Türk gemi inşa sektörü 2023 hedeflerine hazır

MDN İstanbul

Türkiye gemi ve yat inşa sektörü 2014 yılında bir önceki yıla göre yüzde 10,1’lik artışla toplam 1 milyar 280 milyon 878 bin dolar ihracat yaparak büyümesini sürdürdü. Bu rakama 700 milyon dolar olarak tahmin edilen gemi tamir ve bakım geliri de eklendiğinde sektörün Türkiye ekonomisine katkısı 2 milyar doları buldu.

Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR)’nden alınan verilere göre Türkiye’de bulunan 99 tersanenin 57’si faal olarak çalışırken, 46 tekne imal ve çekek yerinin 36’sı faaliyetlerini sürdürüyor. 2014 yılında en çok ihracat yapılan ülke 225 milyon dolarla Norveç olurken tersanelerde inşa edilen toplam gemi sayısı 249 oldu. 2014 yılında toplam 28 tip gemi inşa edilirken, bu gemiler arasında 49 adet römorkör sektörün lokomotifi oldu. Ayrıca 23 balıkçı gemisi, 22 açık deniz platform destek gemisi, 20 polis botu, 19’u yolcu teknesi, 15 mega yat ve 10 kimyasal tanker de en fazla inşa edilen gemi tipleri arasında yer aldı. Gemi tamir ve bakımında ise toplam 1801 gemiye işlem yapılırken  tersanelerde çalışan toplam istihdam 20 bin kişiyi aştı.

Uzun yıllar kimyasal tanker inşasında önemli bir konuma sahip olan Türk gemi inşa sektörü 2008 yılındaki krizin ardından özel amaçlı gemi inşasında anahtar teslim projeler yaparak bu alanda konumunu her geçen gün daha da güçlendiriyor. Özellikle kabuk inşasıyla başladığı offshore inşa sektöründe son dönemde anahtar teslim projelere imza atan Türk tersaneleri, bu alanda büyük mesafe kat etti. Son dönemde gündemde olan Akdeniz ve Karadeniz’deki petrol arama faaliyetleri olumlu sonuçlandığı takdirde, offshore platformunun Türk tersanelerinde açıklanması da sektörü bir hayli heyecanlandırdı. Her tip geminin bakım ve onarımını başarıyla gerçekleştirerek tamir sektöründe dünyada önemli merkezlerden biri haline gelen birçok tersanemiz bu alanda birçok referans projeye imza atıyor. Aliağa’daki gemi söküm tersaneleri de tüm olumsuz koşullara rağmen elde ettiği pazar payıyla Avrupa’nın gemi söküm merkezi haline geldi. Bu faaliyetlerle yetinmeyen Türk tersaneleri çelik işleme işinde de büyük gelişmeler kaydederek İzmit Geçiş Köprüsü ve 3. Köprü’nün çelik konstrüksiyon işlerini yaparak sektörün hareketlenmesine ve iş çeşitliliğine büyük katkı sağladı. Önümüzdeki dönemde 3. Havalimanı, Kanal İstanbul gibi önemli projelerin de devreye girmesiyle tersaneler, kaybettiği iş yoğunluğuna bu tip alternatifi işlerden pay alarak tekrar kavuşacak gibi görünüyor.

Türkiye’de gemi inşa tesislerine ayrılmış toplam 7.526.647 metrekare alanın sadece 3.948.160 metrekaresinde aktif üretim yapılıyor. En çok üretim yapılan Tuzla koyunda 45 tersane için ayrılmış alan 1 milyon 200 bin metrekare civarında. Bundan da anlaşılacağı üzere Türk gemi inşa sektörünün en büyük sorunlarının başında sahip oldukları inşa alanının aynı anda birçok gemi inşa etmek için yetersiz olması geliyor. Nispeten küçük bir alanda çok yoğun üretim faaliyeti yapılırken birçok tersane daha geniş alanlara yatırım yaparak tesislerini büyütmek istiyor. Türk gemi inşa sektörünün bu çok parçalı yapısı işletim ve üretim maliyetlerini artırdığı gibi büyük tip gemilerin inşası için gerekli havuz ve tesisin kurulmasını engelliyor. Müşteriler her geçen gün tersanelerden tüm hizmetleri aynı anda alabileceği çözümler beklerken alınan siparişin inşasına alan yetersizliğinden dolayı aylarca başlanamıyor. Birçok tersane sipariş defterinin doluluğu nedeniyle yeni siparişleri kabul edemezken komşu tersanede faaliyette olmayan veya düşük yoğunlukta çalışan tersanelerin olması ülke için çok büyük bir gelir kaybına yol açıyor. 2023 yılında hedeflenen 10 milyar dolar gemi ihracatı hedefi konusunda teknolojiye ve yetişmiş personele büyük yatırım yapan Türk gemi inşa sektörünün önünde Japonya’da olduğu gibi birleşerek güçlenmek önemli bir seçenek olarak görünüyor. Dünyada artan rekabet koşullarında önümüzdeki yıllarda Türk gemi inşa sektöründeki geleneksel aile şirketlerinin birleşerek dev holdinglere dönüşüp dönüşmeyeceğini hep birlikte göreceğiz. Ayrıca mevzuata göre yabancı ortak alamayan Türk tersanelerinin mevcudiyetlerini güçlü bir şekilde sürdürmek için yasalar değişmedikçe birleşmekten başka seçeneği yok gibi görünüyor.

Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) ve TK Tuzla Shipyard Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kıran
“Tersanelerimiz her tip gemiyi inşa etme kabiliyetine sahip”
“2008 yılına kadar özellikle kimyasal tanker inşasında adet bazında dünya birinciliğine kadar çıkmıştık. Krizle beraber aksayan işlerimiz, sipariş iptalleri bizi yeni pazarlara, yeni denizlere açılmaya itti. Artık yeni pazarlara girişimiz yavaş yavaş meyvelerini vermeye başladı. Çünkü bizim ürettiğimiz gemilerin imalatı ortalama 8 ile 16 ay arasında bir süreç alıyor. İhracat rakamlarına baktığımızda son yıllarda istikrarlı bir artış yakaladık. Avrupa’da aktif olarak faaliyet gösteren sadece Türk tersaneleri kaldı, bu konudaki coğrafi avantajımızı kullanmaya başlamalıyız.”

Sektörün özellikle katma değeri yüksek offshore inşa pazarından önemli bir pay almaya başladığını kaydeden Kıran, sektörün kısa zaman içinde milyar dolar değerindeki offshore platform projelerini inşa edebilecek teknik kapasiteye ve bilgi birikimine ulaştığını vurguladı. “Denizde petrol, gaz arama ve işleme daha çok Güney Amerika, Güney Afrika ve Arap Yarımadası gibi bölgelerde yoğunlaşırken artık bizim denizlerimizde de petrol arandığını görüyoruz. Bizim sularımızda yapılan aramaların sonucunda çıkacak rezervlerin yeterlilik kapasitelerine göre, buralarda kullanılacak ekipmanların Türk tersanelerinde üretilmesi ilk hedef olacak ve bu bizim sektörümüze farklı bir aşama kazandıracak. Çünkü içinde bulunduğumuz sektörde rakamsal olarak milyonlar ifade edilirken, offshore projelerinde milyar dolarlar ifade ediliyor. Bu, umut ediyoruz yakın zamanda gerçeğe dönüşecektir. Bu konuda Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı ile yapılan görüşmeler son derece olumlu geçiyor.”

Türkiye’de son dönemde yoğun olarak  offshore destek gemileri dışında özellikle römorkör, balıkçı gemileri, canlı balık taşıyan gemilerin inşa edildiğini belirten Kıran, savunma sanayine yapılan MİLGEM projesinin sektör açısından önemli olduğunu dile getirdi. “Toplam 7 milyon 500 bin metrekare tersane alanının sadece yüzde 52’sini kullanabiliyoruz. Kriz öncesi 60 bine ulaşan çalışan sayımız, 2010’da 15 bine kadar düştü. Şu an 15 bin kişi Tuzla’da, 9 bin kişi Yalova’da çalışıyor. Savunma Sanayi Müsteşarlığı için inşa edilen milli gemi projesi sektörün ayakta kalması açısından çok önemliydi. Bu projede yer alan tersaneler kâr etmekten çok işlerini sürdürmeyi hedeflediler. Bu proje bizim açımızdan önemli referans oldu, artık yurt dışına savaş gemisi satmayı hedefliyoruz. Zaten Türkmenistan’dan alınan siparişler teslim edilmeye başlandı, başka ülkelerden de siparişlerin gelmesi memnun edici. Bu projenin benzerini offshore sektöründe de uygulamak istiyoruz.”

Yüzde 100 yerli gemi üretiminin mümkün olduğunu ifade eden Kıran, ancak müşteriden gelen taleplere göre ekipman seçimi yapıldığını belirterek yan sanayide lojistiğin öneminin altını çizdi.

“Sektörümüz yüzde 97 oranında ihracat ağırlıklı çalıştığı için siparişi veren firmanın ekipman tercihine bağlı kalıyoruz. Tersaneler bir nevi proje yöneticisi durumunda olduğu için müşterinin talep ettiği ekipmanları dünyanın farklı yerlerinden toplayıp bir araya getiriyoruz. Aslında sac imalatından makine üretimine kadar her şey ülkemizde üretiliyor. Ancak inşa edilen gemiler dünyanın farklı bölgelerine taşımacılık yaptığı için müşteri her yerde bulabileceği ve yaygın servis ağı olan ürünleri projesinde kullanmak istiyor. Yeni çıkan yasaya göre başlayacak koster filosu yenileme projesinde verilecek hurda teşviği, hem filosu yaşlanan koster armatörlerine hem de gemi inşa sanayine faydalı olacak. Koster yenileme projesinde yerli sanayi ürünleri kullanılacağı için bu alanda faaliyet gösteren firmalar da güçlenecek.”

“Hedefimiz ölümlü iş kazalarını sıfıra indirmek”
Tersanelerin geçmiş dönemde iş ve işçi güvenliği konusunda aldığı eleştiriler hakkında konuşan Murat Kıran, Türk tersanelerinin 2012 yılında çıkan İşçi Sağlığı ve Güvenliği yasasından önce çok daha ileride önlemler aldıklarını ifade ederek, eleştirilerin bilgi eksikliğinden kaynaklandığını belirtti.

“Her oluşan kazada dersler çıkarılmış durumda ve bunlarla ilgili olarak her kazada nasıl önlenebilir gibi çalışmalar yapıldı. Çalışma Bakanlığının vermiş olduğu istatistiklere göre 2002-2012 arasındaki on yılda Türkiye’de 16 bin 801 ölümlü iş kazası var, bu ölümlerin 44 adedi gemi inşa sanayinde meydana geldi. Ancak kamuoyundaki algı, sanki sadece tersanelerde iş kazası olduğu şeklinde. Gönül ister ki; hiç iş kazası olmasın, kimsenin canı yanmasın. Kuralların ve yasaların üstüne neler yapabiliriz, nasıl daha güvenli bir çalışma ortamı sağlayabiliriz konusunda çalışmalarımız her zaman sürüyor. 2012 yılında çıkan İş Sağlığı Güvenliği Yasası’na biz çok önceden hazırdık. Son seneleri incelediğimizde bu yasanın verimini aldığımızı görebiliyoruz. Çünkü adam saat kaza oranlarına baktığımız zaman çok ciddi bir düşüş var. Örneğin gemi inşa sanayinde, gelişmiş Japonya ve Güney Kore’den bile daha az iş kazası yaşanıyor. Şimdi neredeyse iş kazası sıfır düzeylerinde, inşallah da böyle devam edecektir.”

“Offshore platformu tamiri bizim için önemli”
TK Tuzla Tersanesi’nde inşası devam eden offshore  platformu Etesco Millennium ile ilgili bilgiler veren Murat Kıran, bunun kendileri için çok önemli bir proje olduğunun altını çizdi. “Bu tamirini yaptığımız offshore ‘accomodation’ platformu, denizde insanlara otel görevi gören bir platform. Platform Hollandalı bir firmaya ait, son olarak Brezilya’da çalıştı. Biz yaptığımız tamirle kapasitesini 300 kişiden 510 kişiye çıkardık. Aynı zamanda başka platformlara tamir verebilme özelliğine sahip bir platform. Aldığımız bilgilere göre Meksika’da konuşlanarak orada görev alacak, yaklaşık 10 ile 15 sene süresince orada hizmet verecek.”

Tuzla TK Shipyard dışında Tuzla koyundaki iki tersanede daha bu tip offshore platformlarının tamirinin yapıldığını ifade eden Kıran bu gibi büyük tamir işlerinin tersaneler için referans olduğunu vurguladı. “Bakım zamanı sertifikalarının yenilenme zamanında bu ihaleye girdik ve aldık. Yüzümüzün akıyla da inşallah zamanında yapıp teslim edeceğiz. Bu işler bize referans olacak. Bizler bu işi başarıyla tamamladığımız zaman ‘bu işin benzerleri Türkiye’de iyi yapılıyor’ denerek bizim tersanelerimizin kapısı çalınacak. Çünkü bunlar dünyada sık yapılan, çok bilinen işler değil. Yapanlar da özellikle Uzak Doğu ülkelerinde yapıyor. Uzak Doğu ülkeleri coğrafi konum olarak nakliye konusunda batıdaki firmalara uymuyor. Biz dünyanın merkezinde olmamız nedeniyle daha verimli olabileceğimizi göstermeye çalışıyoruz.”

Beşiktaş Shipyard Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Kalkavan
“Sipariş defterimizde tanker, offshore destek ve balıkçı gemileri bulunuyor”
Geçtiğimiz yıl yaptığı teslimatlar ve aldığı önemli gemi siparişleriyle dikkat çeken Beşiktaş Tersanesi’nin 2015’te de yoğun bir yıl geçireceğini kaydeden Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Kalkavan, ulaştıkları teknolojik altyapının ve iş gücü kalitesinin başarılarını mümkün kıldığını ifade etti.

2014 yılı biterken Kanadalı Groupe Desgagnes ve Norveçli Myklebust Offshore firması ile toplam değeri 140 milyon dolar olan yeni inşa gemi projeleri imzalayan Beşiktaş Tersanesi birbiri ardına yaptığı başarılı teslimatlarla kendine pazarda önemli bir yer edindi. Yapılan teslimatlarla ilgili bilgiler veren Yavuz Kalkavan, gemi inşa sektöründe yaşanan durgunluğa rağmen alınan siparişlerin önemli olduğunu vurguladı.

“Geçtiğimiz yıl bir adet 3300 cbm gaz tankerinin, bir adet 7000 dwt nehir tipi tankerin, Norveç için bir adet balıkçı gemisinin ve Faroe Adalı bir armatör için sismik destek gemisinin inşasını tamamladık. Halihazırda 4 projenin de inşasına devam ediyoruz. Bunların ardından önümüzdeki aylarda inşasına başlanacak 3 projemiz bulunuyor. Şu an sipariş defterimizde özel tip tanker projeleri, balıkçı gemisi projeleri, açık deniz destek gemisi projeleri bulunuyor. Son dönemde ilgimizi bu tip gemi projelerine yoğunlaştırdık.”

“100 metrelik offshore destek gemisi sektör için önemli”
2014 yılında tersane açısından çok önemli yeni gemi inşa projeleri imzaladıklarını ifade eden Kalkavan, bunların uluslararası piyasalarda çok dikkat çeken referans projeler olduğunun altını çizdi.

“Kanadalı armatörlük şirketi Groupe Desgagnes ile imzalanan anlaşma doğrultusunda 2 adet 15.000 dwt kapasiteli, Ice Class 1A Asfalt tankeri inşa edeceğiz. 2016 yılında teslim edilecek bu eko-tip asfalt tankerler ana makinesinda gaz yakıtı kullanacak. Kanada Göller Bölgesi’nde çalışacak tankerler, armatör Desgagnes tarafından uzun vadeli kontratlar ile petrol şirketlerine kiralandı. Daha önce Avupa’da özellikle Hırvat tersanelerine özel maksatlı gemi siparişleri veren Groupe Desgagnes, yeni projelerinde Türkiye’de bir tersaneyi seçmiş olması Kanada pazarında Türk Gemi İnşa Sanayi’nin tanınması açısından büyük önem taşıyor. İnşa edilecek asfalt tankerlerinin proje dizaynı da Türkiye’de Delta Design tarafından yapılıyor. Ayrıca gelecek dönem için Desgagnes firmasıyla özel maksatlı başka gemilerin inşası konusunda da müzakereleri sürdürüyoruz.

Bunun dışında Norveçli Armatör Myklebust için bir adet çok maksatlı offshore destek gemisi inşa edilecek. 100 metre uzunluğuyla Türkiye’de anahtar teslim inşa edilen en büyük offshore destek gemilerinden biri olacak projenin teslimatını 2016 yılının ikinci yarısında yapmayı planlıyoruz. Bu offshore destek gemisinin başarıyla teslim edilmesi hem Beşiktaş Tersanesi’ne hem de Türk gemi inşa sanayine bu pazarda lig atlatacağını düşünüyorum. Kanada için inşa edeceğimiz asfalt tankerleri, o ülkeden başka projelerin de Türkiye’ye gelmesini sağlayabilir. Tersanelerimizin hiç yorulmadan kendini geliştirmeye devam etmesi gerekmektedir. Türkiye’ye sınıf atlatacak projelerin yakın zamanda gelişmiş tersanelerimize geleceğine inanıyorum.
Halihazırda inşa edilen gemilerde sağlanan müşteri memnuniyeti gelecekte oyunda olup olmadığımızı belirleyecektir. Norveçli yatırımcılar bu tip gemileri birçok ülkede yaptırıyor, Türk Gemi İnşa Sanayi onlar için genç bir yıldız ve bu genç yetenekten beklentileri var, bu sebeple çok çalışmalıyız. Beklentilerini aştığımızı herkese göstermek için üstlendiğimiz işleri çok ciddiye almalı ve kalitede sınırları zorlamalıyız. Bunları yaparsak Norveç gibi diğer ülkelerden de önemli miktarda sipariş alabiliriz.

“Offshore gemi inşasında duraklama olabilir”
Beşiktaş Tersanesi’nde 1500 kişiye sürekli istihdam sağlayarak Türk ekonomisine büyük katkılar sunan Yavuz Kalkavan’ın hedefleri arasında tersanenin gelişimini uzun yıllar istikrarlı bir şekilde artırmak bulunuyor. “Petrol fiyatlarının düşmesinden en olumsuz etkilenecek sektörlerin başında açık deniz destek gemilerinin inşası gelmektedir. Birkaç yıl bu tip projelerde duraklama olması kaçınılmazdır.

Bu dönemde petrol fiyatlarının düşmesinden daha az etkilenen gemi tipleri ve pazarlara ağırlık vereceğiz.

Tersanemiz şu an gemi tamir ve bakımda yüzde 100 kapasite ile çalışıyor. Gemi inşada ise kapasitemizin yüzde 60’ını kullanıyoruz. Önümüzdeki 12 ay içinde Norveç pazarına 4 adet sismik destek gemisi, 2 adet balıkçı gemisi teslim edeceğiz.

Ancak altyapı ve organizasyon olarak daha yolun başında olduğumuzu düşünüyorum. Vizyonumuz: Beşiktaş Tersanesi’ni Avrupa’nın gelişmiş tersaneleri arasında en üstlere taşıyarak bölgedeki en önemli gemi inşa ve gemi tamir işlerini başarmaktır.

Gündemde olan koster filosu yenileme projesiyle ilgili olarak sağlanacak teşviklerin sadece kuru yük kosterlerine değil, koster sınıfında daha özellikli gemilere de verilmesinin daha doğru olacağını düşüyorum. Örneğin küçük gaz tankerlerine de bu yasanın kapsamı genişletilerek teşvik verilebilir. Böylece hem bütün yumurtaları aynı sepete koymamış oluruz, hem de yeni kulvarlarda yeni vizyonlara imkân sağlamış oluruz.”

Sanmar Tersanesi Pazarlama Müdürü Pınar Korkmaz
“Yeni tersanemiz modern, teknolojik ve çevre dostu”
2014 yılında 10 farklı ülkeye 17 römorkör teslimatıyla kendi rekorunu kıran Sanmar Tersanesi, Yalova Altınova’da yaptığı yeni tersane yatırımını tamamlayarak imalata hazır hale getirdi

Römorkör ve özel maksatlı gemi inşasında Türkiye’nin lider tersanesi Sanmar, artan iş yoğunluğu sebebiyle Tuzla’daki mevcut tersanesine 75 dakika uzaklıktaki Altınova Bölgesi’nde 50,000 m2 alanda üretime başlıyor. 26,000 m2 kapalı alanı, teknolojik ekipmanları ve yüksek standarda sahip sağlık ve güvenlik altyapısıyla dikkat çeken yeni tersane, Türkiye’nin ‘en yeşil’ tersanesi olma iddiasına sahip.

Sanmar, tam kapasiteyle çalıştığı Tuzla’daki tersanesinde müşterilerden gelen yoğun talebi karşılayabilmek için yeni tersanesine önemli miktarda yatırım yaptı. Sanmar Tersanesi Pazarlama Müdürü Pınar Korkmaz’ın verdiği bilgilere göre Sanmar Tuzla’da römorkör inşası devam ederken yeni tersanede römorköre ek olarak platform destek gemileri, AHTS’ler, offshore inşa gemileri inşa edilmesi planlanıyor.

Korkmaz, yeni tersane yatırımlarıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu: “2011’in ilk çeyreğinde Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde yeni tersane yatırımızı gerçekleştirdik. Tersanemizi  yabancı müşterilerimizin yüksek teknik özelliğe sahip teknelerin inşasına uygun olarak tasarladık ve üretimimiz devam ediyor. Müşterilerimizden ve uluslarası arenada hakkımızda duyduğumuz olumlu geri bildirimler ve destekler bizi yeni bir yatırım yapma konusunda yüreklendirdi. Mevcut tersanemizdeki tecrübelerimizi her gün gelişen üretim usülleriyle birleştirerek daha büyük kapasiteli bir tersane yatırımı yapmaya karar verdik. Çok daha büyük bir kapalı alanda römorkör ve özel maksatlı gemi inşasına devam etmeyi hedefliyoruz. Şu anki üretim alanımızın 5 katı büyüklüğünde bir yer olacak. Yeni tersane tamamen kapalı alanda, seri tekne inşası yapacak şekilde tasarlandı. Alışılagelmiş tersane görünümünden farklı olarak modern, ileri teknolojiyle donatılmış ve çevre dostu bir tersane oldu.”

2014 Sanmar için ilklerin yılı oldu
2014 yılında dünyanın LNG ile çalışan ilk iki römorkörü M/T BORGOY’u ve kız kardeşi M/T BOKN Norveç’li Buksér og Berging için inşa eden Sanmar Tersanesi dünyada önemli yankı uyandıran bir ilke imza atmıştı. Römorkör inşasında önemli bir devrim niteliğinde olan LNG yakıt teknolojisi yakıt tasarrufu sağlamalarının yanı sıra çevre dostu özellikleriyle de dikkat çekiyor. Römorkörler 2014 yılı içinde Norveç’in Statoil Kaarstoe Terminali’nde işletilmeye başlanmıştı.

2014 yılında Peru’ya ilk ihracatını gerçekleştiren Sanmar, bayrak kuralları çok zor olan Avustralya’ya da 5 römorkör inşa ediyor. Dünyanın dev römorkör operatörü Smit Lamnalco firmasına 12 adet römorkör inşa projesine devam eden Sanmar, 2014’te bu firmaya iki adet römorkörü teslim etti. Bunların yanında tersanenin en önemli müşterileri arasında bulunan Norveçli firmalar içinde teslimatların yanı sıra sipariş defterinde çok sayıda römorkör inşa projesi bulunuyor. 2014’te Sanmar’ın dikkat çeken teslimatlarından biri de İtalyan Rimorchiatori Riuniti firmasına teslim ettiği Boğaçay 70 sınıfı ‘RR Turchia’ römorkörü oldu.

Römorkörün performansından çok etkilenen İtalyan firma ‘RR Türkiye’ ismini verdiği römorkörü Cenova Limanı’nda işletmeye başlamıştı.

Sanmar ürün yelpazesini genişletme konusundaki çalışmalarında önemli bir yeniliğe imza atarak, uzun süredir birlikte çalıştığı Kanadalı dizayn şirketi Robert Allan LTD’nin tasarladığı ASD tipi yeni römorkör serisi Yeniçay’ın üretimine başladı. Rascal 1800 sınıfı Yeniçay serisinin ilk römorkörünün inşası 2015 yılında tamamlanarak İzmir’deki Petkim Limanı’nda Sanmar Denizcilik’in filosunda çalışmaya başladı. 30 ton çekme gücüne sahip 18,7 metre boyunda 9,2 metre genişliğindeki Yeniçay römorkörü küçük boyutuna rağmen gösterdiği yüksek performansla dikkat çekiyor.

Cemre Tersanesi Yönetim Kurulu başkanı Orhan Gülcek
“Sipariş defterimizde yedi adet Turnkey, dört adet Kabuk projesi bulunuyor”
Türk gemi inşa sektöründe yıldızı parlayan tersanelerin başında gelen Cemre Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Gülcek, Yalova’daki tesislerinin 500 metre yakınındaki 65.000 m2’lik yeni tersane yatırımıyla iş yoğunluğunu paylaştırmayı planlıyor.

Tuzla’da kiraladıkları alanda inşa ettikleri ilk gemiyi Norveçli Havyard AS’ye 2006 yılında teslim ederek gemi inşa sektörüne girdiklerini kaydeden Orhan Gülcek, ilk on gemisini bu kiralık alanda tamamladıktan sonra, işlerini Yalova’daki 75.000 m2’lik alana taşıdıklarını kaydetti.

“1996 yılından bu yana denizcilik sektöründe hizmet veriyoruz. Çelik işçiliği yaparak başladığımız bu sektörde, şu an anahtar teslimi tam donanımlı yüksek kaliteli gemi yapıyoruz. Türkiye’de ihracata en çok katkı sağlayan 500 firma arasındayız. 75 dönümlük alanda 2 kızakla yılda 6 gemi inşa edebilir durumdayız. Kaldırma kapasitesinin yüksek olduğu tersanemizde büyük crane’in kapasitesi 250 ton’dur. Kaldırma kapasitesinin yüksek olması  bize zaman ve işçilik anlamında büyük avantajlar sağlıyor.’’

İstihdam ettikleri toplam 1.400 kişiyle yılda yaklaşık 20 bin ton çelik ve  2 bin ton boru işleme kapasitesine sahip olduklarını belirten Gülcek, 65.000 metrekarelik yeni teresanenin faaliyete girmesiyle kapasitelerini iki katına çıkaracaklarını vurguladı. “Bugüne kadar daha çok offshore destek ve balıkçı gemisi yapıyorduk. 2014 yılının sonunda Norveç’le yaptığımız kontrat sonucu ilk defa 200 araç kapasiteli feribot inşa edeceğiz. Şu an sipariş defterimizde 11 adet gemi siparişi bulunuyor, bunların 4 adedi İzlanda için yapacağımız balıkçı gemisi, biri sismik destek gemisi, biri platform destek gemisi ve biri de anchor handling gemisi. Sipariş defterimizdeki gemilerin 7 adedi turnkey dediğimiz anahtar teslim projeler, diğer 4 adedi ise kabuk projelerden oluşuyor. Geçtiğimiz ocak ayında teslim ettiğimiz bir geminin ardından 2015 yılı içinde 5 gemiyi daha tamamlamayı planlıyoruz. Şu an için 2016 yılı sipariş defterinde ise 5 gemi inşa projesi bulunuyor. Mevcut durumda yılda 2 adet anahtar teslimi 4-5 adet kabuk inşa edebiliyoruz, yeni tersanemizin devreye girmesiyle 6 adet anahtar teslimi gemi inşa edebilecek kapasiteye ulaşacağız.”

2016 ciro hedefi 100 milyon euro
Tersanelerinde iş gücündeki istikrarı sağlamak için hem kabuk hem de anahtar teslimi proje yaptıklarını kaydeden Gülcek, finansal yapılarının son derece sağlıklı bir şekilde artış gösterdiğini belirtti. ‘’Dünya genelindeki dalgalanmalar bizi de etkiliyor ancak genel durum iyiye gidiyor. 2014’te 61 milyon euro olan ciromuz 2015’te 70 milyon euro’ya, 2016’da ise 100 milyon euro’ya ulaşmasını bekliyoruz.

2006’da teslim ettiğimiz ilk geminin ardından 2007’de bu işe devam etmeye karar vermiştik. 2008’de Norveç’e 5 gemi teslim ettik. Bugün aynı müşteriye 32. gemiyi teslim etmiş durumdayız. Yıl sonuna kadar bu sayı 36’ya çıkacak. 2012 yılında inşa sürecini daha da kısaltabilmek için 15 arkadaşımızı istihdam ettiğimiz dizayn departmanını kurduk. 2013’te siparişleri yetiştirmek için bir kızak daha yaptık. 2014 yılında aldığımız 65 dönümlük tersane alanını bu yılın eylül ayında tamamlamayı planlıyoruz. Mevcut tersanemizdeki en büyük sorun olan kapalı alan sorunumuzu yeni tersanedeki 21 bin metrekare kapalı alanla gidereceğiz. Bu tersanede 500 ton kaldırma kapasitesine ve 140×60 metre ölçülerinde bir kızağa sahip olacağız.”

Türk gemi inşa sektörüyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Orhan Gülcek “Türk tersaneleri olarak siparişlerde istenilen şartlara çok iyi uyum sağlayabildiğimizi ve bu esnek yapımızın uluslararası alanda bize önemli bir avantaj sağladığını düşünüyorum,” diyerek Türk gemi inşa sanayinin terzi işi butik projelere yönelmesini doğru bulduğunun altını çizdi.

“Offshore sektöründe çalışan birçok gemi tipi var. Biz de bu sektöre bir yerinden entegre olarak önemli işlere imza attık. Cemre Tersanesi kendine hedef olarak ülkemizdeki ilk 5 ihracatçı arasına girmeyi belirledi. Bunun çok iddialı bir söylem olduğunun ve çok çalışmamız gerektiğinin farkındayız. İsmimizi dünyaya kabul ettirmek bize gurur ve keyif verecek. Biz çevremizle birlikte gelişmeyi, standartlarımızın da dünya çapında bilinir hale gelmesini arzuluyoruz.”

“İş güvenliği bizim için önemli”
İş güvenliğinin tüm sektör için çok önemli bir konu olduğunu söyleyen Orhan Gülcek, hedeflerinin Cemre Tersanesi’nde iş güvenliğini bir kültür haline getirmek olduğunu kaydetti. “Şu anda bizim tersanemizde yaklaşık 17 iş güvenliği personeli var. Ayrıca yeni çıkan kanunla işletmelere A ve B sınıfı personelleri bulundurma zorunluluğu geldi. Ama sektör dışından gelip de sektörün zorluğunu bu personelleri alarak çözmek kolay değil. Biz bu konuda uzman arkadaşlarımızı kadrolarımıza kattık ve bu arkadaşların iş güvenliği sertifikalarını almalarını teşvik ettik. Ayrıca biz firma olarak OSG kurduk, yani kendi işçimizin eğitimini kendimiz verme kapasitesine sahibiz. Bu çok önemli çünkü işi bilenlerin bu eğitimi vermesi lazım. Bizim için en hassas konulardan bir tanesi eğitim konusudur. Çalışmalarımızda iş güvenliği açısından en son çıkan bütün donanımlar kullanılmaktadır ve sürekli çalışılan mahaller kontrolümüz altında olmak zorundadır. Tabi bunlar iş kazalarını önlemek için sadece bir çözüm. Bence en kalıcı yöntemi işçinin bu konuda bilinçlendirilmesi, dolayısıyla işçinin kendi can emniyetini koruyabilmesidir. Yalova Bölgesi’nde bir meslek lisesi yaptırdık. Bu okulda okuyan arkadaşlarımızın tersanelerde çalışmaları yönünde çalışmalarımız var. Bunlar hem okulda iş emniyetini öğreniyorlar hem de mesleki bilgi alıyorlar. Bu öğrenciler iş başı yaptığında daha donanımlı bir iş gücüne sahip olacağız. Cemre olarak Türkiye’deki her tersanenin sahip olduğu sertifikalara sahibiz. Ancak biz onların duvara asılıp birilerine sergilenmesinden değil, uygulanmasından yanayız. ‘Kalite kimse bakmadığında da doğru olanı yapmaktır’ felsefesi ile çalışıyoruz.”

Özata Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir Ataseven
“Hep aynı tip gemilerin inşasıyla bir yere varılamayacağını anladık”
İnşa ettiği karbon kompozit feribotlarla tüm dünyanın dikkatini çeken Özata Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir Ataseven, tersanenin son dönem faaliyetleriyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Kısa zamanda gemi inşa sanayinde önemli bir yere gelen Altınova Tersaneler Bölgesi’nde faaliyete ilk başlayan tersane özelliğine sahip Özata Tersanesi, bu bölgede sektörün gelişmesine öncülük ederken son dönemde yeni bir alanda daha Türk gemi inşa sanayinde ilkleri başarıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi için inşa ettikleri karbon kompozit gövdeli katamaran tipteki yüksek hızlı feribotların Türkiye’de bir ilk olduğunu kaydeden Özdemir Ataseven, aynı anda birden çok karbon kompozit feribotun inşasını yaparak bu alanda dünyaya da örnek olduklarını kaydetti.

İzmir Büyükşehir Belediyesinin açtığı 117 milyon euro’luk toplam 15 adet feribot inşa ihalesini alırken bu tip infüzyon yöntemiyle karbon kompozit yüksek teknolojili gemiler daha önce Türkiye’de inşa edilmemişti. Bu tip infüzyon yöntemiyle yapılan karbon kompozit feribotlar dünyada sadece İsveç, Norveç ve Danimarka’da toplam 4 tersanede inşa edilebiliyordu. Bu teknolojiye 20 milyon euro civarında yatırım yaparak bu feribotları inşa edebilen dünyadaki 5. tersane olduk. Bu teknolojinin en önemli özelliği çeliğe ve alüminyuma göre çok daha hafif ve dayanıklı olması. Ayrıca bu teknoloji çevreye hassas, karbon emisyonu çok düşük olduğu gibi gemiyi boyamanıza da gerek kalmıyor ve hiçbir bakım masrafı da yok.”

İzmir için inşa edilen 15 feribot projesinin dünyada tek seferde alınan en büyük karbon kompozit gemi projesi olduğuna dikkat çeken Ataseven, bu tip feribotların inşa edildiği Norveç’te dahi en fazla iki-üç gemilik projelerin alındığını kaydetti.

“Karbon kompozit dediğimiz madde içinde 12 bin iplik bulunan karbonize edilmiş elyaftır. Yanmaya karşı bazı zafiyetleri olduğu söylense de son teknoloji izolasyonlar ile uçaklarda dahi kullanmak mümkündür. Karbon kompozit ve infüzyon yöntemini uygulayan İskandinav tersaneleri bu teknolojiyi sadece savaş gemilerinde uygulayabiliyordu. Dünyada 400 yolcu kapasiteli feribotlarda bu teknolojiyi uygulayan ilk ülke Türkiye oldu. Türkiye’de kompozit yapabilen başka tersaneler de var ancak burada önemli olan infüzyon yöntemidir. İnfüzyon, karbon elyafların kalıba serilmesinden sonra üzerine bir döküm naylonu geçirilip reçinenin kumaşa nüfuzunu vakumla sağlamaktır. Diğer klasik olan yöntem de kumaşı yatırıp üzerine reçine sürmektir. Burada çok büyük bir zaafiyet doğuyor ve olması gerekenden çok daha fazla reçine sürmüş olduğunuz için kompozit dayanıklılığı azalıyor.

Bizim inşa ettiğimiz katamaran feribotun ağırlığı 130 ton, bunu çelikten inşa ederseniz ağırlığı 700 ton, alüminyumdan inşa ederseniz ağırlığı 300 ton olurdu. Yarı yarıya düşürdüğümüz ağırlık sayesinde yarı potansiyelli bir makine ile aynı gücü elde edebiliyorsunuz. Bu gemiler çok hafif olduğu için çok yüksek hızlara da çıkabiliyor. Bu gemilerden iç körfezde çalışacak olan 13 adedi 20 knot hıza sahipken, çevre bölgelere gidecek olan ikisi 32 knot hıza çıkabilen 400 yolcu kapasiteli gemiler. Bir diğer avantajı ise çelikten inşa ettiğiniz geminin ömrü 20 yıl, alüminyumun ömrü ise 15 yıl civarındayken bu malzemede ömür sınırı yok. 50 yıl sonra isterseniz sadece ana makineyi değiştirip kullanmaya devam edebilirsiniz.

İzmir için inşa ettiğimiz feribotların 4 adedi teslim edilerek işletmeye başlandı. 15 gemilik projeyi 2017 yılının mart ayında bitirmiş olacağız.”

Üsküdar-Kabataş hattına 4 yeni feribot
İstanbul Büyükşehir Belediyesine karbon kompozit 4 adet feribot inşa ettiklerini belirten Ataseven, bu feribotların teslimatına da mart ayında başlayacaklarını ifade etti.

“42 metre boyunda ve 7 metre genişliğindeki gemiler Boğaz’da Üsküdar–Kabataş hattında çalışacak ve çift yönlü manevra kabiliyeti olan double-ended dediğimiz bir teknolojiye sahip. 700 yolcu kapasiteli gemilerin tasarımı İstanbul’un siluetine uygun, teknik açıdan çağdaş ve yüksek standartta bir teknolojiyi yansıtıyor. Önümüzdeki dönemde bu 4 gemilik projeye yeni gemilerin eklenebileceğini düşünüyorum.”

Türk gemi inşa sektörünün özel tip gemi projeleriyle portföyünü genişlettiğini kaydeden Ataseven “Hep aynı tip gemilerin inşasıyla bir yere varılamayacağını anladık,” diyerek sektördeki yeni trendlere uyum sağlamanın önemini vurguladı.

Tersan Yönetim Kurulu Başkanı Osman Nurettin Paksu
“İnşa projelerimiz büyüdükçe finansman ihtiyacı da büyüdü”
Tersan Yönetim Kurulu Başkanı Osman Nurettin Paksu, Türkiye’nin başarılı tersanelerinin başında gelen Tersan’ın son dönemde gerçekleştirdiği faaliyetleri ve gelecek döneme ilişkin beklentileri hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Tersan’ın son derece başarılı bir yılı geride bıraktığını ifade eden Nurettin Paksu tersane olarak uzmanlaştıkları projeleri, alıcısının özel taleplerine istinaden, terzi usulü inşa edilen niş gemiler olarak tanımladıklarını vurguladı.

“2014 senesinde 2 adet balık fabrikası gemisini Norveç’e ve 3 adet Dublex Paslanmaz Kimyasal Tanker projelerini Alman armatörlerine olmak üzere toplam 5 gemi ihraç ettik. Ayrıca 2015 senesinin hemen başında da bir balık fabrikası gemisini İzlandalı armatöre teslim ettik. 2013 sonu ve 2014 yılı içinde imzaladığımız ve tersanemizin sipariş defterinde yer alan toplam 11 adet yeni inşa projesi bulunmakta, bunlardan 6’sının çeşitli kondisyondaki inşaları devam ediyor, devam eden 5 projemizin de dizayn çalışmaları devam etmekte ya da malzeme temin süreçleri sürmekte. Bu 11 yeni projenin biri açık deniz destek, bakım tutum ve imalat gemisi (Offshore Construction and IMR Vessel), biri çok amaçlı platform destek gemisi, beşi balık fabrikası gemisi, biri  canlı balık taşıma gemisi, biri dublex paslanmaz kimyasal tanker, biri buzkıran römorkör ve bir adet yüzer çelik havuzdan oluşuyor.

Müşterinin taleplerine ve beklentilerine göre ikinci el pazarında beklentilerini karşılayan bir gemi bulamayan bir armatör için bir tanker projesi de bu niş proje kapsamına girebiliyor (tersanemizde inşası devam eden dublex paslanmaz tanker gibi) ama niş projelerden asıl kastımız offshore ve platform destek gemileri, balık fabrikası gemi projeleri, rüzgâr santrali destek gemileri vb. gibi müşterinin ihtiyaçlarını tam anlamıyla karşılayabilmek için özel olarak tasarlanıp imal edilmesi zaruri gemiler.

Öncelikli hedef pazarımız, kalitenin vazgeçilmez olduğu Kuzey Avrupa ülkeleri, fakat referans listemiz başarı ile teslim edilmiş değişik tipte gemiler ile kabardıkça dünyanın her noktasından talepler ve kontratlar artıyor.”

“Norveç iyi bir referans oldu”
Yapılan başarılı teslimatların yeni siparişlerin kapısını açtığını kaydeden Paksu, geçmiş dönemde yaptıkları büyük tersane yatırımının geri dönüşlerini almaya başladıklarını belirtti.

Tersan Tersanesi’nin ALtınova’daki yeni inşa tesisleri toplamda 220 dönüm üzerine kurulmuş olan, gerek insan gücü gerekse tesisin teknik yeterlilikleri ile Avrupa’nın en büyük tersanelerinden biri olmayı hedefleyen güçlü bir yatırım. Tersanemiz; projelerin boyut, değer ve sofistikeliğine bağlı olarak yılda 12 gemi teslim edebilecek kapasitede tasarlanıp bu bağlamda donatılmıştır. Verimli ve kaliteli üretimin teminatı olan toplamda 31.000 m2’lik kapalı alanda; ön imalat, blok imalatı, boru imalatı, yüzey hazırlama ve boya uygulaması, elektrik işleri ve yalıtım işlemlerini gerçekleştiriyoruz. Kızak ve blok imalat alanı üzerinde hizmet veren 550 ton kaldırma kapasiteli ana vinç sayesinde mega bloklar inşa ederek gemi inşa sürecinin en önemli darboğazı olan kızak süresini olabildiğince kısaltıyoruz.

Paslanmaz çelik, alüminyum gibi karbon çeliğinden ayrı atölyelerde imal edilmesi gereken alaşımlar için özel imal atölyemiz mevcut. Geminin en büyük malzemelerinin dahi kapalı alanda depolanmasını sağlayan büyük depolarımız sayesinde gemi malzemelerini laikiyle koruyabiliyoruz. Gemi blokları, havanın uygun koşullara getirilebilmesi için şartlandırıldığı, tamamen kapalı hollerde yüzey hazırlığı yapılıp boya uygulaması gerçekleştiriliyor. Toplam 1400m uzunluğundaki, derinliği 14 metreye kadar ulaşan donatım rıhtımlarımızda gemi teslim sürecini hızlı ve verimli yürütebilmek amacıyla 3 adet donatım vincimiz bulunmakta. Tüm bu tersane donanımı ile yıllık 50 bin ton sac işleme kapasitesine sahibiz.

Norveç’e yaptığımız işler bize çok iyi referans oldu. Artık niş projeler konusunda hakimiyetimiz ve yetkinliğimiz biliniyor, müşterilerin tersane ziyareti gerçekleştirmeye ihtiyaç duymadan kontrat imzaladığı bir döneme girdik. Başarıyla teslim ettiğimiz gemiler, sunduğumuz kalite ve hizmetin en güzel örneğini oluşturuyor, bu ürünler geçtiğimiz sene Türkiye gemi ve yat inşa sektörü ihracat lideri olan tersanemizin pazarlamasını kendiliğinden yapıyor.”

“IMR gemisinin teslimi Türkiye için büyük gurur”
Volstad Shipping AS firmasından aldıkları açık deniz destek, bakım tutum ve imalat gemisi projesinin başarıyla nisan ayında denize indirileceğini belirten Aksu, bu projenin tüm Türk gemi inşa sektörü için büyük önem taşıdığını vurguladı.

“2015’in ilk çeyreğinde teslim edilecek olan yukarıda bahsettiğimiz 130m boyunda, 25m enindeki offshore inşa gemisi projesinin ülkemizde inşası sadece Tersan Tersanesi için değil, tüm Türkiye gemi inşa sektörü için de bir milat olacağı kanısındayız. Siparişi veren Volstad Shipping AS firması Tersan’ın eski bir müşterisi. Hem balıkçılık hem de offshore sektörlerinde faaliyet gösteren Volstad firması için inşa edilen 75 metrelik üst seviye balık fabrika gemisinin teslimatının 6 ay ardından gelen bu büyük sipariş ayrıca müşteri memnuniyetinin de en somut göstergesi. Konu gemi; açık denizde 3.000 metre derinliğe kadar olan petrol kuyularının incelenmesi, tamiri, bakım tutumunu gerçekleştirecek. Bu derinliğe kadar hizmet veren geminin 300 ton kapasiteli vinci, dalgalı denizlerde dahi taşıdığı yükünü sabit tutabiliyor; aynı şekilde gemide kendisinin 2 eksen sabit tutabilmesi sayesinde hassas denizaltı operasyonları sekteye uğramadan devam edebiliyor. 120 kişilik yüksek standartlarda yaşam mahalli olan geminin güvertesinde personel transferi için helikopter pisti de bulunuyor.

Geminin bir gün dahi kiradan düşmesinin (off-hire) çok büyük maddi zararlara sebep olduğu offshore sektöründe bu tip çok üst seviye gemilerin inşası için riski azaltmak amacıyla genellikle konusunda uzman Kuzey Avrupalı tersaneler tercih ediliyor. Böylesi öneme haiz projede tercih edilmiş olmamız kalitemizin geldiği seviyeyi de özetliyor.”

“Pazar payımızı artırmalıyız”
Yeni gemi inşa sektörü pazarında büyümenin 2015 yılında dünya çapında büyümenin sınırlı kalacağını ifade eden Paksu, “Ancak mevcut pazardaki payımızı artırarak ihracat rakamlarımızı artırabiliriz” dedi.

“Petrol fiyatlarındaki ani ve -en azından miktar olarak- beklenmedik düşüş piramit etkisi ile petrol platformlarından başlayarak, bakım tutum gemilerine ve her tip destek gemilerine kadar tüm yatırımcıları olumsuz etkiledi ve öngörümüz bu yıl da herhangi bir iyileşme belirtisi göstermeyecek. Tersan ile birlikte Türkiye’nin önemli yeni inşa tersanelerinin kendilerini ispatlayıp bu offshore pazarından ciddi pay kapmaya başladığı bu dönemde, yaşanan bu gelişme şüphesiz tersanelerimizi olumsuz etkileyecek. Fakat Türk tersanelerinin en büyük özelliği olan esnek yapısı talebin artacağı herhangi bir yeni inşa sektörüne uyum sağlayıp pay kapacaktır.

Kalite ve fiyat dengesi ile cazibesini kanıtlayan Türk yeni inşa sektörünün en büyük eksiği finans desteği gibi gözükmekte. Tersanelerimizde inşası devam eden veya talip olduğumuz projelerinin boyutları sadece teknik olarak değil, finansal olarak da oldukça büyüdü. Bazı dev projelerin hayata geçirebilmesi için uygun teklif vermiş olmak yetmiyor, müşteriler artık tersanelerden öz sermaye katılımı ya da uzun vadeli finansal çözüm beklentisi içindeler. Sadece yeni inşa sürecindeki köprü finansmanı için değil müşterilerimize uzun vadeli uygun finans paketleri sunarak pazarlama gücümüzü artırabiliriz.”

“Türk tersanelerinin esnek yapısı; kullanım amaçlarına özel, terzi usulü, geminin her bir noktasındaki detayların ayrı ayrı ele alındığı özel projelerin inşası için çok uygun” olduğunu diyen Paksu, Türk gemi inşa sanayinin yeni pazarlara açılması konusunun dikkatle değerlerdirilmesi gerektiğine vurgu yaptı.

“Bunun başlıca nedenleri tersanelerimizin çabuk karar verebilen hiyerarşik yapısı, Uzak Doğu’ya kıyasla lojistik avantajları, özel projelerde sıklıkla karşılaşılan hem nicelik hem de nitelik olarak önlerine konan kapsamlı değişiklik taleplerine olumlu ve hızlı cevap verebilmeleri ve belki de en önemlisi fiyat-kalite dengesidir. Sıraladığımız bu başlıca özellikler Türk tersanelerini Norveç gibi özel gemi inşa ettirmek isteyen, gemilerine ailenin bir ferdiymiş gibi önem veren denizci toplumları için önde gelen seçeneklerden biri yapıyor.

Amerika Birleşik Devlet-leri’nde halen yürürlükte olan ‘John’s Act’ gibi korumacı politikaları olan pazarları görmezden gelirsek pazarlama, ihtiyaç tespiti ve verimli üretimle kaliteli ürün teslimatı ile girilmemiş büyük pazarlardan iş almamız kaçınılmaz. Ulaşılması, söylenmesi kadar kolay olmayan verimlilik içinse iyi planlama ve iyi bir proje yönetimi gerekmekte, bu alanlarda profesyonelleştikçe verimliliğimizde istenen düzeylere gelecektir.“

Bunu Paylaşın