Cem Gürdeniz – 15 Temmuz darbe teşebbüsü ve güvenlik endişelerimiz

Deniz Mehmet Irak

dmehmetirak@marinedealnews.com

Temmuz ayı Türkiye Cumhuriyeti jeopolitiğinde en önemli olayların yaşandığı bir aydır. 24 Temmuz 1923 Lozan; 20 Temmuz 1936 Montrö; 20 Temmuz 1974 Kıbrıs/Girne’de Kıyıbaşının tutulması.  Hepsinde egemenlik kazanımı vardır. Bu günler içinde şüphesiz en önemlisi 24 Temmuz 1923’tür. Cumhuriyetimizi kuran temel antlaşmanın, Lozan’ın kutlu doğum günüdür. Büyük bir diplomatik zaferdir. Devletsiz ve milletsiz kalma tehlikesi ile karşı karşıya kalan Anadolu Türklerinin, galip çıktıkları bir ölüm kalım savaşının kanla yazılmış onur belgesidir.

15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan ve başarısızlıkla sonuçlanan FETÖ Darbesi de Türkiye’nin jeopolitik geleceğini şekillendirecek bir yolu açmıştır ve çok önemli bir dönemeçtir.  Türkiye’de artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır. Zira darbe başarılı olsaydı bugün acımasız bir iç savaşın yaşandığı bambaşka bir ülkede olacaktık. FETÖ darbesi bir kalkışmadan öte kendi halkına ateş gücü kullanan bir terör hareketidir.  Aynı zamanda bir iç savaş başlatmayı hedeflemiştir. Darbede aynı zamanda bir NATO üssü olan İncirlik Üssünün kullanılması ve FETÖ Merkez üssünün ABD Pennsylvania’da olması Türkiye’nin Atlantik çerçeveli gözlüğünde ciddi kırılmalar yaratmıştır.

ABD’deki FOX Televizyon kanalının askeri analisti ve aynı zamanda 2006 yılının  BOP sınırlarını gösteren kötü şöhretli ‘’Blood Borders’’ isimli kitabın yazarı Emekli Yarbay Ralph Peters darbenin ilk saatlerinde darbeyi överek, ABD’nin darbecileri desteklemesini istedi. Darbecileri iyi insanlar ‘’Good guys’’ olarak tanımlayarak, onları Tanrının kutsamasını (God Bless) diledi.  Daha da ileri giderek ‘’Obama bu aşamada çenesini kapasın. Darbe yapanlar bizim tarafta’’ dedi. Eğer darbe başarılı olsaydı bugün güneydoğudan Kıbrıs’a, Irak’tan Suriye’ye, Ege’den Karadeniz’e, Lozan’dan Montrö’ye her alanda Sevr ruhunun 21’inci yüzyıl hortlağı ile karşı karşıya kalıyor olacaktık.

Olayın vahim boyutunu başka bir örnekle açıklayalım. Güney Kıbrıs Rum Kesiminde eski Demokratik Seferberlik Partisi (DİSİ) Milletvekili Hristos Rotsas, “Türkiye’deki darbe gecesi büyük bir fırsat kaçırıldı. Esir Kıbrıs 42 yıl eli-ayağı bağlı pasif oturmasaydı, dün gece belki de Kıbrıs’ın gecesi olacaktı… Attila’ya Saldırabilirdik. Büyük fırsat kaçırdık” dedi.

FETÖ Darbe teşebbüsü 30 yıllık bir kanserin terminal safhasıdır. Ancak beden bu ölümcül safhayı atlatmıştır. Bu safhayı milletin direnci, TSK’da hala ayakta kalabilen vatansever kadroların ihanet sürecine katılmayı reddetmesi ve hükümetin çok önceden emniyette yaptığı büyük FETÖ temizliği sayesinde atlatabildik. Ancak asıl sorun terminal safhayı atlatabilen bedenin tekrar ayağa kalkıp eski gücüne derhal gelebilmesidir.

Güneydoğumuzdaki PKK terörü devam etmektedir. PKK’nın Suriye’deki kolu PYD Türkiye’nin düşmanı, ABD ve NATO’nun müttefikidir. İŞİD ile güneyimizde mücadele üzerinden Akdeniz’e erişen Kürt Koridorunun tesisi ve bağımsız Kürdistan’ın ilanı Türk jeopolitiğine büyük tehdit oluşturmaktadır. Benzer şeklide Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarımız mevcut askeri politik konjonktür paralelinde ciddi tehlike altındadır.  Montrö Sözleşmesinin varlığına rağmen 8-9 Temmuz NATO zirvesi sonuç bildirgesinde Karadeniz’de NATO deniz varlığının artırılması çağrısının yapılması Karadeniz’de NATO’nun yeni macera arayışına somut delildir. Bu yaklaşım zaten Montrö Sözleşmesi’ne her zaman şüphe, kuşku ve kötü gözle bakan NATO çevrelerinin önümüzdeki dönemdeki yaklaşımlarının ip uçlarını da vermiştir. Ege’de işgal altındaki Kardak benzeri ada, adacık ve kayalıklarda Yunanistan’ın devlet uygulamaları devam etmektedir. Her ne kadar Uluslararası Adalet Divanı Sürekli Hakem Mahkemesinin Filipinler Çin davasında verdiği karar Türkiye’nin Ege’deki pozisyonuna uygun sonuçlar yaratmış olsa da Yunanistan’ın devlet uygulamaları önümüzdeki dönemde artacaktır.  Doğu Akdeniz’de bize dayatılan münhasır ekonomik bölge sınırlarında değişiklik söz konusu değildir.

FETÖ’nün alçak darbesi en büyük hasarı Mehmetçik kavramına ve ordu millet bağının kopartılmasına vermiştir. Bu durumu gören CIA’nın gölge düşünce kuruluşu STRATFOR 18 Temmuzda yayınladığı bir değerlendirmede ellerini ovuşturarak bu darbe teşebbüsünün TSK’da birlik bütünlüğü ve morali eriteceğini ve yeteneklerini azaltacağını iddia ediyor. Daha da ileri giderek ‘’Türk ordusu şimdi içine kapanarak darbenin zararlı sonuçları ve iktidar partisine yönelik tehdit ile uğraşacak. Ordunun toparlanması yıllar alacaktır. Ancak Türkiye bu yıllara sahip değildir. Bölgedeki istikrarsızlık her geçen gün derinleşiyor ve Türkiye’nin bu karmaşayı kontrol altına  almaya ve durumunu güçlendirmeye ihtiyacı var’ diyor.  NATO’nun eski yüksek komutanlarından Amerikalı Oramiral (E) James Stavridis de, 18 Temmuzda FP Dergisinde yazdığı makalede ordunun savaş yeteneğinin düşmesinin NATO’yu menfi yönde etkileyeceğinden dem vuruyor.

Kısacası Türkiye bir ateş çemberi içindedir. İçerdeki ihanet çemberi kırılmıştır. Ancak kısa sürede ordunun iç temizliği sağlanıp, eski caydırıcılığı ve harbe hazırlık sağlanmaz ise devletin karşılaşacağı jeopolitik tehditler katlanarak artacaktır. Bu durumun önüne geçmek için en kısa sürede FETÖ temizliğinin yapılarak silahlı kuvvetlerde karşılıklı güven ve saygı ortamının yeniden tesisi; planlı eğitim ve tatbikat programlarına geri dönülmesi, planlı keşif karakol seyir ve uçuşlarının başlatılması gerekmektedir. Ancak bu tedbirler kadar önemli olan planlı bakım ve onarım süreçlerinin aksatılmamasıdır. Unutmayalım İran devrimi olduktan kısa süre sonra başlayan Irak saldırısında İran’ın en büyük zayıflığı tank, gemi ve uçaklarını yedek parça eksikliği ve bakımsızlıktan kullanamaması olmuştu.

Donanmamızın ispatlanmış en büyük caydırıcı refleksi 420 personelini, ana üssünü ve tersanesinin büyük bölümünü yitirdiği 1999 Gölcük depreminden  9 hafta sonra   savaş gemilerimizin tam kadro Ege’de büyük bir tatbikata başlamasıydı. Unutmayın bu donanma daha önce de 1996 Kardak krizinde 24 saat içinde Ege’de tüm yayılmasını tamamlamış, 20 Temmuz 1974’te 120 saatlik bir hazırlık sonrası Kıbrıs’ta kıyı başını tutabilmişti. Bu zor dönemi de vatansever, demokrasi bağlısı gerçek denizciler ile atlatmalıdır. FETÖ temizliği sırasında donanmanın Haliç Donanmasına dönüşmesine izin verilmemelidir. Türkiye’nin düşmanları 15 Temmuz darbesinin birinci perdesi olan Balyoz ve diğer kumpas davalarda  Deniz Kuvvetlerini hedefe oturtmuş ve toplu tutuklamaların yaşandığı 11 Şubat 2011 gecesi bayram yapmıştı. Balyozu çökerttik. FETÖ kanserini de çökertmeliyiz. Zaman birlik olma zamanıdır. Zaman yurtseverlerin ideolojileri ne olursa olsun el ele verme zamanıdır. Zaman iç kavgaları hesaplaşmaları dondurmak zamanıdır. Zaman Sakarya ve Dumlupınar zamanıdır.

Bunu Paylaşın
dmehmetirak@marinedealnews.com