Kobra etkisi

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com

Kimliğimizi aklımız belirler; kararlarımızı ve eylemlerimizi düşüncelerimiz şekillendirir. Düşüncelerimizi ise hayatımızdaki bir takım teşvikler yönlendirir. Mesela Kobra etkisi, hayatımız içinde gördüğümüz ama fark etmediğimiz bir teşviktir

İnsan nasıl düşündüğünü keşfetmek ister. Çünkü özünde ne olduğunu görmek, kendisini daha iyi anlamak ister. Böylece belirli davranışları neden sergilediğini kavrayabilir.

Düşünce hakkında düşünmek, aklın işleyişine kafa yormak geleneksel olarak felsefe ve ekonomi uzmanlarının ele aldığı, spekülasyona açık bir konu ancak son zamanlarda psikoloji ve nöro-bilim sayesinde daha deneysel bir süzgeçten geçirilmeye başlamıştır. Deneylerden çıkan sonuç; insanların yaptıkları hataların da belli kalıpları olduğudur. Önyargı veya temayül olarak bilinen sistematik hatalar belirli koşullarda tekrarlanır. Ne düşündüğünüz sorulduğunda aklınızdan geçenleri bildiğiniz inancıyla cevaplarsınız… Ancak akıl yalnızca bu şekilde çalışmaz. Bilincinizde oluşan izlenim ve düşüncelerin çoğu siz nasıl olduğunu fark etmeden doğar. Sezgilerin ve kararların büyük kısmını ortaya çıkartan, kafamızın içindeki izlenimlerdir. İnsan sezgilerinin etkisinde kalarak farkında olmaksızın yanlı hükümler verir. Yani izlenimlerimiz ve duygularımızın bizi yönlendirmesine izin veririz. Sezgilerimize dayalı seçimlerimize, inançlarımıza duyduğumuz güven de çoğunlukla haklıdır ama her zaman değil. Çünkü bazen yanlış yapsak bile kendinden emin dururuz.

Düşüncelerimizi etkileyen dayanaklardan biri; teşviklerdir.

Uluslararası politika, fikir münazaraları, ekonomik savaşlar… Her senaryoda, tarafları ilgilendiren teşvikleri anlamak, o problemi çözmenin en temel adımıdır.

Önce en iyi bilinen teşvikle başlayalım; Para!! Modern hayatta mali teşviklerin ciddi bir etkiye sahip olmadığı bir alan yok gibidir. Hatta para bizim nasıl şekillendirildiğimizi bile şekillendirir. Günümüzde Amerikalı bir erişkinin kilosu bundan 30-40 yıl öncesine göre yaklaşık 10 kg artmıştır.

Peki, neden bu kadar şişmanladık? Çünkü yemeğe teşvik edildik. Gıda zaman içinde çok ucuzladı. 1971 yılında Amerikalılar harcanabilir gelirlerinin yüzde 13.4’ünü gıdaya yatırıyorlardı; bugün bu oran yüzde 6,5 düştü. Ülkemizde durum farklı! Son yıllarda düşmesine karşın bugün bu oran yüzde 19,7.

Görünmeyeni Düşünmek isimli kitaptan bir hikâyeyi anlatacağım. Kitap; Çin’in Foshan şehrinde 2011 yılında meydana gelen bir trafik kazasını ele alıyor. Pazardan çıkmak üzere olan iki yaşında bir kız çocuğuna bir kamyon çarpmıştı. Çocuğun vücudu aracın altına girdiğinde şoför kamyonu durdurdu. Ama dışarı çıkıp ne olduğunu anlamak ve yardım etmek yerine bir an için duraklayıp tekrar gaza bastığında kızın üzerinden bir kez daha geçti. Çocuk daha sonra öldü. Şoför sonunda polise teslim oldu. Şoförün kayda alınmış bir telefon konuşması haber kanallarında geniş yer buldu. “Eğer çocuk öldüyse, sadece 20.000 Yuan (3.200 Dolar) öderim,” diye anlatıyordu. “Ama eğer sakat kalırsa, bu bana yüzbinlerce Yuana mal olur.”

Çin’de karşılık beklemeden yardım etmeye yönelik kanunlar yoktur ve uzun süreli sakatlıklarla ilgili cezalar, ölüm cezalarından daha yüksektir. Şoförün ahlaki ve vatandaşlık sorumluluklarını ön planda tutması beklenirken, ters yönde işleyen mali teşvikler göz ardı edilemeyecek kadar güçlü bir etkide bulunmuş olabilir.

İşin zor tarafı, bazı teşviklerin gayet aşikâr olmasına karşılık çoğunun o kadar da açık seçik olmamasıdır. İnsanlara ne istedikleri veya neye ihtiyaç duyduklarını sormak her zaman işe yaramayabilir.

İnsanoğlunun bu gezegendeki en açık sözlü yaratık olmadığını kabul etmeliyiz.

Genellikle söylediklerimizle yaptıklarımız birbirinden farklıdır veya daha kesin bir ifadeyle, başkalarının duymak istediği şeyleri söyleriz ama esasen kendi bildiğimizi okuruz. Ekonomide buna “beyan edilen tercihler” ile “açığa vurulan tercihler” adları verilir ve bu tercihler arasında ciddi bir uçurum vardır. Belli bir durumda ne tür teşvikin ise yarayacağını anlamaya çalışırken, bu uçurumu dikkate almakta fayda vardır.

Geri tepen teşvikler ne yazık ki insanların umduğu kadar az değildir. Buna bazen “kobra etkisi” adı verilir.

Hikâyeye göre, Hindistan’ın sömürge olduğu dönemde bir İngiliz valisi Delhi’de çok fazla kobra olduğunu düşünüyordu. O yüzden kobra derisi getirene nakit ödül teklif etmişti. Bu teşvik gayet başarılı işledi ve hatta yeni bir sektörün doğmasına neden oldu: Kobra yetiştiriciliği. Hintliler yılanları üretip, büyütüp sonra da ödülden yararlanmak için öldürmeyi bir iş edinmişlerdi. Zaman içinde ödül ortadan kaldırıldı ve bunun üzerine de çiftçiler besledikleri yılanları doğaya bıraktılar ki bu da zehirli ve istenmeyen sonuçlar doğurdu.

Yine de bugün dünyayı incelediğinizde, rutin bir şekilde böcek ve zararlılardan kurtulmak için nakit ödüllerin verildiğini görürsünüz. Yakın geçmişte de bunun Georgia’da yabani domuzlar ve Güney Afrika’da da fareler için uygulandığını duyduk. Ve her dönemde rutin bir şekilde insan orduları bu sistemden yararlanmak için harekete geçmektedir.

Mark Twain’in bir zamanlar yazdığı gibi, “Amerika’da kurtların, Avustralya’da tavşanların ve Hindistan’da yılanların sayısını arttırmanın en iyi yolu kafataslarına ödül koymaktır. O zaman tüm vatanseverler bunları yetiştirmeye başlar.” Kimi ekonomistler SSCB ekonomisinin en büyük sorununun teşvik sistemi olmadığını söylerler. Hayır, kesinlikle katılmıyorum. Orada da teşvik vardı. Ama negatif seçici bir teşvikti. Hata yapanın Sibirya’daki Gulag Hapis Kamplarına gönderilme tehlikesi gayet güçlü bir teşvikti!! Yani teşvik olmayan bir ekonomik sistem olduğunu söylemek mümkün değil.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com