Bu ayki dosyamız dolayısıyla görüşlerine başvurduğumuz firmalar; özellikle firmalara daha etkin bir denetleme mekanizmasının getirilmesi ve brokerlik eğitiminin kalitesinin yükselmesi gibi yapısal konuların üzerinde durdu. Firmalar ayrıca; daha az maliyetle daha kapsamlı sigortalar yaptırabilmenin yolunun sigorta firmalarının karşısına daha geniş filolarla çıkmaktan geçtiğinin altını çizdi.

Uzun: 25 yılın sırrı müşteriye birebir hizmet
Ocean Sigorta Brokerliği şirketinin 1991 yılında Türk ve yabancı gemi armatörlerinin ve denizcilik sektöründe faaliyet gösteren diğer kurumların sigorta ve reasürans gereksinimlerini karşılamak ve profesyonel brokerlik hizmeti vermek üzere, kuruduğunu ifade eden Ocean sigorta brokerliği Yönetim Kurulu Başkanı Kaptan Fevzi Uzun, 25 yıldır portföyümüzdeki müşterilerimize her türlü deniz sigorta branşında broker olarak servis ağırlıklı ve birebir hizmet vermeye çalışıyoruz” dedi.

“Şu an ortalama 250 civarında gemiye hizmet veriyoruz. Portföyümüzde genel olarak her segmentte ve değişik tiplerde gemiler mevcut. Bizim sigortaladığımız armatörlerle uzun yıllara dayanan bağlarımız var. Biz daha ziyade servise ağırlık vererek hizmete yönelik bir işletme yürütüyoruz. Sigortalılarının ihtiyaçlarını belirleyerek, poliçe öncesi ve sonrasında sigortalılara gerekli hizmeti sağlamayı hedefliyoruz. Bu amacı gerçekleştirecek alt yapıya sahip insan kaynağı esas alınarak sigortalılarının ihtiyaçlarını en kısa sürede karşılıyoruz. Bu doğrultuda teknik ve yazılım alt yapımıza da önemli yatırımlar yaptık.”

Türk gemi filosunun önemli son yıllarda önemli bir büyüme içinde olduğunu kaydeden Fevzi Uzun, bunun sigorta sektörünü olan yansımalarını değerlendirdi.

“Filonun son 15 yılda hızlı büyümesi Tekne ve Makina (H&M) ve diğer sigorta türlerine olumlu katkıda bulunmuştur ve yerli ve yabancı sigortacıların yoğun ilgileri neticesinde rekabetçi bir piyasa oluşmuştur. Tabii ki, bütün bunlar Türk armatörlük piyasasına avantajlı fiyat ve şartlar sağlamıştır.

Türkiye pazarında hem International Group (IG) üyesi kulüpler hem de fix primle çalışan P&I kulüpleri hizmet veriyor. IG üyesi kulüpler genelde tek gemi yerine filo sigortalamayı tercih ediyor. Fix primle çalışan kulüpler çoğunlukla 10 bin grt altındaki gemileri sigortalamayı tercih ediyor. British Marine’in Türkiye’den çekilmesiyle, Doğu Avrupa merkezli bazı sigortacılarda son yıllarda sigorta piyasasında aktif olarak rol aldığı görülüyor. Bunların yanında; Türk P&I Sigorta’nın kurulmasının da, başta koster gemileri olmak üzere, Türkiye sigorta piyasasında birçok etkisi oldu. Doğu Avrupa merkezli bazı sigortacılarda son yıllarda Türkiye piyasasında aktif olarak rol alıyor. Tüm bu çeşitli sigorta seçenekleri içinde sigorta brokerliğinin önemi artıyor. 

Türkiye’de deniz sigorta brokerliği diğer piyasalara baktığımızda çok gelişmiş durumda ve servis ağırlıklı hizmet verilmektedir. Türk armatörü yerel brokerle çalışmayı ilk etapta tercih ediyor. Bunun da sebebi çabuk ulaşılabilir ve aynı dili konuşabiliyor olmasıdır. Ben 25-30 yıl önce bu sektöre başladığımda durum böyle değildi. Yabancı firmalara daha çabuk yönelinebiliyordu. Türkiye’deki brokerlik yine vardı, bu kadar geniş kadrolar olmasa da, tercih edilmeyebiliyordu. Şimdi ise kadroların genişlemesiyle branşlaşmalar başladı. Bana göre Türkiye’de deniz sigorta brokerliği diğer ülkelere oranla ciddi bir yerdedir ve uluslararası tanınırlığı var. Türkiye dışında co-brokerler aracılığıyla Ukrayna ve Rusya’da 3-4 yabancı firma ile çalışmalarımız sürüyor.”

Murat Volkan: 4 ayda 200 gemiyi sigortaladık
Geçtiğimiz aylarda kurularak Türkiye deniz sigorta brokerliği piyasasına yeni bir hareketlilik getiren Neo Sgirota Brokerliği Yönetim Kurulu Başkanı Murat Volkan, Türkiye’deki deniz sigortacılığı ve yeni şirketin kuruluşuyla ilgili değerlendirmelerde buludu. “Neo Sigorta Brokerlik AŞ’yi bu yılın mayıs ayında ortağım Kapt. Emir Yıldız’la birlikte kurduk. Kısa süre sonra da aramıza Hasar konusunda uzman arkadaşımız Arzu Özdemir katıldı.

Neo’dan önce Emir’le Omni’de de beraber çalıştık, daha öncesinde ben Deniz Sigortacılığına Aon’da, Emir’de Marsh’ta başlangıç yaptı. İkimizde Denizcilik Fakültesi mezunuyuz ve sigortacılığa girmeden önce gemilerde çalıştık.

Neo, Deniz Sigortaları branşında Armatörlere, Gemi Kiracılarına ve Tersane İşletmelerine yerel ve uluslararası sigorta marketlerinden hizmet sunuyor. Deniz Sigortaları branşında çok sayıda ürün var ve tamamı bizim hizmetlerimiz içersinde bulunuyor. Bunlar arasında başlıca; Koruma ve Tazminat (P&I), Navlun, Süristarya ve Savunma Sigortası (FD&D), Tekne ve Makina (H&M), W&S, Kira Kaybı Sigortası (LOH), Bs/R, Kargo ve Yat Sigortaları branşlarında ağırlıklı olarak hizmet veriyoruz.

4 ay içerisinde 200’e yakın sayıda teknenin Sigorta Brokeri olarak hareket eder hale geldik. Bunlar içerisinde Kuru yük gemileri (kosterden handy size’a kadar), Kimyasal, Ürün ve LNG Tankerleri, Romorkorler, Feribotlar ve Duba’lar yani denizde yüzen ve sigortaya ihtiyaç duyan her tipte gemiye halihazırda hizmet sunuyoruz.

“2008 yılından bu yana yaşanan krize rağmen Türk gemi filosunun son 15-20 yılda gösterdiği hızlı büyümesi Deniz Sigortacılığını da oldukça geliştirdi” diyen Murat Volkan, son yılarda Türk şirketlerinin ululslararası standartların da üstünde hizmet verdiğine dikkat çekti.

“Türk Sigorta Şirketleri, deniz sigortalarına eskiye nazaran çok daha yakınlar, hatta ilk Türk P&I Sigorta şirketi bile kurularak faaliyete geçti. Dolayısıyla Tekne ve Makine branşının yanı sıra; P&I ve Tersane branşlarında da gelişmeler ve kapasite artışları yaşandı.

Deniz Ticareti bildiğiniz gibi global bir market ve bu market içerisinde Türkiye’nin zaten gelişmiş ükeler sınıfında olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Tonaj bakımından ilk 10 içerisinde olmayabiliriz ancak 80’li yıllardan bu yana sektörün ne kadar büyüdüğü ortadadır, kaldı ki 2008’den bu yana da amansız bir global denizcilik krizinin verdiği zararlar da cabasıdır.

Deniz Sigortaları alanında Türkiye’de sunulan Brokerlik hizmetinin birçok gelişmiş ülkeden daha ileri seviyede olduğunu sıklıkla İstanbul’u ziyaret eden ya da bizim yurt dışında kendilerini ziyaret ettiğimiz sigortacılardan işitiyoruz. Ayrıca yabancı brokerlerle çalışıp memnun kalmayan Sigortalılar da bize Türkiye’deki hizmetin kalitesi hakkında çok olumlu dönüşler yapıyorlar.

Türk Denizcilik piyasasının çok büyük bir bölümünün Türkiye’de hizmet veren Sigorta Brokerlik şirketleri ile çalışıyor olması da, bu tespitin bir sağlamasıdır diye düşünüyorum.

Türkiye’de hizmet veren ve Denizcilik branşında hizmet sunan sigorta şirketleri yabancı sigorta şirketlerine karşı yüzde 5 oranındaki Banka Sigorta Muamele Vergisi (BSMV) nedeni ile haksız rekabetle karşı karşıyadır. Sadece sigorta şirketleri değil; Armatörler için de haksız bir durum söz konusudur. Yabancı bir sigorta şirketinden teminat alınmasındansa, yerli bir sigorta şirketini tercih ederse yüzde 5 BSMV ödemek durumundadır. bu da Türk Sigortacıları tercih eden Türk armatörleri ekonomik anlamda cezalandırılması anlaımna geliyor. Sektör bu dezavantaja rağmen yabancı brokerlik şirketlerine oranla daha iyi tekliflerle müşterinin karşısına çıkabilmesi, bizim rekabet gücümüzü gösteriyor.

“Türkiye’den bir dünya markası çıkacak”
Türk P&I Sigorta’nın kurulduğu 2014 yılından bu yana Türk Denizciliğine Deniz Sigortacılığı konusunda artan ürün çeşitliliği ile servis verdiğini ifade eden Türk P ve I Sigorta AŞ Genel Müdürü Ufuk Teker, “Şirketimiz kendisine misyon olarak Türkiye’den doğan bir dünya markası olma hedefini gerçekleştirmek için hızla ilerlemektedir“ dedi. Geçtiğimiz iki yılda şirketin gerçekleştirdiği alt yapı çalışmaları hakkında bilgi veren Teker, ilk etapta, Türkçe ve Türk Kanunları ile uyumlu ama aynı zamanda uluslararası Denizcilik kuralları ve IG Kulüplerin kuralları işe eş kapsamda anlaşılması kolay kurallar oluşturulduğunu belirtti.

“Kuruluşumuzdan bu yana önemli adımlar atarak önemli bir uluslararası marka haline gelme yolunda çalışmalar yaptık. Dünya Denizcilerinin ihtiyacı olan teminatı sağlamak adına reasürans çalışmaları tamamlanıp hadise başına 1 milyar USD tutarında teminat sağlar hale gelindi.

Hedefleri Türk Bayrağı ile sınırlı olmayan Türk P&I şirketi, sigortalılarının ziyaret ettiği limanlarda sorun yaşamaması adına tüm Akdeniz, Karadeniz, Kontinental Avrupa ve Afrika ülkeleri ile tek tek temas ederek, ülke onaylarını tamamladı.

Hedef; denizcilerimize doğru hizmeti, kendi lisanları ile iletişim kurabilecekleri ve güvenebilecekleri bir şirket olarak sağlamak. Şirketimiz; P&I sigortası sağlarken ülkemizin gerçekleri ile hareket etmekte hassasiyetleri dikkate alarak ilerlemeye gayret etmektedir. Bu bağlamda sigortalılarımızın memnuniyeti yüzde 95 oranında yenileme oranı ve yıllık yüzde 50-60 bandında bir büyüme ile kendini göstermektedir. Müşterilemize teminat sağlarken dikkat ettiğimiz en önemli kriter, uygun olan prim seviyeleri ile rekabetçi bir düzeyde olmaktır. Ama rekabetçi olmanın karşılığı olarak  ucuz prim ve eksik servis anlayışında olmadık ve olmayacağız.”

“1300’den fazla araca teminat sağlıyoruz”

Denizcilik sigortalarının tüm sigortacılığın temelini oluşturduğunu kaydeden Ufuk Teker, “Sigortacılığın genelini anlamak için Tekne Makine ve P&I sigortasının içeriğini bilmeniz yeterli olacaktır” dedi. Bu iki branş içerisinde; Makine Kırılma Sigortasından, Elektronik Cihaz Sigortasına, İşveren Mali Mesuliyet Sigortasından Çevre Koruma Sigortasına, Yangın Sigortasından Kasko Sigortasına birçok sigorta branşını kapsadığını belirten Teker, deniz sigortasının bu kadar geniş kapsamlı olmasının yanı sıra gemi tiplerinin de çok farklılık göstermekte olduğunu ifade etti.

“Kimi gemi kuru yük taşırken, kimisi çeki yapar, bir diğeri balıkçılık yapar, başka bir gemi deniz üstü ve altında inşaat yapar, birisi tanker olarak çalışırken diğeri yolcu taşır turist gezdirir. Biz şirket olarak tek bir elbiseyi herkese uydurmaya çalışmak yerine, ihtiyaçlara uygun, yerel durumlara uygun ürünleri dizayn etmeye özen göstermekteyiz. Bu kapsamda balıkçılar için, deniz turizm araçları için, özel amaçlı yatlar için, dalış tekneleri için farklı ürünler oluşturduk. Son dönemde şirketimizin gelişimine paralel ve sektörden gelen talepler ile de uyumlu olarak denizcilerimize Tekne Makine Sigortası sağlamaya da başlamış durumdayız. Bu sayede Türk P&I ın tam bir sektör sigortacısı olarak tüm denizcilik sigortalarını sağlayabilir hale gelmesi hedefimize ulaştığımızı ayrıca belirtmek isterim. 

Kullanım amaçlarına göre çok fazla tipi gemi bulunduğundan dolayı kuruluşumuzu müteakiben belli gemi tiplerinde ve bölgelerde pazar payımızı artırmak üzere yoğunlaştık. Bu kapsamda Marmara denizi ve Boğazlar’da yolcu ve araç taşıyan deniz araçlarında pazar payımızı yüzde 90’lar düzeyine ulaştırdık. Ayrıca romorkör, barç yüzer havuz ve yüzer vinçler, yakıt tankerleri gibi araçlarda da yüzde 70 oranında bir pazar payımız var. Son 1 yıl içerisinde ise uluslararası sefer yapan koster filosunda hızlı bir şekilde sigortalılarımızı artırmaya başladık. Toplamda teminat verdiğimiz deniz aracı sayısı 1300’ün üzerindedir. Kuruluş itibarı ile yöneldiğimiz Türk Bayraklı ve kabotaj hattı gemilerinden yabancı bayraklı Türk menfaati olan gemilerden oluşan bölüme hızlı bir giriş yapmış bulunmaktayız. Önümüzdeki dönemde sigortalılarımızın bu bölümden yoğunlaşmasını öngörmekteyiz.

Türk Denizciliğinin 15 yıl önceden başlayan ve denizciliğimizin tüm paydaşlarını etkileyen kriz dönemine kadar hızlı bir büyüme ivmesi yakaladığına dikkat çeken Ufuk Teker,  “Bu çok uzun süren ve hala çıkış sinyallerinin gelmediği kriz dönemi olmasaydı, aslında Türk sahipli filonun ulaşabileceği boyut mevcut durumdan daha iyi olacaktı” dedi.

“Bizim korkumuz kriz sebebi ile denizciliğe adım atmış olan büyük sermaye grupları ve orta ölçekli yatırımcıların tedirgin olması ve yeni yatırımlardan uzak durmalarıdır.

Herşeye rağmen yapılan yatırımların çeşitliliği açısından bakıldığında; denizcilik eğitimi, tersane yatırımları ve armatörlük yatırımları ile deniz turizm yatırımları bir bütün olarak ülkemizin denizcilik alanında sınıf atlamasına hizmet edecektir.

Deniz Sigortacılığı açısından Türkiye ve dünya perspektifi olarak değerlendirmek gerekirse; dünya reasürans pazarlarındaki kapasite fazlası fiyatların nispeten rekabetçi olmasına ve sağlanan teminatların olabildiğince geniş olmasına sebebiyet vermektedir.

Ülkemizde Deniz Sigortacılığı Tekne ve Makine Sigortaları konusunda oldukça yüksek kapasite ve hizmet kalitesinin yüksekliği anlamında oldukça iyi durumdadır. Türk Ticaret Kanunu ve İngiliz Kanunları arasındaki farklılıklar sebebi ile bazı armatörlerimizde tereddütler oluşturacak hususlar ortaya çıkmasına rağmen özellikle lider sigorta şirketi olan Anadolu sigortanın kalitesi ve hizmet anlayışı öne çıkmaktadır. Yat ve özel amaçlı teknelerde ise aktif olan yine çok kaliteli sigortacılar bulunmaktadır. Belki yerli piyasamızın şirket sayısı olarak deniz sigortacılığına ilgi duyan şirket sayısında yeterli olmaması gibi bir yorum yapılabilir ama bunun da Türk P&I’ın da katılımı ile daha derinleşeceğini düşünüyorum. Bu yurt içi rekabetin karşılığı olarak yurt dışına doğrudan yaptırılan sigortaların miktarında belirgin bir azalmaya sebebiyet vereceği kanaatindeyim. Yerli piyasada bizim uygulamak zorunda olduğumuz Banka Sigorta ve Muamele Vergisi eşit şartlarda yabancı sigortacılar ile rekabet etmemizi engelleyen bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Bu konuda, Maliye Bakanlığına yaptığımız başvurular değerlendirilirse yerli sigortacıların önü daha fazla açılmış olacaktır.

“Yerelden başlayarak dünyaya açılıyoruz”

Türk P&I Sigorta’nın oluşturduğu sağlam temel ile önümüzdeki dönemde gelişmeye ve büyümeye açık bir kurum haline geldiğini ifade eden Teker, IG kulüpleriyle rekabette, yerelden başlamanın getirdiği avantajları kulllanacaklarını belirtti.

Deniz Araçlarına sorumluluk teminatı sağlayan P&I şirketlerini Grup kulüpleri ve Sabit Primli Sigortacılar olarak iki kategoride klase edersek 13 P&I kulübünden oluşan grup kulüpleri toplam dünya tonajının yüzde 90’ı gibi bir bölümüne sahiptirler. Kalan yüzde 10 dan daha az bölümü ise sabit P&I Sigortacıları (bizim de dahil olduğumuz) tarafından teminat altına alınmaktadır. Grup kulüpleri 100 yılın üzerinde tecrübe ve pazar hakimiyetlerini hem kiracılar nezdinde hem yazılı kurallarda bağlayıcı hükümler ile ellerinde tutmaktadırlar. Örneğin büyük bir petrol firmasının Türkiye kolu kiraladığı kabotaj seferlerinde Grup Klüpleri haricinde bir P&I sigortacısını kabul etmemektedirler. Bu durum büyük kiracılar ile ilgili de yaşanmaktadır. Bu konular ile ilgili yerelden başlamanın avantajlarını kullanarak onaylarımızı temin etmeye gayret ediyoruz. Markamızın kabulü noktasında iyi ve hızlı servis vermekte ısrarcı olduğumuz müddetçe büyük sorunlar yaşamayacağımızı tahmin ediyoruz.

Türk P&I Sigorta gibi yatırımların, Türk Denizciliğine küçük de olsa katkı sağlayacağı ve Türkiye’den bir dünya markası çıkartacağını düşünüyoruz. Bu yönde gerek doğrudan gerekse dolaylı destekler bizim için büyük önem arz etmektedir. Eşit şartlarda yerli bir sigortacının armatörlerimiz tarafından seçilmesinin kendi menfaatleri olmasının yanı sıra ülke ekonomisi ve cari açık açısından da katkı sağlayacağı unutulmamalıdır.

“Hizmet kalitesinin standardını belirlemeye devam edeceğiz”
1925 yılında kurulan Anadolu Sigorta’nın, hayat dışında tüm sigorta branşlarında faaliyet gösterdiğini ifade eden Anadolu Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Levent Sönmez “Oto, yangın, mühendislik ve sorumluluk sigortalarında olduğu gibi özellikle deniz sigortaları için de, uzun yıllardır referans bir şirket olarak konumlandık” diyerek deniz sigortacılığına verdikleri önemin altını çizdi.

“Deniz sigortaları ana branşında “su araçları” ve “yük sigortaları” alt başlıkları altında çok geniş yelpazede teminatlar sağlayan ürünlerimizi, 5 bine yakın satış kanalımız ve özellikle deniz sigortaları alanında uzmanlaşmış iş ortaklarımız ile sigortalılarımıza sunmaktayız.

Su araçları branşında başlıca sigorta konularımızı, ticari yük gemileri için tekne makine sigortası ile harp/grev ve kazanç/kira kaybı sigortaları oluşturmaktadır. Ayrıca özel ve ticari amaçlı gezinti teknelerine, tekne inşaat/dönüştürme projelerine bu segmentte teminat sağlamaktayız.

Denize bağlı sorumluluk riskleri; gemi tamircileri, marina, liman işletmelerinin işletme faaliyetinden kaynaklanabilecek sorumluluk sigortaları ile gemi sınıfında olmayan küçük deniz araçlarının sorumluluk sigortaları olarak değerlendirilmektedir.

Yük sigortaları branşında ise; yük taşıma sigortaları,  taşımacılık veya taşıma aracılığı yapan şirketlerin sorumluluk sigortaları, depo işletenleri sorumluluk sigortaları gibi ürünlerimiz bulunmaktadır.

Şirketimiz denizcilik alanında kar amacı gütmeyen sosyal sorumluluk çalışmaları da yürütmektedir. Bu kapsamda, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir çevre bırakabilmek amacıyla, Deniz Temiz Derneği –TURMEPA- ile iş birliği içerisinde, su araçları branşında düzenlenen her sigorta poliçesinden belli bir payı TURMEPA’ya aktarmaktayız.

Denizcilik sektöründe düzenlenen tekne ve yat fuarlarına da düzenli olarak katılıyoruz.

Şirketimizin öncülük ettiği bir diğer hizmet, yat sigorta poliçelerimize için 2010 yılı başında ‘Yat Asistans Hizmeti’nin devreye sokulmasıdır. Bu hizmeti Türkiye’de ilk defa müşterilerine sunan Anadolu Sigorta, yatlara, herhangi bir kaza veya hasar durumunda aynı kasko sigortasında olduğu gibi asistans hizmeti vermektedir.”

Müşteri portföyüyle ilgili olarak “Türkiye’deki tekne sigorta potansiyelinin büyük kısmı şirketimiz tarafından teminat altına alınıyor” diyen Levent Sönmez, “Şirketimiz sadece Türk filolarına değil, yurtdışındaki filo teknelerine de tekne makine sigortası yapıyor” dedi.

“Porföyümüzdeki ticari gemiler çeşitlilik göstermektedir. Yük taşımacılığı yapan kuru yük, dökme yük ve kargo gemileri ile konteyner gemileri ve tankerlere teminat veriyoruz.  Hizmet tekneleri, yüzer havuzlar, römorkörler de bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu yıl ilk özel denizaltı sigortası da yine şirketimiz tarafından düzenlenmiştir. 

Son 15 yılda Türk gemi filosunun hızla büyümesiyle sigorta ihtiyacının önemi daha da artmıştır. Sigortalanan tekne sayısında artış olması toplam prim üretimini de yükseltmiş ve denizcilik sektörüne hizmet vermek isteyen sigorta şirketi sayısını da artırmıştır. Artan rekabet sonucu kaliteli hizmet vermenin önemi de anlaşılmıştır. Şirketimiz son 15 yılda sektörde, tekne sigortalarında lider konumdadır.

Türkiye’de uluslararası standartlarda hizmet veren, acente ve broker firmaları bulunmakta ve denizcilik sigortaları ile ilgili konularda, şirketimiz ile de tam bir işbirliği içinde çalışarak sigortalılarımıza ihtiyaç duyulan ürünleri ulaştırmaktadır. Türkiye, İngiltere menşeli ya da çok uluslu sermaye yapısına sahip, özellikle denizcilik alanında uzman birçok broker için de çekim alanı halindedir. Böylece rekabete bağlı olarak ürün çeşitliliği, kalite anlayışı da artış göstermiştir. Anadolu Sigorta, denizcilik sigortaları branşında, diğer branşlarda da olduğu gibi, uluslararası standartlarda teminat sağlamaktadır.” 

“Sigorta bedelleri doğru değerlendirilmeli”

Türkiye’de deniz sigortacılığı sektöründe karşılaşılan en önemli sorunlar konusunda görüşlerini ifade eden Levent Sönmez, “Doğru risk için doğru fiyat ve şartları sağlamak en önemli önceliklerimizden” dedi.

“Global ekonomik gelişmelerin tüm diğer sektörler gibi denizcilik ve lojistik sektörlerine de etkileri olmaktadır. Denizcilik sektöründeki sigortalarda navlunların düşmesi ve sektörün ekonomik krize girmesi, doğal olarak primlere ayrılan bütçeleri de düşürmektedir. Bu dönemde prim ödemelerinde güçlükler ve rekabet nedeniyle fiyatlardaki düşüşler en göze çarpan sorunlardır.

Gemilere yapılacak bakım ve onarım masraflarında tasarrufa gidilmesi durumunda sigortalı kıymetlerde yaşanan hasarlar artabilmektedir.

Anadolu Sigorta olarak denizcilik sektörünün sigorta ihtiyacını karşılayarak özellikle tahsilattaki olumsuz etkileri sınırlamak amacıyla biraz daha esnek, dikkatli ama aynı zamanda sektöre destek olucu şekilde hareket ediyoruz.

Gemi ve gemi inşa alanlarında sigorta bedellerinin doğru belirlenmesi çok önemlidir. Arz ve talepte suni yükselme olduğu zaman, gemi bedellerinde de aşırı bir yükselme olmaktadır. Bu dönemlerde tekne ve yat değerlerini artırma talepleri gelmektedir.

Anadolu Sigorta olarak dikkatli bir şekilde hareket ederek, mümkün olduğu kadar doğru piyasa değerini tespit etmeye çalışıyoruz. Şu an yaşadığımız zor ekonomik koşulların olduğu dönemlerde; gemi, yat veya tekne bedellerinin piyasa değerine paralel değerlere düşürülmesi gerekebilmektedir. Bununla ilgili de sigortacı olarak gerekli çalışmaların yapılmasını poliçe tanzimi esnasında takip etmekteyiz.

Denizcilik sektöründen gelen teminat taleplerini uzmanlığımız ile değerlendirip, doğru risk için doğru fiyat ve şartları sağlamak en önemli önceliklerimizdendir. Doğru poliçenin üretilmesi, hasarda en iyi hizmetin verilerek, sigortalının kaybının en hızlı şekilde karşılanmasını ve sigortalı şirketin sermayesi zarar görmeden faaliyetine devam etmesini sağlamaktır.

Uzun vadeli hedeflerimiz arasında; sigortalılarımıza sunduğumuz kaliteli hizmeti devam ettirmek, müşterilerimizin güvenini ve sadakatini sağlayan koruyucu politikamızı geleceğe taşımak yer almaktadır. Mevcut ve potansiyel müşterilerimize farklı kanallardan ulaşarak, sigortalılarımıza kendilerini güvende hissettiren ve beklentilerini önemseyen politikamızı sürdüreceğiz.”

Omni: Hizmet kalitemizin sırrı sürekli eğitim ve gelişim
30 yılı aşkın süredir Türk deniz sigortacılığı sektöründe brokerlik hizmeti veren Omni Sigorta Brokerliği’nin iki genç Yönetim Kurulu Üyesi Karin Taşcıyan ve Bilge Kaya son dönemde deniz sigortacılığında yaşanan gelişmelerle ilgili görüşlerini paylaştı. Önümüzdeki dönemde de hizmet kalitesiyle sektörde fark yaratacaklarını ifade eden Omni Yönetim Kurulu Üyesi Karin Taşcıyan “Deniz sigortacılığı sektöründe hem Türkiye dahilinde hem uluslararası platformda hizmet sunarak fark yaratıyoruz” dedi.

“Hedefimiz;  yaratıcı, kalite odaklı ve tecrübeli ekibimiz ile denizcilik ve deniz sigortacılığı sektöründe hızlı, kaliteli, verimli ve sonuca odaklı çözümler yaratmak. Şirketimiz, Deniz Sigortacılığı konusunda Türkiye’de hep ilklere imzasını atmış bir kurum. Kurucularımız; Armatörlerimize, Gemi İşletmecilerimize, Kiracılarımıza  kısacası tüm Denizcilik Camiasına ilk olarak uluslararası sigorta piyasalarını açan piyasa önderleridir. Bu ilkler ve tecrübe birikimi üzerine oluşturduğumuz hizmet anlayışlı prensipler sayesinde de piyasa liderliğimizi her zaman korumaktayız.

Müşterilerimizden aldığımız güç ve uluslararası sigortacılardan ve PandI Kulüplerinden aldığımız destek sayesinde, Yerel ve uluslararası müşterilerimize dünyanın belli başlı sigorta piyasalarının kalbine ulaşma imkanı sağlamaktayız. Bunun da geri dönüşü; müşterilerimize en hızlı yoldan ve minimum maliyetle uluslararası standartlarda layık oldukları hizmeti sunabilmektir.

Müşterilerimize, Nakliyat ve Nakliyat Dışı konularında sunduğumuz sigorta teminatlarımız mevcuttur. Ancak uzmanlık alanımız nakliyat olduğundan bu konuda sunduğumuz sigorta türleri her türlü riski karşılıyor.”

“Türk Ticaret Filosu büyüdükçe sigorta primleri düşüyor”

Türk deniz ticaret filosunun 2000’li yıllardan itibaren sayı ve tonaj olarak belirgin bir artış gerçekleştirdiğini ifade eden Karin Taşcıyan, bunun sigorta primlerinde düşüşe yol açtığını belirtti.

“Mevcut durum itibarıyla  yaklaşık 2,000  adet gemiye hizmet veriyoruz. Portföyümüzdeki gemi tiplerine gelince, Balıkçı teknelerinden, yolcu motorlarından tutun Cape Size,Bulk Carrier, VLCC, LPG, LNG gibi gemi tiplerine kadar geniş bir skalada, kruvaziyer gemileri hariç, her türlü gemi mevcut.

Deniz ticaret filomuzun sayı ve tonaj olarak son 15-20 yılda belirgin bir şekilde artması aslında dünya averajlarına uyumlu bir gelişme. Demek istediğim, Türk Ticaret Filosundaki artış ile Dünya Deniz Ticaret Filosundaki artış aynı oranlarda oldu. Buna paralel olarak Liman, Terminal ve Marinalarımızdaki kapasite artışı; tersanelerimizin özellikle bakım ve onarım konusunda Orta Doğu’da birinci sıraya yükselmesi, doğal olarak Dünya sigorta piyasalarının dikkatlerini ülkemize yoğunlaştırmalarına neden oldu demek, pek yanıltıcı olmaz. Bu durum, armatörlerimiz, işletmecilerimiz kısacası tüm potansiyel sigortalılarımız için rekabetçi bir ortam yaratmıştır. Sonuç olarak sigorta primlerindeki bu yumuşama, denizcilik sektörünü ciddi bir şekilde etkileyen küresel ekonomik daralmayı fazlasıyla hisseden armatörlerimiz için az da olsa bir avantaj oluşturmuştur.

Yerel ve yabancı brokerlerin uzun yıllar faaliyet gösterdiği ülkemizde, deniz sigorta piyasası olgun ve rekabetçi bir yapıya sahip. Faaliyet gösteren broker ve sigortacı meslektaşlarımız, iyi eğitimli, kendini yetiştirmiş, dünyadaki gelişim ve değişimlere entegre olmuş kişiler. Büyük farkla piyasa liderliğini koruyan şirketimiz, deneyimli ve profesyonel broker ve hasar yönetim ekibi ile piyasanın bu yüksek tecrübe ve kalite düzeyine uyum sağlayarak denizcilik camiasına en iyi hizmeti sunmaktadır.”

“Türk Deniz Sigortacılığı yeterince tanıtılmıyor”

Türk deniz sigortacılığının diğer sigorta dallarına oranla çok daha fazla gelişim gösterdiğini kaydeden Bilge Kaya, bu gelişimin devamlılığını sağlamak için düzenlediği seminer ve eğitimlerin önemine dikkat çekti.

“Elementer dallarda gelişmiş ülkelerdeki sigortacılık düzeyine henüz erişememiş olmamıza rağmen, Deniz sigortacılığında bu durum daha olumlu bir tablo çizmektedir. Gelişmiş ülkelerdeki hukuki alt yapının yeterliliği, sermaye piyasalarının güçlü olması ve eğitimli insan sayısının çokluğu gibi sebeplerle sigorta bilincinin yerleşmesi, sektörün kolayca büyüyüp yayılabilmesine neden olmuştur. Bizde ise, bunlar yavaş yavaş oluştuğu için aynı düzeye gelebilmemiz biraz zaman alacaktır.

Deniz Sigortacılığı küresel bir sektör olduğu için dünya genelindeki oluşumlara ve yeniliklere anında uyum sağlamak zorundasınız. Aksi takdirde piyasanın gerisinde kalır ve temsil ettiğiniz sigortalılarınıza dünya standartlarında bir hizmeti veremez duruma düşersiniz. Türkiye’de sektörün hak ettiği yerde olmamasının en önemli sebeplerinden biri de, sigortacılığın etkin bir şekilde tanıtımının bugüne kadar yapılmamasıdır. Bizler uzun zamandan beri bu görevi kendi çapımızda üstlenmiş durumdayız. PandI kulüplerinin, yerli ve yabancı sigortacıların, yerel ve yabancı hukuk firmalarımızın katkıları ile tertiplediğimiz seminerler ile camiamıza bir hizmet sağlamış oluyor aynı zamanda kendimizin ve piyasanın bilgi düzeyinin artmasına yardımcı oluyoruz. Bununla da yetinmeyip, personelimizi yurt dışındaki sigorta şirketleri ve hukuk firmaları tarafından düzenlenen eğitim seminerlerine göndererek bilinç ve tecrübe düzeylerinin gelişmesine yardımcı olmaktayız. Ülkemizde de, Milli Reasürans ve Sigorta ve Reasurans Şirketleri Birliği tarafından düzenlenen birçok panel ve eğitim seminerleri mevcuttur. Bu eğitimler bu mesleğe emek vermiş eğitimciler tarafından verilmektedir. Bu hususa neden bu kadar önem veriyoruz, çünkü sigortacılığı çevreye anlatacak ve en iyi tanıtımını yapacak olan kişilerin sigorta sektöründe yetişmiş kişilerden seçilmesi gerekir. Bir de sigorta kapasitesinin fazlalığı, sektörün kalbi olan ve diğer tüm yan sektörleri besleyen armatörler için olumlu bir avantajdır. Fiyat ve şartların daha kolay elde edilebilir olmasının yanında sigortacısı ile düzgün ilişkisi bulunan doğru bir broker ile çalışmaları, armatörlerin yaşayabilecekleri sorunların kolayca çözülmesi olarak düşünülmelidir.

Brokerlerin ana amacı; sigorta şirketi karşısında müşteriyi en iyi şekilde temsil etmektedir. Bizler, OMNI ekibi olarak sigorta şirketi seçimlerinde tamamen tarafsız ve bağımsız aynı zamanda müşterimizin gemi portföyüne uygun sigorta şirketi odaklı ön hazırlıkları yapan ve müşterilerin talepleri doğrultusunda hareket ederek en uygun poliçeyi tanzim etmeyi hedefleyen bir kurumuz.Ayrıca tamamen müşterinin ihtiyaçlarina odaklı  müşteriye özel sigorta şartları hazırlayıp, sigorta şirketi tarafından da kabul edilmesine çalışan bir yapımız var. Sigortayı diğer ürünlerden ayıran en önemli özellik, sigortanın geleceğe dönük bir hizmet olması ve gelecekte ortaya çıkacak bir ihtiyacı gidermek amacıyla satın alınmasıdır. Sigorta bir tür güvencedir bu nedenle tüm sigorta ilişkileri her şeyden önce tam bir güven anlayışına dayandırılmalıdır. Sigortacı, Sigortalı ve broker birbirlerine güven bağları ile bağli ayrılmaz bir bütündür.”

Yaşacan: Sektörel birliktelik olursa sigorta maliyeti düşer
Deniz sigortaları konusunda hizmet veren Kuzey Marine Sigorta Brokerliği Genel Müdürü Emin Yaşacan “10 yıldır müşterilerin haklarını korumaya özen gösterdiğimiz ve bağımsız olarak çalıştığımız Türk sigorta brokerliği sektöründe en büyük üç firma arasında olmaktan gurur duyuyoruz” dedi.

“Tek uzmanlık alanımız ve tüm yoğunluğumuz deniz sigortaları üzerinde olduğu için bu alanda çok büyük bir birikime sahibiz. Kuruluş aşamasında aldığımız sigorta brokerliği dışıda herhangi bir iş yapmama prensibini devam ettiriyoruz. Bu da bizim bağımsız kalmamızı sağlayarak müşterilerimize en uygun çözümleri sağlama noktasında büyük faydası oldu. Brokerlik firmaları başka alanlarda da iş yaptığı  zaman etkin olamadıklarını düşünüyorum. Şu an portföyümüzde 100’den fazla armatörlük firmasının 400-500 civarında gemisi bulunuyor. Bu da bizim Türkiye brokerlik piyasasında ilk üçte olduğumuzu gösteriyor. Müşterilerimizin yüzde 90’ı Türk fakat yurt dışından da müşterilerimiz var ve gelecekte bunun sayısını artıracağımızı düşünüyorum. Türkiye dışında Almanya, Orta Doğu ve Yunanistan’dan da sigortalı armatörlerimiz var ve bu alanda yenilikçi çözümlerle müşterinin karşısına çıkan bir firma olduğumuzu söyleyebilirim. Hedefimiz; Türk armatörlerine yeni opsiyonlar sunarak daha önce Türkiye’de iş yapmayan iyi kulüplerin Türkiye piyasasında alternatif sunmasını sağlamak. Birçok kulübü Türkiye’de iş yapma konusunda cesaretlendirdiğimizi söyleyebilirim. Tekne ve makine sigortalarında da iyi alternatiflerin Türkiye pazarına girmesini sağlayarak armatörlere etkin çözümler sunmaya devam ediyoruz.”

Yabancı brokerlik firmalarının Türkiye’de faaliyet göstermesi konusunda değerlendirmelerde bulunan Yaşacan “Türk brokerlik firmaları olarak eksikliğimiz var ki, armatörler yabancı brokerlere ihtiyaç duyuyor” dedi. 

“Biz Türk brokerlik firmaları olarak birbirimizle rekabet halindeyiz ancak yabancılara karşı da birbirimizi desteklememiz gerekiyor. Ne yazık ki, bizim firmalarımız arasında diğerini kötüleyip iş almaya çalışanlar var ama diğer Türk firmasını karalayınca işler onlara değil yabancılara gidiyor. Türk brokerlik firmalarının imajını bozarak sadece rakiplerine değil kendilerine de zarar veriyorlar. Ayrıca armatör yerli bir brokerden kötü hizmet aldığında yabancı brokerlere başvurabiliyor. Bu konuda brokerler olarak iğneyi kendimize batırıp, hizmet kalitemizi en yükseğe çıkarmamız gerekiyor.

Türkiye’de bazı firmaların, ne yazık ki işlerini layığıyla yapamadığı görülüyor. Bunun sektördeki bir denetleme eksikliğinden kaynaklandığını düşünüyorum. Eskiye göre kontroller daha iyi olmasına rağmen hala yeterli düzeyde değil. Her kafası esen brokerlik yapamamalı. Belki de deniz sigorta brokerliği için ayrı bir sınav ve sertifika programı olması gerekiyor. Şu anki sigorta brokerliği sınavı çok genel ve kolay bir sınav, bizim işimizde ise uzmanlık çok önemli bir konu. Belki de sigorta brokerleri olarak dernekleşemeye giderek sektördeki eğitim  eksiğini kapatıp ve denetleme mekanizmalarını oluşturabiliriz. Biz birlik olmadığımız ve birbirimizi desteklemediğimiz takdirde yabancı firmalar sektöre girip işlerin büyük bir kısmını elimizden alacak. Bu, Türk ekonomisi için de Türk denizciliği için de büyük zararlar getirecek.”

“Pandl sigortası olmasa denizcilik olmazdı”

Türk P&I sigorta şirketinin kurulmasının ardından Türkiye’de sigortalılık oranının artığını ifade eden Yaşacan, bu konuda hala yapısal problemlerin de mevcut olduğuna dikkat çekti.

“2015 yılında yayınlanan tebliğin ardından yolcu taşıyan ufak tekneler de sigorta yaptırmaya başladılar. Ancak tebliğin ardından yapılan muafiyetler sebebiyle bazı firmaların sigortalılık durumunu bilemiyoruz. Bazıları muaf tutuldu diğerleri ise 3 aylık poliçelerle sigortalı oldu. Bu karışıklık belki primlerin yüksek olmasından kaynaklandı. Primlerde iyileştirme yapılıp tüm firmaların bu havuza dahil olması sağlanabilirse, büyük kayıpların önüne geçilebileceğini düşünüyorum. 

Ancak son yıllarda Türkiye’deki armatörlük firmalarının sigortaya bakışı olumlu anlamda değişti. Yaşanan olaylar ve yeni jenerasyonla birlikte sigortanın önemi daha iyi anlaşıldı. İlerleyen yıllarda Türkiye’de sigorta kültürünün oturacağını ve denizcilik sektörünün yaptırdıkları poliçelerden kaynaklanan haklarını daha iyi kullanacağını düşünüyorum. Çünkü eğer P&I sigortası olmasaydı denizcilik sektörü bu kadar gelişip büyüyemezdi. Kimse bu kadar büyük yükümlüklerin altına tek başına girmek istemezdi. Çünkü büyük firmalar ve armatörlük firmaları bir kazada tüm varlıklarını kaybedecek noktaya gelebilirdi. Bu sebeple P&I sigortası çok önemli ve sürekli kendini yenileyen bir sigorta türü. P&I sigortaları yeni bir olayla karşılaşıldığında ona göre kendini güncelleyen bir yapıya sahip olması nedeniyle diğer sigortalardan çok daha farklı bir konuma sahip.”

“Önemli olan en iyi sigortaya en düşük primi ödemek”

Türkiye’deki en büyük eksikiliğin sektörel birlikteliği sağlamak olduğuna dikkat çeken Emin Yaşacan, “En iyi sigorta teklifini almak için armatörlerin bir araya gelip sigorta firmalarının karşısına çıkması gerekiyor” dedi.

“Geçtiğimiz dönemde Deniz Ticaret Odası toplantısında armatörlere bir araya gelip sigortayı tek bir firmadan yapılması önerisini getirmiştik. Çünkü filoda ne kadar çok gemi olursa sigorta firmaları o kadar iyi teklif veriyorlar. Bizim ülke olarak pazarlık gücümüzün artması için paket halinde teklif almamız gerekiyor. Çünkü yurt dışında 100-150 gemilik bir filoda grosston başına 2-3 dolar sigorta primi ödeniyor. Türkiye’de bu rakam 7-8 dolar civarında. Çünkü Türkiye’de bir armatör 3 gemisiyle sigorta teklifi aldığında daha yüksek rakamlar ödemek zorunda kalıyor. Ancak Hollanda, Almanya gibi ülkelerde armatörler kooperatif kurup blok halinde sigorta teklifi alıyor ve maliyeti azaltıyorlar. Bu da bizim armatörlük firmalarımızın running cost’unu artırarak haksız rekabete yol açıyor. Türk denizciliği rekabet gücünü artırmak istiyorsa bu tip çözümler bulmak zorunda. Biz bu önerimizde armatörlerimizin aynı brokerlik firmalarıyla çalışarak bunun sağlanabileceğini belirtmiştik ancak armatörler olumlu yaklaşsa da, bu olay gerçekleşmedi. 

Ben, deniz sigortasında en önemli noktanın bir sigorta firmasından en iyi hizmeti alırken en düşük fiyatı ödemek olduğunu düşünüyorum. Bunun için biz çok sayıda sigorta firmasıyla çalışarak armatörün karşısına farklı alternatiflerle çıkıyoruz. Şu zor günlerde armatör için önemli olan rakam olduğunu biliyorum. Ancak, brokerlerin burada devreye girerek armatörün alacağı hizmetin kalitesi konusunda sigorta firmasıyla iyi pazarlık etmesi gerekiyor. Dünyada çok sayıda ucuza alınabilecek sigorta var ancak ihtiyaç olduğunda bunlar armatöre çok daha pahalıya patlayabilir. Kapsamı daraltıp limitleri düşürürseniz ucuz sigorta teklifleri alabilirsiniz ancak herhangi bir olayda armatör hasarı cebinden ödemek zorunda kalır. Biz tüm bunları armatöre anlatıp onun için en iyisinin hangi sigorta olduğunu söylüyoruz. Bu konuda son kararı yine onlar kendileri veriyor ama biz her türlü bilgilendirmeyi yapmakla mükellef olduğumuzu unutmuyoruz.”

Bozkurt: Önlem ve bilinçle denizdeki hasarlar azaltılabilir
Pandl kulüplerinin Türkiye’deki yerel muhabirliğini yaptıklarını ifade eden Omur Marine Genel Müdürü Ahmet Can Bozkurt, “Biz sigorta şirketlerinin hasar servisi gibi çalışırız. Yılda 800-900 elleçleyerek bu alanda önemli bir iş yükünü üstleniyoruz” dedi.

1979 yılında Kaptan Emre Ulu tarafından kurulan Omur Marine, Türk P&I oluşumu içinde yer alarak  Türkiye’de P&I sigortacılığının da gelişimine önemli katkı sağlıyor. Ahmet Can Bozkurt “Dünyadaki yaklaşık 20-25 civarında olan büyük genel sigortacının çoğunun yerel muhabiri olarak sektöre hizmet veriyoruz. Yerel muhabir olmadığımız firmalara da olay geldikçe hizmet sağlıyoruz” dedi.   

“Bizim esas odak noktamız Pandl sigortaları ama yüzde 10 civarında iş yükümüzü de tekne-makine sigortaları oluşturuyor. Şirketimizin yapısını kısaca özetlersek; İzmir, İskenderun ve Mersin’de ofislerimiz var ancak Türkiye’deki tüm liman yerlerinde de bağlantılarımız bulunuyor. Ayrıca Bulgaristan’ın Varna kentinde de bir ofisimiz var.

Bizim yaptığımız iş itibarıyla hukuk nosyonu gerektirdiğinden çalışanlarımızın hukuk kökenli olması önemli. Tabii, şirketimizde denizcilik bilgisi yüksek kaptanlar da var. Aynı zamanda dava aşamasında dışarıdan da avukat ve kaptanlardan çeşitli hizmetler alabiliyoruz.

Ortaya çıkan PandI olaylarını ve davalarını elleçlemede avukatlık nosyununun doğru olduğuna inanıyorum. Biz PandI kulüp temsilcileri içinde şirket içi avukat istihdam eden tek şirketiz. Bunun da faydasını fazlasıyla gördüğümüzü söyleyebiliriz. Ayrıca sörveyör ve eksper de istihdam ediyoruz.

Bizim iş yaptığımız kurumların genelde kulüpler ve sigortacılar olduğunu söyleyebilirim. Yılda 800-900 civarında olay elleçliyoruz. Bu anlamda kapasitemizin yüksek olduğunu söyleyebilirim.”

Yerel muhabirler olarak sigortalılık bilincinin artmasının iş yoğunluğuna olumlu etkisi olduğunu ifade eden Bozkurt, Türk P&I şirketinin kurulmasının Türk denizcilik sektörüne önemli bir katkısı olduğunu belirterek “Türk P&I kendi işini yerinde takip ettiği için bizim işimize doğrudan bir katkısı olmadı” dedi.

“Türk P&I kurulalı uzun süre olmadığı için sektöre etkilerini tam olarak tespit etmek zor, ancak bazıları uygulanmasa da, birtakım sigorta zorunluluklarının getirilmesi bile sektöre yeni bir soluk ve bilinç getirdi. Türkiye’deki bazı tip gemiler yurt dışında sigorta bulmakta zorlanıyordu. Bu sebeple Rusya ve Romanya’daki bazı kulüplerden pek de iyi olmayan şartlarda P&I sigortası temin ediyorlardı. Bu gemiler için Türk P&I kurulması önemli bir kazanım oldu. Çünkü sigortanın değeri ve kalitesi hasarda anlaşılır. Ancak bazı Doğu Avrupa merkezli sigorta şirketleri hasar olduğunda pek de efektif olmayan yöntemlerle armatörü ve geminin kiracısını zor durumda bırakabiliyorlar.

Türk P&I yurt dışına sigortalanması mümkün olmayan veya zor olan tonajları sigortalamak açısından bir takım kolaylıklar sağladı. Ayrıca, Türk kanunlarına göre kurulmuş hasarda daha rahat iletişim kurabileceğiniz ve güvenebileceğiniz bir kurumun olması önemli. Ayrıca; yüzde 50 ortağının Ziraat, Halk ve Güneş sigorta gibi devlet güvencesi sağlayan kurumlar olması güvenirlik açısından değerli buluyorum. Zaten Türkiye merkezli bir sigorta şirketi kurulmasıyla bizim kanunlarımıza göre sürekli kontrolden geçerek birtakım güvenceler sağlanmış oluyor.

Ancak yerli muhabir bir şirket olarak bizim için yerel bir Pandl şirketinin kurulması mevcut sigorta pastasını büyütmedi aksine küçülttü. Çünkü kulüplerin merkezi yurt dışında olduğu zaman Türkiye’de işlerini yürütecek yerel muhabir kullanıyorlar. Ancak şirketiniz Türkiye’de ise yerel muhabire ihtiyaç duymazsınız. Dolayısıyla Türk P&I işlerini kendi yapısı içinde takip ediyor. Fakat genel olarak sigortalılık bilincinin artmasıyla daha fazla gemi sigortalanmış olabilir. O anlamda pasta büyümüştür ancak bizim işimizde bundan dolayı gözle görülür bir artış olmadı.

Fakat buna rağmen; Omur Marine’in işleri geçen yıl dosya bazında yüzde 7-8 artış yakaladı. Bu yılda ilk 7 ayda yüzde 5 artış söz konusu. Türk P&I olmasaydı, bu davaların bir kısmı yabancı şirketler üzerinden bize geleceği için daha yüksek oranda bir artış sağlanabilirdi. Ama dediğim gibi, tıpkı deprem sigortası DASK’ta olduğu gibi, Türk P&I kaynaklı sigortalılık bilinci yükseldi ve bu Türkiye için çok iyi bir şey. Çünkü bence ‘sigorta yaptırmak bir erdemdir’, çünkü gelecekteki bir riski şimdiden garanti altına alarak geleceğinizi düşünüyorsunuz.”

“Olayların yüzde 30’u yük hasarı”

Uluslararası P&I kulüplerinin en çok karşılaştığı olayların yük hasarı olduğu ifade eden Bozkurt, “Ticaret ne kadar artarsa gemi ve olay sayısı o kadar artar” dedi.

Sigorta kuvertüründe olan tüm olaylarla ilgileniyoruz. Yük hasarı, gemi çarpması, çevre kirliliği, kaçak yolcu, gümrük cezaları ve mürettebatın başına gelen olaylar gibi sigorta kapsamında olan pek çok farklı durum yaşanabiliyor. Olayların yüzde 30’u yük hasarından kaynaklanıyor. P&I kapsamı Mali mesuliyet sigortası yani 3. kişilere verdiğimiz zararları tazmin eden sigorta olduğu için yaptırmak zorunludur. Yaptırılmadığı zaman yük taşımak mümkün değildir.

Ancak sigorta kapsamının doğru belirlendiğini varsayarsak, denizde yaşanan her olayda sigortalıya düşen birtakım yükümlülükler var. Bunlardan birincisi vicdani olarak sigorta yaptırıldığı için gemiyi kötü kullanmamak, çünkü ne kadar çok hasar olursa sonraki sigorta yenilemesinde prim o kadar artar. İkinci olarak kanuni olarak basiretli bir sigortalı oluşan hasarları minimize etmek zorundadır. Sanki sigortası yokmuş gibi elinden gelenin en iyisini yapmak, geminin gerekli bakım & tutumunu yapmak, personelini iyi eğitmek ve gemisini iyi işletmek zorunluluğu vardır. Ayrıca herhangi bir olay olduktan sonra hem sigortalı hem de hasara uğrayan taraf hasarı mümkün olduğunca azaltmakla yükümlü. Bu şartları yerine getirmeyen taraf oluşan zararları tazmin yükümlülüğüne uğrayabilir.   

Herhangi bir olay gerçekleşmeden, olması muhtemel olaylarda hasarı minimize etmek için kulüplerin çok ciddi hasarı önleme mekanizmaları bulunuyor.  Bu durum herkesin işine gelir, çünkü, kendi kara sularında çatışma olsun istemez. Sigortacının da işine gelir, o da daha az hasar tazminatı öder.

Dolayısıyla sigorta şirketlerinin çok ciddi PandI hasar önleme programları var. Bu konuda kendi sigortalılarını sürekli bilgilendirirler. Armatörlere benim tavsiyem; bu konuda sigortacılar ile sürekli temas halinde olup öncelikle, hasarı oluşmadan önlemeye çalışmalarıdır.

Olay olduktan sonra da ilk aşamada doğrudan kulüp sigortacılarıyla veya ilgili kurumun yerel muhabirleri ile temasa geçmeli ve onların direktifleri doğrultusunda hareket edilmelidir. Bazı durumlarda geç bildirimler büyük hasarlara yol açabiliyor.”

“Türk denizciliğinin geleceği parlak”

Türkiye’nin Boğazlar’daki hassas durumdan dolayı deniz sigortacılığı konusunda daha ciddi kontrol mekanizmaları kurması gerektiğini ifade eden Bozkurt, “Teorik olarak Türk limanlarına uğrayan veya Boğazlar’dan geçen her gemi sigortalanmak zorunda ancak bazen fake sigortalarla da karşılaşılabiliyor. Bunun kontrolü çok zor” diyerek bu konuda alınacak önlemlerin önemine işaret etti.

“Herhangi bir gemi Boğazlar’dan geçerken sigortası olmak zorunda. Ancak bu konuda Bakanlığın yayınladığı liste epey geniş. Fakat yayınlanan listedeki bazı sigorta şirketlerinde sıkıntılar yaşanıyor. Sadece Boğazlar’ı geçerken kullanılan geçici sigortalar sunuluyor. Bu poliçelerin bazıları sadece kağıt üstünde varlar veya çok sınırlı bir kapsama sahipler.Bunları kontrol edebilmek çok da kolay değil. Hangi konuda ne kadar kapsamı ve limiti var onları geçen her gemide kontrol etmek her zaman mümkün olmuyor. Ancak son yıllarda sigortalılık bilinci gelişti ve ülkemizin uluslararası konvansiyonlara taraf olmasıyla birlikte sigortalılık oranı yükseldi. Ancak birtakım sıkıntılar hala devam ediyor.

Aslında mevzuat yeterli ancak bu mevzuatlara uyum sağlanıp sağlanmadığını denetleyecek mekanizma konusunda eksiklikler yaşanıyor. Türkiye’deki bürokratik mekanizma AB’ye tam uyumlu olmadığı için bir Avrupalı’nın anlamayacağı olaylarla karşılaşabiliyoruz. Bazı noktalarda inandırıcılığımızı zedeleyen aksaklıklar devam ediyor. Ancak her şeyin 20 yılın öncesine göre çok daha iyi durumda olduğunu söyleyeyebilirim. Özellikle, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı çok önemli gelişim gösterdi. Bakanlık’ta takip ettiğimiz dosyalarla ilgili birebir muhattap bulmak ve iletişim kurmak eskiye nazaran çok daha kolay.”

Arıcan: Brokerlik firmaları birleşerek dünyayla yarışabilir
Bora Şirketler Grubu’nun 30 yılı aşkın süredir, Kaptan Alev Tunç liderliğinde, denizcilik sektörünün her alanında hizmet verdiklerini ifade eden Bora Şirketler Grubu Sigorta Müdürü İren Arıcan, “Hizmetlerimiz arasında; Armatörlük, gemi işletme, gemi kiralama, romorkör-çekme, sigorta brokerliği, işletme, gemi onarımı, acentalık ve en son olarak da gemi kurtarma hizmetimiz bulunuyor” diyerek hizmet verdikleri gemi portföyü hakkında bilgiler verdi.

“Şirketimiz; Deniz Sigorta konusunda ise 23 yılı aşkın bir süredir Denizcilik sektörüne başarılı bir şekilde hizmet vermektedir. Yıllar önce İtalyan piyasalarını ülkemize getirdik ve alternatif piyasa yarattık. Tekne & Makine, P&I, Kiracı Sorumluluğu, Kaçırma ve Fidye vb sigortalar gibi denizcilikle alakalı her türlü maddi ve sorumluluk sigortalarını sunmaktayız. Bunun yanı sıra müşterilerimize elementer branş kapsamında yangın, kaza, nakliyat, mühendislik, kasko, trafik, deprem gibi sigorta çeşitlerini sunmaktayız.

Portföyümüz yaklaşık 150 gemi olmak üzere tüm dünya denizlerinde ticaret yapan küçük, orta ve büyük tonajlı gemilerden oluşmaktadır. Herhangi bir sınırlamamız olmadan lokal veya dünya marketinden (İtalya ve İngiltere başta olmak üzere) müşterilerimizin talebi ve ihtiyaçları doğrultusunda piyasadaki hemen hemen tüm sigorta şirketleri ile iş birliğimiz bulunmaktadır ve tüm dünya gemilerine hizmet verebilmekteyiz.”

İren Arıcan, Türk deniz sigorta acenteliğinin son yıllarda filodaki büyümeye paralel olarak önemli gelişmeler kaydettiğini ifade etti. 

Türk gemi filosunun son 15 yılda hızla büyümesi hem sigorta sektörünü hem de ülkemizin kalkınması ve istihdam sağlanması açısından oldukça olumlu yönde etkilemiştir. Türk gemi filosunun hızla büyümesi ülkemizdeki yıllık prim üretimini  artırmıştır.

Türkiye’de deniz sigorta brokerliği diğer ülke marketlerine baktığımızda aynı seviyede hatta hasar anında destek anlamında daha bile ileridedir diyebiliriz.  Olası bir hasar durumunda bir sorun yaşanmaması adına armatörün ihtiyaçlarını ve taleplerini analiz ederek, onlara doğru ürünü doğru teminatlar ile sunmak bu işin en önemli parçası. Her hasar dosyasında armatör, broker, sigorta şirketi, avukat, sörveyör olarak bir zincir oluşturuyorsunuz. Bu zincirde dosyanın en iyi şekilde elleçlenmesi için oluşturulan halkanın zayıf olmaması ve doğru ürünü doğru teminatlar ile armatöre sunmuş olmak gerekiyor.”

“Prim ödemlerinde sıkıntı var”

Sigorta acenteliğinin daha da büyümesi için birtakım adımlar atılması gerektiğine inandığını belirten Arıcan, Türkiye’deki broker ve acenta firmalarının birleşerek dünya çapında güçlü firmalar oluşturubileceğine dikkat çekti.

“Şu an için en önemli sorun düzelmeyen navlun piyasası ve beraberinde gelen prim ödemelerindeki sıkıntıdır. Bu dönemin atlatılması için sigortacıların, armatörlerin ve brokerlerin birbirlerine karşı anlayış içerisinde olması ve birbirlerine destek olması gerekmektedir.

Bunun dışında; bir diğer sorun da deniz sigortalarının uzmanlaşmanın ve profesyonelleşmenin olması gerektiği bir alan olmasıdır. Market çok dar ancak herkes her sigortayı yapmak istiyor. Bu işte tecrübe ve bilgi çok önemli bir faktördür.

Sigortacılık güvene dayalı yürümesi gereken bir çalışma alanı olduğu için; uygulanacak yönetmeliklerin de bu güven ortamını tahsis edecek ve koruyacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

Bir diğer önemli konu da; armatörlerin salt prim odaklı değil, herhangi bir hasar durumunda konusuna hakim ve en iyi desteği alabileceklerine inandıkları acente ve brokerleri seçmeleridir.

Gönül ister ki; bazı broker ve acenta firmalar birleşerek çok güçlü ve çok donanımı dünya çapında kurumsallaşmış brokerlik firmalarımız olsun.

Kayganacı: Piyasadaki rekabet armatöre olumlu yansıyor
Marsh Sigorta CEO’su Hakan Kayganacı, Türkiye deniz sigortaları pazarının yabancı oyuncuların ilgisini çektiğini ifade ederek armatörlerin ve kiracıların oluşan rekabetten olumlu etkilendiğine dikkat çekti.    

Dünyanın önemli sigorta brokerliği ve risk yönetimi şirketleri arasında yer alan Marsh Sigorta, 30,000 çalışanı ile 130’dan fazla ülkede müşterilerine danışmanlık ve brokerlik alanında hizmet veriyor. “Müşterilerimize kendi sektörlerine özel, geleceklerini ve başarılarını korumak için yaratıcı çözümler tasarlayıp sunuyoruz” diyen Hakan Kayganacı denizcilik alanındaki faaliyetlerinde de, “Bağlı bulunduğumuz Marsh & McLennan Şirketler Grubu’nun (NYSE: MMC), strateji, risk ve insan kaynakları alanında müşterilerine danışmanlık hizmetleri ve çözümler sunan profesyonel hizmetler şirketi olmasının avantajlarını kullanıyoruz” dedi.

Sadece denizcilik değil sigorta piyasasının tüm alanlarında etkinliği olan ve ciddi bilgi birikimi ile geniş bir müşteri portföyüne sahip global bir şirketiz. Marsh Türkiye Marine ekibi olarak ciddi bilgi birikimimiz, deneyimimiz ve geniş bir networke ulaşma kapasitemizle, gemi/tekne ölçeği gözetmeksizin gerek yurt dışı yatırımcıların Türkiye’de faaliyet gösteren gemileri, gerekse de yurt içi filo, gemi ve teknelerin her türlü sigorta ihtiyaçlarına cevap veriyoruz.”

“Sektöre sürekli yeni firmalar giriyor”

Türkiye’nin son yıllarda önemli bir gelişim içinde olduğunu kaydeden Hakan Kayganacı “Türkiye’de son 15 yıldır denizcilik piyasası çok hızlı bir büyüme yaşadı. Bununla ilişkili olarak Türkiye’de marine hull’a giren yeni oyuncular oldu ve global olarak da eskiye oranla daha fazla sigortacının ilgisini çekmeye başladı” diyerek Türkiye’deki deniz sigortacılığı ile ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

“Türkiye’de denizcilik sektörüne verilen brokerlik servisleri gelişmiş ülkelerde verilen servisler ile kıyaslandığında oldukça iyi bir seviyeye sahip. Türkiye’de deniz sigortaları için derin bir sigorta piyasasının olmaması bir dezavantaj, fakat buna rağmen Türkiye’de faaliyet gösteren lokal brokerler çoğu zaman uzman ekipleriyle global broker seviyesinde hizmet veriyor. Deniz sigortalarında broker kullanımı alışkanlığı, elementer branşlara kıyasla uzun yıllardır daha bilinçli bir şekilde yapılıyor.

Diğer sigorta dallarına kıyasla rekabetin daha yüksek olduğu ve sürekli yeni firmaların eklendiği bir sektörümüz var. Rekabet dolayısıyla piyasada düşen primler denizcilik sektöründe faaliyet gösteren firmalar için olumlu bir gelişme iken, brokerler için büyüme trendinde bir yavaşlamayı gösteriyor.”

 

 

Bunu Paylaşın