Mutasyon geçiriyoruz

Gökhan Esin

gokhanesin@marinedealnews.com

Kâğıda basılan gazete, dergi ve kitap, Birinci Sanayi Devrimi’nde iletişimin temel araçları haline geldi. İkinci sanayi devrimi döneminde ise, radyolarla tanışıldı. Üçüncü sanayi devrimi, internet ve dijital medya çağına giriş yaptı 

Geçenlerde Washington Post gazetesinin editörü Martin Baron’un bir konuşmasına kulak kabartmıştım.  Son 10 yılı bir iletişim yarışı olarak tanımlıyor. Hakikaten öyle mi?

Öncelikle, geçtiğimiz 10 yılda yaşananları hatırlamak lazım, çünkü unutması kolay olaylar; Yüksek-hızlı geniş bant aralığı 2004, 2005 yıllarında yayılmaya başladı. Böylece günümüzdeki hızlı iletişimin ilk adımları atılmış oldu. 2004 yılında Google halka açıldı. Google’da yapılan günlük arama sayısı yaklaşık 3 milyar! 1,3 milyar aktif kullanıcısı olan Facebook 2004’te kuruldu. Ayda 1 milyar kişi tarafından ziyaret edilen bir başka web sitesi, YouTube, 2005 yılında yayına başladı. Twitter, günde 0,5 milyar mesaj atılan bir fenomen. Twitter, 2006’da kuruldu. Şu sıralar her ne kadar ülkemizde pek popüler olmasa da, ABD nüfusunun %30’u e-kitabı tercih ediyor. E-kitabın öncü teknolojisi Kindle 2007’de doğdu. Apple ilk i-phone’u 2007’de piyasaya sürdü. Şu günlerde dünyadaki akıllı telefon kullanıcısı yaklaşık 2 milyar kişi. Yani dünya nüfusunun %28’i!

Daha bitmedi… 2009’da Instagram kuruldu. 2010’da i-pad ile tanıştık. 2011’de kurulan Snapchat’in bugünkü değeri 10 milyar dolar olarak tahmin ediliyor.

Eğer bu yarış sinirinizi bozuyorsa, sizi teselli edecek bir şey olmadığını söyleyebilirim. Dahası, her geçen yıl süratlenen bir yarış haline geldi. Süratlenen bu yarışta, değişimi kucaklamak yerine direnenler için geri dönüş olmayabilir. Bu acı veren gerçek Birinci Sanayi Devrimi’nin yıldızı gazete, dergicilik ve okurlar için de geçerli. Yazılı basın mensupları ile okurları, birinci devrimden, üçüncü devrime atlıyor. Diğer bir deyişle, bir habitattan diğerine geçiyorlar. Üçüncü devrimin ürünü dijital medyada, yani yeni habitatlarında alışık olmadıkları davranışlarla karşılaşıyorlar. Yeni habitat sakinleri daha genç, daha kıvrak ve en önemlisi, bu ortamın yerlileri. Yazılı basın okuyucuları, mensupları ise göçmen gibi.

Mutasyon başladı
Dijital toplum, yeni habitatın sakinlerinin çabasıyla süratle büyüyor. 2020 yılında dünya gençliğinin %80’i akıllı telefon kullanacak, deniyor. Ülkemizde de durum pek farklı değil. İnternet ortamında en çok ziyaret edilen 3 Türk gazetesinin tekil ziyaretçi adetleri, gazete tirajlarının yaklaşık 3 katı. Yani dijital medya epey önde ilerliyor. Geçtiğimiz on yıldaki ivme devam ettiği sürece, bu çarpan da yükselecektir. Bu çarpan çok önemli, zira hem reklam verenleri hem de gazete yöneticilerini yakından ilgilendiriyor. Örneğin, reklam verenler, potansiyel müşterileri ile daha ölçülebilir, yaratıcı şekilde bağlantı kurmak ister. Tirajı yüksek bir gazetedeki reklamın ne kadar dikkat çektiğini bilemezsiniz, ama klik adetleri net bir ölçüdür.

Reklam veren için reklamın dikkat çekmesi ne kadar önemliyse, gazete yöneticisi için de yazarın popülaritesi o denli mühim. Herhangi bir gazetedeki yazarın, gazete tirajı kadar okunduğu varsayılabilir. Ama bu bir varsayımdır. İnternet ortamında ise, an itibariyle kaç kişinin okumakta olduğu ya da günde kaç kişinin ziyaret ettiği bilgilerine ulaşmak çok daha basit. Kısacası geçmiş alışkanlıkların geride kaldığı bu yeni dönemde, her yazar bir şirket haline geldi. Ya da girişimci! Yani yazarlar kendi fikirleri ve teşebbüsleri ile lider olmak zorundalar. Kısacası; mutasyon başladı!! Peki, bu yeni ortamda yaşayabilmek için gerekli olanlar neler? İlgi çekmek. Özgün ve keskin yazılar, fikirler yayınlamak. Farklı yayınlar yapmak. Okuyucu üzerindeki etki ancak bu şekilde şiddetlenebilir.

Etkiyi nasıl şiddetlendirebiliriz?
Şöyle örnekleyelim; astım hastalığı, kasırgalardan 20 kat daha fazla can almaktadır. Buna rağmen insanlar kasırgaların daha ölümcül olduğu kanısında. Kalp krizleri, tüm kazaların toplamının 2 katından fazla can almaktadır, fakat insanların %80’i kaza nedeniyle ölmenin daha olası olduğunu düşünüyor. Bu örnekler artırılabilir. Mesele şu ki, ölüm nedenleriyle ilgili tahminler medyada yer alan haberlere göre şekillenmektedir. Dehşet verici görüntüler ya da panik yaratan felaket haberleri, internet üzerinde sürekli tekrarlanarak herkesin tedirgin olmasına neden olabilmektedir. Gerçi ilgi çekmenin tek yöntemi dehşet verici yayın yapmak değil. Farklı yöntemler de var… Mesela, 2014 sonunda, youtube üzerinde “gangnam style” isimli müzik klipi, rekor şekilde, 140 milyon saatten fazla izlenmiş. 16.000 yıldan fazla! Daha ne kadar ilgi çekici olabilir? İnsanoğlunun sarf ettiği bu süre içinde, 20 tane “Empire State” ya da 6 adetten fazla “Burj Khalifa” gibi gökdelen inşaatı yapılabilirdi. Bunlara benzer akılda kalıcı yayınların tekrar edilerek daha çekici hale getirilme çabası mutasyonun gereklerinden biri diyebiliriz. Yani hayatta kalmanın bir yolu!

Aslında değişim hep vardı. Sadece bizler unutuyoruz. Örneğin, radyonun anlatımı kendine özeldi. Televizyonun anlatımı da kendine özel. İnternet’in anlatımı da kendine özel olacak elbette. Bir organizma, kendisini farklı bir habitat içinde bulunca ne yapar? Mutasyon geçirir. Yaşaması için gerekli olanları alır, gereksiz olanları bırakır. Mutasyon bir jenerasyondan diğerine geçerek, sonunda normal olarak kabul edilir.

Yazılı basından, dijital hayata geçiş, elbette bir gelişim, değişim. Eninde sonunda bu değişim normal olarak kabul edilecek ve mutasyon sonlanacak. Ama bu gelişimin doğasında çok önemli bir detay var. Gördüğüm kadarıyla bu değişim farklıyı yaratmak istiyor, daha iyisini değil! Yukarıda yazdığımız gibi, okuyucular da habitat değiştiriyor. Yeni habitata uyum esnasında farklı insan profilleri, bambaşka yayınları takip ediyor. Mesele haberlerin takibi olduğunda herkes kendi temennilerini en dikkat çekici şekilde yazanı okuyor, diğerlerine bakmıyor. Bu değişim süratlendikçe, fikir ayrışmaları perçinleniyor. Doğal olarak toplum hem keskin inançlı oluyor, hem de farklı kutuplara yönleniyor.

ETİKETLER:
Bunu Paylaşın
gokhanesin@marinedealnews.com