Beklenti satılıyor

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com
Bir şirket için belirlenen fiyatı ödemek isteyen kişi şirketi alır. Ödemek istemeyen ya da ödeyemeyen alamaz. Liman satışları da aynı şekildedir. Bir kısım alıcı fiyatı yüksek görür ya da gücü yetmez. Diğerleriyse fiyatı makul bulur ve satın alır. Çünkü her birinin beklentisi farklıdır

Sadece ülkemizde değil, dünya bu şekilde ilerliyor. Kimileri fiyatı ödeyip ürünü alıyor, kimileri ödememeyi tercih ediyor. Enteresan bir örnekle başlayalım. 2005’te Mersin Limanı 755 milyon dolara özelleşti. 2013 yazında, JP Morgan Asset Management, Port of Virginia için 3,1 milyar dolar önerdi, o dönemki TEU hareketi 2,2 milyon TEU idi!! 2005 yılında Mersin Limanı’nın TEU hareketi 596 bin civarındaydı. İki farklı kıta, bambaşka coğrafya… Ama teklifler arasında önemli bir korelasyon var. Maalesef tüm liman satışları arasında böyle korelasyon olmuyor. Karşılaştırıldığında “çılgınlık” diye nitelenen satışlarda olabiliyor.
Açıkçası birileri düşük bedel ile satın aldığında, diğeri düşük fiyata satmış oluyor. Ya da bunun tam tersi de oluyor. Bu tür satışlar da “çılgınlık” olarak görülüyor. Aslında bunlar çılgınca değil! Çünkü bütün oyuncuların beklentisi farklı… Peki beklenti nedir? Bir üst sınırın belirlenmesidir.

“Finansal başarım, büyük ölçüde soyut düşüncelere dayalıdır”
Bu analiz George Soros’a aittir. “Hareket, düşünce boyutu ile başlar.” Bu analizde bir tanıdığıma ait. Beklentiler de düşünceler ile şekillenir. Herhangi bir şirket satışında; satıcı ya da alıcı, her birinin düşüncesi farklıdır. Bir yatırımcının şimdiki düşünceleri gelecekteki olayları etkileyebilir; ancak gelecekteki olaylar şimdiki düşüncelerini etkileyemez. Gelecekteki olaylar sadece o dönemdeki düşünceleri değiştirecek bir deneyim olabilir. Peki, yatırımın özü geleceği tahmin etmek ya da ‘bugüne indirgemek’ değil midir?
Yatırım analizcileri gayet iyi bilir ki, zor olan geleceği tahmin etmektir. İndirgemek çok daha basit! Bu halde limana fiyat belirlemek için önce piyasasının değerlemesi yapılmalı. Bunun içinde değerlemenin temelini oluşturan bir teori inşa etmek lazım. Temel ekonomik verilerin yer aldığı, bunların analiz edilerek beklentilerin oluştuğu bir teori. Söz konusu limanlarsa; dış ticaretin yanı sıra komşu ülkelere yönlenen transit yük hareketi de tahmin edilmeli. Şimdilik transit hareketi bir kenara bırakalım. Dış ticaret tahminlerinizi hangi teori üzerine inşa ederdiniz? 2023 hedefleri olabilir mi?
Bu hedeflerin tutmayacağı yönünde fikir birliği sağlandı diyebiliriz. Çünkü gelişmekte olan ülkeler abartısı aynen bu yaşanandır. Bazı ülkelerin büyümeleri rastlantısal dış etkenler sayesinde olmuştur. Nasıl mı? Yükselen emtia fiyatları, düşük faiz oranları ve sürekli akan dış finans. Ekonomik politikalar ve ülke idaresi büyümeye yardımcı olmuştur muhakkak! Ancak, bunlar sadece büyüme sağlayan etkenlerdir, büyümeyi tetikleyen etkenler değildir. Neyse ki konumuz makro-ekonomi değil. Limanlara geri dönersek… Demek ki, gelecekteki dış ticareti tahmin etmek için ekonomik 2023 hedeflerini baz almak doğru değil. Yani, geçmiş verileri analiz etmeliyiz. Ve bir tahmin oluşturulmalı! Veyahut varsa sihirli bir küreden faydalanmalı.

Önemli olan beklentileri yönetmek
Yemeğin ana malzemesi belli oldu; veri analizi. Peki, baharat olarak ne kullanacağız? Beklentiler, içgüdüler. Çünkü verilerle yapılacak analizin temelleri ve sınırları, zihinlerde canlandırılan beklentilerle şekillenir demiştik. Böylece tahmin teorisinin temeli atılmış oldu. Ama yatırımcı bunları hayata geçirirken bir şeyi daha etkiler… Yatırımın geleceğini!
Yatırımcının, şirkete ödediği bedel, şirketin geleceğini çizer. Şirketin geleceği, ilerideki fiyatını etkiler. Bu fiyat, şirketin geleceğini etkiler… Ve bu şekilde sonsuza doğru ilerler. Bu döngüye Soros’un “refleksivite teorisi” deniyor.
Refleksivite bir döngüdür. Bu döngünün başlangıç pozisyonunda beklentiler ve bunların yönetimi vardır. Daha basitleştirmek için kısa bir örnek verelim. Bir ürünün fiyatını yukarı çekmek için sürekli alım yapıldığını düşünün, belli bir ölçüde fiyat yükselir. “Ürünün tamamını satın alacağız” diye bir açıklama yapılırsa, fiyat sıçrar, tam bir gayzer etkisi olur. Demek istediğim; “beklentileri yöneten, fiyatı belirler.”
Özetle, ekonomik hedeflerin gerçekçi olmadığı bir ortamda, geçmiş veriler analiz edilerek bir teori oluşturulabilir. Ama yeterli değil!! Yani, limanları yüksek fiyat ile satabilenler limancılık sektöründeki beklentileri yönetenlerdir. Hiç kolay değil. Zira yukarıdaki örnek birçok şeyi ifade ediyor. Çok büyük marifet. Nihayetinde satılan limon değil, liman! Ülkelerin dış ticaret kapıları…
Bu konuda fazla yoruma gerek yok. Ama şunu yazmadan noktayı koymak da hata olur. Spekülatif işlemler fiyatların artacağı öngörüsüne dayanır. Örneğin, spekülatif gayeyle bir limanın hisse değeri yükselir, satışı da tam bu esnada, yani fiyat yükseldiğinde yapılır. Bu satış neticesi meydana gelen kâr veya zarar, yapılan tahminin isabet derecesine ve tutarlılığına bağlıdır. Bu halde “beklenti yönetimi” dediğimiz terim spekülatif bir eylem olabilir mi? Umarım sizleri fazla yormamışımdır.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com